Kenzaburo Oe?nun ?Kişisel Bir Sorun? adlı yapıtı hiç umulmayan şanssızlıkla, genç yaşta özürlü bir çocuk sahibi olan ?Bird?ün hikayesi. Güzel bir uykuyu bölen acı bir gerçek. Acının baştan çıkarışını, sürüklenirken insanın ne hale geldiğini, istekle vicdanın çatışmasını hissettiren bir roman. Araya giren kişiler, olaylar hep aşırı, bu yüzden romana yaşamın arenası diyebiliriz.
Yaşımız gençse, tekdüze giden bir hayatın anlamını, ancak tersyüz olunca anlarız, ilerleyen yaşlarda, zarlar atılmış oyun oynanmıştır, seçimlerimiz veya elimizde olmadan yazgımız bizi değişik yollara sürüklemiş, kimi zaman acının kimi zaman da sevinçlerin konuğu olmuşuzdur.
İçimizde kalan yapamadıklarımız, isteklerimiz her zaman ateşini besler. Bird?ün ise düşlerinde bir Afrika yolculuğu vardır. Evlenmiştir askıya almıştır bu yolculuğu üstelik karısı hamiledir, özgürlüğü zincirlenmiştir, Afrika yitirilen bir umuttur şimdilik. İnsanların itişip kakışmasının kargaşası arasında farkına varamaz küçük sevinçlerin. ?Zaten evlendiğim anda kafesin içine girmiştim, ama kafesin henüz açık olan kapısını doğacak olan çocuk sımsıkı kapatacak.? (s15). Aşk iki kişilik bir kafestir bu doğru ancak insan aşkı yaşarken bunun farkına varamaz ister istemez şu soru akla geliyor Bird evlenirken karısına aşık değilmiydi? Aşk birçok şeyi gözü kapalı kabul eder, hüküm sürerken umut ve heyecan içinde her şey ona aittir, gerçeği göremez çünkü aşkla yaşanılan anın içindedir. Bu ayrıntıları düşünürsek Bird evlenirken karısına aşık değildi. Romanda aşk dışında çeşitli nedenlerle yapılan evlilik daha ağır basıyor. ?Bird?ün arada sırada kriz ölçüsüne ulaşan, sinir sistemini alt üst edecek düzeydeki temkinli hali de, korkudan çıldırmak üzere olan küçük kuşu akla getiriyordu. Neticede Bird lakabı ona yakışıyordu.? (s14) Lisansüstü eğitimine devam ederken, ders çalışmayı boşlamış dört hafta boyunca viski içmişti, belki de başarı korkusu vardı, nasılsa hayatta kendini temkinli kılacak bir evlilik yapmıştı kayınpederi profesördü, ona bir iş bulurdu. ??neden yedi yüz saat boyunca durmadan içtiğini tekrar tekrar düşünmüş, makul bir neden bulamamıştı.? (s17) Çalışıp başarı sağlamanın arifesinde düşülen içki tuzağı, zayıflıklarını perdeler, korkularını örtbas eder. Romanda Bird karakteri ağ gibi örülürken merak unsuru kemirici oluyor, bunca karmaşık duyguya karşın son perde ne olur sorusu okuyucuyu ağa düşürüyor. Ustalık romanın sonuna gelinceye kadar ağda çözülme olmaması.
Ölüm Kumarı
Mutlu bir bekleyiş acıya dönüşür, düşmeye hazır gölgesiyle Bird özürlü doğan çocuğuna bakar, hayatın acı sürprizi ona denk düşmüştür. Henüz dünyaya gözlerini açmış suçsuz bir bebek, niye cezayla doğmuştur ki, birden kanı çekilir. ?Kumarda bebeğinin ölümünü seçtiğinin net olarak bilincindeydi.? (s102) Bird yaşam dengesini kaybetmiş, kendi gölgesine bile yabancı başka bir insan olmuştur. Şeytandan ders almış ölüm saçan bir katil gibi bebeğin ölüsünün peşine düşmüştür. Soluk kesen düşünceler içinde, kurban, kan ve küçük vicdan kırıntıları içinde ruhu derinden yaralanmış bir hayvan gibi ortalıkta gezinir. Sanki yaşam bütün gözlerini ona çevirmiş aynalı bir dolap gibi ona bakıyordur. Elbette burada vicdanın görüntüsü de vardır. Bird kötü bir kaderde sürgün edilmiş duygusunu taşır, acı ateşini besler, ruhunun ve gövdesinin inlemelerini sıra dışı bir kadın olan eski arkadaşı Himiko ile giderir. Baştan çıkan şehveti uyanmış, vahşi bir hayvan gibi zincirlerini kırar, gözlerine inen perde, alev alev yanan yüzü, tekrar çocuk yapma korkusu yüzünden Himiko?nun verdiği cesaretle acılı sekse yönelir, dünyanın bütün hazları o karanlık kuyuda birikmiş gibi çılgınca patlar ve çığlıklar yükselir yankılanır dört duvar arasında. Yaşananlar aşağılayıcı, iğrenç, duyulan hazsa en doruklardadır. Sonrası parçalanmış gövdeleriyle yalnız ölüler gibi yatarlar yatakta. ?Bird sürekli kendine karşı acıma ve nefret duygularını yumak halinde yaşardı.? (s 130) Bird yitip gitmiştir artık, bilinçdışı ölüm soluyup yaşıyordu. Trajedisini başına gelen felaketle, çocuğunu öldürüp kurtulma güdüsüyle bedellemiştir. Bird ve Himiko ortak yazgı edinmiş şeytanın tutsaklarıdır artık. Kenzaburo okuyucuda ürkütücü duygularla hakimiyet kuruyor, sanki çok dalgalı bir denizde ufak bir kayıkta gibi, okuma arzusunun ürkütücü isteğiyle.
?Yenildiğimi baştan bildiğim bir oyunu sürdürür gibiyim.? (s 148) acı çekerek vahşice duygulanımlar içinde kendine işkence ederek sindirdiği vicdanına yüz çevirir, dehşet ağıyla dokunmuş bir yazgıya kendini adar.
Ne kadar üstüne toprak örtsek de gerçek her zaman parlar, dehşet sonunda ya ölümdür ya da boyun eğmektir. Sıra dışı karakterleri, keskin bıçak gibi düşünceleri, kafesin içindeki insan kalabalığı, ağır yazgıların taşınması gereken gerçekliği. Nobel ödüllü Kenzaburo özürlü çocuğunda yaşadığı acıyı bu romanında kusursuz yansıtmış. Hayatın sürprizleri bir girdap gibi, yolun sonunda değişik görüntüler, anımsamalar gece uçuşu, gün doğuyor gerçek serildi gözlerimizin önüne.
Kitabın Künyesi
Kişisel Bir Sorun
Orjinal isim: Kojinteki Na Taiken
Kenzaburo Oe
Çeviren H. Can Erkin
Can Yayınları
İstanbul, 2010, 2. Basım
232 sayfa