Bir güneş/doğumu zaman diliminde okuyup bitirdiğim bir kitap? Anı? Daha çok otobiyografik anı diyebileceğimiz bir tür? Okuma süresinde, bu ülkede, başka ülkelerde bu özellikte bir kitabın yazılıp yazılmadığını soruyorum bilincime, bilinçaltıma? Yıllar içinde okuduğum kitaplardan bu kitabı çağrıştıranları sıralayıp duruyorum belleğimde? Arada kalkıp kalkıp Vikipedi?yi tıklıyorum?
Angela?nın Külleri? Frank McCourt’un çocukluğunu anlatan kitap, dünyanın her yerinde inanılmaz sayıda bir okuyucu kitlesiyle buluştu. Çok sevildi. ?Büyük bir yoksulluğu anlattığı halde, McCourt’un kaleminden sevecenlik ve ince mizah, satırlarının arasından sızan umutla birleşince, ortaya bir kurtuluş, bir başarı öyküsü çıkmıştı.? Ve çok sayıda ödül? Pulitzer Ödülü – Ulusal Kitap Kritikleri Çevresi Ödülü – Los Angeles Times Kitap Ödülü? Pek çok dilde sürekli basıldı.
Brezilyalı zenci kadın yazar Carolina Maria de Jesus?un anı defteri: Çöplük? 1960?larda yayımlanmış, nerdeyse tüm dünya dillerine çevrilmişti kitap. Carolina?nın 1955 ? 1960 yılları arasında geçen inanılmaz yoksulluk yılları?
Bu iki yazar ve ürünleri? Bir benzeşim var aralarında. Yaşanmış/ yazılmış olmaları gibi bir benzeşim var. Yine yoksul kesimlerde yaşanmış/ yazılmış olmaları? Angela?nın Külleri? Çöplük? İkincisi yaşanmış/ yazılmışlık açısından daha bir öne çıkıyor diye düşünüyorum? Sanırım ayrımına varmadan Carolina Maria?yla Emine Ataman Koç arasında da hanım oluşları bakımından bir ilgi kuruyorum? Belki de dünyada hanım yazarların çok az oluşunun etkisiyle?
Emine Ataman Koç?un ?Altı Bin Düğüm Bir Yevmiye / Gördes? kitabıyla sözünü ettiğim kitaplar arasında bir bağ, bir akrabalık, yakınlık olduğunu söyleyeceğim. Hiç abartmadığımı düşünerek? Sözünü ettiğim yazarlar / kitapları bugün dünyaca tanınmakta? Ama bu yeni kitapla benzeşimleri var? Yaşanmış/ yazılmış olmaları? Tümüyle gerçek olmaları? Anlatımlarının çok çekici olmaları?
Altı Bin Düğüm Bir Yevmiye?nin ana mekanı Ege?nin bir köyü? Bu köyde doğmuş, burada yaşamının ilk yirmi yılını geçirmiş bir yazarın ürünü. Ve de ilk kitabı? Uygarlığın yolu üzerinde bulunmayan bir köy. 1950?de ilkokula kavuşmuş. İşte bu tarihten sonra ağırdan ağırdan uygarlığın ışıkları algılanmaya başlanmış köyde. Kim bilir dünyasının boyutları da değişmiştir zamanla?
?Benim dünyam ailem, akrabalar, arkadaşlarımdı. Daha sonra bu dünyaya yollar, tarlalar, ormanlar, çiçekli bahçeler, tütün, arpa ve buğday tarlaları, hasat zamanı harmanları, ?dede? şölenleri, düğünler ve bayramlar eklendi. Köyüm her şeyimdi?? diye minicik bir sınır içindeki dünyasını anlatıveriyor birkaç cümleyle.
Oysa yirmi yıllık köy yaşamının dışına çıktığında dünyası hızla genişleyecekti. Kitabın son sayfalarında bunları anlatacaktı? İşte birkaç satır?
?1989 yılında Japon kültür ve yaşamını yerinde görmek, mesleki açıdan bilgi ve görgümü artırmak amacıyla iki ay boyunca Japonya?nın değişik kentlerine kültürel gezi yaptım.?
Köyde doğal olarak tarım tüm uğraşı alanı? Koyun, keçi, sığır yetiştirme? Buğday, arpa mısır gibi tahıllar? Sebze, meyve, bağcılık? Ve ?halı? ve ?tütün?? Ana geçim kaynakları halı ve tütün? Kitabın adındaki ?Gördes? adı da sanırım halıcılığı çağrıştırsın diye eklenmiş.
?Ben halı dokumaya ilkokul ikinci sınıfa giderken başladım. İlkokulu bitirdiğim yıl da halı dokumayı iyice öğrenmiştim. ?Köyde? halı dokumak en önemli gelir kaynaklarındandı. Halı tezgahı olmayan ev yoktu. Kalabalık aileler evlerine iki tezgah kurarlardı.?
Yazarın anlattığı yıllar 60?lı yıllar? Halı işçiliği o yörede yaygın. Bilindiği gibi halı, düğümlerden oluşuyor. Orta boy bir halıda otuz sıra tamamlandığında yaklaşık altı bin düğüm atılmış oluyor. Ve bu altı bin düğüm bir yevmiye sayılıyor? O yıllarda feodal yapı henüz ağırlığını korumakta köyde. Okul yeni açılmış. Kız çocuklarının okula yollanması sorun? Radyo, belli sayıda eve girebilmiş. ?Demokrasi? desen o da delikanlı çağında bile değil? Köy düğünleri, kına geceleri, kız istemeler, dinsel içerikli ?dede? şölenleri, hayır yemekleri, imece yoluyla ekin biçmeler, mısır soyma eğlenceleri? Bayram eğlenceleri? Aile içi ilişkiler? Akrabalık, komşuluk ilişkileri? Yazar tüm bunları yaşamış biri. Olumlu yanlarını, olumsuz yanlarını içtenlikte ve de ?albenili? bir dil kullanarak anlatıyor. Köyün folklorunu da anlatımları arasında süs olarak kullanıyor? Ev gezmeleri, geceleri masal ve öykü anlatmalar, abartılı av anıları? Dinsel yaşam biçimleri de yer yer yerini alıyor kitapta.
Kuranı baştan sona kadar okuma? Hatim indirme? Hatim indirmeden sonra hatim töreni yapılıyor dualarla. Hatim indiren çocuklar köy çevresinde bir tür ?şeref turu? atıyor. Yazar da onlu yaşlarda Mehmet adındaki arkadaşıyla birlikte köyün imamından kuran dersleri alıyor? İş hatim törenine gelince ?şeref turu?na yalnızca Mehmet katılıyor. Emine?yi ?kız olduğu için? törene almıyorlar.
?Hoca dedi ki ?Emine kızım, sen karşıyaka?dan dolaşmayacaksın.? Biz Mehmet?i tekbirle dolaştıracağız? Sonra gelip evde senin duanı yapacağız.? Çok şaşırdım ve üzüldüm. (?) Köyün etrafında dolaşmak hayalimdi. Kızların, dışarıda yapılan törene katılması iyi değilmiş. Yine burada da ayrımcılık yapılıyor.?
İlkokul yıllarında hem halı işçisi hem tütün işçisi olarak aile ekonomisine katkı sağlıyor yazar. Ama üretim yapan bu insan… henüz çocuk… Zaman zaman arkadaşlarıyla buluşup çocukluklarını da yaşamaya çalışıyorlar. Kimi kez bu oyunlara mizah özellikleri karıştırılıyor… Onları mutlu eden çocukça mizah içerikli oyunlar… Şakalar… Kitabın sıcak anlatımında bu özelliklerin yeri de epeyce büyük…
Kışları halı? Yazları tütün? Tütün çalışmalarını da şöyle anlatıyor yazar. ?Tütüncülükte emek yoğundur. Bir tütün bitkisi en az sekiz işlem görür. Dikim, iki kez çapa, beş kez de belli aralıklarla yapraklar toplanır.?
