Luis Sepúlveda, efsane olan ve 48 dile çevirilen kitabı ?Martıya Uçmayı Öğreten Kedi? (Historia de una gaviota y del gato que le enseno a volar) adlı romanında en çok altını çizmek istediği şeyin değerler olduğunu belirtiyor. Yazar kitabın ortaya çıkış öyküsünü ise şöyle açıklıyor: “Bu kitap, bir gün çocuklarımın neler okuduğunu gözden geçirirken, fikir olarak aklıma geldi. O dönemde okudukları kitaplar hiç hoşuma gitmemişti. Okudukları hikâyeler, küçük çocuklar için değil, küçük aptallar için yazılmış hikâyelerdi. Ben de çocuklara saygın, onları düşünen, güncel konulara değinen bir eser yazmaya karar verdim. İnandığım değerlere de değinen bir kitap olsun istedim. Bu değerler farklılıklara saygı, arkadaşlık, dostluk ve işbirliği, zayıf olanı korumak gibi şeyler… Kızgınlıktan doğan bir kitap oldu diyebilirim.” Romanın konusu ise şöyle: Okyanusu aşmaya çalışırken, dökülen petrolden zehirlenen genç martı Kengah, son kalan gücüyle karaya ulaşmayı ve orada yumurtlamayı başarır. Kengah, ölmeden önce, içinde yavrusunun bulunduğu yumurtayı kedi Zorba?ya emanet eder ve ondan üç konuda söz ister: Zorba, yumurtayı yemeyecektir; yavru doğana kadar yumurtayı sıcak tutacak, ona gözkulak olacaktır: bir de, yavru doğunca ona uçmayı öğretecektir. Zorba, martının durumuna pek üzülür, hiç düşünmeden bu üç konuda martıya kesin söz verir. Oysa yavru martı Şanslı, yumurtadan çıktığında, Zorba, işlerin pek de kolay yürümeyeceğini anlar. Bebeğe bakmak, onu öteki kedilerin pençesinden korumak bir yana, Zorba?yı annesi sanan küçük Şanslı?ya uçmayı öğretmek de ayrı bir derttir. Martıya Uçmayı Öğreten Kedi, birbirinden çok farklı iki canlının bir arada yaşamasının, birbirini sevip saymasının öyküsüdür. Bir kedi ile yavru bir martı arasındaki inanılmaz sevgi ve dostluğu, alabilidiğine sıcak bir anlatımla sunan Sepulveda?nın bu kitabını çocuklar kadar büyüklerin de keyifle okuyacağından hiç kuşkumuz yok.

Aslı Tohumcu’nun yazar Luis Sepulveda ile romanı üzerine söyleşisi
(Radikal Gazetesi Kitap Eki 27.06.2008)
Bu güzel ve etkileyici romanın Şilili yazarı Luis Sepúlveda ile İstanbul ziyareti sırasında, Sultanahmet?in arka sokaklarında saklı bir bahçede söyleştik. İspanyolcasıyla bize tercümanlık yapan Ercan Cambaz?a ve bahçeye gölge eden tüm kedilere teşekkürlerimle…

