Toplum Sözleşmesi 1756-1760 yıllarında yazılmış, 1762’de basılmıştır. Sainte-Beuve’e bakılırsa, Rousseau’nun en çok değer verdiği yapıtıdır bu. Rousseau bu kitabı için, “Epeyi önce, gücümü tartmaksızın yazmaya kalkıştığım, ama o gün bugün bir yana bıraktığım daha geniş bir yapıttan alınmıştır.” diyor. Rousseau’nun yazmayı tasarladığı bu geniş yapıtın adı Politik Kurumlar olacaktı. Toplum Sözleşmesi, taslak halinde kalan bu yapıtın bir bölümüdür.
Toplum Sözleşmesi, haklı ve doğru bir toplumun temellerini atmaya çalışıyor. İnsanlar Arasında Eşitsizliğin Doğuşu ve Temelleri Üstüne Konuşma adlı yapıtında Rousseau, insanların doğal yaşama halindeki ilk özgürlüklerinin özlemini çekmektedir. Ona göre, doğa yasaları gereğince yaşayan insanlar özgür ve eşittirler, toplum düzenine geçince bu mutluluğu yitirmişlerdir. İnsanların başına gelen belaların başlıcası mal mülk tutkusundan doğmuştur. Ayrıca, bir avuç güçlü insanın başkalarım buyruk altına almasıyla da insanlar arasında kölelik-efendilik ilişkileri çıkmıştır ortaya. Kısaca, insanın yaradılışı ile toplum içindeki koşullar arasında derin bir karşıtlık doğmuştur. İşte, Toplum Sözleşmesi bu düşüncenin ardından yürür, Eşitsizlik Üstüne Konuşma’nın sona erdiği yerde Toplum Sözleşmesi başlar. (G. del Vecchio)
Eşitsizlik Üstüne Konuşma, artık bir daha geri dönmeyecek olan doğal yaşama haline, ilk özgürlüğe olan özlemin dile gelmesidir. Toplum Sözleşmesi ise, doğal yaşama haline dönülmeyeceğinin ve politik toplumun su götürmez bir gerçek oluşu karşısında, toplum içinde yaşayan insana doğal haklar sağlama isteğini dile getirir.
Rousseau, Toplum Sözleşmesinde, toplumu bir gerçek olarak ele alır. Onun niyeti, “insanları oldukları gibi, yasaları da olabilecekleri gibi ele alıp, toplum düzeninde güvenilir ve haklı bir yönetim kuralı bulunup bulunamayacağını araştırmaktır.”
Yapıt dört kitaba bölünmüştür. Birinci kitap, toplumun bir sözleşme yoluyla doğduğundan; ikinci kitap, “souverain”, yani egemen varlıktan, egemenlik ve genel istemden; üçüncü kitap, yürütme gücü olarak çeşitli yönetim biçimlerinden; dördüncü kitap da sistemin işleyişinden ve toplumun dininden söz eder.
Kitap I : Rousseau, burada toplumun yasal yaşama koşullarını belirlemeye çalışıyor. Bu koşullar kendiliğinden benimsenen bir sözleşmedir. Toplum sözleşmesi şu sorunun çözüm yolunu vermelidir: “Üyelerinden her birinin canım, malını, bütün ortak güçle savunup koruyan öyle bir toplum biçimi bulmalı ki, orada her insan, hem herkesle birleştiği halde yine kendi buyruğunda kalsın, hem de eskisi kadar özgür olsun. İşte, toplum sözleşmesinin çözüm yolunu bulduğu ana sorun budur.” Toplum sözleşmesiyle her ortak, topluma mallarını ve yaşamını bırakır; “önce doğal özgürlüğünü, sonra da istediği ve elde edebileceği şeyler üzerindeki sınırsız hakkım”. Ama buna karşılık, “toplumsal özgürlüğü ve elindeki şeylerin sahiplik hakkını” kazanır. Kişilerin “devlete adadıkları canları bile, bu yoldan sürekli olarak korunmuş olur.”
Kitap II : Genel istemin yürürlüğe konmasından başka bir şey olmayan egemenlik ne bırakılabilir, ne de bölünebilir. “Yalnız genel istem, kamu gücünü, devletin kuruluşundaki amaca, yani herkesin iyiliğine uygun bir yoldan yönetebilir.” “Genel istem yasalarla dile gelir. Toplum içinde bir birleşmenin koşulu olan yasalara uyan halk, yasaları koyan halkın kendisi olmalıdır.” “Halk kendiliğinden sadece iyilik ister, ama yine kendiliğinden her zaman iyiliğin nerede olduğunu görmez.” Öyleyse halka yol gösteren yüksek zekâlı biri gerektir. Bu yüksek zekâlı insan, yasacıdan başkası değildir. Yasacı, Rousseau’ya göre tanrısal bir varlıktır: “İnsanlara yasalar koymak için tanrılar gerek.”
Kitap III: Topluluk ya da egemen varlık, yasaları hükümet aracılığıyla yürütür. Hükümet, “Yurttaşlarla egemen varlığın karşılıklı ilişkilerini sağlamak amacıyla aralarında kurulmuş, gerek yasaları yürütmek, gerek toplum özgürlüğünü sürdürmekle görevli, aracı bir bütündür.” Üç çeşit yönetim biçimi vardır: Demokrasi, aristokrasi ve monarşi. Demokrasi küçük devletlere, aristokrasi orta derecede, monarşi ise varlıklı uluslara elverişlidir. Hükümet, her zaman egemen varlığın denetimi altındadır. Çünkü genel istemin uygulanmasından başka bir şey olmayan egemenlik, yalnız halka, yani egemen varlığa aittir.
Kitap IV: Sistemin işlemesini sağlamak için birtakım önlemler alınacaktır. En yüksek güvence olarak da yurttaşların toplumsal duygularla bezenmiş olmaları istenecektir. (E. Aubry)
Toplum Sözleşmesi, Dreyfus-Brissac’ın dediği gibi, az okunan, ama üzerinde durmadan söz edilen yapıtların başında gelir. Yayımlanmasından iki yıl sonra, yani 1764’de İngilizce’ye çevrilmiş olan bu yapıt, bugün aşağı yukarı bütün dillere çevrilmiş bulunuyor. Toplum Sözleşmesi bizde ilk olarak 1913’te Türkçe’ye çevrilmiştir. “Mütekaidin-i hâriciyeden” bir zatın Mukâvele-i İçtimaiye adıyla yaptığı çevirinin dili bugün için çok eskimiştir. Çeviride yer yer tümceler kimi zaman da paragraflar atlanmıştır. İkinci çeviri, Hüseyin Cahit Yalçın’m Fikir Hareketleri adlı dergisinde Sosyal Mukavele adıyla yayımlandığı çeviridir. Dilinin bir bakıma eskiliğine karşın, başarılı bir çeviridir bu. Üçüncü ve son olarak Selmin Evrim ile M. Evrim’in İçtimai Mukavele adıyla yaptıkları çeviri gelir. Bu çeviri de, dil bakımından İkinciye üstün olmamakla birlikte, oldukça başarılıdır.
1946’da, yani bundan tam on dokuz yıl önce Toplum Anlaşması adıyla yaptığım çeviriyi yeni baştan ele alırken, gözden kaçmış çeviri ve “tertip” yanlışlarını düzeltmek ve bu arada oldukça eskiyen dilini de bir hayli değiştirmek gerekti. Ayrıca, kitabın adını Toplum Sözleşmesi olarak değiştirmek yapıtın ruhu bakımından daha uygun göründü bana.
1965
Vedat Günyol
IEAN-JACOUES ROUSSEAU TOPLUM SÖZLEŞMESİ
FRANSIZCA ASLINDAN ÇEVİREN: VEDAT GÜNYOL
TÜRKİYE İS BANKASI
Kültür Yayınları