Bir Anadolu Masalı / Bir Varmış İle Bir Yokmuş – Yaşar Miraç

(*) Bir varmış bir yokmuş?u bilir misiniz? Bildiğimiz, klasik masal ?intro?su işte, mi diyorsunuz! Söylemi muallak buluyor ve bu durumdan hoşlanmıyor musunuz! Hiç düşünmediniz üzerinde ve düşünmeye gerek görmüyor musunuz? Gidenin arkasından derlerdi bir varmış bir yokmuş diyerek, hüzünleniyor musunuz? Yoksa, uzadı bu bahis, sadede gel mi diyorsunuz!
E hadi, kısa keseyim sözü o zaman. Bir varmış bir yokmuş, Allahın kulu çokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken, annem düştü beşikten başladı ağlamaya, sallarım susmaz bir türlü yerinde durmaz. Yaşar Miraç adında bir ozan çıkageldi, paldır küldür girdi içeri. Bir minder bile koyamadan ben altına, kurdu bağdaş başladı anlatmaya…

Neredesin ?bir yokmuş?
Başlar ya hani bütün masallar Bir Varmış Bir Yokmuş?la, meğer yetmiş iki tür dilden, bin bir çeşit masalın kapısını açan bu gariplerin yokmuş bir ufak masalı. Bir Varmış ile Bir Yokmuş iki can dost; Bir Varmış biraz şişman, Bir Yokmuş ince uzun. İkisi de sevimli ama az biraz da tersler ha! Sorun bakalım niye!? Neyse efendim, niyeyse niye, size ne! Masal bu ya, bir gün birdenbire yok olmuş Bir Yokmuş. Bir Varmış geçince şaşkınlığı anlamış, olmayacak böyle sağa sola bakmakla, koyulmuş yola, başlamış Bir Yokmuş?u aramaya.
Nereden bilsin, o kapı senin bu baca benim, o masal senin bu destan benim dolaşıp duracağını. Eskiden olsa bir turnanın kanadında yaparmış bu yolculuğu ama zaman değişmiş, kuşlar bile artık çelikmiş. Kah uçakla havadan, kah tekneyle denizden, kah otobüsle karadan gezmiş bu iri delikanlı Anadolu?yu baştan sona. İstanbul?un yedi tepesinin yedisinden de bağırmış, ?Bir Yokmuş! Bir Yokmuş! Nerdesin ses ver!? diye. Koca İstanbul?da çalmadık kapı, çıkmadık yokuş bırakmamak, aramak kolay mı bir masalın kulunu! İstanbul?da gezip de hayran kalmamak, insanlara, yerlere ya da isimlere şaşırmamak kolay mı!
İstanbul?dan Yalova?ya geçmiş gemiyle, sonra, ulu bir dağın yamacından inmiş Bursa?ya. Bakmış Bursa?nın Yeşil Türbesi?nde bile yok Bir Yokmuş, bol porsiyon bir İskender?i indirip mideye; ver elini Çanakkale, Troya, Kazdağı, Ayvalık, Denizli, Pamukkale, Kütahya, İzmir vesaire. Efendim bütün bu yerlerde tarihe, söylencelere geçmiş ne varsa görmüş, salıncaklarda mı sallanmamış, tahta atlara mı binmemiş, göllerde mi yüzmemiş, dertlerini mi dinlememiş köylülerin, başka masal kişileriyle mi karşılaşmamış… Bütün bu yolların, yerlerin, insanların sonunda kavuşmuş mu Bir Yokmuş?a diye sorarsanız…
Ben dinledim bu Anadolu masalının sonunu ama söylemem, onu uyduran Lacivert ozana ayıp edemem. Efendim, ozan şiirleyerek söylerken bu masalı, bir baktım annem girmiş gerisingeri beşiğine. Onca yer gezmenin insan tanımanın, ne olacak merakı içinde hop oturup hop kalkmanın, hikâyeler nasihatler dinlemenin, masal kişileriyle söyleşmenin, esip gürlemelerin sonunda tabii yorulmuş, beşiğinde tıngır mıngır…
(*) Aslı Tohumcu ‘nun 02/10/2009 Tarihli Radikal Gazetesi Kitap Eki’nde Yayınlanan “Kaf’a gittim dönücem!” Adlı Yazısı

Kitabın Künyesi
Bir Anadolu Masalı
Bir Varmış ile Bir Yokmuş
Yaşar Miraç
Resimleyen: Hanefi Yeter
Cumhuriyet Kitapları
2009
67 sayfa

Tanıtım Yazısı
Bir varmış ile bir yokmuş
İki eski can dostmuş

Bir varmış biraz şişman
Bir yokmuş ince uzun

İkisi de çok sevimli
Fakat biraz tersmişler

Hem azmış hem çokmuş
Başlarmış ya masallar

Onların masalı yokmuş

Yazmış yeni bir masal
Yalnız bu iki dostun

Demiş masalı olsun

Bir yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir