İnsanın barındırdığı farklı imkânların çağlar içinde büyük bir şiddetle bastırılmasıyla vardık bu çöküş ânına — karşı karşıya olduğumuz ekolojik krizi yaratan sınıfsız, tahakkümsüz, arı haliyle soyut insanlık değil. Bu çöküşte en büyük sorumluluğu taşıyan kesimler ise bedeli hâlâ en az sorumluluğu olanlara yıkmaya çalışıyor.
“Yüksek gelirli ülkelerin aşırı enerji ve malzeme kullanımını azaltması gerekiyor, hızla yenilenebilir enerjiye geçmemiz gerekiyor, kesintisiz büyümedense insanların mutluluğuna ve ekolojik kararlılığa odaklanan bir post-kapitalist ekonomiye geçmemiz gerekiyor. Ama bundan fazlasına ihtiyacımız var, yaşayan dünyayla ilişkimizi düşünmenin yeni yollarını bulmalıyız,” diyor Jason Hickel.
“Küçülme, karşımızdaki zorluğa yaklaşmanın bir yolunu sağlıyor. Toprağın, halkların, hatta zihinlerin sömürülmekten kurtarılması anlamına geliyor. İnsanların şeyleştirilmemesi, işin ve yaşamın gereksiz yüklerinden arındırılması, ekolojik krizin dindirilmesi anlamına geliyor. Küçülme, daha az almakla başlayan bir süreç. Ama sonunda çok geniş bir ihtimaller denizine açılıyor. Bizi kıtlıktan bolluğa, kaynak sömürüsünden yenilenmeye, tahakkümden mütekabiliyete, yalnızlıktan ve ayrılmadan yaşam dolu bir dünyayla bağ kurmaya doğru götürüyor. Cesaretimizi toplayabilirsek farklı bir gelecek yazmak ellerimizde. Ya her şeyi kaybedecek, ya bir dünya kazanacağız.”
OKUMA PARÇASI
Giriş, Antroposen’e Hoş Geldiniz, s. 21-24
Kurtaramadığım her şey kalbime dokunuyor. Onca şey yok edildi. Ben kaderimi çağlar boyunca tekrar tekrar, inatla, elinde olağanüstü bir güç olmadan dünyayı yeniden kuranlarla birleştirmeyi seçiyorum.
– Adrienne Rich
Bazen bir şeyleri ancak belli belirsiz, silik bir hatıra gibi fark ederiz, bir şeylerin yolunda gitmediğine dair belli belirsiz bir histen ibarettir bu fark ediş.
Afrika’nın güneyinde küçük bir ülke olan Esvatini’de (eski adı Svaziland) geçen çocukluğum esnasında ailemin külüstür bir Toyota kamyoneti vardı, 1980’lerde o bölgede epey yaygın bir araçtı bu. Uzun yolculukların ardından arabanın radyatör ızgarasında biriken böcekleri temizlemek benim görevimdi. Izgarada bazen üst üste üç katman böcek biriktiği olurdu: kelebekler, güveler, eşek arıları, çekirgeler, her boydan ve her renkten, onlarca, belki yüzlerce tür böcek… O zamanlar babamın yeryüzündeki böceklerin toplam ağırlığının insan da dahil olmak üzere bütün hayvanların ağırlığından fazla olduğunu söylediğini hatırlıyorum. Bu bilgiyi hayretle karşılamış, biraz da yüreklendirici bulmuştum. Çocukken canlılar dünyasının kaderiyle ilgili endişe duyuyordum, sanırım pek çok çocuk da böyledir, dolayısıyla böceklerle ilgili bu bilgi bana her şeyin güzel olacağına dair bir güven aşılamıştı. Tüketilemeyecek kadar bol bir canlılığın var olduğunu bilmek içimi rahatlatmıştı. Sıcak gecelerde teneke damlı evimizin avlusunda oturup azıcık rüzgâr essin diye beklerken, arada sırada karınlarını doyurmak için pike yapan yarasaların önünden kaçan güvelerin ve böceklerin ışığın etrafında toplanmasını izlerken aklıma hep bu gelirdi. Böceklere büyük bir hayranlık duymaya başladım. Bir noktada elime kalem kâğıt alıp evimizin civarında yaşayan bütün türleri tespit etmeye çalıştım. Sonunda vazgeçtim. Çok fazlaydılar.
Babam böceklerle ilgili bu hikâyesini, heyecanlı bir ifadeyle, babalarımızın sık sık yaptığı gibi, sanki bu hakikati az önce bizzat keşfetmiş gibi, ara sıra anlatıyor hâlâ. Fakat bugünlerde hikâyede aktarılan bilgi kulağa o kadar da doğru gelmiyor. Artık bir şeyler değişmiş gibi sanki. Geçtiğimiz yıllarda araştırma yapmak için Afrika’ya dönünce gördüm ki arabanın önü uzun yolculuklardan sonra bile neredeyse tertemiz kalıyor. Bazen tek tük sinek yapışmış olsa da eskisi gibi bir şey asla olmuyor. Belki hatıralarım beni yanıltıyor. Belki de daha tehlikeli bir şeyler söz konusu.
*
2017’de bir grup biliminsanı tuhaf ve oldukça endişe verici birtakım bulgular paylaştı. Bu araştırmacılar onlarca yıldır Almanya’daki tabiat parklarındaki böcek sayılarını büyük bir dikkatle takip ediyorlardı. Bu uğraş çok az sayıda biliminsanının zaman ayırdığı bir şey olduğundan (böceklerin sayıca çokluğu bunun gereksiz bir uğraş gibi görülmesine yol açıyor) herkes sonuçları merakla bekliyordu. Sonuçlar korkunçtu. Ekip, Almanya’nın tabiat parklarındaki uçan böceklerin dörtte üçünün yirmi beş yıl içinde kaybolduğunu söylüyor ve bunu tarım alanlarının etrafındaki ormanların önce ekili alana çevrilmesine, bunu takiben de yüksek miktarda zirai kimyasal kullanımına bağlıyordu.
Bu çalışma büyük ilgi gördü, dünya çapında manşetlere taşındı. Biliminsanlarından biri, “Öyle anlaşılıyor ki oldukça geniş toprakları çoğu canlı türü için yaşanamaz hale getiriyoruz ve ekolojik kıyamete doğru ilerliyoruz,” diyordu. “Böcekleri kaybedersek her şey çökecektir.” [1] Böcekler tozlaşmanın gerçekleşmesi ve bitkilerin üremesi için, binlerce başka türün besin kaynağı olarak hayati önem taşıyor. Ne kadar önemsiz görünseler de yaşam ağının kilit noktalarından birini oluşturuyorlar. Birkaç ay sonra bu kaygıları teyit edercesine, iki ayrı çalışmada Fransa’nın tarım bölgelerinde azalan böcek nüfusunun kuş sayısında da müthiş bir düşüşe neden olduğu ortaya kondu. Ortalama kuş sayısı on beş yıl gibi kısa bir süre içersinde üçte bir azalmış, çayır incir kuşu ve keklik gibi bazı türlerdeki azalma %80’i bulmuştu. [2] Aynı yıl Çin’den gelen haberler böceklerin yok oluşunun bir tozlaşma krizine yol açtığını söylüyordu. Bir bitkiden diğerine giderek tozlaşmayı elle sağlamaya çalışan işçileri gösteren tuhaf fotoğraflar dolaşıma girmişti.
Sorun bu bölgelere özgü değil elbette. Böceklerin sayısı görüldüğü kadarıyla her yerde azalıyor. 2019’da yayınlanan ve dünya çapındaki kanıtları ele alan bir değerlendirme, böcek türlerinin en az %10’unun, muhtemelen daha fazlasının, soyunun tükenme riski altında olduğunu gösteriyor. [3]
Bu durum dünyanın en ücra köşelerinde de yaşanıyor. 2018 yılında bir grup biliminsanı Porto Riko’nun otoyollardan, çiftliklerden, fabrikalardan çok uzakta ve koruma altında bulunan, “yaban” tanımına bire bir oturan El Yunque yağmur ormanlarında böceklerle ilgili yürüttükleri çalışmanın sonucunu açıkladı. Bu balta girmemiş ormanın orta yerinde bile böcek biyokütlesinin otuz altı yıllık bir süre içinde %98’e varan oranlarda azaldığını tespit etmişlerdi. Bu da böcek popülasyonunun neredeyse topyekûn çöküşü anlamına geliyordu. Aralarından biri Economist’e verdiği bir röportajda “İlk sonuçlara inanamadık,” diyordu. “1970’lerde yağmurdan sonra her yeri kelebeklerin sardığını hatırlıyorum. 2012’de buraya geri geldiğimde, ilk gün neredeyse hiç kelebek göremedim.” [4] Daha da kötüsü, böcek sayılarındaki çöküş, böcekle beslenen kertenkele, kuş gibi çok sayıda türün sayısının da azalmasına yol açmıştı. Sistem tamamen yıkılıyor gibi görünüyordu.
Bir yağmur ormanının göbeğinde böyle bir felakete yol açan şey ne olabilir? Bu örnekte, biliminsanları sebebi iklim değişikliği olarak tespit ediyor. Porto Riko’nun yağmur ormanları sanayi öncesi döneme göre yaklaşık iki santigrat derece ısındı, bu da dünya ortalamasının yaklaşık iki katı demek. İki derecelik bir ısınma, pek çok tropik böcek türü için termal sınırın aşılması anlamına geliyor. ABD’li entomolog David Wagner, bu çalışmanın o zamana kadar karşılaştığı en ürkütücü sonuçları içerdiğini söylüyordu. Bu sonuçların ürkütücü olma sebebi, bize küresel ısınma hız kazandıkça dünyanın geri kalanında neler olabileceğini işaret etmesi. Şimdiye dek dünya çapındaki sıcaklıklar 1°C arttı. 2°C’ye yaklaştıkça dünyanın dört bir yanındaki böcek nüfusları çöküşe uğrayabilir. El Yunque ormanında ölen kelebekler, zamanında kömür madenlerinde zehirli gazları tespit etmekte kullanılan kanaryaları andırıyor. [5]
Notlar
[1] Damian Carrington, “Warning of ‘ecological Armageddon’ after dramatic plunge in insect numbers”, Guardian, 2017 Metne dön.
[2] Patrick Barkham, “Europe faces ‘biodiversity oblivion’ after collapse in French birds, experts warn”, Guardian, 2018. Metne dön.
[3] IPBES, Global Assessment Report on Biodiversity and Ecosystem Services, 2019. Kimi tahminlere göre böcek türlerinin %40’ının soyu tükenme riskiyle karşı karşıya olabilir. IPBES raporunu hazırlayan ekibin eşbaşkanı Josef Settele, bu iddialarla ilgili “Belki yüzde kırk çok fazladır, bizim küresel değerlendirmemizdeki %10 da çok az, ama bu aralıkta bir orandan bahsediyoruz,” diyor. Bkz. Ajit Niranjan, “Insects are dying and nobody knows how fast”, DW, 2020. Sağlıklı tarihsel verilerin azlığı nedeniyle uzun vadeli değerlendirme yapmak kolay değil. Biyokütle trendlerinde dalgalanmalar da olabiliyor: Britanya’da yürütülen bir araştırma güve biyokütlesinin 1967 ile 1982 arasında arttığını, o zamandan beridir de düzenli olarak azaldığını gösteriyor. Bkz. Callum Macgregor ve diğ., “Moth biomass increases and decreases over 50 years in Britain”, Nature Ecology & Evolution 3, 2019, s. 1645-49. Metne dön.
[4] “Cry of cicadas”, Economist, 2019. Metne dön.
[5] Ben Guarino, “‘Hyperalarming’ study shows massive insect loss”, Washington Post, 2018. Metne dön.
KÜNYE
Jason Hickel
Çoğu Zarar Azı Karar
Dünyayı Küçülme Kurtaracak
Özgün adı: Less is More
How Degrowth Will Save the World
Çeviri: Deniz Keskin
Yayıma Hazırlayan: Müge Gürsoy Sökmen
Kapak Tasarımı: Semih Sökmen
Kapak İllüstrasyonu: Emine Bora
Kitabın Baskıları:
1. Basım: Aralık 2021
Metis yayınları
İÇİNDEKİLER
Önsöz
Ortak Kırılganlığımızın ve Dayanışmanın
Belirlediği Bir Vizyon
Kofi Mawuli Klu ve Rupert Read (XR)
Giriş
Antroposen’e Hoş Geldiniz
Kitlesel yok oluş çağında yaşamak
Eko-olguların arkasındakiler
Kıpırdanmalar
Küçülme
Gelecekten ipuçları
Birinci Bölüm: Çoğu Zarar
Bir Kapitalizm: Bir Yaratılış Hikâyesi
Unutulmuş bir devrim
Geri tepme
Bir sömürgecilik yöntemi olarak büyüme
Yapay kıtlık paradoksu
Büyük ayrılma
“Hammadde” olarak beden
Ucuz doğa
Descartes’ı retweet etmek
İki Yıkım Makinesinin Yükselişi
Kapitalizmin demir yasası
Bir doz daha, bir doz daha
Bireysel zorunluluktan kamusal takıntıya
Deli gömleği
Yenilip yutulan dünya
Sömürgecilik 2.0
21. yüzyılda “sınırları” nasıl düşünmeli?
Üç Bizi Teknoloji Kurtarabilir mi?
Paris kumarı
Uçurumdan atlamak
Yüzde 1,5 savaşı
Yeşil büyüme?
Gezegenin yeniden çevrimi
Yağmurdan kaçarken doluya tutulmak
Teknolojiyle ilgili mesele
Peki ya geridönüşüm?
Yeşil büyüme distopyası
Sorgulanmayan varsayım
İkinci Bölüm: Azı Karar
Dört İyi Yaşamın Sırları
İlerlemenin kaynağı nedir?
Müşterekleri geri almak
Büyümeden gelişmek
Güney’de adalet
İdeolojiden kurtulmak
Peki ya teknolojik yenilikler?
Yeni ilerleme göstergelerine ihtiyacımız var –
ama bu bile yeterli değil
Beş Post-Kapitalist Dünyaya Giden Yollar
İmdat freni
Birinci adım: Planlı eskitmeyi bitirmek
İkinci adım: Reklamları azaltmak,
Üçüncü adım: Sahiplikten kullanıcılığa geçmek
Dördüncü adım: Gıda israfına son vermek
Beşinci adım: Ekolojik yıkıma neden olan
sektörleri küçültmek
Peki ya istihdam?
Eşitsizliği azaltmak
Kamusal varlıkları meta olmaktan çıkarmak
ve müşterekleri çoğaltmak
Radikal bir bolluk teorisi
Jübile yasası
Yeni ekonomi, yeni para
Post-kapitalist tahayyül
Demokrasinin gücü
Altı Her Şey Birbirine Bağlı
Atalarımızdan alacağımız dersler
Ekolojik olmaya dair
Muhalefet şerhleri
İkinci bilimsel devrim
Post-kapitalist etik
Azı karar
Teşekkür