Güneş Harfleri, Osman Şahin “Sizce harfler ilk kez ortaya çıktıklarında ne renkti?”

Sizce harfler ilk kez ortaya çıktıklarında ne renkti? Hep böyle ak kağıtlara kara renklerle mi yazıldılar? Yoksa, karanlıkta gün ışığı gibi apaydınlık parıldayan renkler mi taşıyorlardı? Harf sayısı belirli olduğu halde, yeryüzünde nasıl bu kadar değişik dil ve alfabe vardır? Hepsi de oldukça meraklı sorular, değil mi? Belki de bu sorularımızın yanıtlarını Güneş Harfler öyküsünde bulabiliriz.
Güneş Harfleri, ülkemizin ünlü yazarlarından Osman Şahin’in bir öyküsü. Helke, Melke ve İlke adlı üç kardeşin serüvenlerinin anlatıldığı öykü, Toros göçerlerinin dilden dile taşıyıp günümüze getirdiği bir söylenceden yararlanılarak yazılmış. “Yıllar yılı bütün Toros göçerlerinin ağzında, dilindeydi o. “Kapı’nın öyküsü” diye başlayan öykü, cesur, sabırlı, akıllı ve bilgili insanın neleri başarabileceğini anlatıyor bize.
Kitapta, Güneş Harfleri’nin yanı sıra, kaynağını yine Akdeniz insanın yaşamından, Toroslar’dan alan altı öykü daha var. Şapka, Acı Elma Şeker Elma, Çökelek, Dikenler Dile Gelir, Hasip Hüsüp Çetesi ve Sabriyo adını taşıyor bu öyküler. Zaman zaman düş ve gerçeğin iç içe geçtiği bu öykülerin hepsi de ayrı bir yaşam parçasından resimler çıkarıyor karşımıza. Öyküleri ilginç bulacağınıza ve kitabı severek okuyacağınıza inanıyoruz.”
Evrensel Basım Yayın

Güneş Harfleri
Osman Şahin; Resimleyen: Yıldız Cıbıroğlu
Evrensel Basım Yayın;
İstanbul , 1995.

Osman Şahin’in Yaşam Öyküsü
1940?ta Mersin?in bir Toros köyü olan Arslanköy?de doğar. Kendi deyimiyle ?kıraç tepedeki domates fidanı? gibi olan yoksul bir çiftçi ailesinin 13 çocuğundan biridir. Çocukluğu Toros?larda yoksulluk içinde geçer. İlköğrenimini köyünde bitirir ve ikinci doğumu olarak gördüğü Diyarbakır Dicle Köy Enstitüsüne girer.

Dicle Köy Enstitüsü’nü bitirdikten sonra Siverek?e bağlı, Fırat nehri kenarındaki, Bucak aşiretine bağlı Kalemli köyüne öğretmenliğine atanır. Henüz 18 yasındayken, büyük aşiret kavgalarının, silaha tutkun yöre insanin içinde bulur kendini. Fırat taştığında, nehrin kıyısına kustuğu insan ölülerini görür. Bunlarla ilgili hep notlar alır. Yıllar sonra bu notları Kırmızı Yel, Fırat?ın Sırtındaki Kan / Bucaklar ve Yeraltında Uçan Kus adli belgesel romanlarıyla kitaplaştırır. Bölgenin büyük aşiretlerinden Bucaklar’ın 200 yıllık tarihiyle, 1960’li yıllarda patlak veren Bucaklar Kan Davası?nın içyüzünü anlattığı, Fırat?ın Sırtındaki Kan / Bucaklar, sadece Türk Edebiyat tarihine değil, bugün hala konuşulan bir konu olarak, Türk siyasi tarihine de önemli bir eser olur.

1958?de Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi bölümüne girer. Gazi Eğitim öğrencisiyken Demokrat Parti?nin baskıcı rejimine karsı öğrenci yürüyüşlerinde bası çeker. İlk tayini Malatya?ya çıkar. 1961?67 yılları arasında Malatya Lisesinde beden eğitimi öğretmenliği yapar. Öğrenciliği de dahil hayatinin ondört yılının geçtiği Doğu ve Güneydoğu?da özellikle, Malatya, Elazığ, Tunceli, Maraş yöresinde 33 köy hakkında çok geniş folklor araştırmaları yapar, 33 defter not alır. Bu araştırma ve incelemeler sonucu topladığı 1645 bulmaca ve bilmeceyi Su Kurusu adıyla yıllar sonra yayımlar.

1967?1974 yılları arasında İzmit?e spor öğretmeni olarak atanır. Türkiye Öğretmenler Sendikası?nda (TÖS) çalışır. 1970 TRT ödülleri köy kökenli ve Köy Enstitüsü çıkışlı iki sanatçı çıkarır ortaya. Bunlardan biri Ümit Kaftancioglu, diğeriyse Osman Şahin?dir. 1970?de yayımlanan Kırmız Yel, Şahin?in ilk kitabidir ve TRT Öykü Ödülünü alarak geniş ilgi bulur. Daha sonra Türk sinemasının unutulmaz filmleri olacak Kibar Feyzo, Adak ve Fırat?ın Cinleri bu kitabında yer alır. Şahin?e Türk sinemasında eserleri en çok filme çekilen yazarlardan biri olma unvanını getirecek yolun basıdır bu ayni zamanda. İlk öyküsünü Yılmaz Güney satın alır ancak filme çekemeden hapse girer. O parayla İstanbul?da bir ev alır ve öğretmenliğe Suadiye Lisesi?nde devam eder. Ancak 12 Eylül askeri rejimince Trabzon?un Arsin ilçesine sürülerek emekli edilir.

1978 yılında Aydınlık gazetesinde yayımlanan bir kitap tanıtım yazısı yüzünden 3 Numaralı Sıkıyönetim Askeri Mahkemesi?nde yargılanarak, 142. maddeden 1,5 yıl hapis cezasına mahkûm olur. 1983?te Sile ve Yalova cezaevlerinde yatar. Cezaevinde iken Firar filminin öyküsünü yazar. Ayrıca daha sonra cezaevinde gördüğü, duyduğu, yasadığı olayları Kolları Bağlı Doğan kitabında hikâyeleştirir.

1980?li ve 90?li yıllar Osman Şahin?in yazarlığının en verimli zamanları olur. 1980?li yıllarda dört kitap yazar. Bunlardan Ağız İçinde Dil ile 1980?de Nevzat Üstün Öykü Ödülünü alır. 1990?lar Osman Şahin adinin hem Türk sinemasında hem de edebiyatında adinin yurt dışında da sıkça bahsedilmeye başlandığı yıllar olur.

Son Yörük adli hikâyesi 1992 yılında İsveç?te Stockholm’de düzenlenen Enternasyonal Hümanizma Derneği?nin açtığı yarışmada ikinci olur. Ayni yıl Selam Ateşleri kitabıyla Ömer Seyfettin Öykü Ödülünü, 1994?de de Sait Faik Öykü Ödülünü alır. 1998?de Mahşer ile Yunus Nadi Ödülüne layık görülür. Öyküleri Polonya, Macar, Alman, Fransız, İsveç dillerine çevrilir.

1990?ların sonuna doğru Şahin?in sinemaya uyarlanan ve çoğunu kendisinin senaryolaştırdığı 22 öyküsü vardır artik ve bunlar Türk Sinemasına yurtiçi ve yurtdışında 24 ödül kazandırmıştır. Yavuz Turgut’un çektiği Züğürt Ağa; Atıf Yılmaz?ın çektiği Kibar Feyzo, Adak; Şerif Göcen?in çektiği Derman, Tomruk, Kurbağalar, Kan, Firar; Erden Kiril?in çektiği Ayna, Avcı; Bilge Olgaç?ın çektiği Gülüsün, İpekçe filmleri Türk sinemasına unutulmaz eserler olarak girer. 1997’de IX. Ankara Uluslararası Film Festivali?nde sinemaya yaptığı katkılardan ötürü, Aziz Nesin Emek Ödülü ile 1999 yılında, 36. Antalya Altın Portakal Film Festivali’nde Yasam Boyu Altın Portakal Onur Ödülü ile onurlandırılır. 2003 yılında kendi çocukluğunu anlattığı Ölüm Oyunları ile Yunus Nadi Ödülü?nü alarak, bu ödüle iki kez layık görülen tek yazar olarak Türk Edebiyat tarihinde bir ilki gerçekleştirir.

Osman Şahin öykülerinde okurlarını, Doğu, Güneydoğu, Çukurova ve Toros insanlarının gizemli dünyalarına götürür. İnsanin soyunun özünde varolan kötülüğü, ölüm temasını, korkuyu, çarpıtılmış cinsellikleri, kitliği, umutsuzluğu, efsaneleşmiş askları, teknoloji ile gelen değişimin insana yaptığı etkileri, eski saman ve pagan kültürlerin izlerini yoğun psikolojik bir derinlikle coşkulu, renkli, doğurgan, şiirsel bir anlatımla yazar.

Eserleri: Kırmızı Yel (1971), Acente Mirza (1974), Ağız İçinde Dil Gibi (1980), Acı Duman (1983), Kolları Bağlı Doğan (1988), Ay Bazen Mavidir (1989), Selam Ateşleri (1993), Kan (1994) Güneş Harfleri (1995), Bucaklar/Fırat?ın Sırtındaki Kan (1996), Su Kurusu (1996), Mahşer (1998), Gelos Daği Efsanesi (2000), Sari Sessizlik, Son Yörük, Yeraltında Uçan Kus (Belgesel-Roman) Ölüm Oyunları (2003), geniş Kenarlı Bir Nehrin Akısı: Yasar Kemal (2004)

CEVAP VER

Please enter your comment!
Please enter your name here