“Sahte Tanrılar” ve Gündelik Hayatın Psikopatolojisi

James Hollis’in “Hayatın İkinci Yarısında Anlam Bulmak” (Finding Meaning in the Second Half of Life) adlı eserinde modern kültürün ruhsal çağrıları nasıl engellediği önemli bir konudur. Hollis’e göre, günümüz toplumunda yaygın olan “sahte tanrılar” – materyalizm, hazcılık, narsisizm ve fundamentalizm – ile “gündelik hayatın psikopatolojisi” olarak tanımladığı bilinçdışı süreçler, bireylerin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kariyer (Career): Ego’nun Seçimleri ve Dışsal Beklentiler

Hollis’e göre kariyer, genellikle kişinin bilinçli egosu tarafından yapılan seçimleri, dışsal hedeflere yönelik çabaları ve toplumsal beklentilere uyumu ifade eder. Bu seçimler, bireyin “kim olduğunu sandığı kişi” olma sürecinin bir parçasıdır. Meslek (Vocation): Ruhun Çağrısı ve İçsel Uyum Meslek (vocation), Latince “vocatus” kelimesinden gelir ve “çağrı” anlamına gelir. Bu, ruhun

OKUMAK İÇİN TIKLA

” Kariyerlerimizi biz seçebiliriz ancak mesleğimiz bizi seçer.” Ne Demektir ?

James Hollis’in “Finding Meaning in the Second Half of Life” (Hayatın İkinci Yarısında Anlam Bulmak) adlı kitabında, “kariyerlerimizi biz seçebiliriz ancak mesleğimiz bizi seçer” ifadesi oldukça etkileyiciydi. Kişinin yaşam yolculuğundaki dışsal başarı hedefleri ile içsel, ruhsal çağrısı arasındaki derin farkı vurgular. Bu ifade, modern yaşamın dayattığı roller ve beklentilerle, bireyin

OKUMAK İÇİN TIKLA

Aşık Olmak İle Sevmek Arasında

James Hollis “aşık olmak” ve “sevmek” arasındaki temel farklar derinlemesine inceler ve modern romantik aşk fantezisinin yanıltıcı doğası ile olgun, bilinçli sevginin gereklilikleri karşılaştırılır. Hollis’e göre, bu iki durum arasındaki ayrım, bir ilişkinin kişisel gelişim için bir engel mi yoksa bir yol mu olduğunu belirlemede kilit rol oynar.şte bu bölümde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yakın İlişkilerin Psikodinamiği

James Hollis’in “Finding Meaning in the Second Half of Life” adlı kitabının beşinci bölümünde “yakın ilişkinin dinamikleri” üzerine odaklanır. Bu bölüm, çağdaş kültürde romantik aşkın neden bu kadar güçlü ve çoğu zaman yanıltıcı bir ideoloji olduğunu, ilişkilerde beklentilerin ve geçmişin nasıl belirleyici roller oynadığını açıklıyor. İşte Beşinci Bölüm’ün ayrıntılı bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

The Master Filmindeki Terapi Sahnesi

“The Master” (2012, Paul Thomas Anderson) filmindeki o gemide geçen terapi sahnesi — Joaquin Phoenix’in canlandırdığı Freddie Quell ile Philip Seymour Hoffman’ın canlandırdığı Lancaster Dodd’un ilk kez “işlem” yaptıkları an — modern sinema tarihinin en yoğun, katartik ve rahatsız edici yüzleşme sahnelerinden biri. Sahne; psikanaliz, hipnoz, dini ritüel ve travma

OKUMAK İÇİN TIKLA

Foucault: Diploma, sadece bilgiye ticari bir değer kazandırmanın aracıdır.

🎓 Michel Foucault 1975’te demişti: “Diploma, sadece bilgiye ticari bir değer kazandırmanın aracıdır.” O, bilgiyle iktidar arasındaki bağı çözümlemeye çalışıyordu. Bizimkiler cümleyi şöyle anlamış: “Bilgiye gerek yok, diplomayı ticarete çevirelim.” Bilgi üretmek yerine unvan üretmeye, emeğin yerine etiketi koymaya, öğrenmeye değil, sahneye oynamaya odaklanmış bir sistem yarattık. Milyonlar kazanıldı, binler

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kişi, kendini “iyi tarafa ait” görüyorsa, “öteki”ne uyguladığı şiddeti haklı görebilir mi?

İnsanların kendilerini “iyi taraf” olarak görmeleri, “öteki”ne yönelik şiddeti haklı çıkarmak için kullanılan bir mekanizma olabilir, ancak bu durumun ahlaki, felsefi ve insani boyutları derinlemesine sorgulanmalıdır. 1. Ahlaki İkilem ve Öz-Haklılaştırma 2. Etik Perspektifler 3. Psikolojik Mekanizmalar 4. Tarihsel ve Sosyal Örnekler 5. Haklı Gösterilebilir mi? 6. Alternatif Yaklaşımlar ———————————– Şiddetin “iyi taraf” adına meşrulaştırılması, insanlık

OKUMAK İÇİN TIKLA

Eger kesek xwe wekî “yekî ji aliyê baş” bibîne, gelo ew dikare tundûtûjiya ku li ser “yê din” dike rewa bike?

Têgihîştina mirovan ji xwe wekî “aliyê baş” dikare bibe mekanîzmayek ku ji bo rewakirina tundûtûjiya li dijî “yê din” tê bikar anîn, lê divê aliyên exlaqî, felsefî û mirovî yên vê rewşê bi tevahî werin lêkolîn kirin. Cûdahiya Em û Wan: Dema ku mirov hîs dikin ku ew aîdî komekê

OKUMAK İÇİN TIKLA

If a person sees herself as “belonging to the good side,” can she justify the violence she inflicts on the “other”?

People’s perception of themselves as the “good side” can be a mechanism used to justify violence against the “other,” but the moral, philosophical, and human dimensions of this situation must be thoroughly examined. The Us vs. Them Distinction: When people feel they belong to a group (“we”), they may exclude

OKUMAK İÇİN TIKLA

Buddha için “şimdi’de olmak” ne anlama gelir?

Buddha için “şimdi’de olmak”, sadece bir yaşam tavsiyesi değil, varoluşun doğasına dair radikal bir farkındalık halidir. Bu kavramın arka planında, Budist öğretiye özgü zihin, acı, zaman ve benlik anlayışları vardır. Aşağıda ayrıntılı biçimde bu kavramı felsefi ve psikolojik yönleriyle ele alalım: 🪷 I. “Şimdi’de Olmak” Nedir? Buddha’ya göre insanlar acı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Eğer Descartes bir Amerikan yerlisi Lakota yaşlısıyla konuşsaydı, “Düşünüyorum öyleyse varım” önermesine nasıl bir yanıt alırdı?

Eğer René Descartes bir Lakota yaşlısıyla karşı karşıya gelip “Cogito ergo sum” – “Düşünüyorum, öyleyse varım” önermesini dile getirseydi, Lakota yaşlısı büyük ihtimalle şu soruyla ya da cevapla karşılık verirdi: “Düşünüyorsun, peki ama bu düşünce tek başına seni var kılar mı? Toprağın, rüzgarın, atalarının ve topluluğun seni tanımıyorsa, gerçekten var

OKUMAK İÇİN TIKLA

Marx’ın doktora tezinin “sükût suikastına” uğraması ne anlama gelmektedir?

Karl Marx, Kasım 1837’de Berlin’de Hukuk Fakültesi öğrencisiyken babasına yazdığı mektupta ağırlıklı olarak Kant, Fichte, Schelling, Hegel ve Aristo okuduğunu yazar. 1839 tarihinde sonradan Epikuros’un Felsefesi Üzerine Notlar adıyla yayımlanacak elyazmasını tamamlamış olmasından anlıyoruz ki, Marx 1838-41 yıllarında idealizme sırtını dönerek materyalizme olan ilgisinin tarihsel kökenleri üzerine yoğunlaşmıştır. 1841’de henüz

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dijital Çağda Ruhun Geri Çağrılması

Bu bölüm, parçalanmış dikkat, hızın tahakkümü ve sürekli tepki veren zihnin ardından “geri çağrılmayı”, yani ruhun kendine dönmesini, Jungiyen ve psikanalitik bir çerçevede ele alıyor. Aynı zamanda çağımıza bir davet niteliği taşıyor: Dijital Çağda Ruhun Geri Çağrılması: Sessizliğin Devam Sinyali “Ruhun sesi az çıkar; ama çok şey anlatır. Onu duymak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Algoritmik Kimlik ve Hissizlik: Tepki Veren Beden, Sessizleşen Ruh

“Düşünüyorum, öyleyse varım” çağından, “Kaydırıyorum, öyleyse yaşıyorum” çağına geçtik. Ama gerçekten yaşıyor muyuz, yoksa sadece tepkisel olarak mı varız? Tepki, Kimliğin Yeni Temeli mi? Günümüz insanı, artık çoğu zaman kendi duygusunu içsel bir sezgiden değil, dışsal bir uyarandan öğreniyor. Bir tweet görüyor, sinirleniyor. Bir video izliyor, duygulanıyor. Bir caps’e gülüyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Parmakla Kaydırılan Ruh: Sosyal Medya Akışında İnsan Denen O Çatlak Mozaik

Bir parmak hareketiyle başlıyor her şey. Baş parmak aşağıya doğru inerken, ruh yukarı mı çıkıyor, aşağı mı iniyor — artık belli değil. Bir saniye kahkaha atıyorsun: “Kedinin biri kafasını salatalığa çarpmış.” Bir sonraki saniye: “Bir anne, depremde çocuğunun elini bırakmamak için 36 saat enkaz altında kalmış.” İnsan ne yapacağını şaşırıyor:

OKUMAK İÇİN TIKLA