Ateş, Cennet’te parıldar. Cehennem’de yanar.

Ateş ve ısı çok değişik alanlarda açıklama araçları sağlar, çünkü bizim için ölümsüz anıların, yalın ve kişisel yaşantıların vesilesidir. Bu yüzden ateş herşeyi açıklayabilen ayrıcalıklı olaydır. Yavaşça değişen herşey hayatla açıklanırsa, hızla değişen her.şey de ateşle açıklanır. Ateş üstün-canlıdır. Ateş mahremdir ve evrenseldir. Kalbimizde yaşar. Gökyüzünde yaşar. Tözün derinliklerinden çıkıp kendini bir aşk gibi sunar. Maddenin içine dalıp saklanır, kin ve intikam gibi gizli, görünmez. Bütün olaylar arasında, iki karşıt değerlendirmeyi, iyi ile kötüyü aynı açık seçiklikle kabul edebilen yalnız odur. Cennet’te parıldar. Cehennem’de yanar. Tatlılık ve işkencedir. Mutfak ve kıyamettir. Ocağın yakınında uslu uslu oturan çocuk için hazdır; ama alevleriyle çok yakından oynamak isteyince her itaatsizliği cezalandırır. Huzurdur ve saygıdır. Esirgeyici ve korkunç, iyi ve kötü bir tanrıdır. Kendisiyle çelişebilir: dolayısıyla evrensel açıklama ilkelerinden biridir.

Bu ilk değer verme olmadan ne en aşikar çelişkileri bile kabul eden yargının hoşgörüsü, ne de en övücü sıfattan kanıtsız toplayan bu coşku anlaşılırdı. Örneğin XVIII. yüzyılın sonunda yazar) bir hekimin şu satırlarında nasıl bir sevecenlik ve nasıl bir anlamsızlık vardır: “Benim bu ateşten anladığım, sert, parıltılı, irkiltici ve aykırı, sıvıları olduğu gibi besinleri de pişireceği yerde yakan bir sıcaklık değil; fakat yumuşak, ılımlı, balsamlı; ve kanınkine yakın belli bir nemle beraber, çeşit çeşit sıvılarla beslenmeye yarayan usarelerin içine işleyen, onları ayıran, hafifleştiren, parçalarının kabalığını ve kekreliğini düzelten, nihayet onları tabiatımıza uygun düşecek bir yumuşaklık ve inceliğe getiren ateştir”. Bu satırlarda nesnel bir anlamı olabilecek ne bir kanıt, ne bir sıfat var. Ama bizi nasıl da ikna ediyor! Bana öyle geliyor ki hekimin ikna gücüyle ilacın nüfuz gücünü kendinde topluyor. Yine de ben hu sayfayı okurken, çocuk yatağımın başucuna gelip endişeli annemi bilgece bir kelimeyle yatıştıran, altın kol saatli, iyi yürekli ve tumturaklı hekimi anımsamadan edemem -bu karşı konmaz yakınlaşmayı açıklayabilen beri gelsin. Fakir hanemizde bir kış sabahıydı. Ocakta ateş parıldardı. Bana tolü şurubu verirlerdi. Kaşığı yalardım. O balsamlı sıcaklığın ve sıcak ıtırlı ilaçların zamanları şimdi nerdedir!

Gaston Bachelard

ATEŞiN PSiKANALiZi
Fransızcadan Çeviren: Aytaç Yiğit
Bağlam Yayınları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir