“Anayurt Oteli”ne dair – Tahir Ürper

Kendini yalnızlığa mahkûm etmiş bir adamın, havasız kasvetli bir otelin içinde kendi iç dünyasıyla baş başa kalma acısını, kahrını ve çaresizliğini dışa vurma hikâyesini insanın yüzüne çarpması, doğrusunu isterseniz karamsar bir hava dağıtır içimize.
Var olma mücadelesi midir bireyin kendi içine hapsolma durumu? Var olma mücadelesi midir bireyin kendi iktidarını kurma çabasına girmeyi? Bu sorular çoğaltılabilir.
Bir otelin kâtibi olmak; farklı kişiliklere sahip insanları tanımak demektir. Her kâtibin bir kayıt defteri vardır. İsimler bu deftere kayıt edilir. Bu kayıtlar sabahları egemenlerin bekçilerine sunulur. Kimler geldi geçti kimler aynı yataklarda yattılar ya da yatmadılar.
Zebercet?in en iyi yaptığı iş otele gelen müşterilerin isimlerinin kayıt defterine geçirilmesidir. Geçmişine bakıldığı zaman hiçbir şey başaramadığı ya da hep yaşamında silik, alay edilen ve dikkate alınmayan bir yaşam sürdüğünü görürüz. Askerdeyken gizliden duvardan atlayıp geneleve gittiğinde hayat kadınları onunla dalga geçerler. Onu ?benim küçük askerim? *diye karşılarlar.
Küçük Zebercet, komik Zebercet dış dünyanın sokaklarına her adım attığında karşısına kocaman duvarlar dikilir. Onu daha tedirgin, tekinsiz huzursuz bir iç dünyaya sürekler. Hırçın bir dalganın ortasında kalmak da ona nasip olmaz. Yusuf Atılgan karakterine direnmeyi unutturur, otelin kendine ait soğuk duygusu ortamında onu yaşatmaya çalışır
Gecikmeli Ankara treniyle gelen kadın, kendi hayaletini bırakarak orayı terk eder. Zebercet o kadından kalan nesneler vasıtasıyla iletişim kurmaya çalışır. Kurulan kontak Zebercet?i saplantılı bir kişiliğin içine daha da hapsolmaya iter.
Yusuf Atılgan, yavaş yavaş karakterine daha önce eşlik eden yan karakterlerin özgeçmişlerine değinir ve bu özgeçmişlerden Zebercet?in haberdar edilmesi sağlanır. Emekli Subayın kendi kızının katili olduğunu, ortalıkçı kadının sıkıntılı özgeçmişini öğrenir. En iyi yaptığı işi sandığı belki de kendi özgüvenini orada sınandığı kayıtların, polislerin hiç umurunda olmadığını ve bütün kayıt örneklerinin yere atılmış olduğunu görür. ?Yeryüzünde canlı kalmanın bir bakıma suç işlemeden olamayacağını bilmeyen, kendilerini suçsuz sanan insanlardan çekiniyor, utanıyordu?
Bütün bunlar ona yaratılan karanlığa daha da gömülmesine neden olur. Karanlıkta ışıklar anlamlıdır ve kendini çok iyi yansıtır. Ne var ki Zebercet için umut yoktur. O artık bir katildir. Ortalıkçı kadınla sevişirken, onu kendisine karşı gelmediği için ya da zevk duyma hazzını yansıtmadığı için öldürmüştür. Artık Zebercet?in elini uzatmak isteyeceği hiçbir dal kalmamıştır. Kendini tamamen otele kapatır. ?Dayanılacak gibi değildi bu özgürlük?* Boynuna ipi geçirir. ?Tam o sırada dışarıdan birkaç arabanın korna seslerini duydu; başka araçlar da katıldılar buna; kornalar, tren düdükleri, fabrika düdükleri arasız, kesintisiz ötmeye başladılar.?* Sesler onu dış dünyaya döndürmesini sağlamaz. Son ışıkta kapanır.
Yusuf Atılgan, bir otel yöneticisi ile bir ülkeyi yönetenleri karşılaştırır. ?Bir oteli yönetmekle bir kurumu, geniş bir işletmeyi, bir ülkeyi yönetmek aynı şeydi aslında. İnsan kendini, olanaklarını tanımaya, gerçek sorumluluğun ne olduğunu anlamaya başlayınca bocalıyordu, dayanamıyordu. Ülkeleri yönetenler iyi ki bilmiyorlardı bunu; yoksa bir otel yöneticisinin yapabileceğinden çok daha büyük hasarlar yaparlardı yeryüzünde.?*

Yazan: Tahir Ürper
Diyarbakır Okuma Kulübü
(Diyarbakır Sanat Merkezi)

Alıntılar:
*Anayurt Oteli

Kitabın Künyesi:
Anayurt Oteli
Yusuf Atılgan
Yky Yayınları
Yayın Tarihi: 17. Baskı Ekim 2010
108 sayfa

Bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir