Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca – Yaşar Kemal “Yeryüzündeki Bütün Karıncalar Birleşiniz!”

Karıncalarla filler hikayesi, elbette halkın yarattığı bir hikayedir. Küçük bir hikaye. Ben bu hikayeyi aldım, işledim. Belki bu hikaye, çağlar önce Anaolu’da uydurulmuştu. Bu küçücük hikaye olarak günümüze kadar geldi ve benim elime geçti… Doğanın en büyük hayvanı olan fili sömürücü olarak aldım. Benden önce halk, bu zavallı garip hayvanı, ona düşmanlığından değil, sırf iri gövdesinde ötürü sömürücüye simge olarak almış. Sömürülenlerin çokluğunu, çalışkanlığını, yaratıcılığını göstermek için de halk karıncayı almış.
Neye üzülüyorum biliyor musunuz, bu kitabı okuyanlar, özellikle de çocuklar, filleri belki hiç sevmeyecekler. Bu bana çok dokunuyor. Ne yapabilirim ki? Oysa filler bugünkü sömürücüler kadar ne korkunçtur, ne zalimdir, ne özgürlük düşmanıdır, ne de işkencecidirler. Eğer insan soyunun bu en zaliminin simgesini, benzerini, hayvanlar arasında arayacak olsaydım, belki timsahları bulurdum, boğa yılanlarını bulurdum. Yok yok, sanmıyorum ki yeryüzünde bu zalimleri simgeleyecek korkunçlukta bir hayvan türü bulabilelim…” Yaşar Kemal

Kitaptan alıntı:
Filler sultanı gürledi:
«Ne biçim yaratıklar bunlar, ben hiç bir karınca görmedim.»
«Küçük şeylerdir,» dedi ulukepez, kanatlarını üç kez açarak. «O kadar küçücük yaratıklardır ki sen çok yakından bakmazsan bir karıncayı göremezsin.»
«Anlat,» dedi filler sultanı. «Bana bu küçücük yaratıkların hünerlerini anlat. Bana onların küçük ya da büyük olmaları değil, hünerleri gerek…»
Ulukepez artık yol yorgunluğunu üstünden atmış, dinlenmişti.
«Al gözüm sultanım seyreyle sen, şimdi karıncaların hünerini,» diye şakıdı. Başladı anlatmağa. O anlattıkça filler sultanı kendinden geçiyordu. Kendinden geçiyor, durmadan ulukepeze soru üstüne soru soruyordu.
«Bir kentler kurmuşlar, hiç sorma sultanım, yerin altına… Görkemli, uygar kentler. Ambarları yıl on iki ay yiyecek, bal, çiçek özü, tahıl, böcek ölüsü dolu, dopdolu. Başkentlerini geniş ovaların tam ortalarında, özünde kurmuşlar. Bu ovalar Nil kıyılarından da, Çukurovadan da daha bereketli. Hele bir ova, bir ülke var, fil eksen biter, öyle bereketli. Kuzey yanını bu ülkenin ulu ormanlar kaplamış. Kaplan girse sökemez bir orman, güneyi de yıl on iki ay yemyeşil, bütün ova yıl on iki ay ağzına kadar çiçekle dolu, alabildiğine bir düzlük… Doğusu tarlalar, batısı tarlalar, can eksen biter, kuş eksen, karınca eksen, arı eksen biter.»

1977 yılında basılan “Filler Sultanı ile Kırmızı Sakallı Topal Karınca” adlı hikayede, bir halk masalından yola çıkılarak, güç ve haklılık arasındaki ilişki ele alınmıştır. Filler Sultanı gücüne güvenerek karıncalara savaş açar. Haklı ya da haksız olmak onun için önemli değildir. Gücünü kendinden milyonlarca kez küçük karıncalar üzerinde denemektir niyeti. Ancak karıncalar birleşir ve haksızlığa boyun eğmeden filler sultanlığını devirirler.

?Korkusuz bir toplum eleştiricisidir Yaşar Kemal. Ve eşsiz bir şair. Onu okuyan herkes büyüleyici, güçlü anlatım yeteneğine hayran kalır.?
Dagens Nyheter, (İsviçre)

?Yaşar Kemal?in özgün, becerikli ya da bilge bir anlatıcıdan çok daha başka bir şey olduğunu kabul etmek gerekir bir kez daha. Kişileriyle anlattıkları arasında hiç mesafe olmaması, belki de yazarlığının sözlü halk edebiyatıyla ilişkili olarak doğmasından kaynaklanır.?
Journal de Centre, (Fransa)

Kitabın Künyesi
Filler Sultanı İle Kırmızı Sakallı Topal Karınca
Yaşar Kemal
Yapı Kredi Yayınları
Ocak 1994
208 sayfa

5 Comments

  1. “Artık ezilen tüm dünya halkları ölü toprağını üstünden atıp sirkilerek kendilerine gelmesinin zamanı geldi. Yoksa bize ait olmayan yarınlara doğru gidiyoruz ve her zaman kendi istemimizin dışında daha fazla sömürülerek yaşayacağız. Onurlu bir yaşam için tüm dünya ezilenleri ile birlikte var olma savaşını vermek zorundayız.” Abdullah Oral.

  2. Bu kitabı, tam Irak savaşının başladığı günlerde yeniden okumuştum. Orada filler sultanı ve kırmızı karıncalar yeniden gezinmeye başlamıştı gözlerimin önünde. Aslında bu alegorik öykü her dönemde, her toplumda ezen ve ezilen arasındaki ilişkiyi vurgulayan çok önemli bir örnek. Sanatın, toplumu yönlendirmedeki rolünü en iyi yansıtan örneklerden…

  3. Şahinler olmasaydı, güvercinler birlikte yaşamak zorunda kalmayacaklardı. İnsanlar hayvanların gerisinde mi? İlerisinde mi?

  4. İnsanlar, hayvanların gerisinde mi? İlerisinde mi? Bu bir tartışma konusu. Dünyada en çok izlenen belgesel ,aslanların saldırısı karşısında birleşen Bufaloların örgütlenmeleri sonucunda, aslanları nasıl püskürttüklerini bütün dünya izledi. Bu canlı örnekte, insanlar ders aldılar mı? Kişiler arası milli gelir dağılımı, bölgeler arası gelir dağılımını kendini insan sanan hayvanda daha geri maklukat sorgulayabildi mi? Türkiye’nin %80 ni %20 sine çalışmıyor mu? Dünyayı sayıları 100’ü geçmeyen tekel tarafından köleleştirilmesi karşısında dünya insanları, pardon maklukatları ne yapıyor? “Şahinler olmasaydı, güvercinler birlikte yaşamak zorunda kalmazdı.” Katılıyorum; şair YUKA tam yerinde söylemiş. İnsanlar da güvercinler de ders alabilecekler mi?

  5. okuduğumdan hiç bir şey anlamadım daha açıklayıcı olabilirdi

Bir yanıt yazın

Your email address will not be published.

Previous Story

İki Ağıt – Ataol Behramoğlu. Zafer türkülerimizin içinde acılarımız da vardır.

Next Story

Mirin (Ölüm) – Tahir Ürper

Latest from Çocuk Kitapları

Rakamlar ve Erik Ağacı – Murat Celep

Rakamlar kılıktan kılığa girmeyi severler. Bu kitapta da farklı kılıklara girerek bize mahalledeki erik ağacının hikâyesini anlatıyorlar. Her sabah odasının penceresinden karşıdaki erik ağacına
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