Şöhret Yadigarları ve Ölüm ayinleri

ŞÖHRET YADİGARLARI” VE ÖLÜM AYİNLERİ
Dinsel inanç ve pratik ile şöhret kültürleri arasında, dinle şöhret arasında dikkate değer bir kısmi yakınlaşma olduğu hipotezini güç­lendiren çok sayıda çarpıcı koşutluk vardır. Seküler toplumda hayranlar, şöhret kültürünün kendilerine ait yadigarlarını oluştururlar.
Hayranın bakış açısından, yadigarın arkasındaki örgütleyici ilke her zaman hayranla şöhret arasındaki mesafeyi azaltmaktır. Hollywood’un ilk günlerinden beri hayranların, film yıldızından kullandığı sabunu, çiğnediği sakızı, sigara izmaritlerini, rujunu sildiği mendilleri, hatta bahçesinden bir tutam çimen istedikleri bildirilmektedir.
İnsan, atılmış bir şöhret aksesuarı bulma umuduyla şöhretin çöp kutusunu karıştıranlarla ilgili kayda geçmemiş ne kadar çok vaka olduğunu merak ediyor.

Antropologlar, ölünün çevresinde örgütlenen atalara tapınma tö­renlerinin ve külılerinin Asya ve Afrika’da şamanizmin önde gelen özellikleri olduğunu gözlemlemektedir. Ölünün kalıntıları, kabul törenlerinin (initiation) ve tapınma ayinlerinin bir parçasını oluşturur çoğunlukla. Malenezyalılar, ölü insanın kemiğinde mana oldu­ğuna inanırlar, çünkü ruh kemiğin doğal bir parçasıdır. Malenezyalılar, ayrıca şamanın salgılarının da güç mahfazası olduğuna inanırlar, çünkü bu salgılar bedendeki mana’yı dışarı çıkarırlar. Hıristiyanlar da azizierin kanında, terinde, saçında ve menisinde sağaltıcı güçler olduğuna inanırlar. Azizierin bedenlerinden ve eşyalarından yadigarlar saklamak, dinsel pratiğin ortak bir özelliğidir.

Seküler toplumda şöhret yadigarları Andy Warhol’ün ıvır zıvır koleksiyonundan Jacqueline Kennedy’nin eşyalarına ve Prenses Diana’nın elbiselerine dek değişiklik gösteren çok çeşitli malzemelerdir. Hepsi de fahiş fiyatlara alıcı bulmuştur. Warhol ‘un topladığı 40 dolarlık swatch saatler binlerce dolara satılmıştır. Başkan Kennedy’nin golf sopaları 772.500 dolara satılınıştır (bu, Sotheby’nin biçtiği bedelin 858 katıdır); Sotheby’nin 3000-5000 dolar arasında alıcı bulacağını tahmin ettiği sallanan koltuğa ise 453.500 dolar verilmiştir.

Hayranlar şöhretlerden tercihen kendilerine yazılmış “kişisel” bir mesaj da içeren imzalı notlar ve imzalı fotoğraflar almak için can atarlar. Hard Rock Cafe zinciri rock müzik hatıralarını sergiler ve bunları zincirin çeşitli şubeleri arasında döndürür. Şöhretlerin araba, giysi, ayakkabı, yatak ve gitar gibi eşyalarına çok değer verilir. Şöhretlerin evleri birer tapınak olarak korunur ya da bunlar satışa sunulduğunda, şöhretle bağdaştırıldığı için değerleri artar. Graceland’a Elvis Presley’in Tennessee’deki evine gitmek, hayranlar için Hıristiyan hac yolculuğuna benzer. Bir yılda burayı 750.000 ki­şinin ziyaret etmesi gerçekten dikkate değer; bu rakam, Beyaz Saray’ın toplam ziyaretçi sayısını rahatlıkla gölgede bırakır. George Washington, Thomas Jefferson, Abraham Lincoln ve Eva Peron’un evlerinin de benzer bir ikonik statüsü vardır. Elvis’i yalnızca takıntılı kişiler kutsal bir insan saysa yine iyi, çünkü Elvis’in dirileceği inancı hayranları arasında şaşılacak ölçüde yaygındır. Elvis 1977 ‘de öldüğü halde, hala sık sık onu gördüğünü iddia edenler çıkmaktadır. Şöhret yazınında Elvis’in ölümünün sahnelenmiş bir olay olduğu iddiasına bütün bir alt tür ayrılmıştır.

Bir zamanlar azizierin mezarlarının bulunduğu katedraller nasıl gözde hac mekanlarıysa, şöhretlerin kalıntılanmn bulunduğu mezarlıklar da turistleri çekim gücüne sahip popüler yerlerdir. Paris’teki Pere Lachaise, Londra’da Highgate ve Los Angeles’te Hollywood ve Westwood mezarlıkları en son yolculuğun yapıldığı gözde mekanlar arasındadır. Hatta Highgate artık gelenlerden giriş ücreti almaktadır. Highgate mezarlığında George Eliot’ın, Ralph Richardson’ın ve Karl Marx’ın mezarlarını ziyaret etmek için para ödemek zorunda kalmak, şöhretin metalaşmasına ölümün bile engel olmadığını kanıtlayabilir. Ancak, Los Angeles ‘teki Memorial Mezarlığı’ndaki ürün yeniliğinin yanında bunlar hiç sayılır. Halk arasında Hollywood’un Valhalla’s( olarak bilinen mezarlık, Rudolph Valentino, Tyrone Power, Cecil B. DeMille, Douglas Fairbanks, Nelson Eddy, Bugsy Siegel, Peter Lorre, John Huston, Mel Blanc, Peter Finch ve Hollywood’un daha başka yıldız habituelerinin .. son istirahatgahıdır. 1990’ların sonunda iflas tehlikesiyle kar­şı karşıya kalan mezarlık, devredilmiş ve “Forever Hollywood” (Sonsuza Dek Hollywood) diye yeniden isimtendirilip yıldıziann Valhalla’sı olarak pazarlanmıştır. 24 hektarlık arazide hesaplı bir gömülme bedeli şu anda 637 dolardır; bu fiyata, mevtanın özel olarak hazırlanmış videosunun evde yapılmış video çekimlerinden ekIemelerle tören sırasında dev ekranda gösterilmesi de dahildir. Bir Hollywood yıldızının mezan yakınına özel gömülme fiyatı, 5.000 dolara kadar çıkmaktadır. Bu hamle, Farever Hollywood’un mali durumunu düzeltmiştir. Pazarlama kampanyası başladığından beri, cenaze törenlerinin sayısı yirmi kat artmıştır.

Forever Hollywood, hayraniara nihai kitsch yaşantısını sunar:
Bu, ölümden sonraki yaşamda şöhretin ahiretteki komşusu olmaktır. Ölümde bile olsa bir şöhrete katılma arzusu, şöhret kültürünün kendine özgü baştan çıkarıcılığının altını çizer. Bir şöhret öldüğünde, hayranlarının çelenklerden çiçek ve mesaj kartları, hatta hatıra olarak mezardan bir avuç toprak almaları çok yaygındır. James Dean’in, Dylan Thomas’ın, Sylvia Plath’ın, Buddy Holly’nin ve Jim Morrison’un mezar taşları çalınmıştır.

Mezar soygunculuğunun bile şöhret kültüründe bir yeri vardır. 1 876′ da Abraham Lincoln Amerikan ulusu için öyle parlak, kült bir önem taşıyordu ki cesedini Illinois Springfield’ deki O ak Ridge Mezarlığı’ndan çalmak için tuhaf bir girişimde bulunuldu. Bir çete, Illinois eyaJetini hapisteki bir suçluyu bırakmaya ikna etmek amacıyla cesedi fidye olarak kullanmak üzere plan yaptı. Planın uygulanması engellendi. Ancak mezar soyguncularının aynı şeyi yeniden denernesinden korkan yetkililer, tabutu lahitten çıkarıp daha güvenli bir yere saklamaya karar verdiler. On bir yıl boyunca Lincoln’e saygılarını sunmak için mezara gelen turistler aslında boş olan mezara baktılar, böylece belki de farkında olmadan şöhretin gerçek do­ğasına ilişkin önemli bir kavrayışı, yani sahte görüntürrün önemli olduğunu göstermiş oldular. 1 886’da Lincoln’ün naaşı yeni bir mezara gömüldü. Ancak anıtın düzgün yerleşmedİğİ fark edilince tabutun yeri bir kez daha değiştirildi. Başkanın oğlu Robert Lincoln, babasının naaşının eyalet yetkilileri ve mezar soyguncuları yüzünden bir daha yerinden oynatılmamasına karar verdi. Chicago’nun önemli iş adamlarından George M. Pullman’ın cenaze töreninde yeni bir araç görmüştü. Tabutun etrafına çelik bir çerçeve geçiriliyor ve çerçevenin içi çimentoyla dolduruluyordu. 1 901 ‘de Lincoln bir kez daha, bu sefer bir çimento ve çelik sayvanı içine gömüldü.

Tuhaftır, şöhret kültüründe Lincoln’ün cesedinin alışılmadık bi­çimde yer değiştirmesi gibi hareketler benzersiz değildir. 1978 ‘de Charlie Chaplin’in naaşı İsviçre’deki Vevey mezarlığından çalınmış, eşine az rastlanır bu “ölümden sonra adam kaçırma” vakasmda naaşa karşılık 600.000 İsviçre frangı fidye istenmiştir. Sonunda polis komplocuları yakalamış ve cesedi de geri almıştır.

Hıristiyan dininde ekmek ve şarap İsa’nın bedenini simgeler.
Komünyon ayininde ekmek yiyip şarap içmek, İsa’nın bedenini bu dünyada paylaşmayı simgeler ve üstün yaratıcının gerçekliğini doğruladığı gibi onurlandırır. Şöhret kültüründe küllerin serpilmesi de komünyona benzeyen, ama dünyevileştirilmiş bir paylaşma ritü­elidir. Bill Shankly’nin küllerinin Liverpool Futbol Kulübü’nün sahası olan Anfıeld’in çimenieri üzerine serpilmesi, hem Shankly’nin taraftarlar arasındaki tanrısal statüsünü hem de onun yönetimiyle bağdaştırılan değerlerin ve başarının sürekliliği anlayışını simgeliyordu.
Spor şöhretlerinin küllerinin, güçlü ilişkiler içinde oldukları bir stadyumun çevresine serpilmesi, şimdilerde oldukça yaygındır.

İlginç bir şekilde şöhret ahlaki yüceltme ile hiçbir ahlaki bağ taşımaz. Kötü şöhret de aynı ölçüde toplumsal cazibe kaynağıdır. Örneğin, Jeffrey Dahmer’in kurbanlarının ailelerinin üyeleri seri katilin işkence aletlerini açık artırmaya çıkarıp, geliri aralarında bö­lüşmeyi planlamışlardır. Planlarını uygulamaya koyamamalarına rağmen, kamu, bu kişisel eşyaları satın almak için kayda değer bir ilgi göstermiştir. Britanya’da Gloucester’de Cromwell Caddesi 25 numaradaki evin satışa çıkarılmasıyla ilgili planlar benzer tartışmalar yaratmıştır. Bu, seri katiller Fred ve Rosemary West’in kurbanlarına işkence yaptıkları ve onları öldürdükleri, “korku evi” denen evdi. Daha sonra tartışmalar, ticari çıkarları harekete geçirmiş, evin, kamuyu korkunç ihlal oyunlarına karşı uyarmak amacıyla bir “müze”ye dönüştürülmesi gündeme gelmiştir. En sonunda belediye meclisi evi yıkmaya karar vermiştir. Hortlaklara meraklı hatıra eşyası avcılarını caydırmak amacıyla, yıkılan evin tuğlaları, keresteleri ve molozlarının atılması gizlilik içinde yapılmıştır.

Şöhret
Chris Rojek
İngilizceden çevirenler: Semra Kunı Akbaş – Kürşad Kızıltuğ
Ayrıntı Yayınları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir