Rüyalarımızdaki Gizli Komşumuz: Freud’un Sansüründen Jung’un Dengesi
Yazar: Jungish
Ey ahali! Hepimiz biliriz ki, şu modern hayatın koşuşturmacası içinde, geceleri kafamızı yastığa koyduğumuz an, içimizde bir seyirci uyanır. Bu seyirci, bize bazen tuhaf, bazen de pek manidar filmler izletir. İşte bu filmlere Rüya derler.
Peki, rüya nedir? Eskiden olsa hemen akla Sigmund Efendi gelirdi. Ah, o Freudcu akım! Neymiş efendim? Rüya, bastırılmış arzuların kılık değiştirmiş, sansürden geçmiş bir haliymiş! Adam, rüyalarımızın her köşesinde bir ayıp, her sembolünde bir gizli hınzırlık aradı durdu. Biri merdiven mi gördü? Al sana bir cinsel sembolizm! Annesini mi gördü? Hemen Oidipus Marazı! Sanki bizim bilinçdışımız, sürekli yasaklanmış şeyleri söylemek için binbir takla atan arsız bir çocuk!
⚖️ Oysa Ki, İşin Aslı Başkaymış: Telafi!
Lakin, bizim Jung Efendi (ki kendisi Freud’un eski yoldaşı, sonra ayrılanı) bu duruma itiraz etti. Dedi ki: “Rüya, bu kadar basit bir maskaralık değil, sevgili meslektaşım! O, sadece bastırılmış arzuların postacısı değil, psişenin namuslu bir çalışanıdır!“
Jung’a göre, rüya denen şeyin asıl mesleği Kompanzasyon’dur (Telafi).
Ne demek bu? Şudur efendim: Eğer siz gündüzleri kendinizi aşırı derecede dürüst, erdemli ve melek gibi göstermeye kasıyorsanız (hani şu sosyal medyada hepimizin yaptığı gibi), rüyanız hemen devreye girer. Size ne mi gösterir? Tıpkı bir röntgen filmi çeker gibi, sizin gölgede bıraktığınız, halının altına süpürdüğünüz kıskanç, kibirli, bencil yanlarınızı yüzünüze çarpar!
Rüya, sizi incitmek için değil, dengelemek için bu oyunu oynar. Tıpkı bir geminin, bir tarafa çok yüklenince batmasın diye diğer tarafa balast yüklemesi gibi. Eğer bilinçli benliğiniz bir yana kayarsa, bilinçdışı hemen karşı yöne çekerek sizi psikolojik sağlığın ortasına geri getirmeye çalışır.
🎭 Rüya Tiyatrosunda Kendi Oyunumuzu Oynamak
Jung der ki, rüyalarımızın yorumunda iki seviye var:
- Nesnel Seviye: Hani rüyanızda patronunuzu görüyorsunuz ya. Bu, gerçekten patronunuzla olan ilişkinizin bir yansımasıdır.
- Öznel Seviye: İşte burası işin en ilginç kısmı! Rüyanızda gördüğünüz patron, komşu, düşman figürlerinin hepsi, aslında sizin kendi ruhunuzun farklı bir parçasıdır! (Bir içsel tiyatro!) O despot patron, sizin kendi içsel “Eleştiren Otorite Komplesiniz” olabilir. O kaçan sevgili, sizin kendi “Ulaşılmaz Mutluluk Arzunuz” olabilir.
Yani, rüyanızda gördüğünüz her karakter, size dönüp şunu der: “Bende senden bir parça var, beni kabul et!”
⚠️ Uyanık Kalmanın Bedeli
Şimdi, sevgili okur, eğer rüyalarımızı sadece Freudcu bir gizli arzu deposu olarak görmeye devam edersek, rüyanın bize fısıldadığı o ileriye dönük rehberliği kaçırırız.
Rüyalar, bize sadece geçmişteki dertlerimizi göstermez; aynı zamanda “Ey şaşkın kul, bu yoldan gidersen şuraya varırsın!” diye fener tutar. Bizi bütünleşmeye (Jung’un o meşhur Bireyleşme yolculuğuna) davet eder.
Eğer sürekli bilinçli kibirlerimizle yaşar, rüyalarımızın getirdiği gölgelenmiş hakikati görmezden gelirsek, işte o zaman nevroz denen maraz kapımızı çalar. Çünkü denge bozulmuştur.
Öyleyse, bu gece yastığa başınızı koyduğunuzda, aklınızdan çıkarmayın: O gördüğünüz tuhaf, anlamsız sahne, size yalan söyleyen bir kurnazlık değil; iki milyon yıllık psişenizin size gönderdiği dürüst ve telafi edici bir mektuptur. Açın, okuyun ve dengenizi bulun!
Selametle…


