Avatar bir hışımla geldi geçti. İlk önce sinema sanatı hakkında bildiğimiz pekçok şeyi değiştirdi; ardından tüm zamanların gişe rekorlarını şöyle bir silkeledi, bir dönem tüm sinema yazarlarının ilgi alanı oldu; herkesi etkiledi ve fakat Oscar ödülleri sırasında beklentilerin çok gerisinde bir performans sergileyerek ağızlarımızda kekremsi bir tat bırakıp hepimizi hüzünlendirdi ve çekti gitti. Oscarlar?ın önemlileri, James Cameron?un hüzünlü ve kaygılı bakışları arasında eski eşi Katherine Bigelow a gidiverdi.
Artık Amerikalıların Oscar?da olsun Nobel?de olsun sürekli hepimize bu tür soğuk duşlar yaşatmasına alıştık. O yüzden eskisi kadar sarsılmıyor: ?Hıms; tahmin etmeliydik;? gibi bilgece ve alaycı tebessümlerle karşılıyoruz bu tür vakaları. Yaşayageldiğimiz bu gibi sayısız olayın sonucunda ne Nobel?i ne de Oscar?ı ciddiye alan önemli bir sanat insanı kaldığını sanmıyorum artık. Neticede ödüllerin büyüklerini toparlayan Katherine Bigelow?un tören sırasındaki konuşmasında heykelciklerini dünyanın dört bir yanında savaşmakta olan Amerikan askerlerine ve gizli servisine adamasıyla her şey yerli yerini buldu. Yani bizim haşarı basınımızın o tatlı, hınzır manşetleriyle ifade edecek olursak: ?Sonunda bu da oldu!?
Şaka gibiydi ama sabaha karşı kendi kulaklarımla duyduğum için inanmamak gibi bir şansım yok. Böyle şeyler 12 Eylül döneminde bizde olurdu da hüzünlenir; susardık.
Kişisel görüşüme göre; dramatik kurgu ve işleniş açısında Avatar, Hollywood klişelerine yüzde yüz bağlı kalan bir film ve endüstrinin tüm imkanlarını sonuna kadar kullanan bir kapitalist prodüksiyon olmasına rağmen; insanlık için en gerekli olduğu zamanda en gerekli mesajları cesurca ve içtenlikle veren, büyük teknik yenilikler ve yaratıcılıklar içeren, muhteşem bir görsel varsıllığı ayaklarımızın altına seren ve Amerika?nın güzel bir yüzü de olduğunu bize anımsatarak umutları yeniden yeşerten muhteşem bir filmdi. Ben olsam bütün ödülleri ona verirdim. O filmin o güzelim çocuksu mesajlarını asla unutmayacak hep kalbimde taşıyacağım.
Avatar filminin bu serüveninin ardından çok geçmeden ilginç, değişik bir kitap çıktı Doğan Kitap?tan. Avatar: Pandora?nın Biyolojik ve Sosyal tarihi Üzerine Gizli Rapor. Öncelikle belirteyim Avatar kitabı, kuşe kağıda renkli olarak basılmış, tamamı görsellerle bezeli ve renkli; hazırlanırken hiçbir masraftan kaçınılmamış havalı bir kitap. Kitap standart edebiyat meraklılarına, ele alıp zevkle okumaları için hazırlanmış, dramatik yapısı olan bir öykü, hikaye ya da senaryo değil. Tamamen ?meraklısına-sahibinden? mantığıyla hazırlanmış bir almanak. Yazarlarının Maria Wilhelm ve Dirk Mathison olduğu yazıyor ama kitabın en sonundaki teşekkür bölümünden de anlayabileceğimiz gibi Avatar?a deneyim ve görüşlerini katan bir grup bilim adamının işbirliğini de içeriyor: Stephen Ballantyne, Wanda Bryant, Randall Frakes, Paul Frommer, Jodie Holt, James tanenbaum, Richard Taylor gibi…
Kitaba, dolayısıyla Avatar konseptinin hazırlanmasına katkı koyan bilim insanlarını sıralamak bile meseleye yaklaşımın ne denli ciddi ve kapsamlı olduğunu görmek açısından fikir vermeye yetiyor. Kitaba kısaca; önsöze başlık olduğu şekliyle yaklaşabiliriz: Pandora?da bir hayatta kalma rehberi! Kitapta Pandora dünyasının astronomik ve jeolojik yapısı, Na?vi halkının fizyolojisi ve kültürü, Pandora?nın faunası ve florası, Pandora?daki insan teknolojisi, silahlar, belgeler, terimler, dil yapısı vs. tüm ayrıntılarıyla bir bilimsel simülasyon şeklinde fragmanter olarak anlatılıyor. Anlatımlar, teknik detaylar, şemalar, görseller, teknolojik açıklamaları yansıtan illustrasyonlar ve filmden kareler ile filme dair yaratılmış sayısız teknik ekipmanı en ince ayrıntısına kadar açıklıyor, bir mantığa oturtuyor ve bunlar arasında bir sistematik olduğunu ve Avatar?ın sadece bir film değil aynı zamanda ?Başka Bir Dünya? olduğunu vurgulayıp bizi ona konuk ediyor.
Bu kitabı okurken diyemeyeceğim; incelerken, Avatar filminin hazırlanması sırasında gösterilen profesyonelliğe ve ayrıntıcılığa hayran olmadan edemiyor insan.
