Sofistlerde Konvansiyonalizm

Sofistler
4. yüzyılın ünlü tarihçisi ve denemecisi Ksenophanes’in “Her isteyene
para karşılığında bilgelik satanlar” diye tanımladığı Sofistlerin en ünlü ve
önemli temsilcileri arasında, Abderalı Protagoras, Leontinili Gorgias, Keoslu
Prodikos, Elisli Hippias, Antiphon, Atinalı Thrasymakhos ve Kallikles bulunur.
Sofistler, felsefi bir okul oluşturmaktan ziyade, belli bir mesleğin üyesi olan,
toplumsal koşulların değişmesinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan
pratik işlerde yol göstericiliğe duyulan açlıktan, kendileri için bir meslek ve
yaşam biçimi üretmiş olup para karşılığı ders veren gezgin öğretmenlerdi.

(c) Konvansiyonalizm
Sofistler, MÖ 5. yüzyılın ünlü phusis-nomos veya doğa-uzlaşım
karşıtlığında, Thrasymakhos ve Kallikles gibi bazı realist istisnalar bir tarafa
bırakılacak olursa, çok büyük ölçüde nomos’un savunuculuğunu
yapmışlardır. Onların uzlaşımcılıkları kabaca ilahi, politik, hukuki ve
toplumsal bir konvansiyonalizm olarak kategorileştirilebilir. Buna göre,
Sofistlerin en azından bazıları tanrıların phusis’te ya da gerçeklikte mi, yoksa
nomos yoluyla mı varoldukları konusunda, Tanrıların gerçek bir varoluşa
sahip olmadıklarını, onların insanın bir yaratımı olduklarını, lokal uzlaşımlara
bağlı olarak bir yerden diğerine değiştiklerini söylemişlerdir. Farklı ırklar
arasındaki bölünmelerin doğadan mı geldiği, yoksa nomosla ilgili bir mesele
mi olduğu söz konusu olduğunda, Sofistler yine insanlar arasındaki
bölünmelerin doğal olmadığını iddia etmişlerdir. Eşitlik meselesinde ya da bir
insanın başka insanları (kölelik) veya bir milletin diğer milletleri
yönetmesinin (imparatorluk) doğal ve kaçınılmaz mı yoksa nomosun bir
sonucu mu olduğu konusunda, Sofistler tavırlarını yine nomostan yana
koymuşlardır. Onların bu yaklaşımlarının politik örgütlenme ve hukuk veya
siyaset felsefesi alanındaki karşılığı uzlaşımcılık olmak durumundadır.
Sofistlere göre, toplum temelini bir sözleşmeden, bireylerin ortak
iradelerinden alır. Başka bir deyişle, insanların kendilerini vahşi yaratıklardan
korumak, tek başlarına karşılayamadıkları ihtiyaçlarını karşılayıp, daha iyi bir
yaşam düzeyine ulaşmak için topluluklar halinde bir araya gelmek zorunda
kaldıklarını söyleyen Sofistler, hukukun Tanrısal bir kökeni olmadığını,
yasaların insan elinden çıkma ürünler olduğunu iddia etmişlerdir.

Ahmet Cevizci,
Felsefe Tarihi,
Say Yayınları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir