Aziz Usta,
Yeri geldikçe -ki sık sık geliyor- yaklaşık yirmi yıldır senin şu ünlü sözünü tartışıp duruyoruz: “Türklerin yüzde 60’ı aptaldır”
İlk duyulduğunda, herkes dehşete kapılmıştı. Toplumun yüzde yüzü kendini yüzde 40’ın içinde görse bile bu ne cüretti? Olacak şey değildi? Haddin bildirilmeliydi? Mahkemelerle, tehditlerle, linç girişimleriyle seni hizaya getirmeye çalıştılar. Son olarak Sivas’ta yakarak bu sorunu kökten çözmeye ramak kalmıştı ki aklın başına geldi. Türk halkına haksızlık yaptığını kabul ettin.
Herkes senden bir özür beklerken bu oranı biraz daha yükselterek, yine yaptın yapacağını!
Toplum, o gün bugündür, senin söylediğin oranı değiştirmek yerine, o küçücük dilime sığma telaşında?
Bu sözü hangi bağlamda söylediğini daha sonraları Müjdat Gezen’den öğrenmiştik. Yüz binlerce insanı cezaevlerine dolduran, on binlercesini işkencelerden geçirip sakat bırakan, onlarcasını idam sehpasına gönderen, alanlarda kitap yakma şölenleri düzenleyen bir 12 Eylül faşizmi yaşandı bu ülkede. Ve bu faşizan kültürün daha uzun yıllar hüküm sürmesi için bir de anayasa hazırlandı. Buraya dek her şey normaldi!
Senin bu ünlü sözüne temel olan gelişme tam da bu sırada yaşandı. Cuntanın hazırlattığı anayasa, Türk halkının yüzde 92’si tarafından kabul edildi. (Aslında içinden geçen aptallık oranının bu olduğunu da yine Müjdat Gezen’den öğrendik)
Öyle de olsa, bir tek halkoylaması sonucuna bakarak yapmış olamazsın bu kışkırtıcı değerlendirmeyi. Sen ki üst üste konduğunda boyunu aşan kitaplar yazmışsın, çok iyi tanıdığın bu insanlar için? Sen ki çarpıklık ve karagüldürü içeren her olayda ?tam da Aziz Nesinlik bir olay? diyecek denli hep aklına düşmüşsün bu toplumun? Dolayısıyla yalnızca gülüp geçemeyiz bu sözüne. Ya da yalnızca kızıp sövemeyiz.
Seni bir kaşık suda boğmaya hazır insanların bile, son yirmi yılda sana hak verdiği olaylar yaşandıysa bu topraklarda, durup düşünmeliyiz?
Köylerinin içinden geçen derenin, uluslar arası şirketlere devredildiğini mi öğrenmedi bu insanlar? Oy alabilmek için, elektriksiz köylere çamaşır makineleri mi dağıtılmadı bu ülkede? Iraklı on binlerce kadına tecavüz eden Amerikalı askerlerin, evlerine sağlıkla dönmeleri için dualar mı edilmedi? Kardeş kanı dökmesi için Haçlı Orduları mı davet edilmedi bu coğrafyaya; hem de namuslu, samimi ve antiemperyalist Mehmet Âkif’in şiirleri okuna okuna? Ders kitaplarındaki klasik edebiyat ürünleri mi sansürlenmedi? İçine mi tükürülmedi sanatın? Daha neler neler?
Seni doğrulamak istercesine, ‘gık’ı bile çıkmadı insanımın. Gelene ağam dedi, gidene paşam. Yüzüne tükürülse yağmur sandı. Nâzım’ın dediği gibi, gocuklu celep kaldırınca sopasını, sürüye katılıverdi hemen; şarabını vermek için üzüm gibi ezilmeye devam etti.
Derken, günlerden bir gün, yıllardır beklenen o ‘GIK’ çıkıverdi. Önce ürkekçe? Sonra bir daha, bir daha? Hem de kimden çıktı bu ‘GIK’ biliyor musun? Söylesem inanmayacaksın. Toplumun ?üretim hatası!? diye nitelendirdiği gençler çıkardı bu ‘GIK’ı. Sonra, yıllardır kendilerine uyum sağlamadıkları için çekiştirip durdukları bu uyumsuz gençlere ‘onların bize uyacağı yok, bari biz uyalım onlara? diyen toplum da katıldı bu koroya. Genci, yaşlısı, Türk’ü, Kürt’ü, Arap’ı, Ermeni’si, Alevi’si, Sünni’si, sağcısı, solcusu, dindarı, laiki, başı örtülüsü, mini eteklisi, üniversitelisi, işçisi, Fenerbahçelisi, Beşiktaşlısı ile şimdiye dek görülmemiş büyüklükte bir koro ‘GIIIIIIIIIIIK’
İstanbul’da çıkan ‘GIK’sesi kısa sürede tüm yurda, dahası tüm dünyaya yayıldı. Polis ne yapsa susturamıyordu bu sesi.
-Su sıkarız!
-GIK!
-Gaz sıkarız!
-GIK!
-Çadırlarınızı yakarız!
-GIK!
-Saçınızı yolarız!
-GIK!
-Coplarız!
-GIK!
-Tekmeleriz!
-GIK!
-Plastik mermi atarız!
-GIK!
-Öldürürüz!
-GIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIIK!
Gençlere bir baksana?
Arkadaşları geldiğinde odalarına kapanıp gitar çalan ya da internete dalan bu gençler, koca Taksim Alanı?nı ve gezi parkını da yatak odalarına çevirdiler. Sehpaların yerini barikatlar aldı; sağa sola yapıştırdıkları küçücük notların yerini koca koca pankartlar? Çoğu zaman oyun oynamak ya da ?geyik muhabbeti? yapmak için girdikleri interneti, ilk kez alternatif medya olarak kullandılar. Seslerini dünyaya duyurdular. Hep üretim içinde oldular. Müthiş bir mizahi slogan arşivi oluşturdular. Gençleri sevdiğini söyleyen başbakana ?Seviyorsan git konuş abi!? dediler. Ya da hâlâ üç çocuk isteyip istemediğini sordular. Eylem alanına kütüphane kurdukları yetmezmiş gibi, polislerin de kitap okumalarını sağladılar. Biber gazına, insanın ayağını yerden kesen basınçlı sulara karşı gitar çaldılar. Kendilerini döven polise ‘Sen şehit olsaydın ben senin için ağlardım’ dediler; karanfil uzattılar. Yürüdüler, durdular, oturdular? Her yaptıklarıyla eylem literatürüne yeni bir boyut kattılar. Belki biraz dağınıktılar. Ama ‘Allah var’ çöplerini yine kendileri topladılar.
?Şimdiki Çocuklar Harika? demiştin ya Aziz Usta; gördüğün gibi, şimdiki çocuklar da harika!
Belki duymuşsundur; daha önce ‘anamızı ağlattınız’ diyen bir göstericiye ‘Artistlik yapma lan! Ananı da al git? denmişti bu memlekette. İroniye bak; şimdi de annelere yapılıyordu bu çağrı: ‘çocuklarınızı gelin alın, can güvenlikleri yok? deniyordu. .’Yavruuuuuum, hadi gel artık, terleyeceksin!’ demesi beklenen anneler de bir tuhaf! Pabuçlarını alıp geldiler. Ama yavrularını götürmeye değil, çocuklarını polislerden korumaya.
Şimdiki anneler de bir tuhaf!
Bir de sanatçılar var. Onlar da bir alem’
Şimdiye dek, uğradıkları haksızlıklara, saldırılara karşı gençler arka çıkardı onlara; bu kez roller değişti. Onlar koşup geldiler, zincir oluşturup güvenceye aldılar gençleri. Daha önce, halktan kopuk yaşadıkları için eleştirilen bu insanlar, polis su sıktıkça beste yaptılar. Gaz bombası yiyince, bir beste daha, bir tane daha, bir tane daha? Albümler dolusu şarkılar, marşlar çıktı ortaya. Şiirler okudular, fotoğraflar çektiler, belgeseller yaptılar?
Sanatçılar da bir alem!
Ya dünyayı futbol topu gibi gören fanatik taraftarlara ne demeli?
Serbest atıştan gol yemek istemeyen futbolcuların baraj kurması gibi, polis saldırısına karşı barikat kurmaları, maçlara bön bön bakmadıklarını gösteriyor. Topu oyuna elle sokan kaleciler gibi, biber gazı kapsüllerini polise geri gönderen bu ele avuca sığmayan insanlar, farklı takımları tutan taraftarların, kendi takımlarını sorgulamalarına neden oldular.
Görüyorsun ya Aziz Usta, futbol da artık sadece futbol değil!
Evet, Aziz Usta?
Belki devlet pek değişmedi. Ama sen de fark etmişsindir, insanımız çok değişti. ‘GIK’ı çıkmaya başladı. Artık şu ?yüzde altmış? oranını gözden geçirsen, diyorum. Ne dersin?
Yanıtını merakla bekliyor, oradaki tüm dostlara selamlar gönderiyorum.
Görüşmek üzere, sevgiyle kucaklıyorum.
İMZA
‘Yüzde Kırk’tan Bir Dost!
Mizahlı Direnişin mektubunu mizah ustasına %40 adına gönderen Musa Artar dostumu, Türkiye halkını “hüzünyüz”den “direnyüz”e dönüştüren gençler adına kutluyorum. Böylece toplumun gençlik aşısı aldığı Haziran Direnişi, ölümlere de meydan okudu. “Haziran’da ölmek zor”un, direnmeyi kolay kıldığı görüldü.
Boyun Eğmeyenlere selam olsun.
Müslüm Kabadayı
Evet,
Selam olsun boyun eğmeyenlere…