Liberalizm – Muhafazakârlık Kıskacında Kadın / Sibel Özbudun – Cahide Sarı – Temel Demirer

“Kadın Sorunu” denilen şeyin aslında/ esasında, bir erkek sorununa, ataerkilliğin sınıflı-sömürücü işbölümüne mündemiç olduğunu hâlâ bilmeyen var mı? Varsa ne yazık…

Evet, ataerkillik, küreselleşme, neo-liberal vahşet, yani sürdürülemez kapitalizm kadar muhafazakârlığın ve gerici-gelenekselliğin kıskacındaki kadın(lar) yerkürenin çifte sömürüsüne maruz bırakılan “dünyanın (gerçek) lanetlileri” kategorisini oluşturuyorlar…

Sibel Özbudun, Cahide Sarı, Temel Demirer tarafından kaleme alınıp, Kaldıraç Yayınevi tarafından Şubat 2009’da yayınlanan “Liberalizm/Muhafazakârlık Kıskacında Kadın” başlıklı yapıtta yer alan yazıların çoğu, (neo-)liberalizm ile (neo-)muhafazakârlığın, seküler referanslı siyasalar ile dinsel referanslı olanların, konu kadın(lar) oldu mu, meş’um “Kutsal İttifak”lardan kaçınmadıkları üzerine odaklanıyor. Ve bunun eril, daha doğru deyişle ataerkil bir “zihniyetler dünyası” ile ilintili olduğunu sergilemeye çalışıyorlar. Her zaman “eril” olarak tasarlanan iktidar karşısında, “güçsüzlerin, iktidarsızların, madûnların, ezilenlerin” yerine ilişkin olan ortak ve eril bir “zihniyet”in izdüşümleri… Durmaksızın sınır çizen, ardından da kendi çizdiği sınırları ihlâl etmekten neredeyse müstehcen bir zevk alan pervasızlık: “harîm-i ismet” ile “kârhane” arasında salınıp duran… Kadınların bedenlerini bir muharebe alanına dönüştürdükten sonra, onları eve kapatmak, işsiz, okulsuz, hastanesiz bırakmak, ?koca eline muhtaç’ kılmak, ev-içi hizmetleri sırtlarına yüklemek, bütçedeki paylarını alabildiğine kısmak konusunda mütareke imzalayan “düşman” kardeşler…

Bu “kıskaç”tan çıkabilmek, “başka, yeni, eşitlikçi-özgürlükçü bir dünya”nın mümkün olduğunu tahayyül edebilmeyi gerektiriyor, öncelikle. İki ayağı üzerinde dikilerek “Ben Kadınım!” diye haykırmayı gerektiriyor: “Sırtıma yüklediğiniz bütün kutsal ve tiksinti verici atıflardan, gizemselleştirmelerden bağımsız, düşünen, eyleyen, emeğinin, bedeninin, yazgısının sahibi, İnsan-Kadın’ım!”

Camilerin, kiliselerin, havraların, tapınakların olduğu kadar, Çokuluslu şirketlerin, piyasaların, borsaların ruhbanına karşı başkaldırmayı…

Evet, evet ataerkil kapitalist küreselleşmenin doğrudan mağdurları olan kadın(lar)ı, “demokrasi ve sivil toplum havarileri”nin “iddiaları”nın aksine, “serbest piyasa” özgürleştirmez…

Kadınlar kurtuluşu, çok uluslu şirketlerden, BM’nin ve AB’nin “STK”larına kadar uzanan tuzakların ötesinde aramalıdırlar…

Bu elbette bir örgüt ve mücadele sorunudur; uzun süre de böyle kalacaktır…

Kadınlar, AKP’nin neo-muhafazakârlığından; Kemalist tutuculuğun (türban örneğindeki) “simgeler savaşı”ndaki üzere kendilerine yönelen saldırganlığına dek -doğrudan doğruya- devlete, egemenliğe ve onun tüm versiyonlarına başkaldırmalıdır…

Bu mücadele “ekmek ve gül” için, ataerkil şiddete, taciz ve tecavüze karşıdır…

Kadın cesetlerinin sayılmakla tükenmediği dünyada kadın(lar)ın çok boyutlu mücadelesi, asla şu ya da bu kayıtla sınırlandırılmamalı ve nihayet söz konusu mücadele(ler) Marksizm’siz tasavvur/ tahayyül edilmemelidir…

Unutulmasın, hane içi kölelikten, baskı altındaki cinsiyet rollerine ve yoksulluğa dek uzanan geniş yelpazede verilmesi gereken kadınların toplumsal kurtuluşu mücadelesi, “öteki” kadın(ların) hareketinin inşasıyla mümkündür…

Kadınların içinde burgulandığı kıskacı kırabilmeleri; John Berger’in, “Bizden çalınan sözcükleri geri almalıyız, yoksa bize tek bir sözcük kalacak: Utanç!” tümcesini durmadan anımsamaları ve başkaldırmaları, isyanları gerekiyor…

Evet, isyan(lar)ı, bütün ezilenlerin/sömürülenlerin başkaldırılar tarihinin “hülasası” olarak nitelenebilecek Marksizm ile barışık olmayı gerektiriyor… Sesini, kavgasını tüm “güçsüzlerle, iktidarsızlarla, madûnlarla, ezilenlerle”, hasılı yeryüzünün lanetlileriyle, “Ötekiler”le birleştirmeyi… Onlarla, bağımsızlığından asla vazgeçmeksizin elele vermeyi… Yoksulların, emekçilerin, işsizlerin, dışlanmışların, ezilenlerin, azınlıkların yol arkadaşı olmayı “olmazsa olmaz” kılıyor…

