Bir Burjuvanın İtirafları, Macar yazar Sándor Márai?nin belki en önemli yapıtı ve iki dünya savaşı arası Macar edebiyatının en mükemmel örneklerinden biri olarak görülüyor. Yazarın, çocukluğunu, gençlik dönemini ve yetişkin bir erkek oluncaya kadar geçirdiği bedensel-ruhsal gelişmeyi dile getirdiği bu eser, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu?nun dağılmasından sonraki yıllarda Orta Avrupa burjuvazisinin kültürünü, düşünce tarzını, ahlak kurallarını ve yaşam biçimini betimliyor.
Hayatı boyunca her şeyden önce doğduğu şehre, ait olduğu aileye, bağlı olduğu sınıfa ve Avrupa kültürüne sadık kalan Márai şöyle diyor: ?Yazmama izin verildiği sürece, ahlakın içgüdülere galebe çalacağına, aklın gücünün cahil kalabalıkları durdurmaya yeteceğine inanılan bir dönemin yaşanmış olduğuna tanıklık edeceğim.?
Sınıfsal Hassasiyetler – Aysel Sağır
(09/07/2010 tarihli Radikal Kitap)
Fildişi kuleler kuramının o zaman da taraftarı değildim şimdi de değilim. Ama sanırım fildişi kulelerde de yazılabilir… Yazarı hiçbir şey incitemez, ne fildişi kuleler ne de gazetecilik… Kuşkuyla dolmuş, yaşamdan kaçan ve sızlanan estetikçilere güvenmiyorum; ama bir Çigan orkestra şefi gibi, ?yüreğinin sesini? dinleyerek yaşamı titizlikle betimleyen ?natüralist yazara? da antipati duyuyorum… Yazar işte bu iki uç arasında yaşayan ve acılar içinde yaratandır.? Bu sözler, Sandor Marai?nin yazarlığıyla ilgili bir hayli ipucu veriyor aslında. Sandor Marai, Bir Burjuvanın İtirafları?nda, sınıfların ruhsal sürecini takip etmiş adeta. Bu yüzden kitabın içeriğini göz önünde bulundururken, bir sınıfın kaba hatlarıyla şeklinin çizilerek ona uygun genel davranışlar uzantısında bir anlatım olduğu yanılgısına düşmemek gerekiyor.
Bir orta avrupa ülkesi
Birinci tekil şahıs anlatımıyla takip ettiğimiz Bir Burjuvanın İtirafları, anlatıcının kendisinin de içinde olduğu bir dünyadan seslendiğinden, bire bir okuyucuyu olaylara dahil eder gibi yapsa da, yine anlatıcının araya koyduğu mesafeyle okuyucuyu değerlendirme yapmada serbest bırakan bir anlatım tekniğine sahip. Her ne kadar sürekli olguları, olayları, ilişkileri bir anlatanın perspektifiyle takip etsek de, tüm gelişmelerin açığa çıkarılan dinamiklerle kendi seyrinde yol alışını görürüz. Yine, anlatılan bir Orta Avrupa ülkesi olsa da (20. yüzyılın ortaları), söz konusu dönemde biçimlenen dünyaya, aynı biçimlenmede iki savaş (Birinci ve İkinci Dünya Savaşı) arasındaki bir dünyadan Macaristan?a ve Orta Avrupa burjuvazisine bakarız.
Kitabında, bir toplum yapısını yükselmekte olan sınıfı baz alarak anlatan Marai, aynı sınıfın davranışlarını, etik değerlerini, sosyal yaşamını, psikolojisini önemli ayrıntılarıyla sergilerken, söz konusu sınıfı, içinde biçimlendiği toplumun değerlerinden, kültürel, sosyal geçmişinden soyutlamadan, aksine, tam da, onlarsız eksik kalacağının altını çizen bir anlayışla sergilemiş. Dolayısıyla da, sadece bir sınıfın özellikleri değil, bir toplum, bir ülke (Macaristan) çıkarmış karşımıza.
Son derece kapsayıcı ve yetkin bir edebiyat örneğiyle karşı karşıya olduğumuzu belirtmekte yarar var. Zira Avusturya-Macaristan İmparatorluğu?nun çökmesi, yıkılması sonucu, kozmopolit Orta Avrupa kültürünün 20. yüzyıldaki en önemli temsilcilerinden biri olarak da Marai?nin dünya edebiyatındaki yerini belirtmemiz gerekiyor.
Biçimsiz, kirli bir kalabalık…
Başlangıçta bir çocuğun gözüyle bir aile ortamına girdiğimiz kitapta, gelişmeleri ve yaşananları bir anlatıcının eşliğinde izleriz. Anlatılan her bir motif ve karakterden, (hizmetçiler, papaz, sınıf arkadaşları, öğretmen, anne-baba, kardeş, vb.) ülkenin sosyal, ekonomik, siyasal, kültürel arka planına giden bir yol oluşur. ?Bütün varlımla aileye aittim ve aile bütün içgüdüsüyle bir sınıfı aitti. Bunun dışında kalan, çıkar olarak da, insan olarak da hammaddeydi, biçimsiz, kirli bir kalabalık ve atık. Evet, kilise de yoksullardan kendilerine dikkat etmedikleri için hastalanan hastadan bahseder gibi bahsedilirdi.?
İlk başlarda tanıştığımız çocuk, ergenlik yaşına girecektir artık. Ama bu süreçte yine çocuğun gözüyle geniş bir panorama açılacaktır önümüzde; her bir davranış, her bir ritüel, her bir susuş, ya da dile geliş bir sınıfın ve kültüren özelliklerini açığa çıkaracaktır. Açığa çıkan özellikler ise, insanlığa bulaşan birer illet olarak belli birtakım zeminleri işaret edecektir. İkiyüzlülük, çıkarsal öncelikler, yükselen değerlerin bastırıcı, başka yaşamları ve varoluş biçimlerini küçümseyici yok sayıcı etkisi, tutumu daha bir açığa çıkacaktır.
Anlatılan tüm nesnelerin çocuğun büyümesi ve evden kaçmasıyla boyutlandığını söylemeye gerek yok. Kaotik bir dönemdir. Birinci Dünya Savaşı sonralarıdır. Hareket halinde ve biçimlenmekte olan bir dünyada takip ettğimiz özne, ülkesinin bir hayli uzağında ama başlangıçtaki izleğinden pek de farklı olmayacak bir şekilde bu kez de, ?konuk? olarak bulunduğu ülkelerden (Almanya) seslenecektir. ?Yabancı? yerlerde, bir yara gibi açığa çıkan ?anadil?de yaşam eksikliği çarpıcıdır. Diğer bir yandan da, bir savaş sonrasının yıkımının ardından gelecek başka bir yıkımı (İkinci Dünya Savaşı) haber verecek, ama birçok şeyi (faşizm) haber verecektir.
Kitabın Künyesi
Bir Burjuvanın İtirafları
(Egy polgár vallomásai)
Sandor Marai
Çeviren: Sevgi Can Yağcı
Can Yayınları
2010
390 sayfa