Yetişkinler için yazdığınız onca roman arasında nasıl ortaya çıktı Martıya Uçmayı Öğreten Kedi?
Bu kitap, bir gün çocuklarımın neler okuduğunu gözden geçirirken, fikir olarak aklıma geldi. O dönemde okudukları kitaplar hiç hoşuma gitmemişti. Okudukları hikâyeler, küçük çocuklar için değil, küçük aptallar için yazılmış hikâyelerdi. Ben de çocuklara saygın, onları düşünen, güncel konulara değinen bir eser yazmaya karar verdim. İnandığım değerlere de değinen bir kitap olsun istedim. Bu değerler farklılıklara saygı, arkadaşlık, dostluk ve işbirliği, zayıf olanı korumak gibi şeyler… Kızgınlıktan doğan bir kitap oldu diyebilirim.
Kaç yaşına girdi peki Zorba?yla Şanslı?nın hikâyesi?
Altı çocuğum var; on-on iki yıllık bir kitap…
Yazarken çok eğlenmişsiniz anlaşılan, yoksa ortaya bu kadar eğlenceli bir kitap çıkmazdı!
Kesinlikle aynı fikirdeyim sizinle. Sevişmeye en yakın şey kitap yazmaktır. Giyinik yapılan en sağlıklı eğlence kitap yazmak bence!
Az önce kitabın içerdiklerinden de bahsettiniz ama… Verilen sözleri tutmak üzerine bir roman mı Martıya Uçmayı Öğreten Kedi, dayanışma ve sevgi üzerine mi? En çok neyin altını çiziyor? Üstelik, ortada petrol tankerleri de var!
En çok altını çizmek istediğim şey, değerler. Şu anda olduğu gibi dünyadan bahsettiğim zaman, dünyanın nasıl olduğunu içtenlikle söylemem gerekir. Denizi çok seviyorum ama aynı zamanda denizin çok kirli olduğunun altını çizmeden geçemiyorum. Edebiyat için bazı parametrelerim var. Bu parametrelerden biri de Nâzım Hikmet?in Vatana İhanet şiiri. Eğer vatan buysa ben vatan hainiyim!
Hayvanları kişileştiriyorsunuz romanda. Çocuklara insanoğlunun sevimli sevimsiz yanlarını gerçekçi bir şekilde anlatmanın en güzel araçlarından biri olsa gerek bu!
Hikâyeler bir araç zaten. Alman hikâyelerinde genellikle can kazanır hayvanlar. Latin Amerika edebiyatı geleneğine bakarsak, biz Latin Amerikalı yazarlar olarak doğadan, canlılardan faydalanıyoruz hikâye anlatırken. Gayet etkili bir araç olduğunu düşünüyorum ben bunun.
Roman, Martı Kengah?ın tatsız ölümüyle açılsa da, bunu izleyen hüzünlü bir hikâye değil. Aksine alaycı ve komik bir hikâye. Bu, hayata bakışınızı sergileyen bir tutum mu yoksa çocuklara yaptığınız bir kıyak mı?
Tabii ki dünya ve her şeyle ilgili bakış açım benim edebiyatımda var. Bu romandaki niyetim, dünyamı, düşüncelerimi çocuklarla paylaşmaktı. Her şeyden önce bir bireyim, sonra bir yazarım. Her şeyden önce bir vatandaşım, sonra yazarım. Bir vatandaş, bir birey olarak kendi görüşlerimi anlatmak için edebiyatı kullanıyorum.
Şöyle bir düşünceniz, umudunuz var mı peki; ?Dünyayı kurtaracak ya da en azından düzeltecek olanlar, doğru değer yargılarına sahip olan bireylerdir!?
Edebiyatımın eleştiri yapabilecek vatandaşlar yetiştirmesini umuyorum.
Anarşistler yetiştireceksiniz yani bu kitapla.
Umarım!
Martıya Uçmayı Öğreten Kedi?de muazzam bir karakter çeşitliliği var. Biraz da bu karakter çeşitliliğinden söz etmenizi isteyeceğim ama Zorba?dan başlayalım! Bu kara kedinin ne uğursuzlukla alakası var ne zorbalıkla!
Zorba?nın çok özel bir karakteri var; her şeyden önce çok güçlü. Çok güçlü, çünkü düşünceleri çok net ve açık. Güçlü çünkü limandaki diğer kedilerin grubunun bir parçası. Bir başka kedi de ansiklopedi okuyan kedi; Profesör. O karakter bence eğitime, kültüre bir atıf. O karakterle şunu göstermek istedim; okuyan-yazan bir karakterin sıkıcı olması gerekmez. Profesör de gayet sempatik bir kedi. Saygı duyulan bir kedi çünkü bilgili. Aynı zamanda diğerleriyle paylaşarak kültürü demokratize ediyor. Diğerlerine oranla deneyimli bir kedi. Öyle bir deneyim ki bazı durumlarda işe yaramıyor. Orada da deneyim mitini kırmak istedim. Sekreter kedi ilk bakışta karaktersiz bir kedi gibi gözüküyor ama çok zeki, bilgili bir kedi aslında. Zeki olduğu nokta da şu; kendisinden daha çok bilen, deneyimli olan kişinin deneyimini kullanıyor. Üstelik diğeri bunu fark etmeden. Kedilerin karakterlerinde bir yaşam döngüsü var.
?Anne olmak kolay değil? başlıklı bölümdeki ironi için tebrik etmek istiyorum sizi. Bir erkek kedinin bir martıya annelik yaptığı bölüm… Şahaneydi. Sizin de anneliğiniz var mıdır biraz?
Tabii annelik de yaptım babalığın yanı sıra. Eşimle görevlerimizi eşit şekilde paylaştık. Çok feminist biri olduğumu söyleyebilirim. Feminizmin ne olduğunu iyi anladığımı düşünüyorum. Feminizmi bir dünya ideolojisi olarak algılıyorum.
Romanın son dönemecinde, işin içine bir insan, üstelik de bir şair katmak da neyin nesiydi? İnsansız çözemedik yine düğümü!
Hikâye o kadar çok hoşuma gitti ki ben de katılmak istedim. O eğlencenin dışında kalmak istemedim.
Kendinize kıyak yaptınız yani. Peki. 48 dile çevrilmiş bir roman bu. Çocuklardan muhakkak ki tepkiler almışsınızdır.
Kitabımın çevrildiği birçok ülkede bulundum, çok birbirine benzer tepkiler aldım. Çocuklar bu kitapla çok eğlendiler, zevk aldılar bu hikâyeden. Çocukların hayal güçlerinin kapılarını araladığını düşünüyorum bu kitabın. Kitap üzerine çizimler yapan tüm çocukların bana gönderdiği resimlerle dolu bir odam var. Çinli, Japon, Arap çocukların… Bu resimleri bir arada görmek harika bir şey ve hepsi de birbirine çok benziyor. Kitabın bir animasyon filmi de yapıldı ve çocukların kitabı filmden daha çok sevdiklerini duymak çok hoşuma gidiyor.
Tek kitapla bırakmayacaksınız umarım çocuk edebiyatı maceranızı?
Önümüzdeki yıl yeni bir kitabım çıkacak çocuklar için. Çok özel bir hikâye çünkü bir salyangozun yavaş ilerlemekten aldığı zevki keşfetmesiyle ilgili. Çok eğlenceli bir kitap olacak.
Dört gözle bekliyoruz!
Teşekkür ederim.