Peki de bunca çılgın ayrıntı ve bunların oturulup kitap yapılması, basılıp piyasaya sürülmesi ne işe yarayacak? İlk başta Avatar merkezli bir yeni FRP?sel salgın mı yaratılmaya çalışılıyor ya da bilgisayar oyunları hazırlamak için gerekli altyapı mı oluşuruluyor veyahut da endüstri kendi figür satış düzeninin ilk adımları için mi bunu çıkardı ya da doğrudan doğruya; film bu kadar hasılat yapmışken çifte kavrulmuş olsun, bir de kitabını basıp gazlayalım gibi düşünceler mi var diye düşünmeden edemiyor insan. Fakat ayrıntılar arasında kayboldukça bütün bunların dışında bambaşka bir anlayışı olduğunu farkediyoruz kitabın. Filmi hazırlayan ekip Pandora?nın ayrıntılarına öylesine boğulmuş ve onu oluştururken öylesine kendinden geçmiş ki; kendi yarattığı o dünyaya aşık olmuş ve sadece ve sadece o dünyayı yaratırken akıllarından neler geçtiğini ve ne yaparken neyin peşinde olduklarını bizle paylaşmak istemiş gibi… Kısacası bu kitapla kendi yapıtlarına bir nevi saygı duruşu sergilemişler. Ve hazırladıkları her ayrıntı ile; sukabağı davullarıyla, akkor solucanlarıyla, biyo-ışıltılarla, ölüm perileriyle, altı ayaklı atlarla, yelpaze kertenkelelerle, Pandora?yı bir arboretum gibi sergileyen flora envanteri ile ve daha sayısız pekçok bilimsel ayrıntı ile bize güçlü bir alegorik dizge; bir paralel evren sunmuşlar. Yarattıkları her canlı, teknik, ritüel vs. ile bir mesaj iletmeyi bilmişler. O mesajlar birleşip dizgesel olarak binbir göndermeyle dolu bir alegorik sistem oluşturmuş. Ve bütün bunlar toplu olarak incelendiğinde güçlü bir ?çevre ve alternatif yaşam? mesajı ortaya çıkmış.
Bu kitap standart okur için değil ama Pandora dünyasının ayrıntılarına girmek isteyenler, Avatar?la aralarında benim gibi duygusal bağ kuranlar, sinema ve oyun insanları, bilim-kurgu meraklıları, fantezi ve FRP düşkünleri için ilginç olabilecek bir almanak. Ama bence en önemli yönü sergilediği duruş. Bunu biraz açmak istiyorum…
Son zamanlarda NTV ve CNN-Türk?teki Afiş vs. gibi sanat programlarını ne zaman açsam bir dizi genci, programa konuk olmuş, büyük sanatçı pozlarında, bilmiş bilmiş konuşurken görüyorum. Her gece yeni bir yerli yapım film konuk oluyor beyaz camlara; gazlanmaya, parlatılmaya çalışılıyor. Bu konuda ?velût? bir atak var. Dijital çekim imkanları film yapmayı ucuzlaştırdı. Herkes de büyük fikir adamı, büyük dram sanatı yaratıcısı, cin fikirli ve kurnaz ya… İki kalas bir heves, iki de güzel kız bulan herkes bir film yapıp düşüyor ortalara. Sonra tabii ki gişede felaket, banallik, aleladelik vs… Avatar kitabı, film yapılırken gösterilen profesyonelliği ve ayrıntıcılığı, çalıştırılan güçlü beyinlerin görkemli yaratısını ve yaklaşımlardaki özeni bütün ayrıntıları ile gözlerimizin önüne seriyor. Bunu görmek etkileyici. Şıpınişi film yapan, kitap yazan ?yurdum? sanatçısının bu kitaba bu anlamda bir göz atmasını dilerim. O vakit sanat adına söz almanın ne denli ağır sorumluluk ve ciddiyet isteyen bir iş olduğunu belki kavrayabilirler… Başarının, nelerin ardından gelebildiğini belki anlayabilirler…
Bu kitaptan yapılacak çıkarsamaların en önemlilerinden biri de entelektüel ve sanatçı sorumluluğuna dair taşınması gereken bilinç. Ne yazık ki bizdeki yeni kuşak sanat heveslileri arasında bu da pek zayıf. Bir de o çok eleştirdiğimiz, karşı çıktığımız, öfkelendiğimiz, kapitalist dünyanın terminatör lokomotifi, çılgın Amerika?nın sanatçısının dile getirdiklerine bakın: Önsözden aynen aktarıyorum:
?Açgözlülüğün orduları, Dünya?yı ve üzerinde yaşayan tüm canlıları tahrip ediyor. Enerjiye olan açlığımız yüzünden ? hep daha fazlası için- gezegenimizi yakıp yıktık. Gırtlağımıza kadar sanayi atıklarına, her geçen gün daha da büyüyen çöp yığınlarına ve kirliliğe battık. Aşırı nüfus, hızlı gelişme, nükleer terörizm, çevreyi tahrip eden savaşlar, enerji santrallerinden yayılan radyasyon sızıntısı ve zehirli atıklar, hava kirliliği, ormanların yok edilmesi, küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi, soyu tükenen türler yüzünden biyo-çeşitliliğin yok olması… Eskiden mavi-yeşil renklerde olan güzel dünyamız artık bir lağım çukuru- evrenin yüzünde kanayan derin bir kesik var. Her bir dolarla aslında yok oluşumuzu satın aldık.?
Diyeceğim şu ki: Kazib sanatçı; oku da öğren!
Yazan: Hikmet Temel Akarsu
İstanbul, 28 Mart 2010
(Bu yazı, 29 Nisan 2010 tarihli Cumhuriyet Kitap?ta yayınlandı.)
htakarsu@gmail.com
www.myspace.com/hikmettemelakarsu
Kitabın Künyesi
Avatar
?Pandora?nın Biyolojik ve Sosyal Tarihi Üzerine Gizli Rapor?
Maria Wilhelm & Dirk Mathison
Doğan Kitap
Almanak
206 Sf ? Renkli-kuşe