Nazım Hikmet Tiyatrosu – İsmail Diklitaş

Nazım Hikmet Tiyatrosu; ?Kafatası? ve ?İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu?? adlı oyunları üzerine kısaca?

UNES­CO?nun 2002 yı­lı­nı Nâzım Hik­met Yı­lı ola­rak ka­bul edi­şi­nin ar­dın­dan ga­yet hız­lı bir bi­çim­de ül­ke­mi­zin dört­bir ya­nın­da et­kin­lik­ler ya­pı­lı­yor? As­lın­da üze­rin­de söy­len­me­si ge­re­ken yüz­ler­ce söz­ler söy­len­miş­ken ye­ni­den ben­zer cüm­le­le­ri kur­mak is­te­mi­yo­rum. Bu kı­sa ya­zı­da da­ha ya­kın ol­du­ğum alan ba­kı­mın­dan Nâzım Hik­met ti­yat­ro­su­na yö­nel­me­yi dü­şü­nü­yo­rum. Çün­kü şi­ir­le­ri, özel ya­şa­mı ve po­li­tik ya­şa­mı­nın ge­ri­sin­de dur­mak zo­run­da kal­mış Nâzım Hik­met ti­yat­ro­su, iyi bir göz­le ya da her za­man da­ha az ha­ta ver­me ih­ti­ma­li olan ana­liz yön­tem­le­rin­den bi­ri­nin süz­ge­cin­den ge­çir­mek ge­re­ki­yor di­ye dü­şü­nü­yo­rum. Nâzım Hik­met ti­yat­ro­su­nun bü­tün­cül ya­pı­sı­nı oluş­tu­ran et­ken­le­rin tek tek sü­reç­le­ri­ni ol­ma­sa da, ge­nel fi­kir edin­di­re­cek sü­re­ci özet­le­yip en az bi­li­nen fa­kat ken­di­si­nin ge­li­şim ve ol­gun­luk sü­re­ci­ne denk ge­le­cek iki oyu­nu; ?Ka­fa­ta­sı? ve ?İvan İva­no­viç Var mıy­dı, Yok muy­du?? ad­lı oyun­la­rı­nı in­ce­le­mek Nâzım?a yak­la­şır­ken baş­ka bir ba­kış açı­sı sağ­la­ya­cak­tır. Bu­nun ya­nın­da dil­bi­lim­sel ana­liz, bir ya­zı­lı met­nin, han­gi amaç­lar gü­dü­le­rek ya­zıl­dı­ğı­nı, oku­yu­cu­sun­da he­def­le­dik­le­ri­ni, asıl an­lat­mak is­te­dik­le­ri­ni, han­gi an­la­tım ola­nak­la­rı­nı kul­lan­dı­ğı­nı ana­liz eder. Nâzım?a bu bi­çim­de­ki bir ilk yak­la­şım uma­rım Nâzım dost­la­rı­nın il­gi­si­ni çe­ker. ? İ.D.

Ti­yat­ro ya­za­rı ola­rak Nâzım Hik­met (1902-1963) ilk ti­yat­ro eser­le­ri­ni 1920?li yıl­lar­da ­Mos­ko­va?da yaz­ma­ya baş­lar. Ken­di­si ger­çe­k an­lam­da ti­yat­ro ile yi­ne Mos­ko­va?da kar­şı­laş­tı­ğı­nı ve­ et­ki­len­di­ği­ni ifa­de eder.
?Ben Sta­nis­lavs­ki?nin, Me­yer­hold?un, Vah­tan­gof?un,Ta­irof?un el­le­rin­den ta­ze çık­mış, du­ma­nı üs­tün­de bu­ram­ bu­ram ha­yat, dev­rim, gü­zel­lik, kah­ra­man­lık, iyi­lik, akıl, ze­ka ko­kan oyun­lar sey­ret­tim. Ben 922?de MHAT?ta (Mos­ko­va Sa­nat Ti­yat­ro­su?n­da) ?Ayak Ta­kı­mı Ara­sı­nda?yı, Me­yer­hold?den ?Ta­rel­kin?in Ölü­mü?nü, ?Fır­tı­na?yı, ?Mü­fet­tiş?i, ben ­Ka­me­rni?de ?Phed­ra?yı, ben Vah­tan­gof?ta ?Tu­ran­dot?u sey­ret­miş ada­mım? Bü­tün bun­la­rı­ sey­re­der­sin de don­muş, ha­re­ket­siz sa­nat an­la­yı­şın al­tüs­t ol­maz mı? Kar­şın­da bir­bi­rin­den ge­niş ufuk­lar açıl­maz­ mı? Hal­kın için, halk­lar için in­san için umut­lu, ay­dın­lık, ile­ri­ye, hak­lı­ya, doğ­ru­ya, güz­ele, hür­ri­ye­te, kar­deş­li­ğe­ ça­ğı­ran eser­ler yaz­mak için ­ya­nıp tu­tuş­maz mı­sın? Be­nim de ba­şı­ma ay­nı şey gel­di.? (N. Hik­met Ti­yat­ro­su, say­fa 20)
1921-1924 yıl­la­rı ara­sın­da Mos­ko­va?da KUTV?de (Do­ğu Emek­çi­le­ri Ko­mü­nist Üni­ver­si­te­si) al­dı­ğı, ya­za­rın de­yi­miy­le onu adam eden Mark­sizm ders­le­ri Nâzım Hik­met?in ki­tap­la­rı­na yan­sı­mış­tır. Ay­rı­ca, Mos­ko­va?da bu­lun­du­ğu sı­ra­da Me­yer­hold?e ha­y­ran­dır. Hat­ta ken­di­si­ne ?Eh­ram? isim­li bir ba­le ya­zar ­ve ve­rir, fa­kat oy­nan­maz. Nâzım Hik­met ti­yat­ro­ya ­ba­kı­şı­nı be­lir­le­yen, eser­le­ri­ni oluş­tur­ma­sın­da ken­di­si­ne ufuk­lar açan Me­yer­hold?e çok şey borç­lu ol­du­ğu­nu ifa­de et­mek­te­dir.
?Biz As­ya­sı, Af­ri­ka­sı, Av­ru­pa­sıy­la, bü­tün in­san­lı­ğın, bü­tün de­vir­ler­de ya­rat­tı­ğı ger­çek de­ğer­le­rin bi­ri­cik va­ri­si­yiz, di­yen Mark­sist-Le­ni­nist dü­şün­ce­nin re­ji­sör­lük sa­na­tın­da­ki tat­bi­ka­tı­nın bir­çok par­lak ör­ne­ği­ni üs­tat­ta gö­rdüm. Kla­sik As­ya Ti­yat­ro­sun­dan bi­zim halk ti­yat­ro­mu­za­ ka­dar ve bü­tün Av­ru­pa ti­yat­ro­la­rı­nın da ta­rih­le­ri bo­yun­ca ­ya­rat­tık­la­rı ger­çek re­ji­sör­lük de­ğer­le­ri­ni, Rus Ti­yat­ro­su­nun bü­yük ge­le­nek­le­ri­ni aşı­la­ya­rak önü­me ko­yan ko­mü­nist Me­yer­hold?e, bir ko­mü­nist d­ram ya­za­rı ve şa­ir ola­rak­çok şey borç­lu­yum” (N. Hik­met­ Ti­ya­tro­su, say­fa 25)
Na­zım Hik­met Mos­ko­va?da­ki öğ­ren­ci­lik yıl­la­rın­da, yi­ne Me­yer­hol­d?ün öğ­ren­ci­le­rin­den olan Ni­co­la­y Ek?le be­ra­ber Ça­lı Sü­pür­ge­si an­la­mı­na ge­len Met­la isim­li bir ti­yat­ro top­lu­lu­ğu ku­rar­lar. Amaç­la­rı­ da in­san­la­rın gün­lük ha­yat­ta­ki bur­ju­va, kü­çük bur­ju­va ve ­fe­odal ka­lın­tı­la­rı­nı sü­pür­mek. Bu top­lu­luk­la ?Ka­ba­hat Kim­de?? ve ?Kir­pik­çi? ad­lı oyun­la­rı ya­zar. Da­ha­ son­ra ?Ka­fa­ta­sı? pi­ye­si­nin ilk var­yan­tı­nı ya­zar fa­kat oy­nan­ma­dan Met­la da­ğı­lır. Da­ha son­ra yur­da dö­ner. Yur­da dön­dü­ğün­de o Tür­ki­ye Ko­mü­nist Par­ti­si (TKP) üye­si­dir. TKP ile yü­rüt­tü­ğü ça­lış­ma­lar es­na­sın­da çok de­fa tu­tuk­la­ma­lar ve ha­pis­lik­ler ya­şar. Dev­let ta­ra­fı­ndan sa­kın­ca­lı ilan edil­miş­tir ar­tık. Bu ara­da ilk oyu­nu­ olan”Ocak Ba­şın­da?yı ya­zar. Da­ha son­ra İs­tan­bul­ Be­le­di­ye Şe­hir Ti­yat­ro­la­rı Mü­dü­rü Muh­sin Er­tuğ­rul on­dan bir pi­yes yaz­mas­ını is­ter. Nâzım o gün­le­ri şö­y­le ak­ta­rır:
?Yıl­lar­dan yir­mi­se­kiz, yir­mi­do­kuz­du sa­nır­sam. İs­ta­n­bul?da evim­de has­ta ya­tı­yor­dum. Yol­daş­lar tev­kif edil­miş­ti, ? Ala­bil­di­ği­ne öf­ke­li­ydim, ke­der­liy­dim, ala­bil­di­ği­ne ­has­tay­dım ve me­te­lik­siz­dim. Ka­pım açıl­dı, bü­yük Türk ­re­ji­sö­rü Er­tuğ­rul Muh­sin gir­di içe­ri. Mo­dern Türk Ti­yat­ro­su?nun bel­li baş­lı ku­ru­cu­la­rın­dan bi­ri olan, Türk Ti­ya­tro­sun­da mo­dern ti­yat­ro di­sip­li­ni­ni, he­le Rus-Sov­yet Ti­yat­ro­su­nun­ki­ni, Sov­yet­ler Bir­li­ği­?ne bir­kaç ke­re gi­dip gel­mis­ti. Dos­tum­du. Ha­zır pi­ye­sin var mı? de­di. Var, de­dim. Oy­sa, de­dim. O gün­kü an­ti-ko­mü­nist te­rör ha­va­sı için­de­be­nim pi­ye­si­mi, İs­tan­bul?un bi­ri­cik ti­yat­ro­sun­da oy­na­ma­k is­te­yi­şi­ne şaş­ma­dım. Dos­tum­du. Ben dost­lu­ğa ina­nı­rım. Muh­sin git­tik­ten son­ra bir haf­ta için­de ne ya­za­rım di­ye ­dü­şün­düm. Ak­lı­ma po­li­sin eli­ne ge­çip yi­ti­ril­miş Ka­fa­ta­sı­ pi­ye­si­min ko­nu­su gel­di. Yal­nız mad­di de­ğil, ma­ne­vi de­ğe­r­le­ri de mal ya­pıp pa­za­ra çı­ka­ran ka­pi­ta­lizm?? (N. Hi­k­met Ti­yat­ro­su, say­fa 26)
Böy­le­ce in­ce­le­ye­ce­ği­miz oyun­lar­dan bi­ri böy­le­si­ ya­şam de­ne­yi­min­den son­ra ya­zı­lı­yor. Ka­fa­ta­sı ad­lı ­oyun­da, ya­za­rın yu­ka­rı­da da be­lirt­ti­ği gi­bi, sa­de­ce­ mad­di de­ğer­le­ri de­ğil, ma­ne­vi olan de­ğer­le­ri de mal­ ya­pıp on­dan kâr eden vah­şi ka­pi­ta­lizm eleş­ti­ril­mek­te. Do­lar­yan­da de­ni­len bir ül­ke­de Dal­ba­ne­zo isim­li­ çok fa­kir bir pro­fe­sör, dö­ne­min önem­li has­ta­lı­ğı olan­ ve­rem üze­ri­ne bir ça­lış­ma yap­mak­ta­dır. Ay­nı za­ma­n­da kı­zı da ve­rem olan pro­fe­sör, ça­lış­ma­la­rı so­nu­cun­da ve­rem aşı­sı­nı bu­lu­yor. Bu bu­luş. ve­rem sa­na­to­r­yum­la­rı trös­tü­nü te­laş­lan­dı­rı­yor. Tröst, kâr­la­rı­nı ko­ru­ma ve bu teh­li­ke­den sıy­rıl­ma adı­na, pro­fe­sö­re şu­ tek­li­fi su­nu­yor: Aşı­nın oluş­ma­sı için ge­rek­li olan pa­ra ve la­bo­ra­tu­arı tröst kar­şı­la­ya­cak. Fa­kat 6 ay sü­re­si­ için­de aşıy­la il­gi­len­me­ye­cek ve sa­de­ce trös­tün ine­k­le­ri te­da­vi edi­le­cek. Pro­fe­sör ön­ce böy­le bir tek­li­fi red­de­der ama son­ra trös­tün teh­dit­le­ri­ne ça­re­siz bo­yun eğer. Ağır ve­rem kı­zı­nı da ya­nı­na alıp, al­tı ay bo­yun­ca sa­de­ce inek­ler­le il­gi­le­nir­ken, giz­li­ce de aşı­ üze­ri­ne ça­lı­şır. Dör­t ay son­ra aşı­yı üre­tir ve kı­zı­na uy­gu­la­ya­cak­ken ya­ka­la­nır. Kont­ra­tı boz­du­ğu ve taz­mi­na­tı öde­ye­me­di­ği için hap­se atı­lır. Kı­zı bu ara­da ölür. Çık­tık­tan son­ra kim­se­siz­ler sı­ğı­na­ğı­na, ora­dan bir ­sir­ke fi­gü­ran­lık yap­ma­ya gi­der. Son­ra sirk­te ölür. Morg­da ka­fa­ta­sı bi­le sa­tı­lır.
