İskenderiye ve Türk kökenli göçmen bir ailenin çocuğu olan, ailesi Osmanli’nin parcalanmasıyla beraber önce Avrupa’ya, sonra Amerika’ya göç etmiş; biyografi yazarı, denemeci, romancı, 17. yüzyıl İngiliz edebiyatı ve Amerika’nın saygın Proust uzmanlarından biridir Andrê Aciman.
Ülkemizde Sel yayıncılık tarafndan Adnla Çağır Beni, Yapı Kredi Yayınları’ndan Sekiz Beyaz Gece ve Harvard Meydanı kitapları Türkçe’ye çevrilmiştir.
Aciman hâla karşılaştırmalı edebiyat kürsüsü Doktora Programı başkan ve Lisansüstü Merkezi’ndeki Yazarlar Entsitisü’ nün kurucusu ve yöneticisi olarak görev alıyor.
New York Tımes’ın “yirmi birinci yüzyılın en heyecan verici yeni kurmaca yazarı” olarak nitelediği André Aciman ile söyleştik.
Mısır’da doğup daha sonra Roma’da Paris’de bulundunuz, hayatınıza Amerika’da devam ediyorsunuz…Bu durum bir yere ait olmama duygusu yoksa çok yerlilik duygusunu mu hissettiriyor ? Türkye’nin önemli yazarlarından Tezer Özlü “ben belli ülkesi olmayan insanlardanım”der, siz nasıl tanımlarsınız?
Tüm zaman değişmelerine ait olma hissi diyelim. Bazen kendimi Avrupalı, bazı günler oldukça Amerikan, bazen de tam Akdenizli (yani Afrikalı, Avrupalı) hissederim. Bir yerde olduğum zaman genellikle diğer yerleri özlüyorum, diğer yerlerde de orayı özlüyorum. Sürekli olarak kendi koşullarımdan memnun değilim. Daima geçicilik hissini taşıyorum. Hayatm boyuunca her zaman bu geçişleri hissettim. Herhangi bir yere ait olmayı ve yerellik duygusunu düşündüm belki de tatmak, ama hiçbir zaman bu olmadı diğerleri gibi olmadım. Kendini yerli olarak düşünen herhangi bir kişi gibi olmak istesem de hiçbir zaman diğerleri gibi olamıyorum. Hristiyan ve Müslümanlarla birlikte olduğumu düşünün, o zaman Yahudi’yim; Yahudilerle birlikte olduğumda ise Hristiyan gibi düşünülmeyi istiyorum. Elips gibiyim; iki odak noktası olup bir merkezi olmayan.
Adınla Çağır Beni kitabındaki Elio’yu yarattığınızda hayal gücünüzü mü kullandınız veya size ilham veren bir genç rol modeli mi vardı?
Elio, yazdığm tüm karakterler gibi Out of Egypt anılarım da dâhil olmak üzere, bir bileşimdir. Kendimden bir parça olmasıyla beraber,diğer insanlardan ödünç aldığım bir karakter.Anılarımdan eklediğim ve bununla beraber hayal ürünü kurgu bir karışım.
“Okurlar gizlenen insanlardır. Gizlenen insanlar daima ortaya çıkarılmaktan hoşlanmazlar” diyor Elio. Eğer soracak olsam; Peki yazarlar ?
Okurlar ve yazarlar tanımlamada tek başınadırlar. Onlar mutlak yalnızlıkta ne yapıyorlarsa onu yaparlar. Bundan dolayı sosyal olmayı pek tercih etmezler. Uzun yılların sonunda oldukça sosyal olabilmeyi öğrendiğim,fakat kalbimin en derinliklerinde daima yalnızım. Yalnız olmayı sevmem ama başkalarıyla beraberken yalnızlığı tercih ederim. Bir defa daha tekrarlarsam, ben eliptiğim.
Yalnız olan insanlar oldukları durumdan memnun değildirler; yalnızlığı bir hata gibi düşünürler; bunu telafi etmek için yazar olurlar ve böylece her zamankinden daha yalnız olurlar!
Üç kitabınızdaki ana karakterlerin dinlediği besteciler Haendel, Beethoven, Bach ve Ümmü Gülsüm… Siz de bu sanatçıları dinliyor musunuz? Andrê Aciman hangi bestecileri dinler?
Beethoven, Bach, Brahms ve Mozart’ı çok severim. Çağdaş müzik veya Arap müziğini fazla dinlemem. Popüler İtalyan şarkılarını da severim. Ayrıca Napolitan şarkılara da bayılırım.
Harvard Meydanı’nda; dine, savaşa, bayrağa, tahammülsüzlüğe olan bir duruş var aynı zamanda vatana özlem… Gitmek istemenin yanında gitmek istememenin ciddi bir çatışması… Şu an Ülkeme yerleşen Suriyeli insanları getirdi aklıma göçmenlerin durumu ve yeni bir kimlik yaratmanın zorlukları siz ne düşünüyorsunuz bu konuda? Bunlar haricinde Harvard Meydanı için otobiyografik bir roman diyebilir miyiz?
Harvard Meydanı bir anıdan daha azı olan bir romandır. Eğer birisi benimsediği yuvasının gerçeklerini kabul etmeye zorlandığında yer değiştirme, düzene uyumlu olması hakkında bir eserdir. Bazıları yeni değerler düzenini kabul etme veya reddetme yeterliliğinde olmazlar; onların hayatta kalma imkanı olmadığı gibi kendilerine arzularına göre davranma imkanları da verilmez. Diğerleri ise yeni değerleri kabul ederler ve daha pratik davranarak onlarla yaşamayı öğrenirler. Kişi o değerlere inanmayabilir, fakat onların baskın değerler olduğunu bilir eğer hayatta kalmak ve başarılı olmak istiyorsa onlara bağlanır. Harvard Meydanı bir uyumlu diğeri ise değerleri reddeden iki birey hakkındadır.
Kitap yazma süreci hakkında ne düşünüyorsunuz ? Bir kitabı dört ayda yazdığınızı duymuştum.
Adınla Çağır Beni kitabım üç-dört ay içerisinde yazdım; çünkü ilham gelmişti veya daha doğrusu tükenmiştim. Hikâye ve karakterlerle, kitabımda anlattığım İtalya ile adeta aşk içindeydim.
Kirlenen ve hayasızca tahrip edilen bir çeşit dünyada yaşıyoruz, bu dünyayı ve bu zamanı nasıl tanımlarsınız? Mutlu olmak için mücadele etmeyi ve direnmeyi bıraktık mı hepimiz?
Mutlu olan bir kimse tanımıyorum. Biz ayarlamayı düzenlemeyi öğreniyoruz. Hatta doğum yeri olan bir kentte birisi yeni bir apartmana taşındığında kendisini yeni adresine ayarlamak ve yeniden tanımlamak zorundadır. Mesela satın alınan yeni bir kanepe koltuk bile bir miktar kişilik ayarlamasını gerektirecektir. Yeni bir Iphone birçok uyarlama ve düzenlemeler ister; kimini iptal edeceksiniz, kiminle temasta olacaksınız gibi. Bazı insanların öldükten sonra bile telefon numaralarını muhafaza ederiz, çünkü onların kaybına kendimizi henüz ayarlamamışızdır.
Kitaplarınızdan Türkiye ve Türk kültürü hakkında, örneğin Türk kahvesi ve tütününün kokusu gibi, oldukça bilgili olduğunuz anlaşılıyor. Size göre Türkiye ve Türk modeli nedir?
Bildiğin üzere babam ataları gibi Türkiye’de doğdu. Annem yarı Türk’tür ve Türk gıdalarını yiyerek büyüdüm. Bu kültür Mısır veya İtalyan değil, Türk kültürüdür. Fakat evde Fransızca konuşuruz, bazen gayrı ihtiyari aileden edindiğim Türkçeyi de kullandığım olur. Birlikte büyüdüğüm Türkiye değiştiği ve yenilendiği için artk doğrudan temasa geçmiyorum. Doğduğum zaman eski dünya: Osmanlı Türkiye’si sona ermişti. Ailemin Türk kültürü ve Türk müziği ile tam bir sevgi bağı içinde olduğunu biliyorum.
Türk Edebiyatı hakkında ne düşünüyorsunuz? Tanıdığınız Türk yazar ve şairler var mı?
Türk yazarlarını tanımıyorum. Onlar nadiren tercüme ediliyor. Bazı çevirilerden birkaç sayfa okudum. Bu konuda fazla tutkun değilim.
Aşkı başkalarında mı kendinde mi bulmalı insan ?
İnanıyorum ki biz başkası aracılığıyla kendimize aşık oluruz. Bu narsisim değildir. Fakat biz bir başkasında son derece hayati bir şeyi tanıma ihtiyacındayız ve onu keza kendimizde de tanıma ihtiyacındayız. Diğer kişi gerçek olan bir rüya gibidir.
Teknoloji edebiyatı etkiler mi, bizler robot muyuz?
Teknolojinin kolaylaştırdığını düşünüyorum. Bir cümlenin yazılması sırasında defalarca değişiklikler yapan bir yazarım. Teknoloji olmasaydı 15 yıl geride kalırdım. Bunun için hiç sabredemiyorum ve bunun tamamen aptalca olduğunu düşünüyorum.
Son zamanlarda Aciman ne yapıyor, yeni bir roman veya kitap projesi var mı?
Evet, yakında yayınlanacak yeni bir kitabım var. Eşcinselliği konu alan bir kitap. Başlığı “Enigma Variations”.“Adınla Çağır Beni” İtalya’da filme alınıyor.
Andrê Aciman Röportajı
Mayıs 2016
Onur Köybaşı