İnsana doğuşunda ağlamalı, yoksa ölümünde değil!

montesquieuUsbek’ten İbben’e İzmir
Bir Büyük ölür ölmez, hemen bir kilisede toplanıyorlar ölünün duasını yapıyorlar ve arkasından da methü se- nâsına girişiyorlar! O ne nutûk Rabbim! însan bu methü senâ nutkunu dinledikten sonra, ölenin, hakikaten bir insan olduğuna inanmakta güçlük çekiyor!

Ah! Elimde olsaydı, bütün bu cenaze alaylarını, şatafat ve tantanaları defederdim! Halbuki, insana doğuşunda ağlamalı, yoksa ölümünde değil! Ölen bir insan için, onun dünyadan elini eteğini çektiği bu anları için, bütün bu debdebe ve merasime, bütün bu gam ve keder verici hayhuylara, aile efradının akıttığı göz yaşlarına, dostların elem ve kederlerine de ne lüzum var, sanki? Öte yandan, bari bütün bu insanların yüreklerinde açılmış olan boş¬luğun büyüklüğü kadar yansalar, yine neyse; lâkin ne gezer, bin kerre fazlasına giderler!…

Heyhat! Gözlerimiz bağlı, öyle gafil, öyle körüz ki, daha ne zaman iztirap çekeceğimizi, hangi zaman gülüp sevineceğimizi dahi bilmiyoruz! Bütün teessürlerimiz yalan, bütün neş’eler sahte!…
Paris, 20/Eylûl/1713,

“İran’nın şimal doğusundaki Uzbekistan adı verilen bir diyardan geldiği için kendisine Usbek adı verilen bir İranlı prens, o tarihte İran’ın baş şehri olan İsfahan’daki muhteşem sarayını, debdebe ile geçen bir hayatı, dünyalar kadar güzel karılarını, muti kölelerini, harem- ağalarını terkederek Rika adındaki dostu ile Garb’a doğru seyahata çıkar. Bu seyahatin âmili ikidir. Biri zahirîdir; o da, gittikçe çoğalan şahsî düşmanlardan uzaklaşmaktır.İkinci ve asıl âmil ise, İlmî hakikatleri bütün vus’- atlerile görmek, araştırmaktı; başka iklimleri, başka insanları, onların huylarını, duyuşlarını, ilim ve san’at sevgilerini, sezişlerini, görüşlerini, ahlâklarını, dinî telâkkilerini, devlet idare tarzlarını yerinde görmek, incelemekti; sonra da onları yurtlarına aksettirmek, ibret almak, örnek almak, istifade etmekti.”
Muhiddin GÖKLÜ
Çevirmenin Notu
Inkılap Yayınları 1963

Kitap Hakkında
Montesquieu’nün “İran Mektupları” isimli eseri ilk yayımlandığı dönemde yazara büyük ün getirmiş bir mektup-roman. Montesquieu dünyayı keşfetmek üzere İran’dan yola çıkıp Fransa’ya gelen iki İran soylusunun başta sarayla, büyükelçilerle, din adamlarıyla, büyükelçilerle yazışmalarını romandakine yakın bir olay örgüsü yaratma çabasıyla bir araya getiriyor. Doğu’nun Batı’ya dair tecrübelerini anlattığı bu mektuplar, aynı zamanda Doğu’nun gizemli saray yaşamına dair de tezler içeriyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir