Sevgiyi, duyarlılığı, dürüstlüğü, samimiyeti Kızılderili mantığıyla işleyen muhteşem bir kitap… Egemenlik ve güç tutkusu peşinde koşan Beyaz Adam’ın acımasızca yok ettiği Çeroki’lere ithaf edilen bu kitap, insanı ‘umursayan’, acılarını ‘paylaşan’, yaşamın bütünselliğini ‘savunan’ bir kültürün mesajı… Evrensel dostluk ve barışın hikâyesi… İnsani duyarlılığın görkemli direnişi… Yüzeysel ve mekanik ilişkilerin hakim olduğu günümüzde, yitirilen değerlere saygı duruşunda bulunma denemesi… Heidi, Küçük Prens, Şeker Portakalı ya da Martı’daki samimiyeti, dürüstlüğü özleyenler; coşmak, sevmek, özgür olmak, hüzünlenmek, doya doya ağlamak isteyenler için… En çok da kitle iletişim araçlarının kölesi olanlar, yaratıcılığı körelten eğitimi sorgulamak isteyenler için…
Çeroki’nin özgür ruhu – Gamze Varım
(31/08/2001 tarihli Radikal Kitap)
Hem annesiz hem babasız kaldığında beş yaşındadır Küçük Ağaç. Büyükannesiyle büyükbabasının yanında, Toprak Ana’nın göğsünde başlayan yeni yaşamıyla birlikte küçük Çeroki’nin eğitimi de başlar bir anlamda. Okulda verilen türden bir eğitim değildir bu. Daha çok yaşamı doğru algılamaya, doğanın dilinden anlamaya, onun bir parçası olup, ondan beslenmeye, ‘gidişat’ı öğrenmeye, bütün Çerokiler’in ruhuna ermeye yöneliktir.
Forrest Carter’ın Çerokilere adadığı ve küçük bir çocuğu anlatıcı olarak seçtiği yapıtı ‘Küçük Ağaç’ın Eğitimi’nin arka planını, yerinden edilmiş, mülklerine el konulmuş, varlıkları ve kültürleri yok sayılmış, buna karşılık dağların özgürlüğünü çıkarlar dünyasına yeğlemiş bir halkın öyküsü oluşturuyor. Küçük Ağaç ‘Toprak Ana’nın salınışını ve gerilişini’ ayağının altında hissederken, bir yandan da, her bir sözü salt deneyimle edinilmiş bilgeliğe dayanan öğretmeni Büyükbaba’dan, Çerokiler’in gidişatını, doğanın düzenini, ölüm olmaksızın yaşamın da olamayacağını, ‘gereksindiğinden fazlasını almaması’ koşuluyla doğanın onu her zaman besleyeceğini öğrenir. Büyükbaba, Küçük Ağaç’ın eğitim sürecinde her şeyi bizzat yaşayarak öğrenmesine, kendi kararlarının sonuçlarını görerek bilinçlenmesine izin verecektir.
Büyükanne ile büyükbaba, küçük Çeroki’ye geçmişini öğretmeyi de ihmal etmezler: Hükümet askerlerinin gelişini, Beyaz Adam tarafından ektikleri zengin topraklardan edilen Çerokilerin binlerce kayıp vererek yaptıkları ölüm yürüyüşünü… Halkının nereden geldiğini de bilir böylece. Büyükanne’nin dediği gibi, “Geçmişi bilmezsen bir geleceğin olmaz çünkü”.
Küçük Ağaç’ın eğitiminin bir boyutunu da, kütüphaneden ödünç aldıkları, Büyükanne’nin akşamları okuduğu Bay Shakespeare’in trajedileriyle, bazı tarih kitapları, viski üreticisi Büyükbaba’nın Shakespeare karakterleriyle, bazı politikacılar üzerine yaptığı yorumlar oluşturur.
Ruh aklı – Beden aklı
Ancak, Küçük Ağaç’ın büyükannesi ve büyükbabasıyla Toprak Ana’nın kucağında, ağaçlardaki rüzgârın şarkısı eşliğinde sürdürdüğü bu mutlu yaşama, yine Beyaz Adam’ın müdahalesiyle gölge düşecektir. Hükümetin denetim mekanizması, kendinden görmediği, bir yabancı saydığı Küçük Ağaç’ın eğitimine kadar uzanacaktır. Gönderildiği yetim yurdunda uğradığı işkence sırasında, büyükannesinden aldığı insanlık dersi işe yarar. Büyükanne herkesin beden aklı ve ruh aklı olmak üzere iki aklı olduğunu, bedenin aklını kendi gereksinimlerini karşılamak, açgözlü ve hırslı olmak için kullandığını söylemiş ve eklemiştir: “Ruh aklı bütün diğer kaslar gibidir. Kullandığın zaman büyür ve güçlenir. Onu anlamak için kullanmak gerekir. Ama beden aklınla açgözlü ve benzeri olmaktan kurtulana kadar ona kapıyı açamazsın. Açtığın zaman anlayış gelişmeye başlar ve ne kadar anlamaya çalışırsan, ruh aklı o kadar büyür.”
Küçük Ağaç yetim yurdunda sırtına sopa darbeleri inerken, yerliler gibi acıya katlanır. Beden aklını uyumaya bırakır ki acıyı hissetmesin…
Carter yabancılık kavramını beş yaşındaki bir çocuğun gözünden aktarırken, iki farklı dünyayı da gözler önüne seriyor. İktidar tutkusunun, zalimliğin hüküm sürdüğü çıkarlar dünyasıyla, sevginin, dostluğun, karşılıksız iyiliğin dünyası kitap boyunca çatışıyor. Büyükbaba’nın deyişiyle, ‘Kendi kendilerinin insanları’ olanlarla, ‘Bay Kibirlilerin Köpeği’ olanların dünyası arasındaki çatışmadır bu. Yabancılık kavramı belki de nereden baktığınıza bağlıdır. Küçük Ağaç, bütün değerlerin yitip gittiği, güçlünün güçsüzü ezdiği, acımasız bir dünyaya yabancıdır belki. Oysa sevginin, dürüstlüğün, içtenliğin, Çeroki’nin kendini adadığı gidişatın, doğanın düzeninin hüküm sürdüğü bir dünyada hiç yabancılık çekmeyecektir. Çünkü o ‘ağaçlara, kuşlara, sulara, yağmura, rüzgara tam bir sevgi duymak için seçilmiştir’ ve yaşadığı sürece her zaman ‘eve’, hiçbir zaman yalnızlık hissetmeyeceği, kendisini bağrına basan doğaya dönecektir. O, doğanın çocuğudur artık. Tıpkı Büyükanne’nin mırıldandığı ezgide dile getirdiği gibi:
Küçük Ağaç yüreklidir.
Ve onun gücü inceliğindedir
Ve Küçük Ağaç asla yalnız kalmayacak.’
‘Küçük Ağaç’ın Eğitimi’nin bugün yaşadığımız dünyanın gidişatından umudunu kesmiş her yaştan okura umut aşılaması ‘mümkünden de öte’dir.
Kitabın Künyesi
Küçük Ağaç’ın Eğitimi
(The Education Of Little Tree)
Forrest Carter
Çevirmen : Şen Süer Kaya
Say Yayınları
Basım Tarihi : 01 – 2006
Sayfa Sayısı : 272