Kızılcık Ağacı (Kitaplar – İnsanlar – Oyunlar – Kentler) – Neşe Baştürk

Neşe Baştürk?ün yazıları okundukta şu görülür. Yazar Neşe Baştürk, ele aldığı konuyla arasına belli bir uzaklık koyar.
Bunu önemsiyorum.
Neden.
Yazar, ele aldığı konuya belli bir uzaklıktan bakmazsa, o yazı nesnel olamaz. Burası önemli. Yazar, konuya belli bir uzaklıktan bakamazsa, yazı, neden nesnel olamıyor. Olamıyor, çünkü konuya duyguyla yaklaşıyor. Kızdığı kişinin ürününü yerden yere vuruyor. Seviyorsa o kişiyi, dostuysa, bu kez abartılı övgüleri sıralıyor.
Ürüne belli uzaklıktan bakmamanın yazınımıza zarar verdiğini biliyorum. Kırk yıldır yazının içindeyim, ürüne belli uzaklıkta yazar sayısı birkaç kişiyi geçmez. Bu yüzden de bizde nesnel-gerçekçi değerlendirme geleneği oluşturmamıştır.
Bunun nedeni, bizim insanımızın, bilimsel kavrayış süzgecinden geçmemiş olmasıdır. Bu yüzden özneli aşamamıştır.
Neşe Baştürk, nesnel-gerçekçi değerlendirme geleneğinin sürdürücüsü oluyor bu yapıtıyla.
Gerçekliği doğru kavrayan gerçekçi bakış açısı, kesinlikle kötümser, karamsar olamaz. Bu bakış, türdeş insan emeğini doğru kavrar.
Ot toplama döneminden bu yana insan praksisiyle hem doğayı, hem kendini değiştirdi. Bu değişim süreçlerinde bilimsel, estetiksel, felsefi kalkışmalarla bugüne geldi? Düz bir çizgiyi izlemedi bu gelişim, duraklamalar, gerilemeler, karanlık dönemler de yaşadı.
Yaşadığı süreci, tarih bilinciyle kavrayan yazar, bu süreci değişmez, değiştirilemez biçimde görmez. Neşe Baştürk yaşadığı sürece tarih bilinciyle bakıyor. Bu kitapta okuyacağınız yazıların biri şöyle bitiyor. ?Derin uyku sonsuza dek sürmez, kara gün kararıp gitmez.?
Neşe Baştürk hem yazılarında, hem söyleşilerinde temel insani sorunları da irdeliyor. Şu sorusu son derece önemli. ?? neye güleriz, neden güleriz.? Bu soru insanın kültür birikiminin notudur. Neşe Baştürk yanlış gülündüğünü düşünüyor.
Yanlış gülüş, yabancılaşmayı akla getirir. Yabancılaşan insanın, gülmemesi gerekenlere gülmesi bundan haz alması, sanatın dönüştürücü gücünü akla getirir.
Yazılarla, söyleşilerde genel bir bakışla şunları gördüm.
Orhan Kemal?in Bereketli Topraklar Üzerinde adlı romanını okudunuz mu. Orhan Kemal, 1950?lerin başında Çukurova?daki sınıf çatışmalarını anlatır. Peki bugünün Türkiye?sinde sınıf çatışmaları ne durumda. İşçi sınıfı, sınıfının bilincinde mi. Sınıf kavramı yaşamın neresinde.
Mutlu Yıllar oyunu için yazarımız şöyle diyor, ?Yaşadığımız değerleri sorgulamamız, içimize bakmamızı sağlıyor.?
Şimdi şunu sormak zorunlu. Yabancılaştığımız değerler ne, bu değerleri sorguluyor muyuz. İçimize bakıyor muyuz. Bu, kendi gerçekliğimizle yüzyüze gelmektir. Doğru yaşamanın ilk koşulu budur.
İsmene?yi sahneye koyan Prof. Dr. Zeliha Berksoy şöyle diyor, ?Tekstte, İsmene aslında Yannis Ritsos?un kendisi. Kendi meselesi, kendi hayata bakışı, politikacılarla hesaplaşması, siyasetle, kokuşmuşlukla, bürokrasiyle, sahtekarlıklarla, yalan dolanla, her şeyle.?
Bu hesaplaşmadan hepimizin alacağı dersler var. Metalaşan toplumla, metalaşan bireyin insani olana dönüşmesi belki de bu hesaplaşmanın içindedir.
Neşe Baştürk?ün yazılarında insan var. Yazar, yaşadığı toplumdan koparmadan anlamlı sorular soruyor insana.
İnsani değerlerin yerle bir edildiği böyle bir dönemde insana sesleniştir bu yazılar. Kendine gel. Gülmemen gerekene gülme? Yabancılaşmanı kır.
Şunu bilmeliyiz. İnsana sesleniş tarihsel süreçte karşılıksız kalmamıştır.

Cengiz GÜNDOĞDU,
 İNSANA SESLENİŞ, Taksim, 2012

Kitabın Künyesi
Kızılcık Ağacı
(Kitaplar – İnsanlar – Oyunlar – Kentler)
Neşe Baştürk
İnsancıl Yayınları / Deneme-Eleştiri Dizisi
Ocak 2013,
200 sayfa

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here