Yazar: Özgür Atlas

Jean-Paul Sartre : ” HASTALIKTAN BİR SİLAH YAPIN”

SEVGİLİ YOLDAŞLAR!HASTALIKTAN BİR SİLAH YAPIN (Bu yazı Jean-Paul Sartre tarafından Almanya’daki Sozialistisches Patientenkollektiv (SPK)’in yayınladığı “Aus der Krankheit eine Waffe machen” adli kitaba önsöz olarak yazılmıştır.) 17 Nisan 1972 Sevgili Yoldaşlar, Kitabınızı büyük bir ilgiyle okudum. İçerisinde Anti-psikiyatri ait hiç bir şey olmadığını farkettim. Bununla beraber verilen tedavi metodlarının pratikte

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hastalıkla İlgili 11 Tez

Kapitalist düzeni ele alırken çoğu zaman üretim, kâr, iş gücü gibi kavramlardan bahsederiz. Ama gözden kaçan en önemli olgulardan biri, hastalıktır. Çünkü hastalık, kapitalist üretim ilişkilerinin hem sonucu hem de motor gücüdür. 1. Hastalık = Kapitalizmin Ürünü Hastalık, kapitalist üretim ilişkilerinin doğrudan bir sonucudur. İş koşullarından, tüketim baskısına, yaşam tarzından

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hastalık: Kırık Yaşamın Aynası mı?

Bir sorunu çözmek için önce onu doğru kavramak gerekir. Hastalık söz konusu olduğunda bu, sadece biyolojik nedenlere bakmakla ya da sadece toplumsal faktörleri suçlamakla bitmez. Hastalık, hayatın bütün çelişkilerini üzerinde taşıyan bir fenomendir. Doğa bilimleri uzun süre hastalıkları sadece bedendeki bozukluklarla açıkladı. Daha sonra, toplumsal nedenlere işaret eden yaklaşımlar öne

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hastalığın Kavramı: Sağlık mı, Sermaye mi?

Bugün “sağlık” dediğimiz şeyin ne kadar gerçek olduğunu hiç düşündünüz mü?Modern tıp, hastalığı bireyin bedenindeki bir arıza, sağlığı ise bu arızanın tamiri gibi gösteriyor. Oysa Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK) yıllar önce çok sert bir şey söyledi: “Hasta olan biz değiliz; hasta eden dünyada yaşıyoruz.” Hastalık yalnızca tıbbi bir olgu değil,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sağlık Endüstrisi: Kapitalizmin En Büyük Yanılsaması

Bugün “güncel olmak”, silah, bilgisayar ya da otomotiv sanayisine bakmak değildir. Dünyanın en büyük endüstrisi artık sağlık endüstrisidir. Ancak bu, gerçekten var olan bir üretim değil; asla var olmayacak bir şeyi üretme iddiasıdır: “sağlık”. Sağlık Bir Meta mı? Modern kapitalizm, insan bedenini ve ruhunu bir fabrika gibi işler. Ortaya çıkan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hastalık: Kapitalizmin Aynası mı ?

Kapitalist toplumda sağlıklılık ile hastalık arasındaki çizgi gerçekten nerede başlar? Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), bu soruya alışılmışın dışında bir yanıt verdi: “Hastalık, kapitalizmin yarattığı evrensel bir durumdur. Dolayısıyla herkes hastadır.” Hastalığın Kökeni: Yabancılaşmış Emek SPK’ya göre hastalık, bedenin doğal kırılganlıklarından çok, kapitalist üretim ilişkilerinden doğar. Avcı-toplayıcı toplumlarda insan bedeni yılın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hastalığın Sırrı: İnsan Türü ve Devrimci Bir Kavrayış

Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), 1970’lerde yalnızca bir hasta hareketi değildi; aynı zamanda felsefi ve politik bir devrim çağrısıydı. Onların en radikal iddialarından biri şuydu: “Hastalığın sırrı, insan türünün eksikliğidir.” Peki bu ne anlama gelir? Ve “hastalık kavramı” gündelik hayatta nasıl uygulanabilir? İnsan Türü Eksiklik Olarak SPK’ya göre hayvanlar kendi türlerinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sosyalist Hasta Kolektifi: Hastalığı Silaha Dönüştürmek

1960’ların sonunda Avrupa’da yükselen öğrenci hareketleri, Yeni Sol dalga ve anti-psikiyatri tartışmaları, yalnızca politik alanı değil, insanın en kişisel deneyimlerinden biri olan “hastalık” meselesini de dönüştürdü. Bu bağlamda 1970 yılında Heidelberg’de ortaya çıkan Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), sıradan bir örgütlenme değil; hastalığı, kapitalizme karşı bir politik araç olarak yeniden tanımlayan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zincirlerden Kurtulmak: Kendi Varlığımızın Kralları

Modern toplumun bize anlattığı masal, aslında bir yalandır. Bize sürekli olarak, dışarıdan gelen bir otoritenin, bir uzmanın ya da bir sistemin bizi kurtaracağına dair hikayeler fısıldadılar. Bize iyilik ve kötülük kavramlarını satarak, doğamızdan gelen gücü, hatta kaosu bile kontrol altına almaya çalıştılar. Bedenimizi ve ruhumuzu utançla, tefeci duygularla ve bitmek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kendini Keşfetmek: Mağdur Olmaktan Şifacı Olmaya

Modern toplum, ruhsal sıkıntılarımızı çözmek için bizi tek bir yola yönlendiriyor: Bir uzmanın ofisine ve bir reçete defterine. Bize, bu karmaşık sorunların sadece yukarıdan, yani bir otorite figürünün bilgeliğiyle çözülebileceği söyleniyor. Ancak bu düşünce, bizi kendi içsel gücümüzden kopararak, çaresiz birer mağdur konumuna itiyor. Oysa gerçek çözüm, dışarıdan gelen bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kurban Olma Hâli: Kendi Yolumuzu Bulma Gücü

Modern toplumda, kendimizi bir tür kurbanlık bilinciyle etiketleme eğilimi giderek yaygınlaşıyor. Bu bilinç, bizi kendi kararlarımızı bağımsız olarak veremeyeceğimize, sorunlarımızı tek başımıza çözemeyeceğimize ikna eder. Sanki hayatımızın direksiyonunda biz değil, bir uzman oturmalıdır: Bir psikolog, bir yaşam koçu, bir mentor veya bir danışman… Bu durum, aslında bir yanılgıdır. Her birimiz,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Akıl Hastalıkları ve Sapkınlık: Dünden Bugüne “Normal”i Belirlemek

Tarih, “normal” ve “anormal” arasındaki çizginin ne kadar değişken ve kırılgan olduğunu gösteren örneklerle doludur. Orta Çağ’da Engizisyon, toplumun dışında görülen herkesi; cadıları, sapkınları ve aykırı düşünenleri cezalandırmak için dinin otoritesini kullanıyordu. İşkence, dışlama ve yakma, “uygunsuz” olanı ortadan kaldırmanın yollarıydı. Ancak Kilise’nin gücü zayıflamaya başladığında ilginç bir dönüşüm yaşandı.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Duygusal Ölüm: Pozitivizm Takıntımız ve Yitirilen Hayat

Ekşinin tadını bilmeden tatlıyı nasıl anlayabiliriz? Bir uçurumun kenarında durmanın dehşetini hissetmeden, güvenli bir toprakta yürümenin huzurunu nasıl deneyimleyebiliriz? İnsan doğası, tıpkı yaşamın kendisi gibi, dualisttir. Mutluluk, üzüntünün varlığıyla anlam kazanır. Işık, karanlığın zıttı olduğu için parlaktır. Modern toplumun her şeye rağmen mutlu olma, pozitivizm takıntısı, bizi bu temel dualizmden

OKUMAK İÇİN TIKLA

Modern Toplumun Acımasız Paradoksu: Mutsuzluğun İlaca Dönüşümü

Hayal edin: İnsanları korkunç derecede mutsuz eden koşullara maruz bırakan, sonra bu mutsuzluğu ortadan kaldırmak için onlara ilaç veren bir toplum. Kulağa bir bilim kurgu romanından fırlamış gibi mi geliyor? Yoksa tanıdık mı? Ne yazık ki, bu kurgu çoktan gerçeğimizin bir parçası oldu. Modern toplum, bizi depresyona, anksiyeteye ve derin

OKUMAK İÇİN TIKLA

U Teorisinin Gündelik Hayatımıza Yansımaları

Otto Scharmer’ın U Teorisi, sadece şirketler veya büyük projeler için değil, aslında her birimizin günlük hayatında yaşadığı değişim ve dönüşüm süreçlerini anlamak için de harika bir çerçeve sunar. Bu teoriyi gündelik yaşamın basit anlarına uygulayarak, farkındalığımızı artırabilir ve daha bilinçli kararlar alabiliriz. U’nun Sol Tarafı: Otomatik Pilottan Çıkmak Downloading (İndirme):

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otto Scharmer’in Mistik U Teorisi

Otto Scharmer’in U Teorisi, bireysel ve toplumsal değişim süreçlerini anlamak için geliştirilmiş güçlü bir çerçevedir. Bu teori, özellikle karmaşık ve belirsiz durumlarla karşı karşıya kalındığında, alışılagelmiş düşünce ve eylem kalıplarının ötesine geçerek geleceği “ortaya çıktığı haliyle” görmemizi amaçlar. Scharmer, bu süreci “U” harfiyle sembolize eder çünkü değişim, yüzeyden başlayıp derinlere

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gölgenizle Dans: İnsan Neden Kendi Karanlığını Görmek İstemez ve Bu Gizemli Gölge Zamanla Nasıl Değişir?

Hepimiz kendimizi “iyi” insanlar olarak tanımlamayı severiz. Ahlaki değerlere sahip, doğru kararlar veren, başkalarına karşı düşünceli… Peki ya içimizde sakladığımız, bilerek ya da bilmeyerek göz ardı ettiğimiz, bizi rahatsız eden o “karanlık” yönlerimiz? Derinlik psikolojisinin önemli figürlerinden James Hollis’in de belirttiği gibi, insan ruhunun karmaşık ve çok katmanlı yapısı, egonun

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Dünyanın iyileşmesi”

“Dünyanın iyileşmesi” kavramı, James Hollis’in “İyi İnsanlar Neden Kötü Şeyler Yapar?” adlı eserinde derinlik psikolojisi perspektifinden ele alınan merkezi bir temadır ve Yahudi geleneğindeki “tikkun olam” terimiyle doğrudan ilişkilendirilir. Bu, dünyanın onarımı veya iyileştirilmesi anlamına gelir ve Hollis’e göre, bireyin kendi içsel dünyasıyla, özellikle de “Gölge”siyle yüzleşmesiyle başlar. İşte bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsan Kötülükten Kaçabilir mi? İçimizdeki Gölgeyle Yüzleşmek

İnsanlık tarihi boyunca sorulan temel sorulardan biri şudur: İnsan doğası gereği kötü müdür, yoksa iyi mi doğar ve sonradan mı bozulur? İçimizdeki karanlık dürtüler her zaman galip mi gelecek, yoksa onlardan kaçınabilir miyiz? James Hollis’in “Why Good People Do Bad Things” (İyi İnsanlar Neden Kötü Şeyler Yapar?) adlı eseri, bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Psikopataloji ve İnsan Ruhu

James Hollis’in “Why Good People Do Bad Things” adlı kitabına göre, “psikopatoloji” terimi, yaygın olarak anlaşıldığından çok daha geniş ve kapsayıcı bir anlam taşır. Geleneksel olarak akıl hastalıkları veya anormal davranışlarla ilişkilendirilse de, Hollis bu terimi kelimenin tam anlamıyla “bir ruhun acısının ifadesi” olarak çevirir. Bu, bir kişinin dış dünyaya

OKUMAK İÇİN TIKLA