( * ) Marksist estetik kuramcısı Georg Lukács?ın en önemli eserlerinden Tarihsel Roman, yazılmasının üzerinden yetmiş yılı aşkın bir süre geçtikten sonra nihayet Türkçeleştirildi. Lucas?ın 1936-1937 yıllarında kaleme aldığı bu kapsamlı incelemesi -kendi ifadesiyle denemesi- ilk yayımlanma tarihine bakıldığında, günümüz edebiyat anlayışının çok gerisinde kaldığı düşünülebilir. Aradan geçen yıllarda kuşkusuz hem çok farklı tarihsel romanlar yazılmış hem de gerek roman gerek tarih alanında yeni kuramlar ortaya çıkmıştır. Eğer Lukács?ın meselesi sadece edebiyat tarihiyle ilişkili olsaydı, eğer kitabın konusu ve içeriği tarihsel romanın -veya tarihsel dramanın- gelişiminin veya tarihsel ruhun ortaya çıkışının, çöküşünün ve yeniden canlanmasının tarihi olsaydı, bir eskimişlikten söz edilebilirdi. Oysa, 1947 yılında Macarca baskısına yazdığı önsözde belirttiği gibi, Lukács?ın niyeti bu değil. Tarihsel ruh ile toplumun tümünü tasvir eden edebiyat arasındaki etkileşime teorik bir açıklama getirmiş Lukács. Tarihsel gelişimin karakteristik ve vazgeçilmez tipik akımlarını, ayrışmalarını ve düğüm noktalarını çözümleme ve inceleme konusu yapıyor. Kitapta, ikinci belirleyici yöntembilimsel açı, iktisadî ve toplumsal gelişim, bunun içerisinden gelişen dünya görüşü ve sanatsal formun etkileşiminin incelenmesi. Böyle bir açısıyla türlerin ayrışmasının toplumsal temeli, türlerin birbirine yakınlaşması, bu karmaşık etkileşim sürecinde yeni formel unsur- ların ortaya çıkışı ve yok oluşu üzerinde de duruyor Lukács. Tarihsel Roman Marksist estetik ve modern edebiyatın tarihinin materyalist bakımdan tartışılması için önemini hâlâ koruyan bir kitap.
Marksist bir siyaset kuramcısı olarak ortaya koyduğu düşüncelerle Batı Marksizmini uzun süre etkileyen Lukács, edebiyat alanında da tartışılan ama saygınlığı olan bir otoriteydi. Edebiyat kuramı, yinminci yüzyılda Lukács?ın, Benjamin?in Adorno?nun, Sartre?ın, Brecht?in, dahil olduğu önemli teorik tartışmalarla canlanmış; edebiyatla politika arasındaki ilişkiye açılımlar getirilmişti. Yan tutma, bağlanma, gerçekçilik, avangard ya da sanat için sanat gibi kavramların öne çıktığı bu teorik zenginlik içerisinde Lukács?ın merkezi bir rolü vardır.
Tarih ve roman ilişkisi
Tarihsel Roman, tarih ve roman ilişkisini eski metinlerden incelemenin yazıldığı tarihe kadar aşama aşama inceleyen dört bölümden oluşuyor; I. Tarihsel Romanının Klasik Biçimi, II. Tarihsel Roman ve Tarihsel Drama, III. Tarihsel Roman ve Burjuva Gerçekçiliğinin Buhranı, IV. Demokratik Hümanizmin Tarihsel Romanı.
Lukács?ın üzerinde durduğu meseleler bir tanıtım yazısının boyutlarını aşıyor. Bir fikir vermesi açısından bazı önemli bölümleri özetliyorum; Roman sanatının gelişimi içerisinde ?tarihi roman? diye adlandırılan özgül tür XIX. yüzyılın başlarında, W. Scott?un Waverley?i (1814) ile doğmuştur. Ancak destan, mitos ve masallarda, Klasik Yunan ve Roma edebiyatlarından başlayarak Orta Çağ?da ve Rönesans?ta da anlatılarla tarih arasında bir ilişki vardır. Ancak eski edebiyat zaman dışı bir evrensellikle uğraşmıştı. Ilk roman örneklerinde tarihin değişebilirliği hiç gözetilmediği gibi, bugünü önceleyen ve hazırlayan şeylere de, özünde bugünden farklı şeyler olarak bakılmamıştı; geçmişi konu edinen sanat ve edebiyatta zaman boyutunu ortadan kaldırma eğilimi vardı. On yedinci yüzyılın sözümona tarihsel romanları safiyane bir biçimde, sadece dışsal tema ve kostüm seçimlerinde tarihseldiler. Karakterlerin psikolojileri değil, resmedilen davranış tarzları, örf ve adetler, vb. de bütünüyle yazarın yaşadığı döneme ait, yazarın kendi döneminin bir yansımasıydı, oradan çekip çıkarılmışlardı. Kısacası tarihsellik yalnızca kostümsel bir tarihsellikti; meselesi sanatsal olarak belli bir tarihsel dönemin doğru bir canlandırılması değil, başka bir zamanın farklılığını, ilginçlik ve garipliklerinin, merak uyandırıcı yönlerinin kullanılmasına yönelik bir tarzdı. On dokuzuncu yüzyıldan önceki -sözde- tarihsel romanlarda mevcut olmayan şey, kesinlikle tarihsellikti.?
On dokuzuncu yüzyılın tarihsel romanı, bu yeni edebi tür zamanı da işin içine katıp, mitolojik ve dini zamanın yerine tarihi ve maddeci bir zaman algısını getirmişti. Nedensiz değildi. Çünkü on dokuzuncu yüzyılın başlarında toplum düşüncesinde tarihe duyulan ilgideki artışı hayatın kendisi gelip dayatmıştı; tarih insanların yaşamında birdenbire patlamış ve yeni yüzyıl dünyaya top gümbürtüleriyle, trompet sesleri ve kurşun yağmuruyla gelmişti. Özellikle Fransa?da, toplumun Fransız Devrimi ile içine düştüğü alt üst oluş ve değişim, tarihe olan merak ve ilgiyi derinleştirmişti. 1827?de Fransızcaya çevrilen Herder ve Vico?nun tarihi eserleri organik bir tarihi gelişimi anlatıyor, toplumların gelişmesini insanoğlunun çocukluktan yetişkinliğe evrilen hayatı ile ilişkilendiriyor ve daha önemlisi çağın ruhundan, milli karakterden söz ediyordu. Böylelikle tarihe ve tarihi olgulara farklı anlamlar yüklenmeye başlandı.
İngiltere?den W. Scott, C. Dickens ve W.M. Thackeray, Almanya?dan Goethe, Rusya?dan Puşkin, Gogol ve Tolstoy, Fransa?dan V. Hugo, Stendhall, Flaubert, Balzac, Dumas, Amerika?dan James Fenimore Cooper gibi yazarların romanlarını ülkelerindeki tarihsel, toplumsal ve siyasal gelişmelerle birlikte inceleyen Lukács, on dokuzuncu yüzyıldan başlayarak, tarihin, romanın önemli bir öğesi haline geldiğini, edebiyatta gerçekçi yazma tarzının egemen olduğunu ve tarihi roman yazımını da aynı gerçeklik duygusunun belirlediğini söylüyor.
Temel öğe: ?tip?
?Tarihi Roman? türünün temel öğesi olan ?tip?, gerçekçi edebiyatın tarihselliğinin taşıyıcısıdır. Lukács?a göre tip bir tarihsel dönemin özgül çelişkileriyle betimlenmiş bir varoluş kipidir. Demek ki tip, roman metnini tarihe, somut tarihe eklemleyen bir dolayım; gerçekçi roman ancak ürettiği tiplerle tarihsellik edinebilir. Yirminci yüzyıla gelindiğinde ortaya çıkan edebiyat akımlarının ve yeni tarihi romanları eleştirirken de Lukács?ın temel argümanı gerçekçilik olacaktır. Romanın parçalanarak macera, dedektif romanları, psikolojik romanlar, köy romanı gibi çeşitli alt türlere ayrılmasına şiddetle karşı çıkan Lukács, özgün bir formun/biçimin, yaşamın mutlaka özgün bir hakikatine karşılık gelmesi gerektiğini savunmuş, eski ve klasik romanların ?bugünün somut tarih öncesini gösterdikleri için tarihsel olduklarını, bugünün somut tarih öncesini değil de ?bugün bizi uğraştıran problemlerin, soyut tarih öncesini? aktaran çağdaş yazarların ürettiklerinin ise tarihsel kabul edilemeyeceğini ileri sürmüştür.
Tarihsel Roman?ın güncelliğini yitirmediğini söylemiştim. Lukács?ın kendi döneminin yeni eğilimlerini tespit ederken ileri sürdüğü düşünceler bunun en iyi kanıtı; ?Yeni tarihsel romanın önemli ürünlerinde biyografiye yönelik açık bir eğilim kendini gösteriyor. Çoğu örnekte ikisi arasındaki doğrudan bağlantı noktası pek muhtemeldir ki günümüzdeki tarihsel-biyografik eğlence edebiyatı modasıdır. Bu ise gerçekten önemli durumlarda şüphesiz biçimsel bir ilişkiden biraz daha fazlasıdır. (…) Günümüzün biyografi modasına karşı ihtiyatlı olmak için elimizde her türlü sebep mevcuttur. Günümüz tarihsel romanındaki biyografi formunun genel pratiğiyle ilgili olarak estetik ve eleştirinin görevi sâdece tarihsel romanın biyografi formunun problemlerini tarafsız şekilde incelemektir. Bugünkü pratiğin sanatsal bir kanun hâline getirilmesi ne teorinin ne de pratiğin işine yarar. Bir akımın estetiksel kriterlerini sâdece söz konusu akımın eserlerinden çıkaracak olursak, bunlar artık kriter olmazlar. Kriterler meselesine, bir akımın veya bir türün doğruluğu meselesine temas etmeye cesareti olmayan bir estetik, itibar kaybetmiş demektir.?
( * ) Yazan: A. Ömer Türkeş
06/08/2010 tarihli Radikal Kitap Eki “Tarihi bir kitap” adlı yazı
Kitabın Künyesi
Tarihsel Roman
Georg Lukács
Çeviren: İsmail Doğan
Epos Yayınevi
2010
450 sayfa