Yumurta sana emanet – Görkem Yeltan
(08/07/2011 tarihli Radikal Kitap Eki)
?Martıya Uçmayı Öğreten Kedi?, bir martının ölüm döşeğindeyken yumurtasını Zorba isimli bir kediye emanet etmesinin hikâyesi. Zorba adeta kuluçkaya yatıyor, emanete değerli bir hazineymiş gibi, gözüymüş gibi bakıyor. Yan yollarda yürüyen hikâyeler ana hikâyeyi destekliyor ve macera, merak, acaba martı yumurtadan çıkacak mı sorusuyla başlayan bu olay nefessiz devam ediyor
Havada gitmek bana tuhaf bir mutluluk veriyor. Bulutların altında nereler olduğunu hayal etmeye çalışıyorum, bir yerleri gördükçe ve pilot oralardan bahsettikçe kalbim ağzımda çarpıyor sanki. Acaba ben oraları görebilecek miyim, bir gün o dağın üzerine çıkabilecek miyim, aşağıda gördüğüm o denizin kenarında dolanabilecek miyim, bir tekne ya da gemiyle onu geçebilecek miyim? Bir kuş olup; üzerinde dolananlar, sürekli bir yere gidecek özgürlüğü olanlar kim bilir ne kadar mutludurlar…
Elimdeki kitap, Luis Sepulveda?nın Can Çocuk?tan çıkan ?Martıya Uçmayı Öğreten Kedi? kitabı. Saadet Özen çevirmiş, Mustafa Delioğlu, her zamanki tatlı çizimleri ile Sepulveda?ya eşlik etmiş. Bu yıl Sepulveda?nın Türkiye?ye gelmesi vesilesi ile bir tanıdığım tarafından bana hediye edilen kitabı, tekrar okumak zevkini, çıktığım kısa süreli bir tatilin dönüşüne bırakmak istedim. ?Uçmak, martı, hatırladığım kadarıyla hikâye? bana bu kitabı uçağa ayırmam gerektiğini söyledi. İyi ki de bu kararı vermişim çünkü kitaptan aldığım harika lezzet benim için bu yolculuğu kısacık bir süreye ve müthiş bir maceraya dönüştürdü. İyi yazar, sizi daha önce okuduğunuz kitabında bile kolaylıkla teslim alabiliyor.
?Martıya Uçmayı Öğreten Kedi?, bir martının ölüm döşeğindeyken yumurtasını Zorba isimli bir kediye emanet etmesinin hikâyesi. Zorba adeta kuluçkaya yatıyor, emanete değerli bir hazineymiş gibi, gözüymüş gibi bakıyor. Yan yollarda yürüyen hikâyeler ana hikâyeyi destekliyor ve macera, merak, acaba martı yumurtadan çıkacak mı sorusuyla başlayan bu olay nefessiz devam ediyor. Martı yavrusu, Kedi Zorba?yı annesi zannederek dünyaya geliyor. İşte tam da bu noktada Zorba?nın esas görevi başlıyor. Onu korumak, kollamak, beslemek, ona öğretmek… Ona bilmediği bir şeyi bile öğretmek. Kitabın her detayını ne kadar çok sevdiğimi belirtmek isterim ama bence, kitaba ismini de veren bu harika buluş, bilinmeyenin yani uçmanın öğretilmesi beni mest ediyor. Martı yavrusunun annesi olmadığını söyleyen Kedi Zorba?ya demek istiyorum ki o zaman, sen dünyadaki en tatlı annesin. Anneden daha da ötesin. Sepulveda?nın kurduğu bu dünyaya hayran kalmamak mümkün değil.
Anne Martı (Kengah), Kedi Zorba?ya verdirdiği üç sözle, adeta yepyeni, eksiksiz bir anne yaratıyor. Yumurtayı yememe, yavru doğana kadar yumurtayı sıcak tutma ve ona göz kulak olma, yavru doğunca ona uçmayı öğretme sözlerini veren Zorba, o sözleri verdiği anda, bir anne olmaya soyunuyor aslında.
Havadayım. Kuşlar, kediler, annelik, koruma, macera, heyecan, alt metinler, kurulan felsefi doku, ustalık, tatlılık, vicdan, verilen sözlere sadık kalmak, bir karara vardıysan kendinden olanlara karşı bile mücadele etmek, ötekini korumak kollamak, farklı olanla yaşamak, onun farklılığını kapamak yerine kendi farklılığını keşfettirmenin yüceliği gibi kelimeler ve cümleler akını ile kafamın içinde yeniden okudum ben bu kitabı. ?Martıya Uçmayı Öğreten Kedi? ile henüz tanışmadıysanız muhakkak, hemen tanışın. Şanslı?yı tanımadan gerçek şansın ne olduğunu bilemeyeceğimizi düşünüyorum.

