Kategori: Hukuk

Hukukta Sağduyunun Yanlış Vaadi: Adalet Görünümü mü, Gerçek Değişim mi?

Modern hukuk sistemleri, vatandaşların kendilerini adil ve güvende hissetmeleri için karmaşık bir retorik kullanır. Bu retoriğin en cazip unsurlarından biri ise, hukukun katı kurallarının ötesine geçen, jüri üyeleri veya sıradan insanlar aracılığıyla uygulanan “Hukukta Sağduyu Adaleti” (Commonsense Justice) fikridir. Bu kavram, genellikle olumlu bir dengeleyici olarak görülse de, eleştirel psikoloji

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yasalar Adil mi, Yoksa Bir Yanılsama mı?

Hiç “yasalar hepimiz için eşittir” lafını duyup da içten içe gülümsemedin mi? Hani, trafik cezası yiyenle dev şirketlerin vergi borcunu affettirenlerin aynı kefeye konulduğu o meşhur adalet hikâyesi. Amerikalı psikolog Dennis R. Fox yıllar önce tam da bunu tartışmış: Yasaya olan inancımız, aslında büyük bir yanılsama olabilir mi? Ona göre

OKUMAK İÇİN TIKLA

Antik Yunan Felsefesinde Physis ve Nomos Tartışmalarının Sofistlerin Hukuk ve Ahlak Anlayışına Etkisi

Doğanın ve Yasanın Kavramlarının Kökeni Antik Yunan felsefesinde physis ve nomos arasındaki tartışma, insan varoluşunun temel sorularına yanıt arayan bir düşünce zemini oluşturmuştur. Physis, doğanın kendiliğinden işleyen düzenini ve evrensel gerçeklikleri ifade ederken, nomos insan yapımı yasaları, toplumsal kuralları ve kültürel normları temsil eder. Bu kavramlar, özellikle MÖ 5. yüzyılda

OKUMAK İÇİN TIKLA

Meursault’nun Ahlaki Kayıtsızlığı ve Modern Hukukun Önyargıları: Nietzsche’yle Bir Karşılaştırma

Meursault’nun Varoluşsal Kayıtsızlığı ve Nihilizmin Temelleri Meursault’nun, Camus’nün Yabancı eserinde sergilediği ahlaki kayıtsızlık, bireyin geleneksel anlam arayışına karşı radikal bir reddediş olarak ortaya çıkar. Meursault, annesinin ölümü, ilişkileri ve cinayet eylemi karşısında duygusal ve ahlaki bir tepkisizlik sergiler; bu, Nietzsche’nin nihilizm kavramıyla güçlü bir bağ kurar. Nietzsche’ye göre nihilizm, geleneksel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Athena ve Medusa: Adaletin Dönüşümüne Dair Bir İnceleme

Athena’nın Laneti ve Mitolojik Adaletin Temelleri Yunan mitolojisinde Athena, bilgelik, strateji ve adaletin tanrıçası olarak öne çıkar. Medusa’nın lanetlenmesi, Athena’nın Poseidon’un tapınağında Medusa’ya tecavüz etmesinin ardından onu yılan saçlı bir yaratığa dönüştürmesiyle gerçekleşir. Bu olay, Athena’nın adalet anlayışını anlamak için kritik bir lens sunar. Antik Yunan toplumunda adalet, tanrıların iradesine

OKUMAK İÇİN TIKLA

Transhümanizm ve İnsanlığın Yeniden Tanımlanması: Cyborglar, Klonlar ve Yeni Hukuk Düzeni

Transhümanizm, insanlığın biyolojik ve teknolojik sınırlarını aşarak yeni bir varoluş biçimine geçişini öngören bir paradigma olarak, “insan” kavramını kökten değiştirebilir. Bu metin, transhümanizmin insan tanımını nasıl yeniden şekillendirebileceğini ve cyborglar ile klonlar için yeni bir hukuk sisteminin mümkün olup olmadığını çeşitli boyutlarıyla ele alıyor. İnsan Kavramının Yeniden İnşası Transhümanizm, insan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Eşnunna Kanunları ve Köpeğin Isırığı: Hayvan Haklarının İlk Yasal İfadesi mi?

Eşnunna Kanunları, Mezopotamya’nın erken dönem hukuk sistemlerinden biri olarak, insan-toplum-hayvan ilişkisini düzenleyen ilk yazılı metinlerden biridir. Bu kanunlarda yer alan “köpeğin ısırdığı kişi tazminatı alır” maddesi, hayvanların insan yaşamındaki rolünü ve bu ilişkinin hukuki boyutlarını sorgulamak için eşsiz bir fırsat sunar. Bu madde, hayvan haklarının ilk yasal ifadesi olarak değerlendirilebilir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nussbaum’un Kırılganlık Teorisi ve Engelli Bireylerin Toplumsal Konumu

İnsan Onurunun Temelleri Martha Nussbaum’un kırılganlık teorisi, insan onurunu merkeze alarak toplumsal adaletin nasıl sağlanabileceğini sorgular. Bu teori, bireylerin yaşamlarını sürdürebilmeleri için temel yetkinliklere ihtiyaç duyduğunu savunur. Nussbaum, bu yetkinlikleri on temel başlık altında tanımlar: yaşam, bedensel sağlık, bedensel bütünlük, duyular, hayal gücü ve düşünce, duygular, pratik akıl, aidiyet, diğer

OKUMAK İÇİN TIKLA

Türkiye’de Neden Otizm Yasası Yok?

Otizm, bireylerin sosyal etkileşim, iletişim ve davranışsal örüntülerinde belirgin farklılıklar gösteren nörogelişimsel bir durumdur. Türkiye’de otizmli bireylerin haklarını koruma ve destekleme amacıyla özel bir “otizm yasası” bulunmamaktadır. Bu eksiklik, toplumsal, idari ve kültürel dinamiklerin karmaşık bir etkileşimiyle açıklanabilir. Öte yandan, İtalya’da 2015’te yürürlüğe giren “Legge 134/2015” otizm yasası, otizmli bireylerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yapay Zeka Tanı Sistemlerinde Hesap Verebilirlik: Çok Boyutlu Bir İnceleme

Yapay zeka (YZ) destekli tanı sistemleri, sağlık sektöründe devrim yaratma potansiyeline sahip olsa da, bu teknolojilerin hesap verebilirlik mekanizmaları, güvenilirlik ve toplumsal etkileri açısından kritik bir öneme sahiptir. Bu metin, YZ tabanlı tanı sistemlerinde hesap verebilirliğin nasıl sağlanabileceğini, farklı disiplinlerden beslenen bir yaklaşımla ele almaktadır. Sağlık hizmetlerinde YZ’nin kullanımı, yalnızca

OKUMAK İÇİN TIKLA

Cicero’nun Doğal Hukuk Anlayışı ve Evrensel Ahlak Yasaları

Evrensel İlkelerin Temelleri Cicero’nun doğal hukuk anlayışı, insan aklının evrensel bir düzen içinde ahlaki ilkeleri keşfedebileceği fikrine dayanır. Romalı düşünür, doğal hukuku, yalnızca insan topluluklarına özgü değil, aynı zamanda evrenin işleyişine içkin bir düzen olarak tanımlar. Ona göre, bu düzen, insan aklıyla kavranabilen ve doğanın temel yapısında bulunan bir yasadır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şamaş’ın Adalet Işığı: Mezopotamya’da Düzenin Koruyucusu

Güneşin Yargıcı Olarak Şamaş Mezopotamya mitolojisinde Şamaş, güneş tanrısı olarak hem fiziksel hem de manevi aydınlanmanın sembolüdür. Sümer, Akad, Babil ve Asur kültürlerinde, Şamaş’ın ışığı karanlığı dağıtan bir güç olarak görülür; bu, yalnızca doğanın döngüsel ritimlerini değil, aynı zamanda insan topluluklarının düzenini sağlayan ilahi bir otoriteyi temsil eder. Şamaş, Hammurabi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mekansal Adaletin İzinde: Harvey ve Lefebvre’nin Kentsel Coğrafyadaki Diyaloğu

Kentsel coğrafyada mekansal adalet, şehirlerin toplumsal, ekonomik ve politik dinamiklerini anlamak için güçlü bir çerçeve sunar. David Harvey’in mekansal adalet teorisi, kapitalist sistemlerin mekanı nasıl şekillendirdiğini ve eşitsizlikleri nasıl pekiştirdiğini ele alırken, Henri Lefebvre’nin mekansal üretim kavramı, mekanın toplumsal pratikler aracılığıyla nasıl inşa edildiğini ve yeniden üretildiğini sorgular. Bu metin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kültürel Relativizm ve Evrensel İnsan Hakları: Uzlaşının Bilimsel Yolları

Kavramların Çerçevesi ve Çatışmanın Temelleri Kültürel relativizm, ahlaki ve etik normların evrensel olmadığını, kültürel bağlama göre şekillendiğini savunan bir yaklaşımdır. Buna karşın, evrensel insan hakları, bireylerin kültürden bağımsız olarak sahip olduğu temel hakları tanımlar. Bu iki kavram arasındaki gerilim, bir toplumun geleneksel uygulamalarının insan hakları ilkeleriyle çelişmesi durumunda ortaya çıkar.

OKUMAK İÇİN TIKLA

John Rawls’un Adalet Teorisi: Kapsamlı Bir İnceleme

John Rawls’un adalet teorisi, modern politik felsefenin en etkili ve tartışılan kuramlarından biridir. 1971 yılında yayımlanan A Theory of Justice adlı eserinde Rawls, adaletin temel ilkelerini rasyonel bir çerçevede sistematize ederek, sosyal ve politik kurumların meşruiyetini değerlendirmek için evrensel bir model önerir. Bu teori, yalnızca felsefi bir tartışma değil, aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Örgütsel Adaletin Temelleri: Greenberg’in Kavramı ve İnsan Deneyimi

Jerald Greenberg’in örgütsel adalet kavramı, iş yerinde bireylerin adalet algısını üç temel boyutta ele alır: dağıtım adaleti, prosedür adaleti ve etkileşim adaleti. Dağıtım adaleti, kaynakların (örneğin, maaş, terfi, ödüller) çalışanlar arasında nasıl paylaştırıldığıyla ilgilidir; çalışanlar, bu paylaşımın katkılarına orantılı olmasını bekler. Prosedür adaleti, karar alma süreçlerinin şeffaflığı, tutarlılığı ve tarafsızlığı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Toplum ve Birey Arasında Adaletin İzleri: Rawls ile Nozick’in Karşılaştırmalı Bir Değerlendirmesi

Adalet, insan topluluklarının temel taşlarından biri olarak, birey ile toplum arasındaki ilişkilerin düzenlenmesinde kritik bir rol oynar. John Rawls’un adalet teorisi, eşitlikçi bir çerçevede toplumsal düzeni şekillendirmeyi hedeflerken, Robert Nozick’in hak temelli yaklaşımı bireysel özgürlükleri merkeze alır. Bu metin, adalet algısının bu iki teori üzerinden nasıl değerlendirilebileceğini, toplum-birey dinamikleri bağlamında

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hititlerin Köle Azat Etme Belgeleri ve İnsan Hakları Bilinci

Kölelik ve Azat Etme Uygulamalarının Kökenleri Hitit toplumunda kölelik, ekonomik ve sosyal yapının temel taşlarından biriydi. Köleler, savaş esirleri, borçlular veya aileleri tarafından satılan bireylerden oluşuyordu. Ancak, Hititlerin köle azat etme belgeleri, bu statünün sabit olmadığını gösterir. Azat etme, genellikle dini, hukuki veya ekonomik nedenlerle gerçekleşirdi; örneğin, bir kölenin efendisine

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayvan Hakları ve Özne Kavramının Ontolojik Yeniden Tanımlanışı

Hayvan hakları tartışmaları, insan dışı varlıkların “özne” statüsünü sorgularken ontolojik, etik ve toplumsal boyutlarda derin bir yeniden değerlendirme gerektirir. Özne kavramı, tarih boyunca genellikle insan merkezli bir çerçevede tanımlanmış, bilinç, irade ve ahlaki sorumluluk gibi özelliklerle ilişkilendirilmiştir. Ancak, hayvanların bilişsel kapasiteleri, duygusal derinlikleri ve sosyal yapıları üzerine yapılan bilimsel çalışmalar,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hammurabi Yasalarının Adalet Anlayışı ve Modern Hukukun Etik Çelişkileri

Hammurabi Yasaları, yaklaşık MÖ 1750 yılında Babil’de ortaya çıkan ve yazılı hukuk sisteminin erken örneklerinden biri olarak kabul edilen bir düzenlemedir. “Göze göz” ilkesiyle tanınan bu yasalar, cezalandırmada karşılıklılık ilkesini benimseyerek adaletin sağlanmasını amaçlamıştır. Ancak, bu yaklaşım, modern hukukun etik ve ahlaki temelleriyle karşılaştırıldığında, bireysel haklar, toplumsal eşitlik ve cezalandırmanın

OKUMAK İÇİN TIKLA