Etiket: Zaman

Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde Bergson’un Zaman Anlayışının İzleri

Zamanın Sübjektif Doğası ve Bireysel Deneyim Bergson’un “süre” kavramı, zamanın homojen ve parçalanabilir bir yapı olmadığını, aksine bireyin bilinç akışında sürekli ve birbiri içine geçen bir deneyim olarak var olduğunu öne sürer. Romanda, Hayri İrdal’ın anlatısı bu sübjektif zaman anlayışını yansıtır. Hayri’nin geçmişi hatırlama biçimi, anıların kronolojik bir sıralamadan ziyade

OKUMAK İÇİN TIKLA

Frida Kahlo’nun Oto-Portrelerinde Acının Sanatsal Yansımaları

Beden ve Zihnin Çatışması Frida Kahlo’nun oto-portreleri, fiziksel ve duygusal acıların iç içe geçtiği bir anlatı sunar. Genç yaşta geçirdiği otobüs kazası, omurgasında ve pelvis bölgesinde ciddi hasarlara yol açarak ömür boyu sürecek fiziksel acılar bırakmıştır. Bu fiziksel travma, Kahlo’nun eserlerinde bedenin kırılganlığı ve sınırları üzerine yoğun bir sorgulamaya dönüşür.

OKUMAK İÇİN TIKLA

T.S. Eliot’un Çorak Ülke Şiirinde Modern İnsanın Çaresizliğinin Betimlenmesi

Modern İnsanın YabancılaşmasıÇorak Ülke, modern insanın varoluşsal bunalımını ve toplumsal çözülmeyi çarpıcı bir şekilde resmeder. Şiir, 20. yüzyılın savaş sonrası kaotik dünyasında bireyin anlam arayışındaki başarısızlığını yansıtır. İnsanlar, kendi benliklerinden ve çevrelerinden kopmuş bir halde, anlamsızlık ve boşluk duygusuyla mücadele eder. Bu durum, şiirin temel imgelerinden biri olan çöldeki kuraklık

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gerçekliğin ve Kurgunun Bulanık Sınırları: Hasan Ali Toptaş’ın Gölgesizler Romanında Varlık ve Yokluk Dansı

Varlık ve Yokluk Arasındaki Akışkanlık Roman, karakterlerin ani kayboluşları ve beklenmedik geri dönüşleriyle, varlık ile yokluk arasındaki çizgiyi flu bir hale getirir. Cıngıllı Nuri’nin “ruhum daralıyor” diyerek berber dükkânından çıkıp gitmesi, Güvercin’in kayboluşu ya da diğer karakterlerin belirsiz akıbetleri, anlatının temel taşlarını oluşturur. Bu kayboluşlar, fiziksel bir yok oluştan ziyade,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Marquez, Kolera Günlerinde Aşk: Aşkın Zamanla İmtihanı

Kolera Günlerinde Aşk eserinde, Fermina Daza ve Florentino Ariza’nın ilişkisi, zamanın lineer akışına meydan okuyan bir süreklilik sergiler. Bergson’un “süre” (durée) kavramı, zamanı niceliksel bir ölçü olmaktan çıkararak, bireyin öznel deneyimleriyle şekillenen bir akış olarak tanımlar. Bu bağlamda, Florentino’nun Fermina’ya duyduğu aşk, yıllara yayılan bir sabır ve bağlılık üzerinden, sübjektif

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kimlik Arayışının Postkolonyal ve Postmodern Yansımaları: Geceyarısı Çocukları ve Benim Adım Kırmızı

Kimliğin Tarihsel ve Toplumsal Kökenleri Geceyarısı Çocukları, Hindistan’ın bağımsızlık sürecinde doğan Saleem Sinai’nin hikayesi üzerinden, bireysel kimliğin ulusal tarihle nasıl iç içe geçtiğini sorgular. Saleem’in doğum anı, Hindistan’ın İngiltere’den bağımsızlığını kazandığı gece yarısına denk gelir; bu, onun kimliğini ulusun kimliğiyle özdeşleştirir. Ancak bu bağ, aynı zamanda bir yük olarak ortaya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yüreğin Durduğu An: Turgut Uyar’ın Dizesinde Bireyselliğin Sorgusu

Turgut Uyar’ın “Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur” dizesi, modernist şiirin bireysellik sorgusunu derinlemesine ele alan bir ifade olarak öne çıkar. Bu dize, bireyin iç dünyasındaki çelişkileri, zaman algısını ve ötekiyle kurulan bağı modernist bir perspektiften yansıtır. Modernizm, bireyin öznelliğini merkeze alırken, aynı zamanda bu öznelliğin kırılganlığını ve dış

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sethe’nin Geçmişle Yüzleşmesi ve Travma Teorisinin İzleri

Belleğin Katmanlı Yapısı Toni Morrison’ın Sevgili adlı romanı, Sethe’nin geçmişle yüzleşmesini travma teorisi çerçevesinde anlamak için zengin bir zemin sunar. Sethe’nin belleği, kölelik deneyiminin ağırlığı altında ezilmiş, ancak aynı zamanda dirençle şekillenmiştir. Travma teorisi, özellikle Cathy Caruth’un çalışmaları, belleğin doğrusal olmadığını, travmatik deneyimlerin fragmanlar halinde geri döndüğünü öne sürer. Sethe’nin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ricoeur’un Anlatı Kimlik Kavramı: Aynılık ve Dönüşüm

Kimliğin Anlatısal Oluşumu Paul Ricoeur’un anlatı kimlik kavramı, bireyin ve topluluğun kendini anlamlandırma sürecini anlatıların merkeze alındığı bir çerçevede ele alır. Ricoeur’a göre kimlik, statik bir öz ya da değişmez bir yapı değildir; aksine, bireyin yaşam deneyimlerini, anılarını ve beklentilerini bir hikâye formunda bir araya getirmesiyle dinamik bir şekilde inşa

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kaygının Kimlik Arayışındaki Yeri: Clarissa Dalloway ve Harry Haller Üzerine Bir İnceleme

Kierkegaard’ın “kaygı” (angst) kavramı, bireyin varoluşsal sorgulamaları ve kimlik arayışı bağlamında modern edebiyatta derin bir yankı bulur. Bu kavram, bireyin özgürlükle yüzleştiğinde hissettiği belirsizlik, huzursuzluk ve kendi varoluşsal sorumluluğunu üstlenme zorunluluğuyla ilişkilidir. Virginia Woolf’un Mrs. Dalloway adlı eserinde Clarissa Dalloway ve Hermann Hesse’nin Bozkırkurdu adlı eserinde Harry Haller, bu kaygıyı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gerçekliğin Katmanları: Synecdoche, New York ve The Saragossa Manuscript Üzerine Bir İnceleme

Anlatının İç İçe Geçmiş Yapısı “Synecdoche, New York” ve “The Saragossa Manuscript” filmleri, anlatı yapılarının karmaşıklığıyla dikkat çeker. Her iki eser, gerçeklik katmanlarını iç içe geçirerek izleyiciyi anlam arayışına sürükler. Kaufman’ın filminde, Caden Cotard’ın tiyatro projesi, kendi yaşamını ve çevresindekilerin yaşamlarını kapsayan devasa bir simülasyona dönüşür. Bu, Lacan’ın “Gerçek” kavramına,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Priam’ın Kederi ve Truva’nın Yıkıntılarında İnsanlığın Acı Döngüsü

Kederin Evrensel YüküPriam’ın İlyada’daki kederi, bir babanın, kralın ve insanın evrensel kaybını yansıtır. Oğlu Hektor’un ölümü, yalnızca kişisel bir trajedi değil, aynı zamanda bir toplumun çöküşünün sembolüdür. Priam, Kronos arketipi olarak, zamanın ve kaderin kaçınılmaz yıkıcılığıyla yüzleşir. Kronos’un mitolojik anlatısı, kendi çocuklarını yutan bir baba figürü olarak, Priam’ın kayıplarıyla paralellik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Moira’ların İplik, Makara ve Makas Sembollerinin İnsan Kaderine Etkisi

İpliğin Anlamı ve İnsan Ömrünün Dokusu İplik, Moira’ların sembolleri arasında insan yaşamının temel yapı taşını temsil eder. Antik Yunan mitolojisinde, Clotho’nun elinde tuttuğu iplik, bir bireyin doğum anından itibaren yaşamının başlangıcını simgeler. Bu iplik, insanın varoluşsal yolculuğunun maddi bir yansımasıdır; her bir lif, bireyin deneyimlerini, seçimlerini ve karşılaşmalarını oluşturur. İpliğin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bachelard’ın Yuva Kavramı ve Perec’in Apartman Katları: Mekânın Anlam Arayışı

Gaston Bachelard’ın Mekânın Poetikası adlı eserinde ortaya koyduğu “yuva” kavramı, insan bilincinin mekânla kurduğu derin bağı, özellikle evin ve iç mekânların birey üzerindeki etkilerini inceler. Bu kavram, Georges Perec’in Life: A User’s Manual (Hayat Kullanım Kılavuzu) adlı eserindeki apartman katlarının çok katmanlı yapısını anlamlandırmak için güçlü bir lens sunar. Bachelard’ın

OKUMAK İÇİN TIKLA

Zamanın durduğunu gören adam

Zamanın durduğu hissini yaşayan insan sayısı hiç de az değil. Beynimizin oynadığı bu oyun, aslında hepimizin tanık olduğu bir olgunun sonucu mu? Simon Baker adlı 39 yaşındaki adam baş ağrısını gidermek için ılık duş almak istemiş. “Musluğu açıp duşa baktığımda su damlalarının havada asılı kaldığını gördüm,” diyor Baker. “Sanki bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Game of Thrones’u Tarihsel Materyalizm ile Okumak

“Yaşamı belirleyen bilinç değil, tersine, bilinci belirleyen yaşamdır.” Alman İdeolojisi, Karl Marx – Friedrich Engels Bilmeyenler için kısa bir özet geçelim: Game of Thrones, George R. R. Martin’in Buz ve Ateşin Şarkısı (A Song of Ice and Fire) adlı roman serisinden uyarlanan Demir Taht için yedi krallık arasında geçen mücadeleleri

OKUMAK İÇİN TIKLA