Kategori: Edebiyat

“Çağdaş Türk Romanı” Üzerine Düşünceler – BİLGE KARASU

Sunu Bir süredir, Bilge Karasu’nun Türkçeye çevirdiği metinlerin izini sürmekteyim. Bu çerçevede 1950’li yıllarda yayımlanmış süreli yayınlar da ister istemez ilgi alanıma girdiler. Bunlardan biri de Vatan gazetesinin, 26 Temmuz 1953’ten başlayarak Pazar günleri “Pazar İlavesi” içinde yayımlamaya başladığı Vatan Sanat Yaprağı oldu. Aslında bu cümlenin arka planında –Vatan Sanat

OKUMAK İÇİN TIKLA

Virginia Woolf Romancılığı – PINAR GÜNER

Modernist İngiliz romanının öncülerinden Woolf’a göre “yazar tutsak olmasaydı, yapıtlar gelenek üzerine değil, kendi duyguları üzerine kurulurdu. Kaldı ki gerçek yaşamda insan ruhu, başat olarak, geleneksel romana zorla sokulan güldürü, ağlatı, sevgi öğelerinden değil; sağanak halinde üzerine boşalan izlenimlerden oluşur.” Bu saptamadan hareketle Woolf, hayatı boyunca insanların nasıl düşündüğü, hissettiği

OKUMAK İÇİN TIKLA

Didem Zamanı (ve kadın ve şair)

Sadi- Bostan ile Gülistan’dan:Cihan-Hâtun, ki Dünya Hatunu demeye geliyor, ulu hükümdarların sevmiş olduğu ünlü kadınların başta gelenlerinden biri değildir.   Hanım bir gün hamamda yıkanırken, kocası Sultan, konuşturma niyetiyle, ona küçük bir toptak topağı attı, Hanım da İranlı ozanlardan Zâhir’in şu anlama gelen dizelerini söyledi:  Dünya o yarı yıkılmış kâşanedir ki bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ahmed Arif’in hasreti

Ahmed Arif’e ana dili, etnik kökeni sorulduğunda bir çocukluk anısıyla başlamıştı yanıtına. Siverek’te, 7-8 yaşlarında, arkadaşlarıyla sokakta oynuyor. Arkadaşları? Kimi Kürt, kimi Arap, kimi Zaza çocuklar. İç içe yaşayan bu diller çocuklar arasında akışkan iletişim dili. Oyunu izleyen üç adamdan biri, Ahmed Arif’i göstererek, “Bu çocuk Arap” diyor. Öbürü itiraz

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Bir söz, bir koku, bir el işareti.” Nâzım Hikmet

“İyice yaklaştı bana büyük karanlık./ Dünyayı telaşsız, rahat/ seyredebiliyorum artık./ Bakınıyorum başımı kaldırıp işten,/ karşıma çıkıveriyor geçmişten/ bir söz/ bir koku/ bir el işareti.” Bir söz, bir koku, bir el işareti. Nâzım’ı destan yazmaya yönelten, geçmişten esip bilincinde fırtına yaratan şeyler arasında bu şiirindekine benzer üç simge ne olabilirdi? Kitaptakiler

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nâzım Hikmet’te şair ve kahramanın varoluşu üzerine

“Eğer insanlar şairlerin söylediği yeni sözleri beğendiğini söylüyorsa, bu durum büyük bir tehlikeye işaret eder. Buradaki yeniden kasıt müzikteki yeni makamlardır. Bu tür yenilikler de beğenilir. Ancak bunun peşinden gitmek, yani müzikte yeni makamın çıkması korkulacak bir şeydir. Bu durumda her şey tehlikeye girer. Damon’un söylediği ve benim de aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sarsılmak – Zafer Köse

Sarsılmak, derin ve katmanlı bir roman. Gündelik dilin nüanslarını yansıtan akıcı bir dille yazılmış olması da önemli.Zafer Köse sadece bir depremi değil, toplumsal ve kişisel hayatta yaşanan sarsıntıları anlatıyor. Romandaki bir kişi şöyle diyor: “Sadece evler, binalar değil, insanların inançları, değerleri de sarsıldı. On yıllardır, toplu halde yaşamaya engel olan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Saatleri Ayarlama Enstitüsü; toplumumuzun yanlış tutumlarını, davranışlarını, saçmalıklarını alaya alan, eleştirel bir romandır.

-Saatleri Ayarlama Enstitüsü- Saatleri Ayarlama Enstitüsü iki uygarlık arasında bocalayan toplumumuzun yanlış tutumlarını, davranışlarını, saçmalıklarını alaya alan, eleştirel bir romandır. Yapıt, çocukluğu Abdülhamit döneminde geçen Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde de yaşayan Hayri İrdal’ın anıları şeklinde verildiğine göre söz konusu hicvin son elli yıllık Türk toplumuna yöneltilmiş olması gerekir. Prof. Mehmet

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hüseyin Rahmi Gürpınar’ın ‘Yüksek Felsefe’si

Ahmet Mithat gibi, sanatın yararlı olması gerektiğine inanan ve halk için yazan Hüseyin Rahmi Gürpınar, «sanat için sanat» ilkesine inanan ve seçkinlere seslenen Uşaklıgil’in tam karşı kutbunda yer alır; ama halka aşılamak istediği dünya görüşü bakımından da Ahmet Mihtat’ın. Gürpınar’ı bir romancı olarak ele alırken halkçılığının ne tür bir halkçılık

OKUMAK İÇİN TIKLA

HATİCE EROĞLU AKDOĞAN / ROMANCININ SERÜVENİ FAKİR BAYKURT’UN KALEMİNİN İZİNDE – Ayşe Kaygusuz Şimşek

Romancının Serüveni, Fakir Baykurt’un Kaleminin İzinde alt başlığıyla Hatice Eroğlu Akdoğan’ın kaleme aldığı ve Ceylan yayınlarından çıkan romanın adı. Fakir Baykurt’un yaşamını biyografik bir roman halinde anlatmış. Roman Fakir Baykurt adına şimdiye kadar yazılanların dışında bir kitap. Fakir Baykurt’un yaşamının ince ayrıntılarına kadar inilmiş, yazarın bütün kitapları baştan sona taranmış

OKUMAK İÇİN TIKLA

BARIŞ ADLI ÇOCUK / SEVGİ SOYSAL – Ayşe Kaygusuz Şimşek

Selanik’li Mithat Yenen’in üçüncü çocuğu olarak 1936’da İstanbul’da dünyaya gelmiştir Sevgi. Annesi Alman asıllı Annelisese Rupp’tur ve evlendikten sonra Aliye adını almıştır. Sevgi 1976’da dünyaya gözlerini kapadığında henüz daha 40 yaşındadır. Bu kısacık ömründe üç evlilik, üç çocuk, on bir kitap, birçok radyo oyunu, gazete yazıları ve onurlu bir yaşamı…

OKUMAK İÇİN TIKLA

MARK TWAIN: 1.000.000 STERLİNLİK BANKNOT

1.000.000 STERLİNLİK BANKNOT[11] Yirmi yedi yaşımdayken San Francisco’da bir madencilik şirketinde komisyonculuk yapıyordum, hisse senedi trafiğinin bütün inceliklerinde uzman olmuştum. Dünyada yapayalnızdım, zekâmdan ve tertemiz adımdan başka güvenebileceğim bir şey yoktu, ama sonunda bunlar beni servet sahibi yapacaktı, beni bekleyen bu gelecekten memnundum. Cumartesi günleri öğleden sonraki toplantının ardından zamanım

OKUMAK İÇİN TIKLA

MARK TWAIN: CALAVERAS COUNTY’NİN ADI KÖTÜYE ÇIKMIŞ SIÇRAYAN KURBAĞASI

CALAVERAS COUNTY’NİN ADI KÖTÜYE ÇIKMIŞ SIÇRAYAN KURBAĞASI Bana Doğu’dan mektup gönderen bir dostumun ricasını yerine getirmek için, iyi huylu, konuşkan Simon Wheeler’a gidip, benden istendiği üzere dostumun dostu Leonidas W. Smiley hakkında bilgi aldım, elde ettiğim sonucu buraya ekliyorum. Zihnimin gerilerinde bir yerde, Leonidas W. Smiley’nin bir uydurma olduğu, dostumun

OKUMAK İÇİN TIKLA

MARK TWAIN: ESKİMO KIZIN AŞK ÖYKÜSÜ

ESKİMO KIZIN AŞK ÖYKÜSÜ “Evet, yaşamımla ilgili olarak bilmek istediğiniz her şeyi anlatacağım size Bay Twain,” dedi o yumuşak sesiyle, dürüstlük okunan gözlerini uysal bir bakışla yüzüme dikerek, “çünkü benden hoşlanmanız ve bana önem vermeniz çok nazik bir davranış.” Dalgın bir hava içinde, elindeki küçük kemik bıçakla yanaklarındaki balina yağını

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dostoyevski: Yaşamaya susadığınız halde, dolambaçlı mantık yollarıyla yaşam sorunlarını tartışmaya kalkışıyorsunuz. Hem sırnaşık, küstahça davranışlarda bulunuyorsunuz, hem de korkudan ödünüz patlıyor. Saçmaladığınız zaman keyfinize diyecek yok, ama küstahlığa başladınız mı, hemen ürküyor, özür üstüne özür diliyorsunuz. Bir yandan bize korkmadığınızı söylüyor, öte yandan yaltaklanmaktan geri durmuyorsunuz.

XI Varıp dayandığımız sonuç: En iyisi hiçbir şey yapmamaktır. Bir köşeye çekilip, seyirci kalmaktan iyisi var mı? Onun için yaşasın yeraltı! Normal insanı ölesiye kıskandığımı söyledim, gördüğüm kadarıyla gene de onların durumunda olmak istemem. (Kıskanmaktan geri durmayacağım gene de… Ama hayır, hayır, ne olursa olsun yeraltı daha kazançlı!) Orada hiç

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dostoyevski: Gelgeç gönüllü, tutarsız bir yaratık olan insanoğlu, belki de satranç oyunları gibi hedefi değil, hedefe giden yolu sever. Kim bilir, belki insanın yöneldiği tek hedef, hedefini elde etmek için harcadığı sürekli çabadır, başka bir deyişle yaşamın kendisidir.

IX Elbette şaka ediyorum, sayın okuyucularım, şakalarımın bayat kaçtığını da bilmiyor değilim; ama söylediklerimin tümünü şaka sanmak da doğru değildir. Belki dişlerimi gıcırdata gıcırdata takılıyorum size. Baylar, ne olur, canıma okuyan bazı sorunların çözümünü verin ben de kurtulayım! Örneğin, bir insanı köklü alışkanlıklarından kurtarmak, iradesini bilimin, sağduyunun verileriyle bağdaşacak biçimde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dostoyevski: “Çıkar! Nedir bu çıkar denen şey! İnsanoğlunun çıkarının nerede olduğunu kesinlikle belirtebilir misiniz? Biri tutar, çıkarını, kendisi için iyilik değil de kötülük istemekte görürse, hatta böyle yapmak zorunda kalırsa, buna ne demeli?”

VII Fakat bunlar tatlı düşlerden başka nedir ki? Lütfen söyler misiniz, insanların gerçek çıkarlarını bilmemeleri yüzünden kötülük yaptıklarını ilk kez kim ortaya attı, kim böyle akıllıca bir söz etti? Sözüm ona, insanoğlunun kafası aydınlanır, gerçek çıkarları gözlerinin önüne serilirse burnunu kirli işlere sokmaktan geri durarak, bir anda soylu, temiz yürekli

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dostoyevski: Keşke boş duruşum aylaklığımın yüzünden olsaydı. Tanrım, o zaman kendime ne büyük bir saygı duyardım! Hiç olmazsa tembelliğim, güvenebileceğim belirli bir özelliğim var diye kendime en büyük saygıyı beslerdim.

VI Keşke boş duruşum aylaklığımın yüzünden olsaydı. Tanrım, o zaman kendime ne büyük bir saygı duyardım! Hiç olmazsa tembelliğim, güvenebileceğim belirli bir özelliğim var diye kendime en büyük saygıyı beslerdim. Birisi benim için “Kim bu adam?” diye sorunca, “Tembelin biri!” karşılığını verirlerdi. Böyle bir söz duymayı çok isterdim. Benim de

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dostoyevski: “Kendimi herkesten akıllı saymamın tek nedeni, bitirmek şöyle dursun, yaşamım boyunca hiçbir şeye başlamamış olmamdır. Ben de herkes gibi gevezenin, zararsız, ama can sıkıcı gevezenin biri olayım, ne çıkar!”

V Küçülmesinde bile tat bulmaya kalkışan bir adamın kendisine ufacık bir saygısı kalabilir mi? Haydi, siz söyleyin! Bunu umut kırıcı bir pişmanlık sonunda söylemiyorum. Öteden beri, “Beni bağışla babacığım, bir daha yapmam” demekten nefret etmişimdir. Böyle söylemeyi beceremediğim için değil; tam tersine, kolaylıkla, hem de çok rahat söyleyebildiğim için nefret

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dostoyevski: “Her şeyi anlayan bir adam kendine nasıl saygı duyar?”

IV – Kah-kah-kah! Güleyim bari… Şu halde sizce diş sızısında bile haz vardır, diyeceksiniz. – Elbette! derim ben de size. Diş ağrısının da ayrı bir hazzı vardır. Tam bir ay dişlerim ağrıdığı için çok iyi bilirim. Kuşkusuz bu durumda açıkça öfkelenilmez, iniltiler çıkarılır, ama bu iniltiler içten gelmeyen, sinsi iniltilerdir.

OKUMAK İÇİN TIKLA