Luis Sepulveda Hayatı
(4 Ekim 1949, Ovalle), Şilili yazardır.
Gençliğinde içinde yer aldığı politik etkinlikler nedeniyle işkenceye uğradı ve 25 yaşında ülkesini terk etmek durumunda kaldı. Bunun ardından, birçok Güney Amerika ve Avrupa ülkesinde yaşadıktan sonra, 1980 yılında Almanya’ya taşındı. Ailesiyle birlikte on yılı aşkın bir süre bu ülkede yaşadı. Sepulveda, 1997’den beri İspanya’da, Asturias’ta yaşıyor.
Dünyanın hemen her yerini dolaşmış olan yazar, Green Peace Örgütü’nün üyesidir; UNESCO’nun kimi çalışmalarında da görev almıştır.
Sepulveda, sürgüne gittiği dönemde yazmaya başladı;kendi yaşamı, doğa, ülkeler ve halklar hakkında, kısa öykü, roman, oyunlar, radyo oyunları ve deneme türünde yapıtlar verdi. Birçok ödül aldı. Uluslararası alandaki ilk çıkışını, Türkiye’de Can Yayınları’ndan çıkan Aşk Romanları Okuyan İhtiyar’la yaptı. Bunu izleyen yapıtları arasında gene Can Yayınları tarafından yayımlanan Dünyanın Sonundaki Dünya, Martıya Uçmayı Öğreten Kedi sayılabilir.

