Etiket: Hannah Arendt

Varlığın Çıplak Yüzleşmesi: Sartre, Camus ve Bukowski’nin İnsanlık Sorgusu

Jean-Paul Sartre’ın Bulantı’sı, Albert Camus’nün Sisifos Söyleni’nde ortaya koyduğu “Sisifos mutluluğu” ve Charles Bukowski’nin “pislik altındaki şiir”i, insan varoluşunun anlam arayışını farklı pencerelerden ele alır. Sartre, varlığın absürtlüğüyle yüzleşmenin tiksintisini; Camus, bu absürtlüğü kabullenip ona rağmen yaşamanın direncini; Bukowski ise kaosun ve çamurun içinde estetik bir başkaldırı bulur. Bu metin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sartre’ın Kötü Niyeti ve Spinoza’nın Conatusu: Özgürlüğün ve Varoluşun Kesişiminde Bir Yeniden Yorum

Jean-Paul Sartre’ın “kötü niyet” (mauvaise foi) kavramı, insanın özgürlüğünü inkar ederek kendini aldatma eğilimi bir durum olarak, varoluşsal felsefenin temel taşlarından biridir. Öte yandan, Baruch Spinoza’nın “conatus” kavramı, her varlığın kendi varlığını sürdürme ve yetkinleşme çabası olarak tanımlanır; bu, yaşamın özsel bir dürtüsüdür. Bu iki kavram, ilk bakışta birbirine zıt

OKUMAK İÇİN TIKLA

Feyerabend ve Anarşizm Üzerine Tezler: Bilginin ve Özgürlüğün Sınırları Üzerine Bir İnceleme

Bilimin Dogmalarına Karşı Bir İsyan Paul Feyerabend’in Anarşizm Üzerine Tezler adlı eseri, bilimin evrensel bir hakikat üreticisi olarak yüceltilmesine karşı cesur bir başkaldırıdır. Feyerabend, bilimin tarih boyunca değişken, kaotik ve bağlama bağlı bir etkinlik olduğunu savunur. Onun gözünde bilim, katı kurallarla işleyen bir makine değil, insan yaratıcılığının ve toplumsal dinamiklerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

İdeal Düzen ile Kırılgan Aradalığın Çatışması: Platon, Foucault ve Žižek’in Düşünceleri

Platon’un Devlet adlı eseri ile Foucault’nun heterotopya kavramı, insan toplumu ve mekânın anlamlandırılması üzerine köklü düşünceler sunar. Platon’un idealize edilmiş düzeni, mutlak bir ahenk arayışını temsil ederken, Foucault’nun heterotopyası, toplumsal gerçekliğin çelişkili ve geçici mekânlarını öne çıkarır. Žižek’in ideolojik eleştirisi ise bu iki vizyonu, modern dünyanın manipülatif dinamikleri üzerinden yeniden

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dilin İktidarla Dansı: Derrida, Lacan ve Butler Üzerinden Bir Okuma

  Dilin iktidarla ilişkisi, insan düşüncesinin en karmaşık ve çok katmanlı meselelerinden biridir. Jacques Derrida’nın yapıbozumu, Jacques Lacan’ın simgesel düzeni ve Judith Butler’ın performativite teorisi, bu ilişkiyi farklı açılardan ele alarak, dilin hem özgürleştirici hem de baskıcı potansiyelini sorgular. Bu metin, bu üç düşünürün kavramlarını derinlemesine inceleyerek, dilin birey ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Varlığın Özgürlüğü: Spinoza, Sartre ve Deleuze Arasında Bir Diyalog

  Spinoza’nın doğal zorunluluk anlayışı, Sartre’ın radikal özgürlük fikri ve Deleuze’ün oluş kavramı, insan varoluşunun anlamını sorgulayan üç temel düşünce sistemini temsil eder. Bu metin, bu üç felsefi yaklaşımı birbiriyle karşılaştırarak, aralarındaki gerilimleri ve uzlaşma olasılıklarını araştırır. Spinoza’nın her şeyi belirleyen doğa yasalarına dayalı evren tasavvuru, Sartre’ın insanın mutlak özgürlüğüne

OKUMAK İÇİN TIKLA

Antik Yunan Polis Etiği ile Modern Çoğulcu Toplumların Etik Anlayışı Arasında Bir Diyalog

Ortak İyi Arayışı Antik Yunan polis etiği, bireyin değil, topluluğun iyiliğini merkeze alır. Polis, sadece bir şehir-devleti değil, aynı zamanda bir anlam dünyasıdır; yurttaşlar, ortak bir erdem anlayışıyla bir arada tutulur. Platon’un Devlet’inde, adalet, her bireyin kendi rolünü oynayarak toplumu uyum içinde tutmasıdır. Aristoteles ise Nikomakhos’a Etik’te, eudaimonia’yı (mutlu ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hannah Arendt ve Martin Heidegger’in aşkları ve mektupları

“Sevgili Bayan Arendt! Hemen bu akşam size gelmeli ve kalbinize hitap etmeliyim.” 35 yaşındaki filozof, evli ve baba Martin Heidegger en önemli eseri Varlık ve Zaman üzerinde çalışırken 18 yaşındaki Yahudi öğrencisi Hannah Arendt’e 1925 yılında yazdığı ilk mektupta bu satırlarla seslenir. Felsefe tarihinin bu en ilgi çekici aşk ilişkisini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Martin Heidegger – Hannah Arendt Mektuplar 1925-1975

Sevgili Bayan Arendt! Hemen bu akşam size gelmeli ve kalbinize hitap etmeliyim. 35 yaşındaki filozof, evli ve baba Martin Heidegger en önemli eseri Varlık ve Zaman üzerinde çalışırken 18 yaşındaki Yahudi öğrencisi Hannah Arendt’e 1925 yılında yazdığı ilk mektupta bu satırlarla seslenir. Felsefe tarihinin bu en ilgi çekici aşk ilişkisini

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Dünya çığırından çıkmış. Ah kör talih, onu düzene sokmak için ne yazık ki ben doğmuşum.” Shakespeare

“Dünya çığırından çıkmış. Ah kör talih, onu düzene sokmak için ne yazık ki ben doğmuşum.” William Shakespeare [Hamlet] Kötülüğü felsefi bir şekilde anlamlandırmaya çalışan yaklaşımlar, ahlakın ontolojisine ve epistemolojisine ilişkin sorular sorarak, kötülüğü genel soyutlamalar yoluyla felsefi kategorilere dönüştürmeye eğilimlidirler. En somut örneğini, her şeye gücü yeten ve mutlak iyi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kötülüğün Sıradanlığı: Adolf Hitler her şeyi yasalara uygun olarak yaptı!- Hannah Arendt

Nazi Almanyası’nın Yahudiler konusundaki politikasının belirlenmesinde ve bu konudaki Nazi uygulamalarında etkin rol oynayan bir Alman subay EICHMANN, Pontius Pilatus gibi hissetmesine fırsat veren pek çok durumla karşılaşmış, ama zaman geçtikçe bir şeyler hissetme gereksinimini kaybetmişti. İşler artık böyle yürüyordu, bu toprakların yeni kanunu böyleydi, her şey Führer’in emirlerine dayanıyordu;

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hannah Arendt: Yalan söyleyen, kendi tarihini durmadan yeniden yazması gerekir.

