22 Ekim 1971
Mamak- Ankara
Baba,
Bildiğin gibi burada yaşamımız yeknesak devam ediyor. Mamak cephesinde yeni bir şey yok. Ben kitap okumaya devam ediyorum. Şu anda elimde yalnız edebiyata ait kitaplar olduğundan onlarla yetiniyorum. Dostoyevski’nin kitaplarını bitirdim. Şimdi Balzac’tan okumaya başlayacağım. Çoğunu daha evvel okumuştum, ama yine rahatça, canım sıkılmadan okuyorum. Hele Dostoyevski! Yaşadığı toplumun kesitini vermiş romanlarında…
Tolstoy’un mujikleri (köylüleri) varsa onun da bir türlü iki yakaları bir araya gelmeyen şehirli küçük burjuvaları var. Onları o kadar canlı anlatmış ki insan görür gibi oluyor. Sana İngiliz, Alman, İtalyan, İspanyol edebiyatı desem aklına her birinden bir isim gelecek. Örneğin Shakespeare, Goethe, Dante, Cervantes… Ama Fransız ve Rus edebiyatı olunca durum değişir. Bir sürü isim gelir aklına… Her biri birbirinden büyük…
Aynı durum İran edebiyatı için de geçerli: Ömer Hayyam, Gazali yahut Şirazlı Sadi… Hangisini ele alırsan al, her biri de büyük sanatçı… Hele Ö. Hayyam’ı yaşadığı çağda ele alırsan ve o dönemdeki Avrupa’ya kıyaslarsan ayrı bir durum ortaya çıkıyor.
Hayyam’a gösterilen toleransın aksine Avrupa’daki engizisyon işkenceleri o kadar şaşırtıcı ki… Onun yazdıklarının yüzde birini söyleseydi o çağda bir Avrupalı, sonu ölüm olurdu; hem de işkenceyle…
Bunları neden söylüyorum? Batı taklitçisi sözde aydınların aksine Asyalı olmaktan onur duyduğum için…
Neyse şimdilik hoşça kal.
İmza: Deniz Gezmiş