Çevirmen Saadet Özen?in Hayatı
1972 İstanbul doğumlu. Liseyi Dame ve Sion’da, üniversiteyi İstanbul Üniversitesi Arkeoloji ve Sanat Tarihi Bölümü’nde okudu. Şu anda Can Yayınları’nda çalışıyor . Yıldız Yiyiciler (Romain Gary), Bir Sovyet Kahramanının Kızı (Andrey Makine), Matmazel Chambon (Eric Holder), Martıya Uçmayı Öğreten Kedi (Luis Sepulveda), Şetanın Çalgıları (Nancy Huston) ve Narkissos’un Düşüşü (Takis Theodoropoulos) yaptığı çevirilerden bazılarıdır. Bunun yanı sıra profesyonel turist rehberliği yapıyor.

Kitabın Künyesi
Kitap adı: Martıya Uçmayı Öğreten Kedi
Çeviren : Saadet Özen
Yazar : Luis Sepúlveda Dizi: Can Çocuk
Özgün dili: İspanyolca
Özgün adı: Historia de una gaviota y del gato que le enseno a volar
Kitap türü : çocuk romanı
Sayfa sayısı : 107
Resimler: Sinan Gürdağcık

5 Comments

  1. Ben bu kitabı okudum gerçekten hem çok güzel bir kitap hemde eğlenceli ve sürükleyici bir kitap bu yüzden bu kitabı herkesin okumasını tavsiye ederim…..:)

  2. Bu kitabı 4. sınıfta okudum ve bayıldım. Şuan 12 yaşındayım ve gerçekten harika bir kitap şimdi ise aynı yazarın başka kitaplarını araştırıyorum.Çünkü bu kitabı bu kadar başarılı yazan bir yazarın diğer kitaplarıda eğelenceli sürükleyici ve maceralı olmalıdır. Ama okumanız için gerçekten tavsiye ediyorum … 🙂

  3. Bu kitaptan sınav oluyoruz yarın ve 30. sayfasındayım 🙁 bence güzel bir kitap değil…

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

Filiz Hiç Üzülmesin (Sabahattin Ali’nin Objektifinden, Kızı Filiz’in Gözünden Bir Yaşamöyküsü) – Filiz Ali

Next Story

Zor Saat (Toplu Öyküler 1) – Thomas Mann

Latest from Çocuk Kitapları

Rakamlar ve Erik Ağacı – Murat Celep

Rakamlar kılıktan kılığa girmeyi severler. Bu kitapta da farklı kılıklara girerek bize mahalledeki erik ağacının hikâyesini anlatıyorlar. Her sabah odasının penceresinden karşıdaki erik ağacına
Go toTop