Yazar: Özgür Atlas

Gölge ile Bilinçdışı ve Kompleksler Arasındaki İlişki

“Gölge” (Shadow), bilinçdışı (unconscious), kompleksler (complexes) ve Freud’un Id, Ego, Süperego yapısal modeli arasındaki ilişkiler, James Hollis’in “Why Good People Do Bad Things” adlı kitabından alınan kaynaklara göre insan psikolojisinin karmaşıklığını ve derinliğini anlamak için merkezi öneme sahiptir. Hollis, bu kavramları, özellikle Jungcu derinlik psikolojisi perspektifinden ele alarak, “iyi” insanların

OKUMAK İÇİN TIKLA

“İyi İnsanlar Neden Kötü Şeyler Yapar?

James Hollis’in “İyi İnsanlar Neden Kötü Şeyler Yapar?” adlı kitabı, insan psişesinin derinliklerini, özellikle de Carl Jung’un “Gölge” adını verdiği bilinçdışı yönlerini keşfeden derinlemesine bir çalışmadır. Kitabın ana tezi, insan ruhunun sanıldığı gibi tekil ve birleşik bir varlık olmadığı, aksine çok katmanlı, çok yönlü ve daima bölünmüş olduğudur. Hollis, insanların

OKUMAK İÇİN TIKLA

David Cooper’ın “The Language of Madness” adlı eserinin eleştirel analizi

David Cooper’ın “The Language of Madness” adlı eserinin eleştirilmesi gereken, anlaşılmaz ve tartışmaya açık yönlerini ele alalım. Kitap, delilik, psikiyatri, toplumsal yabancılaşma ve devrimci değişim arasındaki karmaşık ilişkilere derinlemesine eleştirel bir bakış sunar. Marxist Psikoterapi İlkeleri Bağlamında Cooper’ın Genel Yaklaşımı Cooper, modern psikiyatrinin kapitalist sistemin bir aracı olarak doğup geliştiğini

OKUMAK İÇİN TIKLA

David Cooper: Delilik bir hastalık değil

David Cooper’ın “The Language of Madness” adlı eserinden aldığım bilgilere dayanarak, kitabın temel argümanlarını ve anahtar kavramlarını detaylı bir şekilde açıklayacağım. Yazar, bu eserde deliliği, psikiyatrinin işleyişini, toplumsal baskıyı ve devrimci değişim ihtiyacını eleştirel bir mercekle incelemektedir. Kitabın Amacı ve Genel Bakış Kitabın “Forewarning” bölümünde belirtildiği üzere, yazarın temel amacı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sistem, insanları neden sürekli yanlış bilgilendirir ve “kişisel sorunları” gerçek politik bağlamından kopararak mistifiye eder ?

Gündelik hayatımızda karşılaştığımız zorluklar, sıklıkla kişisel başarısızlıklar, psikolojik dengesizlikler veya bireysel eksiklikler olarak çerçevelenir. “Kendini gerçekleştirme”, “içsel yolculuk” ve “kişisel gelişim” gibi terimler, modern çağın popüler arayışlarıdır. Ancak radikal psikiyatrist David Cooper, 1978 tarihli “Çılgınlığın Dili” adlı kitabında bu algıyı kökten reddeder. Cooper’ın esas tezi, hepimizin hayatına dokunan bir gerçeği

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bireysel Sorun Yoktur, Sadece Politik Sorun Vardır: Hayatımızın Gizli Politikası

David Cooper’ın “Çılgınlığın Dili” adlı eserinde merkezi bir yer tutan ve modern toplumun bireysel sorunlara bakış açısını temelden sarsan “kişisel sorunlar yoktur, sadece politik sorunlar vardır” anlayışı iş, yaratıcılık ve kaybedilmiş bir toplumda kendini bulma gibi konuların aslında nasıl da politik meseleler olduğunu çarpıcı bir şekilde ortaya koyar. Günümüz toplumunda,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sessizlikleri hassasiyetlerinde ve özgüllüklerinde dinlemek ?

David Cooper’ın “Çılgınlığın Dili” adlı eserinde ele alınan “sessizlikleri hassasiyetlerinde ve özgüllüklerinde dinleme” kavramı, iletişimin yüzeysel, sözel içeriğinin ötesine geçerek, söylenmeyenin, ima edilenin ve hatta bastırılanın derin anlamlarına odaklanmayı ifade eder. Bu, psikanalizin ve genel olarak “normal” iletişimin dayattığı indirgemeci ve normalleştirici yaklaşımlara karşı bir duruştur. Kavramın Arka Planı ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anti Psikiyatrist David Cooper’in Psikanalize Getirdiği Eleştiriler

David Cooper’ın “Çılgınlığın Dili” adlı eserindeki kaynaklara göre, psikanalize yönelik eleştiriler çok katmanlı ve derindir; psikanalizin hem teorik temellerini hem de toplumsal işlevini hedef alır. Bu eleştiriler, psikanalizin baskıcı sistemlerin bir aracı olarak nasıl işlediğini ve bireyin özerkliğini nasıl engellediğini vurgular. İşte psikanalize getirilen başlıca eleştiriler: Özetle, David Cooper’ın psikanalize

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gecikmeli Anlama Nedir ?

David Cooper’in kitabında belirtilen “gecikmeli” anlama veya “insanlar genellikle diğerlerinin iletişimini ‘anlamlıymış gibi’ davranarak anlamazlar, kendi anlamlarını başkalarının anlamsız (kendileri için) iletişiminden çıkarırlar” ifadesi, yazar David Cooper’ın insan iletişimine ve diyalog kavramına getirdiği radikal eleştirinin temel bir noktasını oluşturur. Bu durum, kaynakta “gerçek bir ‘diyalog’ eksikliği” olarak yorumlanmaktadır. İşte bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kıskançlık, çekememezlik ve sahiplenme gibi ailevi “tuzaklardan” kaçınmak ama nasıl ?

Sürekli bir mücadele alanı olarak bunlar bireysel düzeyde şiddetin ve kontrolün araçlarıdır ve toplumun genel baskıcı sistemleriyle yakından ilişkilidir. Kısacası, kaynaklar kıskançlık, çekememezlik ve sahiplenme gibi duyguların, sadece kişisel sorunlar olmadığını, aksine kapitalist sistemin ailevi yapıları aracılığıyla bireyler üzerinde kontrol ve şiddet uygulama biçimleri olduğunu iddia etmektedir. Bu “tuzaklar”, bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gündelik Yaşamın Dönüştürülmesi

Dönüşüm, toplumsal sistemin ve bireysel deneyimin farklı katmanlarında ele alınmalıdır: 1. Aile Yapısının ve İlişkilerin Dönüştürülmesi: 2. Zaman Anlayışının ve Emeğin Yeniden Biçimlendirilmesi: 3. Delilik ve Yaratıcılığın Toplumsal Güç Olarak Benimsenmesi: 4. İletişim ve Anlaşmanın Dönüştürülmesi: 5. Beden ve Cinselliğin Kurtarılması: 6. Kişisel Sorunların Politikleştirilmesi: 7. Ölümün Yeniden Sahiplenilmesi: Özetle,

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Disiplinli itaatsizlik”, sistemin “Hayır”ına “Hayır” demenin ve otantik bir varoluşu yeniden inşa etmenin yoludur.

David Cooper, “The Language of Madness” adlı eserinde, “disiplinli itaatsizlik” kavramını, bireylerin ve toplumun kapitalist sistemin dayattığı baskıcı “normallik” ve yabancılaşma tanımlarına karşı koyma biçimi olarak ele alır [Başlık sayfası, 1]. Bu kavram, sistemin dayattığı pasif kabullenme ve “imbecilizasyon” (zihinsel körelme) ile tam bir tezat oluşturur ve özgürleşme yolunda atılan

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Disiplinli itaatsizlik”, özgürleşme yolunda atılan bilinçli adım mı?

David Cooper’ın “The Language of Madness” adlı eserinde merkezi bir kavram olan “disiplinli itaatsizlik”, bireylerin ve toplumun kapitalist sistemin baskıcı ve insanlık dışı “normallik” tanımlarına karşı koyma biçimini ifade eder. Bu kavram, sistemin dayattığı pasif kabullenme ve yabancılaşma (“imbecilizasyon”) ile tam bir tezat oluşturur ve özgürleşme yolunda atılan bilinçli adımları

OKUMAK İÇİN TIKLA

Disiplinli İtaatsizlik Mi ?

David Cooper’ın “The Language of Madness” adlı eserinde “disiplinli itaatsizlik” kavramı, bireylerin ve toplumun kapitalist sistemin baskıcı ve öldürücü normlarına karşı koymasının anahtar yollarından biri olarak sunulur. Bu kavram, sistemin dayattığı “itaatkâr itaatkârlık” ve “aileci boyun eğme” ile tam bir tezat oluşturur. Özetle, “disiplinli itaatsizlik,” David Cooper’ın radikal devrim teorisinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

“İmbecilizasyon” ( Aptallaştırılma ) Nedir ?

“İmbecilizasyon” ( aptallaştırılma ) kavramı, David Cooper’ın eserlerinde, bireylerin ve toplumun kapitalist sistem tarafından bilincinin, özerkliğinin ve otantik insanlık hallerinin nasıl köreltildiğini, standartlaştırıldığını ve metalaştırıldığını açıklamak için kullanılan merkezi bir terimdir. Cooper’a göre bu süreç, iktidardaki burjuva sınıfının çıkarlarına hizmet eden geniş bir toplumsal kontrol mekanizmasının parçasıdır. İmbecilizasyonun temel özellikleri

OKUMAK İÇİN TIKLA

İyiliği ve bağlanmayı savunan bir varoluş için neden nefret gibi yıkıcı bir duyguyu merkeze alalım? Sürekli düşmanlık ve nefret, gerçekten de bizi diğer insanlardan ve kendi “iyi” doğamızdan uzaklaştırmaz mı?

“Sürekli nefret etmenin içimizdeki iyiliği öldürüp öldürmediği” ve “düşmanlığın bizi yabancılaştırıp yabancılaştırmadığı” endişesi son derece yerinde ve derinlemesine düşünülmesi gereken bir konudur. Bu endişe, genellikle “güç istenci” gibi radikal felsefi kavramların yüzeysel okumalarından kaynaklanan yanlış anlamaları gidermek için bir fırsat sunar. Önceki yazımızda bahsettiğimiz “nefretin yeniden keşfi” kavramını David Cooper’ın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayatımızın Merkezine Neden Nietzsche’nin “Güç İstencini” Koymalıyız ?

Bu yazı, David Cooper’ın “Deliliğin Dili” adlı eserindeki Marksist ve Nietzscheci fikirlerden yararlanarak, birey ve toplum düzeyindeki günlük örneklerle kavramı açıklayacaktır. Nietzsche’nin “güç istenci” (will to power) kavramı, genellikle yanlış anlaşılan, hatta bazen tehlikeli bulunabilen bir felsefi fikirdir. Otorite kurma veya başkaları üzerinde baskın gelme arzusu olarak yorumlanması yaygındır. Ancak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Para ve Mübadele Değeri İnsan Deneyimini Neden Yozlaştırıyor ?

David Cooper’ın “Deliliğin Dili” adlı eserinde “nefretin yeniden keşfi” kavramı, paranın ve mübadele değerinin insan deneyimini nasıl yozlaştırdığını anlamanın ve bu yozlaşmaya karşı bilinçli bir duruş sergilemenin temelini oluşturur. Bu kavram, Karl Marx ve Nietzsche’nin düşünsel mirasından beslenir ve kapitalist sistemin birey üzerindeki tahrip edici etkilerine karşı geliştirilen radikal bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

”Nefreti” Neden Yeniden Keşfetmek Zorundayız ?

David Cooper’ın “Deliliğin Dili” adlı eserinde merkezi bir yer tutan “nefretin yeniden keşfi” kavramı, bireysel ve toplumsal özgürleşme mücadelesinin temelini oluşturan radikal bir moral duruşu ifade eder. Bu kavram, Karl Marx ve Nietzsche’nin düşüncelerinden beslenerek, kapitalist sistemin yarattığı sömürü ve yabancılaşmaya karşı bir bilinçlenme ve eylem aracı olarak sunulur. İşte

OKUMAK İÇİN TIKLA

Normalleşmenin Fakirleşmesi ?

David Cooper’ın “Deliliğin Dili” adlı eserinde ele alınan “normalleşmenin fakirleşmesi” kavramı, Karl Marx ve Nietzsche’nin düşüncelerinden beslenir ve kapitalist sistemin bireylerin otantik varoluşlarını ve gerçek ihtiyaçlarını nasıl yozlaştırdığını ve kısırlaştırdığını açıklayan merkezi bir temadır. Bu kavram, normal olarak kabul edilen yaşam biçimlerinin aslında insan potansiyelini ve deneyimini nasıl fakirleştirdiğini, dolayısıyla

OKUMAK İÇİN TIKLA