Etiket: Sait Faik

Raif Efendi’nin Yalnızlığı ve Modernite Eleştirisi

Raif Efendi’nin İçsel Çöldeki Yürüyüşü Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna romanındaki Raif Efendi, modern bireyin yalnızlığını çarpıcı bir şekilde yansıtan bir karakterdir. Onun iç dünyası, yalnızlığın yalnızca sosyal bir durum olmadığını, aynı zamanda varoluşsal bir mesele olduğunu ortaya koyar. Albert Camus’nün absürd felsefesi, insanın evrendeki anlamsızlıkla yüzleşme çabasını temel alır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Karanfiller ve Domates Suyu – Sait Faik Abasıyanık

Küçük bir çam ormanı. Vakit sabah. Arı, sinek, kuş sesi. Bir siyah gözlükten görülen yerde ve ağaçlarda güneş parçaları. Sonra uzak, göğün, kendi renginden biraz daha koyu kıyılara giden hudutlu bir deniz… İşte böyle bir yerde köyün insanlarını düşünüyorum. Kitaplar, bir zaman bana, insanları sevmek lazım geldiğini, insanları sevince tabiatın,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sait Faik’in Orhan Veli İle 1947’de Yaptığı Röportaj

“Orhan Veli elindeki şişeye mahzun bir tebessümle baktı. Şişe bitmek üzere idi. Kadehlere birer tane daha koyduk. Şişe boşaldı. Boş şişeyi pencereden dışarı attık. Sanki Orhan Veli’nin okuyucuyu gaflet uykusundan uyandırmak için yazdığı mısra rakı şişesinin içinde imiş gibi, şişe büyük bir şangırtı ile kırıldı. İçindeki mevhum sarhoş istavrit ayıldı.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çarşıya İnemem – Sait Faik Abasıyanık “Aylardan beri elime kalem almadım”

Sanki yazı yazmaya yeniden başlıyorum. Aylardan beri elime kalem almadım. Alsaydın sanki bir şey mi yumurtlayacaktın? Sanmam. İyi oldu! Doğrusu buna ben de memnunum. Ama bu akşam neden beni her şey oturup bir şeyler karalamaya zorluyor? Hani biraz daha dişimi sıksam, yalan da söyleyebileceğim. Beni, bilmediğim bir şey zorladı diyeceğim.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sait Faik, “bazen bedbindir, bazen ümitsizliğe kapılır. Fakat…” – Nazım Hikmet

Nazım Hikmet, 1947’de Bursa Cezaevi’nden Va-Nu’lara yazdığı mektuplardan birinde şöyle demektedir: “Sait Faik’in hikayelerinden bazıları hoşuma gitti. O hala atmosfer vermekle meşgul, insanları tam canlanırken, yaşamaya başlarken ölüveriyorlar. Mamafih usta bir sanatkar.” Başka bir mektupta da; “Şahsen şöyle bir tanıdığım Sait Faik’i sanatı bakımından hem severim, hem kızarım. Yetenekli, çok

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sait Faik: “Yazmasam deli olacaktım” – B. Sadık Albayrak

“Yazmasam deli olacaktım”; Sait Faik’in bu sözünü hepimiz biliriz de, hangi öyküsünde, neyi anlatmak için yazdığını çoğumuz bilmeyiz. Bağlamından kopartılmış bu söz pek hoşumuza gider. Bir yazarın işi yazmak olduğuna göre, yazmasa deli olması, işini tutkuyla yapan bir yazar için en olağan söz olsa gerektir deyip geçeriz. Bana öyle geliyor

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sait Faik’in siroz tedavisi için gittiği Paris’te geçirdiği ilginç beş günü

Sait Faik’in siroz tedavisi için gittiği Paris’te geçirdiği ilginç beş gününü konu alan kitabı ‘Paris’te Beş Gün’ üstüne Adem Kocamaz ile konuştuk. Serkan Erden (19 Ekim 2020 cumhuriyet.com.tr) – En son ‘Veli’nin Oğlu Orhan’ adlı kitabınla edebiyatseverlerle buluşmuştun. Şimdi de Sait Faik’i konu alan ‘Paris’te Beş Gün’ adlı romanınla okurlarının

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dülger Balığının Ölümü – Sait Faik Abasıyanık “İçimde dülger balığının yüreğini dolduran korkuyu duydum.”

Hepsinin gözleri güzeldir. Hepsinin canlıyken pulları kadın elbiselerine, kadın kulaklarına, kadın göğüslerine takılmağa değer. Nedir o elmaslar, yakutlar, akikler, zümrütler, şunlar bunlar?… Mümkün olsaydı da balolara canlı balık sırtlarının yanar döner renkleriyle gidebilselerdi bayanlar; balıkçılar milyon, balıklar şan ü şeref kazanırdı. Ne yazık ki soluverir ölür ölmez, öyle ki, büzülmüş

OKUMAK İÇİN TIKLA