Sofistler
4. yüzyılın ünlü tarihçisi ve denemecisi Ksenophanes’in “Her isteyene
para karşılığında bilgelik satanlar” diye tanımladığı Sofistlerin en ünlü ve
önemli temsilcileri arasında, Abderalı Protagoras, Leontinili Gorgias, Keoslu
Prodikos, Elisli Hippias, Antiphon, Atinalı Thrasymakhos ve Kallikles bulunur.
Sofistler, felsefi bir okul oluşturmaktan ziyade, belli bir mesleğin üyesi olan,
toplumsal koşulların değişmesinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan
pratik işlerde yol göstericiliğe duyulan açlıktan, kendileri için bir meslek ve
yaşam biçimi üretmiş olup para karşılığı ders veren gezgin öğretmenlerdi.
(b) Profesyonalizm
Sofistlerin bir başka ortak özelliklerinin ya da onlara yöneltilen
hücumların bir diğer nedeninin, verdikleri eğitim karşılığında öğrencilerinden
para almaları, sergiledikleri profesyonel tutum olduğu söylenebilir. Nitekim,
zamanın pek çok filozofu Sofistleri verdikleri eğitim hizmeti karşılığında para
aldıkları için şiddetle eleştirmiştir. Söz konusu eleştirinin iki temel nedeni
vardır: Her şeyden önce onların öğretme iddiasıyla ortaya çıktıkları iyi
yurttaş olma ve yönetme sanatı, Yunanlılara göre öğretilecek bir şey
olmayıp, insanların neredeyse içgüdüsel olarak atalarından miras alıp
çocuklarına aktardıkları bir özellik ya da değerdi. Bu özellik ya da sanat
öğretilecek bir şey olsa bile, Sofistleri Atina için bir tehdit olarak gören
muhafazakârlara göre gençleri yetiştirecek olanlar, Sofistler gibi yabancılar
değil mütevazı Atinalılardı.
Filozoflar ise Sofistlerin para almalarına, ikinci olarak, aslında onların
önemli ölçüde değişime uğratmış oldukları felsefe ve filozof telakkilerine
yabancı oldukları için karşı çıkarlar. Özellikle Platon ve kısmen de Sokrates
gibi filozofların aşina ve hayran oldukları bir geleneğin, sözgelimi
Pythagorasçı geleneğin felsefe anlayışına göre, bilgelik dostlar, özellikle de
birbirlerini sevenler arasında paylaşılacak bir şeydir. Ve bu bilgelik, insanı
sadece arındıran değil, dünyadan bağını kopartarak, özgürleştiren bir şeydir.
Oysa Sofistler öğrettikleri şeyler karşılığında para almak suretiyle kendilerini
özgürlükten mahrum bırakırlar; onlar, diledikleri meclise katılıp gönüllerinin
çektiğiyle felsefe tartışmak yerine, ücretlerini ödeyen herkesle konuşmak,
öğrenebilecek olsun ya da olmasın ona bir şeyler öğretmek zorunda kalırlar.
Ve Atina’nın özgür filozofları için bu, insanların akıllarını ya da fikirlerini
satmaları, bedenlerini satmalarından hiç de daha iyi bir şey değildir.
Ahmet Cevizci,
Felsefe Tarihi,
Say Yayınları