“Eğer ben bu insanların fotoğrafını çekmese idim, Türk Edebiyatı yüzsüz (100’süz) kalacaktı.” Ara Güler
Ara Güler?in edebiyatımızın yetkin kalemleriyle sürdürdüğü dostluğun doğal bir sonucu olan portrelerdeki sıcaklık ve canlılık hemen hissettiriyor kendini. Bir farklı bakmış edebiyatçılarımız büyük ustanın objektifine…
Kitapta Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Aziz Nesin, Onat Kutlar, Orhan Veli, Ceyhun Atıf Kansu, Sait Faik Abasıyanık, Nâzım Hikmet, Can Yücel, Çetin Altan, Yaşar Kemal, Vedat Türkali, Arif Damar, Selim İleri, Melih Cevdet Anday, Demirtaş Ceyhun Latife Tekin, Erhan Bener?in aralarında bulunduğu edebiyatımızın önemli isimleri yer alıyor.
“Ne dehşet verici bir çaba, bir özveri!” Sait Faik
?…sanki hesabı ondan sorulurmuş gibi – şaşırtıcı bir sorumluluk duygusu ile – Türk insanının imgesini yitmekten kurtarmak istedi. Ne dehşet verici bir çaba, bir özveri!? demiş Abidin Dino, Ara Güler için.
Halide Edip Adıvar, Korkunç sigara içerdi
Hayat Mecmuası’nda çalıştığım sırada son romanı tefrika ediliyordu. Ben de onun yazdığı bölümleri alıp matbaaya götürüyordum. Beni Halide Edip’e ilk defa Vedat Günyol götürmüştü. Halide Hanım beni sevmişti. Karşısına oturtur ve bir şeyler anlatırdı. Hatırladığım çok korkunç sigara içtiği. Hafta sonları gider, yazdığı bölümleri alırdım. Bu fotoğraf da o gidişlerimde çektiklerimden biridir. Çok çekmiştim onun fotoğrafını ama yarısına arşivde kalsın diye Şevket Rado el koymuştu. Demek ki iyiki onlardan kendime de almışım. Yoksa bu da fotoğrafsız kalacaktı. Çünkü o arşivler bir şekilde yok olup gitti.
Beyoğlu’nun yağlı yakalı trençkotlu gezgini
Sait Faik’in çok fotoğrafını çektim. Burgaz’da falan. Ama onu ilk tanımam ilginçtir. Ben Galatasaray’da doğdum ve büyüdüm. Burada hep bir adam dolaşırdı trençkotlu, yakaları yağlı. Yanında da başkaları. Ben lise son sınıfta filandım. Sonra aynı adamları akşam da Çiçek Pasajı’nda görürdüm. Hüsamettin Bozok, Fikret Adil falan. O yağlı trençkotlu adam meğer Sait Faik’miş. Daha sonra tanışıp arkadaş olduk. Onu son görüşüm, Marmara Kliniği vardı Şişli’de, orada oldu. Sait Faik sirozdan oraya yatmıştı. Bir gün Agop Arat bana, Sait hastaneye kaldırılmış, gidip ziyaret edelim dedi. Kalktık gittik. Şimdi bu beni kapıda görünce, geberecem diye resmimi çekmeye mi geldin yoksa diye çıkıştı.
Nazım’ın fotoğrafını çektiğimi hep gizledim
Nazım Hikmet’in fotoğrafını Paris’te çektim. Orada bir otele gelmişti, Abidin (Dino) götürdü beni, istersen gel resmini çek diye. Ben hep gizledim Nazım’ın resmini çektiğimi. Ne olur ne olmaz diye. Nazım’la aslında daha önce hapisten yeni çıktığı zaman Türkiye’de tanışmıştım. Baha Gelenbevi, Lale Devri diye bir film çeviriyordu. İhsan İpekçi de Nazım’a tarih danışmanı diye görev vermiş, biraz para kazansın diye. Ben de Hayat Mecmuası’nda çalışıyorum. Sete röportaja gitmiştim. Baha Gelenbevi gel dedi, seni Nazım’la tanıştırayım. Etrafta bayağı polis var. Polis muhabiri olarak da çalıştığım için hepsini tanıyorum. Bütün film çekimlerinde o dönemde polis olurdu ama, bu sefer Nazım nedeniyle sayı artmış. İşte Nazım’la o sırada tanışıp resmini çekmiştim. Ama onlar kayboldular.
Ara Güler
Kitabın Künyesi
100 Yüz (Ara Güler’den Yazar Fotoğrafları)
Yazar: Ara Güler
Yayınevi: Yapı Kredi Yayınları
YKY’de 1. Baskı: Kasım 2002
YKY’de 4. Baskı: Ekim 2010
Sayfa Sayısı: 215