Ka­fa­ta­sı ad­lı oyun İs­tan­bul?da oy­nan­dı­ğı dö­ne­m­de müt­hiş bir il­giy­le kar­şı­la­nır. Oyun­cu­lar, re­ji­sör­ ve ya­zar sa­at­ler­ce ayak­ta al­kış­la­nır ve omuz­la­ra alı­nır. İs­tan­bul?da üç gün oy­nar ve son­ra An­ka­ra?nın em­riy­le ya­sak­la­nır. Ge­rek­çe ise ­bay­tar­la­rın pro­tes­to­su idi. Oyun­da pro­fe­sör, ?İnek­le­ri te­da­vi ede­cek­si­niz? sö­zü­ne kar­şı­lık; ?Ben bay­tar de­ği­lim!? de­mek­te­dir. Bu da­ za­ma­ne bay­tar­la­rın­ın tep­ki­si­ni çe­ki­yor. Oyun, Nâzım ­Hik­met?in ifa­de­siy­le Me­yer­hold oku­lu­nun ki­mi p­ren­sip­le­riy­le ya­zıl­mış­tır. Ama bu ko­nu­da bir kay­nak yok. Oyun da­ha son­ra Mos­ko­va rad­yo­sun­da ve Gen­ce Dram Ti­yat­ro­su?nda da oy­na­nı­yor.
Bu oyun­dan he­men son­ra ?Bir Ölü Evi?, ?Unu­tu­lan Adam? ad­lı oyun­la­rı yaz­dık­tan son­ra tu­tuk­la­nır ve ce­za­evi­ne ko­nu­lur. Ce­za­evin­de ?Sa­ba­hat? ?Fer­hat ile Şi­rin?, ?Yu­suf ile Me­no­fis? ad­lı oyun­la­rı­nı ya­zar. Ce­za­evin­de 17 gün­lük aç­lık gre­vi ya­par. Ge­nel af­la sa­lı­ve­ri­lir. 1951?de yurt dı­şı­na çı­kar. Tek­rar Mos­ko­va?ya ge­lir. Bu­ra­da ?Fat­ma, Ali ve Baş­ka­la­rı? ad­lı oyu­nu­nu ya­zar ve üç yıl son­ra Mos­ko­va?da in­ce­le­di­ği­miz di­ğer oyu­nu olan ?İvan İva­no­viç Var mıy­dı, Yok muy­du?? ad­lı oyu­nu­nu ya­zar.
Na­zım Hik­met?in Sov­yet­ler Bir­li­ği?nde ge­çen ilk oyu­nu olan bu oyun­da, Sov­yet­ler Bir­li­ği?nde­ki bü­rok­rat­laş­ma eği­li­mi eleş­ti­ril­mek­te­dir. Önem­li bir dev­let ka­tın­da yö­ne­ti­ci olan Pet­rof, halk ta­ra­fın­dan se­vil­mek­te ve in­san­lar kar­şı­sın­da eşit­lik­çi ve in­san­cıl bir tu­tum ser­gi­le­di­ğin­den bü­rok­ra­si al­tın­da ezi­len halk ta­ra­fın­dan bir ni­met gi­bi gö­rül­mek­tey­ken, İvan İva­no­viç ge­lir ve Pet­rof?u na­sıl yok ede­ce­ği­nin plan­la­rı­nı ya­par. Ve so­nun­da onu yı­kı­ma gö­tü­re­cek ve yal­nız­laş­tı­ra­cak ye­gâ­ne şe­yi bu­lur. İçin­de­ki me­ga­lo­ma­nı açı­ğa çı­kar­mak. Pet­rof İvan İva­no­viç?in et­ki­siy­le bir­den de­ği­şir. Çev­re­sin­de­ki in­san­la­ra amir olu­şu­nu ha­tır­la­ta­rak, çev­re­den ken­di­ni so­yut­lar. Bu­nu da ko­mü­nist top­lu­mu kur­ma adı­na yap­ma­ya baş­lar. Bir sü­re son­ra yal­nız­la­şır. Çev­re­sin­de yal­nız­ca ya­la­ka­la­rı ka­lır. De­ğer­le­ri­ni yi­ti­rir. An­lam­sız cüm­le­ler kur­ma­ya, an­la­ma­dı­ğı iş­ler hak­kın­da fi­kir üret­me­ye ka­dar var­dı­rır işi. Gi­de­rek bü­rok­ra­si çar­kı­nı iş­le­ten ken­di amir­le­ri­ne fi­zi­ki ola­rak da ben­zer. Bir sü­re son­ra ya­şa­dı­ğı bir şok so­nu­cun­da, as­lın­da bü­tün bun­la­rı İvan İva­no­viç de­ğil ken­di ka­fa­sın­da ya­rat­tı­ğı me­ga­lo­man Pet­rof yap­mış­tır. Ya­zar da oyu­nun ba­şın­da İvan İva­no­viç?i var ede­rek da­ha son­ra or­ta­dan bir­den yok ede­rek, se­yir­ci­ye şu so­ru­yu sor­mak­ta­dır. ?Ger­çek­te de İvan İva­no­viç var mı, yok­sa İvan İva­no­viç biz­ler mi­yiz?? Bu oyun da Sov­yet­ler Bir­li­ği?nde sah­ne­len­me­ye baş­la­dı­ğın­dan kı­sa bir sü­re son­ra ya­sak­la­nır. Sov­yet­le­rin ge­rek­çe­si ise sos­ya­list ger­çek­çi bir oyun ol­ma­ma­sı­dır.
Da­ha son­ra Nâzım Hik­met, öl­dü­ğü yıl olan 1963?e ka­dar da­ha bir çok oyun ya­zar. Tür­ki­ye?de ise eser­le­ri ölü­mün­den bir yıl son­ra ya­yın­lan­ma­ya baş­lar.
Na­zım Hik­met ti­yat­ro­su­na ge­nel ola­rak ba­kıl­dı­ğın­da şu sap­ta­ma­la­rı yap­mak müm­kün­dür. Nâzım Hik­met?in top­lum­cu ba­kış açı­sı tüm oyun­la­rın­da ge­çer­li­dir. Fa­kat bu ba­kış açı­şı in­san­dan ha­re­ket­le şe­kil­le­nir. Bi­rey­ler, ya­şa­dık­la­rı top­lum­da ey­lem­de bu­lu­nur­lar. Top­lum­sal dü­zey­de yan­lış ya­pan bi­rey, yap­tı­ğı ey­lem­den do­la­yı yo­ğun bir ya­ban­cı­laş­ma sü­re­ci ya­şar ve son­ra­sın­da ki­mi za­man ha­ta­sı­nı dü­zel­ten, ki­mi za­man dü­zelt­me­ye fır­sa­tı ol­ma­dan yok olup gi­den oyun ki­şi­le­ri var­dır sah­ne­de. İvan İva­no­viç?de Pet­rof, son­ra­dan ha­ta­sı­nı far­ke­dip dü­zelt­me yo­lu­nu arar­ken. Ka­fa­ta­sı?nda Pro­fe­sör Dal­ba­ne­zo ha­ta­sı­nı de­ğil dü­zelt­mek, an­la­ma­dan ölür. Yap­tık­la­rı top­lum­sal ha­ta­dan do­la­yı yal­nız­la­şan ka­rak­ter­ler bu sü­reç­te psi­ko­lo­jik de­rin­lik­ler ka­zan­ma­ya baş­lar­lar. Psi­ko­lo­jik de­rin­lik sis­te­min bi­rey­de­ki tah­ri­ba­tı­nı ge­niş açım­la­ma­sı açı­sın­dan önem­li­dir.
Na­zım Hik­met, te­mel ah­lak de­ğer­le­ri­ne sa­hip ve bu de­ğer­le­re sı­kı sı­kı­ya bağ­lı bir ya­zar­dır. İr­de­le­di­ği her top­lum­sal sis­tem­de ay­nı de­ğer­le­ri ara­mış­tır. Ka­fa­ta­sı?nda ka­pi­ta­liz­min ne de­re­ce ah­lak­sız ve vah­şi ol­du­ğu­nu gö­zö­nü­ne ko­yar­ken, İvan İva­no­viç?te sos­ya­liz­min iş­le­yiş ba­kı­mın­dan ah­lak­sız ve ken­di ego­la­rı­na ye­nik dü­şen ki­şi­ler­ce na­sıl is­tis­mar edi­le­bi­le­ce­ği­ni ifa­de et­mek­te­dir.
Na­zım Hik­met, oyun­la­rın­da bir­kaç oyu­nu dı­şın­da (bun­lar­dan bi­ri Ka­fa­ta­sı?dır) ka­rak­ter­le­ri­ni se­ve­cen bir yak­la­şım­la sa­rıp sar­ma­lar. Yap­tı­ğı tüm yan­lış­la­ra rağ­men, umut­lu­dur in­san adı­na. Bu yüz­den ka­ram­sar bir tab­lo ile oyu­nu bağ­la­mak is­te­mez. İn­sa­na ve top­lu­ma yap­tı­ğı eleş­ti­ri­de yı­kı­cı de­ğil, ya­pı­cı ol­ma­yı ter­cih et­miş­tir. Olay­la­ra te­pe­den ba­kan bir ya­nı yok­tur. San­ki ka­rak­te­ri ile be­ra­ber dü­şü­nür ve be­ra­ber çö­züm arar. Ka­fa­ta­sı?nda pro­fe­sö­rü Ped­ro ola­rak uyar­mak is­te­miş, fa­kat en­gel ol­mak bir ya­na ce­na­ze­si­ni bi­le kur­ta­ra­ma­mış­tır. Çün­kü, ka­pi­ta­liz­me eli­ni ve­ren, ko­lu­nu ala­maz­dı. Bel­ki de ken­di­si de geç kal­dı­ğım dü­şü­nü­yor ola­bi­lir ka­nım­ca. İvan İva­no­viç?te ise bir an yal­nız bı­rak­mı­yor Pet­rof?u. Sü­rek­li uya­rı­yor onu Kas­ket­li ola­rak, ba­zen de bu­nu ken­di se­siy­le ya­pı­yor. Nâzım Hik­met oyun­la­rı­nı sah­ne­den ba­ka­rak yaz­mış­tır. Oyun­la­rın­da ken­di­si de bir şe­kil­de sah­ne­de olay­lar için­de yer alı­yor. En be­lir­gin ola­rak, İvan İva­no­viç?te bu gö­rül­mek­te.
Na­zım Hik­met, sa­na­tı bü­yük bir sos­yal olu­şum ara­cı ola­rak ka­bul eder. Rus Ti­yat­ro­su ve Me­yer­hold?e o­lan hay­ran­lı­ğı­nın te­me­lin­de ya­tan bu­dur. Bu an­la­yı­şı­nı oyun­la­rı­na yan­sıt­ma­ya ça­lış­mış ve sü­rek­li ye­ni­ ola­nı he­def­le­miş­tir. Ya­ni onun için sa­nat, hir amaç ­de­ğil, bir araç­tır. Ama bu an­la­yı­şı, yap­tı­ğı işe da­ha ­cid­di eğil­me­si­ni sağ­la­mış ve sa­nat ça­lış­ma­la­rı­na du­yar­lı­lı­ğım art­tır­mış­tır.
?Ona gö­re sa­nat, pra­tik in­san fa­ali­yet­le­ri­nin, top­lum­sal i­liş­ki ve ol­gu­la­rın do­ğal bir par­ça­sı, bir ay­na­sı­dır. Bu yü­zden ya­pıt­la­rın­da yük­lü bir top­lum­sal ve top­lum­cu içe­rik­ yer alır. Ti­yat­ro an­la­yı­şı­ da ge­nel sa­nat an­la­yı­şı içe­ri­sin­de ­de­ğer­len­di­ril­me­li­dir.” (N. Hik­met Ti­yat­ro­su, s. 73)
Yu­ka­rı­da Züh­tü Ba­yar?ın ifa­de­le­rin­den yo­la çı­ka­rak Nâzım Hik­met?in oyun­la­rı­nın te­ma­tik bağ­lam­da ­bir­bir­le­ri­ne ben­ze­di­ği­ni söy­le­ye­bi­li­riz. Nâzım Hi­kmet, mark­sist-le­ni­nist bir ko­mü­nist ola­rak, dün­ya­nın de­ği­şe­bi­lir­li­ği­ne inan­mış bir ya­zar­dır. Sı­nıf­la­ra­ bö­lün­müş bir top­lu­mun ak­la yat­kın ol­ma­dı­ğı­nı ve sı­nıf­sız bir dün­ya öz­le­mi­ni her fır­sat­ta di­le ge­tir­miş­tir.

Na­zım Hik­me­t?in ?Ka­fa­ta­sı? ve ?İvan İva­no­viç Var Mıy­dı, Yok Muy­du?? Ad­lı Oyun­la­rı­nı Dil­bi­lim­sel Açı­dan İn­ce­ler­sek

Ya­zar, söy­le­mek is­te­di­ği­ni, ol­gu­sal açık­la­ma­ya ça­lı­şı­yor. Her iki oyun­da da top­lum­sal bir prob­lem var­dır. Ka­fa­ta­sı?nda ka­pi­ta­liz­min na­sıl her şe­yi me­ta­laş­tır­dı­ğı ve in­sa­nın ölü­sü üze­rin­den bi­le na­sıl pa­ra ka­zan­dı­ğı­nı çar­pı­cı bir bi­çim­de ifa­de et­me yo­lu­nu seç­miş­tir. İvan İva­no­viç?te ise ka­pi­ta­lizm kar­şı­sın­da du­ran ve ken­di­si­nin de sa­hip­len­di­ği bir dü­zen­de, sos­ya­list bir dü­zen­de iş­le­yiş yan­lış­la­rı­nı ifa­de et­mek için yi­ne çar­pı­cı efekt­ler­le bir sah­ne di­li oluş­tu­ru­yor.
Ka­fa­ta­sı ad­lı oyun­da ya­zar, bir bi­lim ada­mı­nın dün­ya halk­la­rı­nın en ih­ti­yaç duy­du­ğu bir dö­nem­de, ve­rem aşı­sı­nın özü­nü bu­lur. Fa­kat ser­ma­ye­ye ve ra­hat ça­lı­şa­bi­le­ce­ği bir la­bo­ra­tu­ara ih­ti­yaç duy­mak­ta­dır. Bu ara­da ve­rem has­ta­la­rı­nı te­da­vi eden özel sa­na­tor­yum­lar tröst­le­ri bu bu­luş­tan ra­hat­sız ol­muş­lar­dır ve bi­lim ada­mı­nın ça­lış­ma­la­rı­nı et­ki­siz ha­le ge­tir­mek için ken­di için­de erit­me ka­ra­rı alır­lar ve zor du­rum­da olan dok­to­ra sa­na­tor­yum­la­rı­nın bu­lun­du­ğu çift­lik­le­ri­nin bod­rum ka­tın­da inek­le­ri te­da­vi et­me­le­ri üze­ri­ne an­laş­ma sağ­la­nır. Bu çar­pı­cı bir du­rum­dur o dö­nem iz­le­yi­ci­si için. Ay­nı za­man­da ka­pi­ta­list­le­rin ken­di çı­kar­la­rı dı­şın­da var olan her tür­lü et­kin­li­ği, bu bü­tün bir dün­ya halk­la­rı için bü­yük önem ta­şı­sa da, na­sıl eri­te­bil­di­ği­ni bir bir an­lat­mak­ta­dır. Med­ya­nın, sa­nat­çı­la­rın, ko­mis­yon­cu­la­rın, ara­cı­la­rın, hat­ta ken­di kur­du­ğu der­nek­le­rin da­hi bu çark içe­ri­sin­de na­sıl bir iş­lev­le­ri­nin ol­du­ğu­nu an­lat­mak­ta­dır. Eğer bu iş­le­yiş dı­şın­da kal­mak is­ter­se­niz, si­zi bek­le­yen aç­lık ve se­fa­let­tir. Eğer bu ya­şa­nan­la­rı far­ke­dip ted­bir al­maz­sa­nız si­zin ölü­nü­zü bi­le sa­tar­lar.
Fa­kat tüm bu söy­le­dik­le­ri­mi­zi, sa­tır ara­la­rın­da ya da oyun ki­şi­le­ri­nin rep­lik­le­rin­de ge­çir­mez. Ta­ma­men ol­gu­lar­la an­la­tır. İma et­mez ama di­rekt ola­rak da ifa­de et­mez. Ya­lın dil kul­la­na­rak se­yir­ci­nin ko­lay­ca an­la­ma­sı­nı he­def­ler. Bu yüz­den oyun ki­şi­le­ri sos­yal ki­şi­lik­le­ri­ne gö­re dav­ra­nır­lar. Pro­fe­sör Dal­ba­ne­zo bir bi­lim ada­mı­dır. Uz­man ol­du­ğu ko­nu ha­ri­cin­de baş­ka ko­nu­lar­dan an­la­maz. Bir bi­lim ada­mı du­yar­lı­ğın­da nes­nel ama ya­şa­dı­ğı sis­te­min çar­kı­nı çö­ze­me­ye­cek ka­dar da ah­mak­ça dav­ra­nır. Bi­raz ka­rak­ter de­rin­li­ği olan Dal­ba­ne­zo, di­ğer­le­rin­den az da ol­sa ay­rı­lır. Fa­kat Dal­ba­nez­zo dı­şın­da­ki­ler sos­yal kim­lik­le­ri­nin ge­rek­tir­di­ği gi­bi ko­nu­şur­lar ve yü­zey­sel iş­len­miş­ler­dir. Hep­si, sos­yal kim­lik­le­ri­nin bi­rer ifa­de­si, iş­le­yen çar­kın bi­rer diş­li­si ko­nu­mun­da­dır­lar.
İvan İva­no­viç?te de ben­zer du­rum söz­ko­nu­su­dur. Var olan dü­ze­nin ak­sak­lık­la­rı­nı ya­ra­tan, in­san­la­rın için­de­ki me­ga­lo­man ta­ra­fı­nı, bü­rok­ra­tizm ba­ta­ğı­nı ve ka­ri­ye­rizm sap­lan­tı­sı­nı de­şer. Yi­ne top­lum­sal bir prob­le­mi ele alıp, o prob­le­mi ya­ra­tan in­san­la­rın düş­tü­ğü du­rum­la­rı yan­sıt­tı­ğı gi­bi, bun­dan et­ki­le­nen ke­si­mi de sah­ne­de gös­te­rir. Her iki ke­si­mi (prob­le­mi ya­ra­tan ve et­ki­le­nen­ler) sah­ne­de bir­bi­riy­le kar­şı­laş­tı­ra­rak ko­nu­yu açım­lar.
İvan İva­no­viç Var mıy­dı Yok muy­du? ad­lı oyu-nun­da ya­zar, Ge­ot­he?nin Fa­ust?unu an­dı­ran bir dü­zen­le­me­ye gi­de­rek, Mep­hist­hop­he­les?in ru­hu­nu bel­ki de İvan İva­no­viç?e ak­tar­mış. Pet­rof, sos­ya­list bir ül­ke­nin ka­sa­ba­sın­da üst dü­zey bir yö­ne­ti­ci­dir. Di­ğer şe­hir­ler­de, halk bu gi­bi yö­ne­ti­ci­ler elin­den il­lal­lah der­ken, Pet­rof?tan ise ka­sa­ba hal­kı ga­yet mem­nun­dur. Çün­kü Pet­rof, ga­yet ça­lış­kan, kap­ris­siz, sı­ra­dan bir ya­şam sü­ren, ken­di­si­ne ait iş­le­ri har­fi­yen ya­pan, hat­ta ar­ta ka­lan za­man­la­rın­da ken­di em­rin­de­ki me­mur­la­ra yar­dım eden bir yö­ne­ti­ci­dir. Ko­mü­nist par­ti üye­si ve yap­tı­ğı­nın bi­lin­cin­de­dir. Da­ha son­ra, İvan İva­no­viç ge­lir ve Pet­rof?u yok ede­bi­le­ce­ği­ni, hat­ta ona öm­rü bo­yun­ca acı çek­ti­re­bi­le­ce­ği­ni sa­vu­na­rak on­da­ki de­rin­ler­de ya­tan me­ga­lo­man Pet­rof?u or­ta­ya çı­ka­rır. Bir­den Pet­rof de­ği­şir, ön­ce­sin­de yap­tı­ğı her­şey ye­ri­ni ter­si­ne bı­rak­mış­tır. Önü­nü ala­ma­yan Pet­rof, gi­de­rek yal­nız­la­şır ve bir sü­re son­ra an­lar ki tüm bu ya­şa­nan­la­rın se­be­bi ken­di­si­dir.
Yu­ka­rı­da bah­set­tik­le­ri­mi­zi Nâzım oyun ki­şi­le­ri­ne bi­rer sim­ge­sel an­lam yük­le­ye­rek ak­ta­rı­yor. Oyu­nun ba­şın­da­ki Ha­sır­şap­ka­lı kü­çük­bur­ju­va eği­li­mi­nin sim­ge­si ve Kas­ket­li ise üre­ten­ler ve hal­kın sim­ge­si du­ru­mun­da­dır­lar. İvan İva­no­viç?te in­sa­nın için­de­ki me­ga­lo­man duy­gu ola­rak sah­ne­ye çı­kar. Nâzım, bu duy­gu­nun yok edil­me­si ge­rek­ti­ği­ni dü­şü­ne­rek, oyu­nun so­nun­da yi­ne bu duy­gu­yu üre­ten ve hal­kın sim­ge­si olan Kas­ket­li?ye yok et­ti­rir. Ko­mü­nizm, sa­de­ce üre­tim iliş­ki­le­ri­nin el de­ğiş­tir­me­si de­mek de­ğil­dir. Bur­ju­va alış­kan­lık­la­rın tü­mü­nün in­san be­de­nin­de ve ru­hun­da yok ol­ma­sı de­mek­tir de ay­rı­ca. Sı­nıf­sız top­lu­mu ya­rat­mak, her­şey­den ön­ce bu bur­ju­va de­ğer­ler­den sıy­rıl­mak­la müm­kün ola­cak­tır. Fa­kat ya­şa­nan sos­ya­list ül­ke­de şim­di de halk ile par­ti güç­le­ri ara­sın­da bü­yük uçu­rum oluş­mak­ta ve par­ti güç­le­ri ken­di­le­rin­den bek­len­di­ği gi­bi dav­ran­ma­mak­ta­dır­lar. Nâzım da bu du­ru­mun teh­li­ke­le­ri­ne dik­ka­ti çe­ke­rek, se­yir­ci­si­ni uyar­ma­yı he­def­li­yor bu oyu­nuy­la.
Ya­zar, her iki oyu­nun da ol­gu­la­rı de­ğer­len­di­rir­ken ken­di dün­ya gö­rü­şü­nün pen­ce­re­sin­den ba­kı­yor. Ka­fa­ta­sı?nda ka­pi­ta­liz­min eleş­ti­ri­si­ni ya­par­ken nes­nel yak­laş­ma­ya özen gös­te­rir­ken, yer yer bi­raz da genç­lik yıl­la­rı olu­şun­dan kay­nak­lı ol­sa ge­rek, duy­gu­sal tep­ki­ler de ve­ri­yor. Ör­ne­ğin, Dok­tor Dal­ba­ne­zo?nun ba­şı­na ge­len­le­ri sah­ne­de iz­ler­ken, ya­za­rın bu­nun ne­den­le­ri üze­ri­ne ay­rın­tı­lı eğil­me­di­ği­ni gö­rü­yo­ruz. Evet ya­şa­nan­la­rın tü­mü­nü ka­pi­ta­liz­min is­le­yi­şi­ne bağ­lı­yo­ruz, ama bu yıl­lar­dan bak­tı­ğı­mız­da bu ye­ter­li ol­mu­yor. Şa­irin oyun­da­ki iş­le­vi, ka­pi­ta­liz­min sa­na­tı ve sa­nat­çı­yı na­sıl kul­lan­dı­ğı­nı ak­tar­mak­tan öte git­mi­yor. Ya­za­rın ay­nı za­man­da şa­ir olu­şun­dan kay­nak­lı, dö­nem şa­ir­le­ri­ni de eleş­tir­me­yi he­def­li­yor ola­bi­lir. Böy­le­si bir yak­la­şım onun duy­gu­sal tep­ki­si­ne bir ör­nek oluş­tur­mak­ta­dır. İvan İva­no­viç?te ise an­la­tı­lan her­şey bir oyun­sal­lık ha­va­sın­da ve­ril­mek­te­dir. Se­yir­ci­nin uzak açı­dan bak­ma­sı he­def­le­ne­rek yo­la çı­kıl­mış­tır. Nâzım Hik­met, ken­di­si­nin de uğ­run­da mü­ca­de­le ver­di­ği bir dü­zen içe­ri­sin­de, in­san­la­rın içi­ne iş­le­yen bir prob­le­mi far­ke­dip, sa­vun­du­ğu sis­te­min ki­şi­le­rin za­af­la­rın­dan ötü­rü teh­li­ke ile kar­şı kar­şı­ya ol­du­ğu­nu dü­şün­mek­te­dir. Ka­fa­ta­sı?na gö­re da­ha nes­nel yak­la­şa­rak yaz­mış­tır bu oyu­nu. Yer yer oyu­na gi­re­rek, ken­di tep­ki­si­ni ifa­de edi­yor. Hem de bu tep­ki­le­ri, duy­gu­sal tep­ki­le­ri ol­ma­sı­na rağ­men, oyu­nun di­ya­lek­ti­ği­ne za­rar ver­mi­yor. Bu oyu­nu 1955?te, ol­gun­luk dö­ne­mi di­ye­bi­le­ce­ği­miz bir dö­nem­de ya­zı­yor. Bu oyu­nun da ol­gu­la­ra da­ha nes­nel­ ken­di po­li­tik gö­rü­şü­nün sağ­la­dı­ğı açı­dan yak­la­şa­rak, oyu­nu ku­ru­yor.
Ya­zar her iki oyu­nu da, ol­gu­la­rın ve olay­la­rın al­tın­da ya­tan ne­de­ni ge­niş an­la­mıy­la açık­la­ma eği­li­min­de­dir. Ka­fa­ta­sı?nda ya­şa­nan her du­ru­mun al­tın­da ka­pi­ta­lizm her­şe­yi me­ta ola­rak de­ğer­len­dir­me­si ya­tar­ken, İvan İva­no­viç?te ise ya­şa­nan prob­lem­le­rin kay­na­ğı­nı sos­ya­list sis­te­min yü­rü­tü­cü­le­rin­de rast­la­nan bur­ju­va ve bü­rok­ra­tizm oluş­tur­mak­ta­dır.
Ya­za­rın her iki oyu­nun­da­ki dil kul­la­nı­şın­da en be­lir­gin özel­lik uzak açı sağ­la­ma­sı­dır. Ka­fa­ta­sı ad­lı oyun­da epi­so­dik an­la­tım ha­kim­dir. Brecht?ten ön­ce ya­zı­lan bu oyun­da kul­la­nı­lan epi­so­dik kur­gu, her bab?ın gi­ri­şin­de bab?a da­ir gi­riş cüm­le­le­ri (Brecht?te epi­so­dun ges­tu­su ola­rak ni­te­len­di­ri­len) se­yir­ci­yi ya­nıl­sa­ma­dan uzak tut­ma ça­ba­sı, epik ti­yat­ro­nun ço­ğu öge­le­ri­nin kul­la­nı­mı­nı il­ginç kıl­mış­tır. Brecht?in Ga­li­lei oyu­nu­na ben­zer ko­nu­su da dik­kat çe­ki­ci­dir. Ama Nâzım?ın bu oyu­nu yaz­dı­ğı dö­nem­de Brecht?i tam­ma­sı­nın im­kâ­nı ol­ma­dı­ğı­na gö­re, bu oyun il­ginç bir de­ne­me ola­rak ni­te­le­ne­bi­lir. Oyun­da uzak açı­yı ­sağ­la­yan di­ğer bir et­men de gro­tesk fi­gür­le­ri­dir. Ya­zar oyun ki­şi­le­ri­ni ken­di öl­çü­le­ri için­de abar­tı­lı yan­sıt­mış­tır. Dok­tor Dal­ba­ne­zo?dan, Ka­pı­cı Ka­dı­na ka­dar tüm oyun ki­şi­le­ri­ni ken­di özel­lik­le­ri­ni vur­gu­la­ya­cak bi­çim­de siv­rilt­miş­tir. Dil­le­ri­ de ke­za ay­nı ni­te­li­ği­ açı­ğa çı­ka­ra­cak şe­kil­de di­ya­log ha­li­ne dö­nüş­tü­rül­müş­tür.
İvan İva­no­viç?te uzak açı sağ­la­ma, oyu­nun ba­şın­dan so­nu­na ka­dar sü­ren se­yir­ci­ler­le di­ya­log ha­li, oyun ki­şi­le­ri­nin oyu­nu ke­sin­ti­ye uğ­rat­ma­sı, ya­za­rı­n o­yu­na gir­me­si, oyun ki­şi­le­ri­nin ola­cak­lar hak­kın­da­ se­yir­ci­ye ön­ce­den bil­gi ver­me­si gi­bi bir çok sah­ne ­tek­ni­ği ile kar­şı­mı­za çı­kar. İvan İva­no­viç ad­lı oyun­da, se­yir­ci­nin sah­ne­de gör­dük­le­ri­ni de tar­tış­mak is­ti­yor ya­zar. Bu­nun için oyu­nun ba­şın­dan so­nu­na ka­dar, se­yir­ci bi­ro­yun iz­le­di­ği­nin bi­lin­cin­de­dir.
Ya­zar her iki oyu­nu ya­zar­ken sah­ne­den yaz­mış­tır. Oyun ki­şi­le­ri ile bir öz­deş­lik ku­ran ya­zar, var olan p­rob­le­mi ço­ğu za­man oyun içe­ri­sin­de ken­di­si­ de tar­tış­mak­ta­dır. Ka­fa­ta­sı?nda Ped­ro ola­rak oyun içe­ri­sin­de yer alır­ken, İvan İva­no­viç?te biz­zat ken­di­si ka­tıl­dı­ğı gi­bi, dü­şün­ce­le­ri­ni ve mü­da­he­le­si­ni Kas­ket­li­ yap­mak­ta­dır ço­ğu za­man. Nâzım Hik­met oyun­la­rın­da ken­di­si ­de yer alır­ken, dü­şün­ce­le­ri­ni ifa­de eden ­pa­sif du­rum­da de­ğil, ay­nı za­man­da ak­si­yo­na ka­tı­lır. Bu ka­tıl­ma bi­çi­mi bu iki oyun­da uya­rı­cı bi­çim­de­dir. Ka­fa­ta­sı?n da uyan­la­rı­nı tam an­la­mıy­la ya­pa­ma­dan­ ka­pi­ta­list güç­ler ta­ra­fın­dan en­gel­le­nir. Bu du­rum, ya­za­rın o dö­nem tu­tuk­lan­ma­la­rı ile ya­kın­dan ilin­ti­li­ di­ye dü­şü­nü­yo­rum, İvan İva­no­viç?te ise uyar­ma­k i­çin elin­den ge­le­ni ya­par.?İvan İva­no­viç?i döv­me­ye ­kal­kar. Onun­la söz dü­el­lo­su­na ­gi­ri­şir. Onu an­la­ma­k is­te­me­yen Pet­rof?u, Ka­fa­ta­sı?n­da yap­tı­ğı gi­bi yap­ma­dan onu bir da­ki­ka yal­nız bı­rak­ma­dan sah­ne­de olur.
Ka­fa­ta­sı ad­lı oyu­nun geç­ti­ği me­kân, Do­lar­yan­da­ ad­lı bir ül­ke. Ka­pi­ta­liz­min vah­şi çar­kı­nın dön­dü­ğü ül­ke­ler­le bir ör­tüş­tür­me kur­ma ça­ba­sı için­de olan ya­za­rı­mız, do­lar pa­ra bi­ri­mi­nin geç­ti­ği ül­ke­yi esa­s a­la­rak ve ona ba­ğım­lı ül­ke­le­ri de kap­sa­ya­cak şe­kil­de­ bir ko­şut­luk kur­mak­ta­dır. O dö­ne­min ya­sak­lı ha­va­sı ­için­de, Tür­ki­ye öz­ne­lin­de bir ça­lış­ma yap­ma­mış­ gö­rü­nüp Tür­ki­ye ile ko­şut­luk kur­muş­ da ola­bi­lir. Ama oyun met­ni bi­ze prob­le­mi ev­ren­sel al­gı­la­dı­ğı­nı gös­te­ri­yor.
İvan İva­no­viç?te ise me­kân her­han­gi bir sos­ya­lis­t ül­ke­dir. Ya­şa­nan prob­lem, bir sos­ya­list ül­ke­nin öz­ne­lin­de de­ğil, tüm sos­ya­list ül­ke­ler­de ge­çer­li olan bir p­rob­lem­dir. Bu yüz­den bu­nu oyu­nun ba­şın­da da ifa­de eder. Çün­kü prob­le­mi ol­gu­sal al­gı­la­mak­ta­dır ve ­se­yir­ci­nin­ de öy­le al­gı­la­ma­sı­nı is­te­mek­te­dir.
Her iki oyu­nun isim­le­ri ve­ril­mek is­te­nen me­saj­la ­ilin­ti­li­dir. ?İvan İva­no­viç Var mıy­dı, Yok muy­du?? ad­lı oyu­nun­da ya­zar, ele al­dı­ğı bir prob­le­mi se­yir­ci­le­rle tar­tış­ma ni­ye­tin­de­dir. Oyu­nun ba­şın­dan be­ri­ Pet­rof?un de­ği­şi­mi­ne ne­den olan, gü­zel­ce iş­le­yen bir­ sis­te­mi ber­bat eden ki­şi ola­rak ta­nı­dı­ğı­mız İva­n İ­va­no­viç oyu­nun so­nun­da kay­bo­lur. Bir sü­re son­ra ­an­la­rız ki İva­n İ­va­no­viç sa­de­ce Pet­rof?un gö­re­bil­di­ği bir ki­şi, da­ha açık bir ifa­dey­le, İva­n İ­va­no­viç Pet­rof?un ka­fa­sı­nın için­de bi­ri, ya­ni Pet­rof?un alt­be­ni. Bu yüz­den se­yir­ci­le­re, ?He­pi­mi­zin alt­be­nin­de İvan İva­no­viç var?. di­ye­rek, ?Tüm dün­ya halk­la­rı­nın kur­tu­lu­şu için­ burj­uva ah­lak an­la­yı­şın­dan bi­r an ev­vel kur­tul­ma­lı­yız? ­de­mek­te­dir. Bu­nu da oyu­nun so­nun­da Kas­ket­li?ye şu­ söz­le­ri söy­le­te­rek ifa­de edi­yor:
?KAS­KET­Lİ ? (se­yir­ci­le­re) Siz­ de an­la­dı­nız mı? İva­n İ­va­no­viç var mıy­dı, yok muy­du? An­la­dı­nız mı pek me­ra­k e­di­yo­rum.?
?Ka­fa­ta­sı? ad­lı oyun­da ise oyu­nun is­mi ile oyun ara­sın­da sı­kı bir iliş­ki yok­tur; oyu­nun ele­ al­dı­ğı prob­le­mi çar­pı­cı bir dil­le an­la­tı­şı ile il­gi­li­dir. Oyun­da ele alı­nan prob­le­mi en çar­pı­cı bi­çim­de ifa­de­ eden, oyu­nun so­nun­da Dal­ba­ne­zo?nun ka­fa­ta­sı­nın­ sa­tıl­ma­sı­dır. Ya­zar bu çar­pı­cı du­ru­mu tır­nak içe­ri­si­ne al­ma kay­gı­sı ile, oyu­na ?Ka­fa­ta­sı? is­mi­ni ver­miş­tir.
Ya­zar her iki oyun­da da bir pa­no­ra­ma sun­mak­ta­dır. Bu su­num­la be­ra­ber, se­yir­ci­sin­de çar­pı­cı et­ki­ler ­bı­rak­ma­yı da he­def­le­miş­tir. Ya­zar, pa­no­ra­ma su­nar­ken ay­nı za­man­da se­yir­ci­si ile ol­gu­la­rı ve olay­la­rı­n al­tın­da ya­tan ne­de­ni de tar­tış­mak is­te­mek­te­dir. Ya­zar, inan­dı­ğı ah­lak de­ğer­le­ri doğ­rul­tu­sun­da ya­rat­tı­ğı­ ki­şi­le­ri sah­ne­de yal­nız bı­rak­mak is­te­mi­yor. Onun ta­ra­fın­da ol­du­ğu­nu açık­ça ifa­de edi­yor. İnan­dı­ğı de­ğer­ler doğ­rul­tu­sun­da dü­şün­ce­le­ri­ni her fır­sat­ta ifa­de­ edi­yor, fa­kat olay­la­rın ge­li­şi­mi­ne mü­da­he­le et­mi­yor.
Ya­zar, her iki oyun­da da söz oyun­la­rı­na kaç­mı­yor. Ya­lın bir dil­le se­yir­ci­si­ne bir pa­no­ra­ma su­nu­yor. Sö­z o­yun­la­rı­na ka­çan her iki oyun­da da olum­suz­la­na­n o­yun ki­şi­le­ri olu­yor. Ya­zar oyu­nun so­nun­da bu sö­z o­yun­la­rı­nın ip­li­ği­ni pa­za­ra çı­ka­rı­yor ve se­yir­ci­si­ne­ ya­lın, kar­ma­şık ol­ma­yan, sa­de bir dil­le ses­le­ni­yor.

KAY­NAK­ÇA

1- Ka­fa­ta­sı; Nâzım Hik­met, Adam Ya­yın­cı­lık, 1992
2- İvan İva­no­viç Var mıy­dı, Yok muy­du?; Nâzım Hik­met,
Adam­ Ya­yın­cı­lık, l994
3- Nâzım Hik­met?in Ti­yat­ro­su;
Nâzım Hik­met Kül­tür ve Sa­nat ­Vak­fı Ya­yın­la­rı 2, 1996
4- Ma­vi Göz­lü Dev (Na­zım Hik­met ve Sa­na­tı); Ze­ke­ri­ya ­Ser­tel,
Ya­şam ve Anı­lar 4, Bel­ge Ya­yın­la­rı, l991
5- Nâzım Hik­met: Tür­ki­ye?de Sos­ya­list Ger­çek­çi Ti­yat­ro­nun­ Kö­kü;
Ali Tay­gun, Dev­rim­ci Sa­va­şım­da Sa­nat Eme­ği­ Kül­tür ve
Sa­nat Der­gi­si, Mart-Ni­san 1978, Sa­yı 1-2
6- Fer­hat ile Şi­rin, An­ka­ra Dev­let Ti­yat­ro­su Oyun Der­gi­si, 1992, Sa­yı 57
7- Yu­suf ile Me­no­fis; An­ka­ra Dev­let Ti­yat­ro­su Oyun Der­gi­si, 1998,
Sa­yı 98/7

İsmail Diklitaş
(Güney Dergisi, Sayı 21)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir