Siyah Pelerinli Kız – Pınar Selek

Pınar Selek?in Su Damlası?ndan sonraki ikinci masal kitabı olan Siyah Pelerinli Kız, nefretin zayıflaştırıcı, sevginin şifalaştırıcı gücüne dair bir hikaye. Küçük bir çocuğun, Kara Peçeli Cadı?nın peşine düştüğü ve herşeyin ona anlatıldığından başka türlü olduğunu gördüğü insana ait bir masal.
“2009 Duygu Asena Ödülü” verilen sosyolog yazar Pınar Selek’in, “Siyah Pelerinli Kız” adlı masal kitabı, Şahmaran Kadın Dayanışma ve Araştırma Merkezi tarafından yayınlandı. Kitap, hem içerik hem de bir kadın örgütü tarafından yayımlanmış olması itibariyle bir anlamda Duygu Asena Ödülü’ne de verilmiş anlamlı bir yanıt niteliğinde.

Pınar Selek’in ilk masal kitabı “Su Damlası” adıyla Özyürek Yayınları’ndan çıkmıştı. Şahmaran Kadın Dayanışma ve Araştırma Merkezi tarafından basılan on üç kitaplık Şahmaran Çocuk Dizisi’nden çıkan Siyah Pelerinli Kız, Pınar Selek’in en çok önem verdiği sevgi ve güven erdemlerini masalın büyülü diliyle işliyor.

Kara Peçeli Cadı olarak nam salan ama gerçekte insanların önyargılarından ibaret hayali bir canavarın peşinden sürüklendiğimizde, insana güvenip aldandığı için sırtında iki bıçakla ve yüreğinde nefretle dolanan çaresiz genç bir kadınla tanışıyoruz. Upuzun saçlarından dolayı Siyah Pelerinli Kız olarak anılan genç annenin yaşama tutunması ve yaralarını sarması için yeniden insana güvenerek sevgiye bütünüyle teslim olması gerekmektedir. Orman Cadısı, genç kadına her şeyi bir bir anlatmıştır zaten:

“Bu yaralar ancak insan eliyle kapanabilir… Çünkü senin derdin insanlarla… Sırtında iki tane gibi görünen onlarca bıçak sapı var. Her birinin üstünde, sadece evlendiğin adamın değil, babanın, sevdiğinin, kardeşlerinin, komşularının ve arkadaşlarının ellerini görüyorum. Bu eller, senin içine, bıçaklarla birlikte nefreti de sokmuş. Nefret dolusun sen… Başkaların zarar verebilirsin ama kendi yaranı temizlemezsin?”

İyi de, Kara Peçeli Cadı diye onu korkulacak bir yaratığa dönüştürenler içinde kim canavarın ardındaki yaralı kadını görebilecek, onu güvenmeye ve sevmeye kim ikna edebilecektir? Siyah Pelerinli Kız, işte bu mucizeye cesareti olan bir yüreğin büyülü hikâyesi.

Bir Cadı Masalı – Zeynep Özdal (Agos Gazetesi)
Küçücüktük ve dünyayı öğrenmeye çalışıyorduk. Neydi bu dünya? Nasıl yaşardı insanlar? Sorular sorduk, masallar dinledik. Masallardan öğrenirdik ağaçları, ismini hiç duymadığımız hayvanları, iyiliği, kötülüğü, dostluğu, düşmanlığı. Kocaman ormanları, ormanda yaşayan tavşanları, kurtları, kuzuları hep masallarda tanıdık. Hiç sorgulamadan yıllarca dinledik anlatılanları. Sorgulasak da yaşımız nedeniyle pek dikkate alınmadık sanırım.
Peki neden kırmızı başlıklı kızın başlığı mavi değil de kırmızıydı? O güzel kurabiyeleri annesi değil de babası yapsa olmaz mıydı? Büyükannesini ve kırmızı başlıklı kızı kurtaran kahraman köylü erkek değil de kadın olsaydı? Kalede kilitli olan prens olsaydı ve Rapunzel prensin uzun sakallarına tırmanıp prensi kurtarsa olmaz mıydı? Pamuk Prensesin annesinin tek sorununun güzellik olması garip değil miydi? O da her kadın gibi akşam yemekte ne yiyeceklerini düşünmez miydi? Evin temizliğiyle ilgilenmez miydi? Yedi Cüceler madende çalışırken Pamuk Prenses evini temizlemek, yemeklerini yapmak yerine onlarla birlikte çalışmaya gitseydi? Hep birlikte çalışıp evi de hep birlikte temizlerlerdi belki. Pamuk Prensesi uykusundan uyandıran yakışıklı prens olmasa da mesela Pamuk Prensesin kız arkadaşı olsa, öpüp uyandırsa Pamuk Prensesi, sonra da birlikte hayatlarına devam etseler? Külkedisinin kız kardeşleri de Külkedisi kadar güzel olsa olmaz mıydı? Her gün kadınlar babaları ağabeyleri tarafından eve kapatılıyorken Külkedisini tavan arasına hapseden üvey annesi değil de babası ya da abisi olsa, ?Gidersen baloya bacaklarını kırarım.? dese daha gerçekçi olmaz mı? Külkedisi de bizim gibi ablalarıyla, kız arkadaşlarıyla birlik olup, onlardan güç alıp babasına abisine karşı çıksa, hatta bir kadın örgütüne başvurup babasının abisinin bu duruma son vermesini sağlasa. Sahi bunların hiç biri olmaz mıydı?
Pınar Selek?in son, Şahmeran çocuk dizisinin dördüncü kitabı ?Siyah Pelerinli Kız? benzer bir soruyu soruyor. Neden bütün masallarda kötülüğün kaynağı cadılar? Peki bu kadınlar neden cadı olmuşlar? Bütün cadılar çirkin ve kalpsiz mi?
Kötü cadılar hep çirkin ve kadın olmasa, kahramanlar hep yakışıklı prensler olmasa, prensesler de hep sarışın güzel olmasa olmaz mı?
Ben bu yaşımda anladım ki olmazmış. Çocuktuk anlayamamıştık ama büyüdükçe anladık; kahramanlar erkek, kırıp dökerler, sevdikleri kızı uyandırıp güzeller güzeli prensese döndürürler? Kızlar ise sevgi doluydu, sabırla sevdikleri erkeğin onları kurtarmasını bekler bu esnada da ya saçlarını uzatır ya temizlik yapar ya da kadınsı işlerle uğraşırlar. Yani masallarda iyilik, dürüstlük, yardımseverlik yanı sıra kız çocuklarına kadınlık erkek çocuklarına da erkeklik öğretilir. Sinsi erkek egemenliği masallara sızar ve kendisini bize küçücük yaşta tanıtır.
Mavi erkek çorabı, pembe kız çorabıyla başlarız cinsiyet rollerini tanımaya sonra masallarda dinleriz, ilk okuma yazma öğrendiğimizde fişlerle devam eder bu süreç sonra okul kitaplarıyla devam eder. Bir de bakmışız ki az gitmişiz uz gitmişiz dere tepe düz gitmişiz kimimiz kadın olmuşuz, kimimiz erkek. Sorgulamaya fırsat bile kalmamış. Kimilerimiz arada bir duruma itiraz edince ağzımızın payını almış ama yine de eşitsizliğe itiraz etmeye devam etmişiz. Kimilerimiz ?güçlü? erkeklere karşı çıkacak gücü kendimizde bulamamış hep duruma sessiz kalmışız. Kimilerimiz de rolleri kabul edip kendimize bu rollerden hayatlar kurmuşuz.
Ufacık bir ayrıntı gibi görünse de büyük önemi var masalların. Pınar da bunun farkında olarak yazıyor masalını. Masalında bir cadının hikayesini anlatıyor. Hani şu her masalın kötü kadını cadılar var ya işte o cadı bu masalın kahramanlarından biri. Onun da diğer cadılar gibi elinde süpürgesi var. Saçları da tıpkı diğer cadılar gibi siyah ve uzun. Peki kimdir bu cadılar? Nedir hikayeleri?
Eskiden kadınlar babalarına, kocalarına, ağabeylerine yani erkeklere karşı geldikleri için cadı ilan edilirmiş. Cadıların içlerinde şeytan olduğu düşünülür ve bu şeytanın çıkması için öldürülürmüş. Ama cadılar aslında anlatıldığı gibi şeytan değil bizzat canlı, yaşayan ?normal? kadınlarmış. Cadı olmalarının tek sebebi ise erkek egemenliğine karşı çıkmış olmalarıymış. Öldürenlerin erkek olması tesadüf değil. Cadı avına çıkmanın amacı kadınları erkeklerin egemenliği altına almak ve kadınların erkeklere karşı çıkmasını engellemekmiş.
Pınar?ın masalında da bir cadı var. Ama Pınar köydeki cadının neden cadı olduğunu anlatır. Cadıya eskiden uzun ve siyah saçlarından dolayı Siyah Pelerinli Kız derler. Genç ve güzel kadın sevdiği oğlanla evlenmek ister. Ama babası onu sevdiği yoksul balıkçıya değil zengin bir adama verir. Siyah Pelerinli Kız evlendikten sonra bir daha hiç konuşmaz. Bir gün zengin kocası kızı, sahilde sevdiği balıkçı adamın ismini bağırırken bulur. Zengin koca çok sinirlenir ve elindeki iki bıçağı kızın sırtına saplar. Orman cadısı kızı kurtarır ancak sırtındaki bıçakları çıkarmaz. Sırtında bıçaklarıyla Siyah Pelerinli Kız artık Siyah Peçeli Cadı?dır. Bu büyü sadece bir insan eliyle bozulabilir. Kahramanımız olan küçük kız bıçakları elleriyle çıkarır ve cadıyı cadılıktan kurtarır.
Birçok masalda kötülüğün kaynağı cadılardır. Bütün kötülükleri o yapar, güzel prensesleri öldürür, yakışıklı prensleri kurbağaya çevirir. Pınar?ın masalında ise tersi söz konusudur cadımız iyi kalplidir ve onu bıçaklayan kocası yüzünden bu hallere düşmüştür.
Pınar Selek önemli bir adım atıyor ve yazdığı masalla çocukların cadılık, babaların kızlarını istemedikleri adamlarla evlendirmesi, kocaların karılarını öldürmesi ve bu duruma kimsenin ses çıkarmaması gibi konuları sorgulamasına imkan sunuyor.
Belki istediğimiz başka türlü dünyayı çocuklara masallarla anlatabiliriz. Kadınlarla erkeklerin eşit olduğunu, kadınları yakışıklı prenslerin değil kendilerinin kurtarabileceğini, kadınlarının kaderinin oturup yakışıklı beyaz atlı prenslerini beklemek olmadığını, kadın, erkek, siyah, beyaz, Kürt, Ermeni ayrımı yapmadan herkesin tüm çocukların kardeş olmasının, birlikte oyun oynamasının önemli olduğunu anlatabiliriz çocuklara. Bütün hayatımızı cinsiyet rollerine göre kurmamız, çocuklara bu rollere uymalarını öğretmemiz dışında bir yolumuz daha var. Bunun için de Pınar gibi masal anlatıcılarına ve Siyah Pelerinli Kız gibi masallara daha çok ihtiyacımız var.

Tanıtım Yazısı
“Her şey güzeldi ama Kara Peçeli Cadı mutlu olmamıza, rahat i rahat yaşamamıza izin vermiyordu. Anlatıldığına göre yerin yedi kat dibinden geliyormuş.Karanlıklar ülkesinden. Dişleri simsiyah, tırnakları birer metreymiş… İnsanları mutsuz etmekmiş amacı.Aramış taramış, en mutlu köy diye bizim köyü seçmiş, sonra da musallat olmuş.”

Kitabın Künyesi
Siyah Pelerinli Kız
Yazar: Pınar Selek
Yayınevi: Şahmaran Yayınevi
63 sayfa

Pınar Selek ‘in Hayatı
Sosyolog, araştırmacı ve yazar. 1971 İstanbul doğumlu Pınar Selek, Notre dame De Sion Lisesinde ortaöğretimini tamamladı. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümünü birincilikle bitirdi. Aynı üniversitede sosyoloji yüksek lisansını tamamladı. Fransa?da Sophiantipolis UDEL Üniversitesinde ekonomi-politik dersleri aldı.Dışlananların ve birbirini dışlayanların ortak atölyesi olan ?Sokak Sanatçıları Atölyesi?nin kuruluşuna öncülük etti. Amargi Kadın Dayanışma Kooperatifi kurucularından ve aktivistlerindendir. Barış ve İnsan Hakları?yla ilgili çalışan birçok STK ve harekete destek vermektedir. Ayrıca Amargi Feminist Teori Dergisi editörlüğünü yapmaktadır.
Çeşitli dergilerde makaleleri yayınlanan ve bir dönem Özgür Gündem gazetesinde köşe yazarlığı yapan Selek’in EZLN Zapatist hareketin bildirileri ve Marcos’un mektuplarından oluşan ?Ya Basta! Artık Yeter? adlı çeviri/derleme çalışması 1996 yılında Belge Yayınları’ndan; Ülker Sokak’ta travesti ve transseksüellerin dışlanmasını konu alan ?Maskeler, Süvariler, Gacılar? adlı araştırması 2001 yılında Aykırı Yayınları?ndan; barış mücadelesinin ve genel anlamda tüm sol muhalefetin yaşadığı sorunların da ele alındığı “Barışamadık” kitabı 2004 yılında İthaki Yayınları?ndan; farklı sosyal koşullardan çok sayıda erkeğin askerlik deneyimleri hakkındaki anlatımlarına dayanan araştırması ?Sürüne Sürüne Erkek Olmak? kitabı 2008 yılında İletişim Yayınları?ndan; masal kitabı ?Su Damlası? 2008 yılında Özyürek Yayınları?ndan çıktı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir