Kategori: Carl Gustav Jung

Jane Eyre’in Psişik Yüzleşmeleri ve Rochester’ın Körlüğünün Arketipsel Yankıları

Jane Eyre’in Lowood Yetimhanesi’ndeki çocukluk deneyimleri ve Rochester’ın körlüğü, Charlotte Brontë’nin eserinde insan ruhunun karmaşık katmanlarını açığa vuran derin birer anlatı aracıdır. Freud’un bastırma mekanizmaları ve Jung’un gölge arketipi, bu iki karakterin iç dünyalarını anlamak için güçlü birer mercek sunar. Jane’in yetimhane yılları, bastırılmış anıların ve duyguların nasıl bir iç

OKUMAK İÇİN TIKLA

İmparatorlukların Uzun Gölgesi: Kolektif Bilinçdışında Kalan İzler ve Post-Kolonyal Kimlik

Büyük imparatorlukların yayılmacı politikaları, tarih boyunca insan topluluklarının yalnızca fiziksel coğrafyalarını değil, aynı zamanda kolektif bilinçlerini, kimliklerini ve toplumsal hafızalarını derinden şekillendirmiştir. Moğollar, Britanya, Osmanlılar ya da Roma gibi imparatorluklar, fetih yoluyla güçlerini genişletirken, egemenlik kurdukları topluluklarda hem maddi hem de manevi izler bırakmıştır. Bu izler, travma, direnç, uyum ve

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayvanların Rüya ve Mitolojideki Yeri: Bilinçaltının Derin Simgeleri

Hayvanlar, insanlık tarihinin en eski anlatılarından itibaren rüyalarda, mitolojilerde ve kültürel imgelerde güçlü bir yer edinmiştir. Bu varlıkların sadece fiziksel dünyada değil, aynı zamanda zihnin derinliklerinde, bilinçaltının karmaşık koridorlarında da iz bıraktığı açıktır. Rüyalar ve mitolojiler, insanın kendi varoluşsal sorularıyla, korkularıyla, arzularıyla ve doğayla ilişkisiyle yüzleştiği bir alan sunar. Hayvanlar,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mitlerin Çağrısı: Jung, Deleuze ve Freud Arasında Bir Yolculuk

Mitler, insanlığın anlam arayışında köklü bir yer tutar; ancak Carl Gustav Jung, Gilles Deleuze ve Sigmund Freud’un bu anlatılara yaklaşımları, insan zihninin, toplumun ve kültürün farklı katmanlarını aydınlatır. Jung için mitler, evrensel bir bilinçdışının yansımalarıdır; Deleuze içinse köksüz, göçebe anlatılar olarak sabit anlamlara direnirler. Freud’un Totem ve Tabusu ise bu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gündemin Toksik Ritmi: Bugün Ne Unutacağız? Bölüm 7: “Bugün Ne Hatırlayacağız?”

🎒 Hafıza, Taşınan Bir Yüktür – Ama Aynı Zamanda Bir Harita 🎯 Gündem Değil, Hakikat Bugünün en radikal sorusu şu olabilir: “Bugün neyi hatırlamaya karar veriyoruz?” Çünkü gündem geçici, ama hakikat kalıcıdır.Gündemi takip etmek yerine,iz bırakmak gerekir.Hafıza, sadece geçmişi değil, geleceğin yönünü de belirler. 🪶 Audre Lorde: “Kendin için konuşmuyorsan,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gündemin Toksik Ritmi: Bugün Ne Unutacağız? Bölüm 6: Unutmamayı Öğrenmek – Direnişin Hafızası

“Hatırlamak, iyileşmenin ilk adımıdır.” 🛑 Unutmayı Reddetmek: Sessizliğe Karşı Direniş Hatırlamak bazen acı verir.Ama hatırlamamak: İktidarlar unutuldukça büyür.Direniş, bazen sadece bir ismi hatırlamakla başlar. 🪶 Hannah Arendt: Kötülüğün Sıradanlığı Arendt, Eichmann davasında şunu gördü: “Kötülük, canavarlıkla değil, unutmayla mümkün olur.” Biri görevini yaptı, diğeri sustu, öbürü arkasını döndü…Ve bir toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeni Bireyleşme Biçimleri: Jungiyen Bir 21. Yüzyıl Yorumu

Bölüm 6: Mitolojiye Dönüş – Arketiplerle Bireyleşmenin Yeni Yolları Pandora, Prometheus ve Persephone’nin Torunlarıyız 🌀 Mit, İçimizde Yaşayan Hikâyedir Jung, mitleri yalnızca antik hikâyeler olarak değil, kolektif bilinçdışının sembolik dili olarak okur. Bugün insanlar terapide, rüyalarda, yazdıkları hikâyelerde… “Benim içimde bir Pandora var.”“Ben Prometheus gibi cezalandırıldım.”“Kendi alt dünyama inmeden büyüyemem.”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gündemin Toksik Ritmi: Bugün Ne Unutacağız? Bölüm 5: Unutmayı Öğrenmek – Gündemin Hafızası

“Ne unutursak biz oluruz?” 🧠 Toplumsal Unutma, Bireysel Travma İnsan beyni, travmayla baş etmek için bazen unutmayı seçer.Ama bir toplumun tamamı aynı anda unutuyorsa…bu artık bir savunma değil, bir politik stratejidir. “Unutma kültürü”nün içindeyiz.Ama bu unutma masum değil. 🪞Freud: Bastırılan Geri Döner Freud’a göre bastırılan travma,başka bir biçimde yeniden ortaya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeni Bireyleşme Biçimleri: Jungiyen Bir 21. Yüzyıl Yorumu

Bölüm 7: Sanal Dünyada Bireyleşme – Avatarlar, Filtreler ve Dijital Kendilik 🕶️ Benlik mi, Profil mi? Bugün biriyle tanışmadan önce yaptığımız ilk şey ne? Profilini stalk’lamak. Dijital çağda “kendin olmak”, artık bir kullanıcı adı, bir biyografi cümlesi ve filtrelenmiş bir fotoğraf karesiyle eş anlamlı. Ama sorun şu: “Kendilik”, sabitlenemez.Ama “profil”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeni Bireyleşme Biçimleri: Jungiyen Bir 21. Yüzyıl Yorumu

Bölüm 8: Yeni Topraklar – Bireyleşmenin Politik Haritası 🌍 Ben Olmak, Biz’in Gölgesinde Jung bireyleşmeyi kişisel bir süreç olarak anlatsa da, bu süreç hiçbir zaman toplumdan bağımsız değildir.Çünkü her “ben”in arkasında bir “biz” yankılanır. Ve çoğu zaman: Bireyleşmek, kolektife rağmen değil,Kolektifin gölgesiyle yüzleşerek mümkün olur. 🧠 Kolektif Gölge ve Lider

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gündemin Toksik Ritmi: Bugün Ne Unutacağız? Bölüm 3: Medya, Algı ve Tüketim Döngüsü

“Haber mi alıyoruz, his mi tüketiyoruz?” Her gün…📱 Bir bildirim sesiyle açılan telefon,🔁 Sonsuz bir kaydırma,💬 Her şey hakkında birkaç cümle,⏱ Ama hiçbir şey için bir dakika durmama… Peki biz bilgileniyor muyuz, yoksa programlanıyor muyuz? 🌀 Gündemin Tüketim Ekonomisi Modern medya sisteminde gündem artık: Noam Chomsky’nin “Rızanın İmalatı” adlı eserinde

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bilinçdışını Anlamak için Carl Gustav Jung’dan Nasıl Yararlanabiliriz ?

Carl Jung, psikanalizin kurucusu Freud’dan ayrılarak kendi “Analitik Psikoloji” ekolünü geliştirmiş ve bilinçdışı kavramına çok daha geniş ve derin bir anlam yüklemiştir. Jung’a göre bilinçdışı, sadece bastırılmış kişisel deneyimlerimizden ibaret değildir; aynı zamanda tüm insanlığın ortak mirasını taşıyan evrensel bir katmanı da içerir. Jung’un bilinçdışını anlamak ve ondan yararlanmak için

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yeni Bireyleşme Biçimleri: Jungiyen Bir 21. Yüzyıl Yorumu

Bölüm 3: Dijital Gölge – Like ile Var Olan Benlik 🎭 Persona 2.0: Sosyal Medyada Kim Olmak? Jung, persona kavramını “toplumun bizden beklediği rol” olarak tanımlamıştı.Bugün bu rol artık Instagram’da, TikTok’ta, Twitter’da ve WhatsApp durumlarında yaşıyor.Yani: Artık maskemiz yüzümüzde değil, ekranlarımızda.Ve belki de daha önce hiç olmadığı kadar benliğimizi ele

OKUMAK İÇİN TIKLA

Baba Kim? Aileyi Kim Kurar? Travmatik Aidiyetin Psikanalizi

Bir ruh sağlığı uzmanı olarak , terapi odalarımızın loş ışıklarında veya gündelik hayatın absürt karmaşasında, dilimize pelesenk olan ama derinliğini pek de sorgulamadığımız bir soruyu cesurca masaya yatıralım: “Baba Kim? Aileyi Kim Kurar? Ve bu kutsal sandığımız aidiyet duygusu, ruhumuzda nasıl travmatik bir zincire dönüşür?” Baba Kimdir?: Biyolojinin Ötesinde Bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gündemin Toksik Ritmi: Bugün Ne Unutacağız? Bölüm 2 “Bize Ne Oluyor?”

🧠 Duyguların Çöküşü ve Toplumsal Yorgunluk Sabah uyanıyorsun, haber akışı başlıyor:💥 Yeni bir linç🩸 Yeni bir ölüm🚨 Yeni bir siyasi kriz🥀 Yeni bir doğal felaket🧊 Ve… sende sadece donukluk. Tepki yok. Göz kırpmadan geçiyorsun.Çünkü artık sadece bilgiye değil, hissetme gücüne de yabancısın.Bu, bilgi yorgunluğu değil.Bu, duygu tükenmesi. 💣 Byung-Chul Han:

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kadın Bedeninde İnşa Edilen Hapishane: İlk Korkudan Travma Döngüsüne Bir Psikanalitik Yolculuk

Bu analiz, C.G. Jung’un “ilk korku” kavramından yola çıkarak, annenin bedeninin hem bir başlangıç mekânı hem de zamanla nasıl bir sınırlama ve tekrar eden travma döngüsü metaforuna dönüşebileceğini inceler. Giriş C.G. Jung’un “ilk korku” kavramı, insan varoluşunun en köklü ve evrensel deneyimlerinden birini ifade eder. Bu korku, genellikle doğumla birlikte

OKUMAK İÇİN TIKLA