İşte tam da bunu için bu yapıt; “9 ayrı konuşması nedeniyle “10 yıl hapis cezasına çarptırılan” Leyla Zana ile, Kerkük’teki evini basan saldırganların başını kestiği, Kürt Komünist Partisi’nin enformasyon sorumlusu ve Kadınların Özgürlüğü Örgütü lideri Nahla Hüseyin’e” adanıyor…
Alıntının Kaynağı:
http://www.mavidefter.org/index.php?option=com_content&view=article&id=670:liberalizmmuhafazakarlikkiskacindakadin&catid=92:akademia&Itemid=57

Tanıtım Yazısı
Bu kitapta yer alan yazıların çoğu, (neo-)liberalizm ile (neo-)muhafazakârlığın, seküler referanslı siyasalar ile dinsel referanslı olanların, konu kadın(lar) oldu mu, meş’um “Kutsal İttifak”lardan kaçınmadıkları üzerine odaklanıyor. Ve bunun eril, daha doğru deyişle ataerkil bir “zihniyetler dünyası” ile ilintili olduğunu sergilemeye çalışıyorlar. Her zaman “eril” olarak tasarlanan iktidar karşısında, “güçsüzlerin, iktidarsızların, madûnların, ezilenlerin” yerine ilişkin olan ortak ve eril bir “zihniyet”in izdüşümleri…
Bu “kıskaç”tan çıkabilmek, “başka, yeni, eşitlikçi-özgürlükçü bir dünya”nın mümkün olduğunu tahayyül edebilmeyi gerektiriyor, öncelikle. İki ayağı üzerinde dikilerek “Ben Kadınım!” diye haykırmayı gerektiriyor: “Sırtıma yüklediğiniz bütün kutsal ve tiksinti verici atıflardan, gizemselleştirmelerden bağımsız, düşünen, eyleyen, emeğinin, bedeninin, yazgısının sahibi, İnsan-Kadın’ım!”
Bu yazıların her biri, kadınların-emekçilerin özgürleşme mücadelesinden ayrı düşünülemeyecek- özgürlük kavgasının soru(n)ları üzerinde yüksek sesli düşünceleri dile getiriyor… Kendilerine dayatılan “sınırları” zorladıklarına hayranlıkla tanık olduğumuz Kürt-Türk, Alevî-Sünni-Ateist, öğrenci-işçi-memur-serbest meslek sahibi-işsiz genç kadınlar kuşağı için esin kaynağı olurlarsa, yazarları, kendilerini mutlu sayacak…

Kitabın Künyesi
Liberalizm – Muhafazakârlık Kıskacında Kadın
Yazar: Sibel Özbudun – Cahide Sarı – Temel Demirer
Yayınevi: Kaldıraç Yayınları
Basım Tarihi: 28.02.2009
Sayfa Sayısı: 237 sayfa

İçindekiler
Kıskacı Kırabilmek
I. Ayrım: Küreselleşme, Neo-Liberalizm Ve Kadınlar
1-) Ve Kadınlar… – Temel Demirer
2-) Kapitalist Küreselleşme, Ataerkildir! – Sibel Özbudun
3-) “Serbest Piyasa” Kadınları Neden Özgürleştirmez? – Sibel Özbudun
4-) Kadınlar, Şirketler, “Birleşmiş Milletler”… – Sibel Özbudun

II. Ayrım: Kadınlar, Akp Ve Neo-Muhafazakârlık
5-) “Simgeler Savaşı” – Sibel Özbudun
6-) Devlet Ve Kadın(Lar) – Sibel Özbudun
7-) Akp Ve Kadınlar – Sibel Özbudun
😎 Bir “Rejim Sorunu”: Hayrünisa Gül’ün Türbanı – Sibel Özbudun
9-) Eylem’ler, Zozan’lar, Sümeyye’ler… Ya Da Tartışılan Gerçekte “Ne”? – Sibel Özbudun

III. Ayrım: Şiddet, Taciz Ve Tecavüz
10-) “Aileye Mahsus”tur (Başka) Tecavüzcü Giremez! – Sibel Özbudun
11-) Kadın Cesetlerini Saymak… – Sibel Özbudun

IV. Ayrım: Marksizm’siz Olur mu?
12-) Hane Ve Toplumsal Cinsiyetin Marksizm İçin Anlam Ve Önemi – Cahide Sarı
13-) Kadınların Kurtuluşu: Marksizm’siz Olur Mu? – Sibel Özbudun

V. Ayrım: “Öteki” Kadın(ların) Hareketi
14-) “Öteki” Kadın(ların) Hareketi: Latin Amerika – Sibel Özbudun

Previous Story

Armıdan Fırat?ın Öte Yanı ? Hagop Mintzuri Demirciyan

Next Story

Kuramsal Tiyatro Okumaları – Hikmet Temel Akarsu

Latest from Politika

SLAVOJ ŽIŽEK: Tabiat zaten kaotiktir, en vahşi afetleri, anlamsız ve öngörülemez felaketleri yaratmaya eğilimlidir. Bizlerse onun hain kaprislerine acımasızca tabiyiz, bizleri kollayıp gözeten Tabiat Ana diye bir şey yok. Tabiatın dengesini bozuyor filan değiliz, sadece onu sürdürüyoruz.

Sakınmanın Yolları Peki, ekolojik tehditler gerçekten de o kadar başa çıkılamaz mı? Liberal kapitalizmin bazı müdafileri çevreci harekete “XXI. yüzyılın Komünizmi” diye dudak büküyor;
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