Sonra ince ayrıntılarına kadar tütün tarlalarının çilesini, verilen emeğin karşılığının alınamayışını yine içten anlatımıyla sergiliyor okuyucusuna. Tütün hasadı sonunda ?kalıp basma? işlemleri kasabada yapılacaktır? Kasaba bir başka dünyadır o yaştaki yazar için. Yazarın dünyasının genişlemesinde ilk aşama kasabayı tanıma? Kasabalı kızlarla arkadaş olma? Lokantaya gitme, Sinemaya gitme?
Sonra bir gerçeği daha kabullenmek durumu çıkıyor ortaya. Köyde ilkokulu bitiren erkeklerden okumak isteyenler kasabadaki okula ya da sınavını kazandıkları yatılı okullara yollanıyorlar. Ama kızlara gelince yollar kapalı? Bu istemeyerek kabullenme olayı yazarın tüm yaşamını etkiliyor. Bir bakıma onu başka okullara yollamamakla ona iyilik de etmiş oluyorlar? Kim bilir?
?Tropizm?? Yöneliş?
Köyden ayrıldıktan sonra yaşam boyu hep aydınlığa yöneliyor ?Kıranköylü Emine?? Başarılması gerçekten çok güç işleri başarıyor. Bunca çok sayıda işi çok kısa zamanlara sığdırıyor. Arka arkaya ilkokul sonrası okullar dışarıdan bitiriliyor? Araya el becerileri gerektiren işler için bir yığın kurs yılları? Ve yabancı dil öğrenmeler? Fransızca? Japonca?
?Çok severek yaptığım Ülkesel Profesyonel Turist Rehberliği mesleğimi 22 yıl sürdürdüm?? diye tek cümleyle özetleyiveriyor bunca ağır uğraşın verimini?
İmam?ın, Mehmet?le birlikte Karşıyaka?dan dolaştırmadığı Emine, dünyanın dört bir yanını dolaşıyor? İşte kitapta bu güzelliklerin tadını buluyoruz? Bu tadın ardından sistemin bozuk yanlarının da gözümüzden kaçmadığının ayrımında olduğumuzu bilerek?
Ve uzun süren uğraşılar sonunda oluşan bu kitap? Onca emekle oluşan bu kitap? Yazar bu kitapla ?varoluşunu? kanıtlıyor, somutlaştırıyor? Kitap, Arkeoloji ve Sanat Yayınları?ndan çıkmış 2011?de? ?Altı Bin Düğüm Bir Yevmiye / Gördes? kitabına İnternet üzerinden de ulaşılabiliyor? Keşke ?Emine?nin ilkokulu bitirdiği köyün insanları da bu kitabın içeriğine bilinçle ulaşabilseler?
Kitabın incelikli, içten anlatımı gerçekten müthiş güzel? Köyde yalnızca ilkokulu bitirmesine izin verilen? Bir öğretim üyesiyle evlenip köyden ayrıldıktan sonra hep aydınlığa yönelen bir hanımın bu kitabı yazması çok daha müthiş? İster anı diyelim ister otobiyografik anı? Kitabı özenle okuduğumuzda bir ?sosyolojik inceleme ruhu? da seziyoruz kitabın bütününde? Şiirsel yorumları hüzünlenerek duyumsuyoruz. Çocukluğunun özlemlerini, arkadaşlarıyla birlikte köy çeşmesine gidişini, köy düğünlerini izleyişini yaşatıyor bize satırlarında. İlkgençliğinde köy düğünlerinde söylediği türküler geliyor kulağımıza? Taksitle alınan dikiş makinesinin tıkırtıları hala sürüp gidiyor?
Yazımın girişinde adlarını andığım kitaplar kitaplık raflarınızda duruyorsa? Onların arasına ?Altı Bin Düğüm Bir Yevmiye? kitabını da koyabilirsiniz? Aralarında yaşanmışlık/ yazılmışlık ortaklığı bulunduğu için? Rafta buluşan bu kitaplar çok iyi anlaşacaklardır? Birbirlerine yaşamöykülerini anlatırlarken ?cin cin? gülümseyeceklerdir?
Esen Yel / 21 Aralık 2011 / cosmosgünlüğü
Kitabın Künyesi
Gördes – Altı Bin Düğüm Bir Yevmiye
Yazar: Emine Ataman Koç
Yayınevi: Arkeoloji ve Sanat Yayınları
Aralık 2011
317 sayfa