Geçen haftalardan bir gün, eşimin anne soyunun hâlâ yaşadığı köyde yengemden, ?Giden kış biber ektiydim, bitmedi!? tümcesini işitir işitmez kulaklarımı açıverdim.
Anlaşılan, dayımızın zamansız ölümünden sonra yengemize kalan hayatın üstesinden gelme işi; onu, köy yerinde yaşayan (hiç olmazsa kocaları ölmemiş) diğer kadınlardan oldukça fazla yorar olmuş. Bu, bir köyde sakin, sessiz yaşamak, biz kentlilere kolay, bir o kadar da romantik geliyor, ama hiç öyle değil. Hasattan elin boş dönmek, avdan balıksız dönmeye benzemezmiş. Karşılığı alınamayan ömür kemirici emeğin acısını bilirsiniz; aynısı?
Her ne kadar çaktırmadığımı sansam da odadakilere yakalandım! Oldum olası, işte biraz yazı, şiir filan yazdığımı herkesten gizlerim; enselendiğimde yüzümün al al olmasını önleyemiyorum. Bi utanma bi sıkılma; görmeyin!
Bizde (ülkemizde) biliyorsunuz; 1) Yazı yazan, 2) Kitap, gazete, dergi okuyana ?iyi gözle? bakmazlar? Bütün gözler polis gözü! Bu işleri yüksünen herkes için önceleri ?gomonist?tiniz, şimdi ?terörist!?
Yok, yok Allah var; eşimin yenge evinde böylesi olmadı? Ama, el çantamdaki (bu çanta taşımaya da yeni alıştım; önceleri gereksiz bulur, olur olmaz yerlerde kalem kâğıt dilenirdim ondan bundan!) oğlumun geçen yıllardan boş bıraktığı, atacakken elinden aldığım ?harita-metot? defterinden oluşturulma not defterimi çıkarıp bir sözcük, evet yalnızca bir sözcük yazarkenki mutluluğumu sizler de görmeliydiniz.
Nasıl da uçu uçuverecek gibi yeğnidim? İçim boşaldı sevinçten. Sanki bir şiire son noktayı koydum da, onun mutluluğunu çiseleyen görünmez yağmurlardayım.
?N?olacak canım, alt tarafı bir sözcük; mutlak ki daha öncelerde yüzlerce kez duymuş, herkes gibi sen de kullanmışsındır.? demezsiniz, biliyorum? İşimiz bu. Kimselerin derdine benzemez bizim derdimiz! Sokakta, her an, her yerde öylesine konuşurken dilinizden çıkıveren kimi sözcükler bu şair milleti için yaşamsal önemde ve değerdedir. Yani ben böyle sanıyorum?
?Şiir sözcüklerle, öykü ve roman tümcelerle yazılır.? sözünü boşuna mı söylemişler? Kılçıklı, kırılgan, bulunduğu dizeyi yabansıyan sözcükler sığındığı şiirleri de rahatsız eder. Kaktüsün türevi; bizim buralı olmayanların ?pabuç inciri? dedikleri, ?Hint inciri?nin göze görünmez, Allah?ın belâsı dikenleri vardır ya; onca bir kıymık, gelir gelir boğazınıza takılır. Akışında, yağ gibi kayan (?kayan?, evet; ?kaygan? değil!?) sözcükleri yakaladıysa o şiir; yüreğimize de incecikten dokunuyorsa, ötesi can sağlığı?
Şimdi bakın; kadıncağız, evlerinin arkasındaki miniminnacık bahçesine biber şitillerini özene bezene, sıra sıra dikmiş. Ben anlamam; artık suyunu mu, ilacını mı fazla kaçırmış, böceklenmiş mi, her ne olmuşsa, şitillerin serçetaşımaz dallarında oluşmasını beklediği haberci meyve çiçekleri açmadan kurumuş, sonrasında biber miber de ?bitmemiş!? Yani, anladığınız üzere ?hasat? nanay!
Eşimin yengesinin canını sıkan ?şey?e ben seviniyorum, iyi mi? Gerçi, nereden haberi olacak canım; koca sülalede bir tek kişi, hiç olmazsa bir gazeteden iki satır spor haberi bile olsun okumaz mı; okumaz? Anlı şanlı kentlerde bile, örneğin bu yazıyı okuyacak insanları zor bulabildiğimize göre, ben de açık etmeye, söylemeye utandığım için bu sevincimi hiç olmazsa sizler gibi okumaya aşkla bağlı kalmış sayılı dostlarımla paylaşayım istedim.
?Bitmek!?
Ramazanoğlu Konağı?yla yüzyıllardır çaprazlamasına bakışıp duran Ulucami?nin duvarını duldalanmış; öykücü arkadaşlarım Mehmet Taşar ve Zafer Doruk?la çaylı sigaralı söyleşirken, bir ara Zafer; ?Çukurova toprağı için ?bitek? demez miyiz?? dedi. Yengemin tümcesindeki ?bitmedi? sözcüğü, elbette ki o bitkiden elde edilecek ürünün hiç ?oluşmadığı? anlamında kullanılıyor. Sözcüğü bir başına ele aldığımızda ?bitek?teki, ?verimli, doğurgan, bereketli? anlamını vermeyeceği kesin?
İşte, görüldüğünce, aylarca bi şeycikler yazamamamın ?acısını? bir sözcükle alıveriyorum. ?Acısını alıyorum?? Evet, ?acısını??
Kimi yerde değil çoğu kez, içimizde biriken duygu derseniz o, düşünce derseniz yine o; sancıta sancıta, çoğu kez tıpkı yengemin bahçesindeki ?bitmeyen biberler? gibi de sonucu tanımlanamaz doğum serüvenlerinden sonra böylesi bir mutluluğa evriliyor.
Daha öncelerde bahar aylarından birinde yine, şu ?sosyal paylaşım? zımbırtısında bir deneyeyim dediydim de, ?ortalık ellialtıya gitti?ydi.
Bir sözcük yazdım oraya, yalnızca bir sözcük? Yaslandım plastik koltuğun arkalığına, bekliyorum. Sonuç almak uzamadı. Yazdığım sözcük ?kirekör?dü.
Ola ki, bir gün bir ?mucize? olur da bir yayıncı bulabilirsem; kitaplaştırmak üzere hazırladığım dosyalarımdan son dönem denemelerimi içerenine, (dostlarımın da önerdiği ad olarak) ?kirekör?ü koyacaktım.
Sözcüğün güzelliğine bakar mısınız; ?kir?e ?kör.?
Bölgede çoklukla kullanılıp ancak birileri (biz sözcükçüler) imlerse ayrımına varılan incelikteki sözcüklerden biri de bu ?kirekör?dü.
Biraz kumgrisini andırır, kiri göstermeyen, hatta gizleyen bir renk olarak elbette anımsadığınız, ama belki çok az kullandığınız (ya da hiç!) ?kirekör?ü Çukurova?da bilmeyen yoktur.
Bize uzak bölgelerde yaşayan arkadaşlara ?ilginç? ve ?yeni? gelen ?kirekör? örneği kimi sözcükleri edebiyatımızda kullanan ustalar mutlaka olmuştur. Bu konudaki öncelikli kaynakların Yaşar Kemal ve Orhan Kemal olduğunu kuşkusuz, şu anda sizler de düşündünüz.
Önlemi alınmadığında zatürreeye dönüşebilecek, yineleye yineleye yolu astıma da uğrayabilecek ağır grip durumunu anlatır ?saplıcan? sözcüğünden de benzer tepkileri alır almaz bir yazı yazayım dediysem de olmamış (bu konudaki düşünce ve duygularım ?bitmemiş?) , yaz yalımından mı nedir, ?düşük yapmıştım!?
?Ötürük, büllük, çillik, taman, irişkin, urup, harhut, üllüz?? vb. sözcükler de bakımı yapılır ve kullanıma sunulabilir bence.
Şairler, öykücüler, romancılar yani sözcükçüler ne güne duruyor, öyle değil mi?
Sözcükçülük ?yan gelip yatmak? değildir?

Duran Aydın

Previous Story

Algı Kalesi / Rastlantı ve Devinim – Gültekin Karakuş

Next Story

Düşe Yatmak – Erinç Büyükaşık

Latest from Makaleler

Van Gogh’un kitap tutkusu

Geçtiğimiz haftalarda Paris’in izlenimci koleksiyonuyla ünlü Musée d’Orsay, Antonin Artaud’un Van Gogh: Toplumun İntihar Ettirdiği kitabından yola çıkarak yazar ile ressamı, Artaud ile Van

George Orwell’a ilham veren kitap: Biz

George Orwell‘ın 1984’ünü neden sevdiyseniz, Yevgeni Zamyatin‘in Biz‘ini sevmeniz için en az 1984 kadar nedeniniz var. Üstelik Biz, 1984’ten çok daha önce, 1920 yılında
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