Totaliter ya da başka türden bir diktatörlüğün hüküm sürmesini olanaklı kılan şey, insanların bilgilendirilmemesidir. Bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olabilir misiniz? Herkes size mütemadiyen yalan söylüyorsa, bunun sonucu, yalanlara inanmanız değil, artık hiç kimsenin hiçbir şeye inanmaması olur. Çünkü yalanlar, doğaları gereği, değiştirilmek zorundadır; yalan söyleyen bir hükümetin de kendi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Geçmişle Gelecek Arasındaki Boşluk – Hannah Arendt

Notre heritage n’est pas precede d’aucun testament – “bize kalan bu miras herhangi bir vasiyetnameye dayanmıyor” – Fransız şair ve yazarı Rene Char’ın, resistance’la geçen dört yılın bütün bir Avrupalı yazar ve aydınlar kuşağı için kazanmış olduğu anlamı şaşılacak bir dik sözlülükle özetleyen aforizmalarının belki de en şaşırtıcısıdır bu. Fransa’mn onlar açısından hiç beklenmedik şekilde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sıradanlığın ne yaptığının farkına bile varmadan kitlesel olarak faşistleşmesi

Sarayın diktasında faşizmin sıradanlaşması 20 yy’ın en önemli düşünürlerinden Hannah Arendt Türkçe’de “Kötülüğün Sıradanlaşması” adıyla yayınlanan ünlü eserinde, Yahudi soykırımının mimarlarından biri olarak İsrail’de yargılanan Adolf Eichmann davasını anlatır. Arendt’e göre Eichmann sadist bir canavar değil tam tersine fazlasıyla ‘normal’ bir insandır ve asıl korkutucu olan da budur. Çünkü onun

OKUMAK İÇİN TIKLA

Radikal Kötülük Bağlamında Şiddet – Onur Koçyiğit

Şiddet, varoluşun tumturaklı, karmaşık ve bilin(e)meyenlerle dolu labirentinin, belki de en saf ve tartışmalı yanıdır. Tarih, öngörülmeye ve anlaşılmaya çalışıldıkça, daha da detaylı incelemeler yürütülmüştür – şiddet üzerine. Toplumsallığının tartışıldığı günlerden coğrafi etkenlerin –en azından sosyoloji için– şiddetin kavramsallaşması üzerine etkileri ve varlığı dahi artık söz konusudur. Bu bağlamda yürütülen

OKUMAK İÇİN TIKLA

Arendt Totalitarizm ve İdeoloji

Siyaset bilimi literatürü açısından en temel ve yanıtlanması zor sorulardan birinin kitlelerin baskıcı rejimlere hangi koşularda, neden ve nasıl destek verdiğinin açıklanması olduğu söylenebilir. Bugün Türkiye’de de siyasi iktidarın niteliğindeki dönüşüme odaklanırken sürdürülen rejim tartışmalarında bu soruya verilen olası yanıtlar belirleyici olmaktadır. Bu soruya yanıt ararken, siyasetin pratikteki formunun teorideki

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otorite ve Otoriterlik – Savaş Kartal

Otorite, iktidar ve meşruiyet ile birlikte siyaset biliminin temel kavramlarındandır ve siyasal süreçleri açıklamada/anlamada bu kavram seti diğer kavramlara nazaran merkezi bir konum teşkil ederler. Bu kavramlarla gündelik siyasete ilişkin bazı sorular sorulabilir: Bir hükümetin Boğaza üçüncü köprü yapmak için iktidarı var mıdır? Peki hükümetin köprüyü yapmak için otoritesi var

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sivil İtaatsizlik Kamu Vicdanına Çağrı – Hannah Arendt, Henry David Thoreau, J. Rawls, Johan Galtung, Jürgen Habermas, M. L. King, R. Dworkin

Tam bir çürüme dönemi yaşıyoruz. Devlet bireylere, “omlet yapmak için kırılması gereken yumurtalar” olarak bakıyor. Yeni bir toplumsal mutabakat ihtiyacı var; devlet istemiyor. Mevcut hukuk sistemi zevahiri kurtarmıyor. Bütün insani değerler göreceleşmye başladı. Peki, bütün bunlara rağmen, vicdanı sızlayan, adalet duygusuna sahip, herkes için haksızlığa karşı çıkan ve haksızlığa karşı

OKUMAK İÇİN TIKLA