Gözlerinizi kapatın ve hayal edin. Karşınızda seksenli yaşlarında, saçlarına artık iyice aklar düşmüş, yüzündeki kırışıklıkları deneyimleriyle doğru orantılı, okuyan, yazan, eleştiren, el attığı konuların üstesinden gelen bir kadın getirin hayalinize. Az sonra sohbete hazır bir şekilde tam yanınızdaki koltuğa/ sandalyeye oturuyor olsun. Tüm deneyimlerini, dertlerini, endişelerini, eleştirilerini ve öğütlerini size samimiyetle anlatacak bir kadının ağzından/ kaleminden çıkacak olan her sözcüğü yakalayabilmek için hazır olun.
Şimdi Ursula K. Le Guin karşınızda duruyor. Yazdıklarından, kadınlardan, yazarlıktan; kendine dert ettiği şeylerden bahsediyor.(2) Öğrendikçe her defasında ?altüst? olur ya insan ve bu tecrübelerin getirisiyle biraz daha büyür ya, Le Guin?in dert edindikleri tıpkı öyle. Kâh güldürüyor, kâh düşündürüyor. Yazarlığın, kadın olmanın, hem kadın hem yazar olmanın, anne olmanın, hem anne hem yazar olmanın ne demek olduğunu anlatıyor. Çocuklarını ve ev işlerini bahane etmeden yazma serüveninden vazgeçmeyen bir ?kocakarı? bildiklerini sizinle paylaşıyor.
Bir yazar olup yazdıklarının icat değil, birer keşif olduğunu anlatıyor önce. Kendisinde yola çıktığı yolculuklarda yaptığı keşiflerin(3) hayal gücünden beslendiğini de ekliyor. Ona ?bu fikirleri nereden bulduğunu? soranlara koca bir gülümsemeyle cevap veriyor: okuyarak, yazarak ve çalışarak. Kestirme yollar arayanların hoşuna gitmiyor Le Guin?in verdiği yanıtlar. Yazar olmanın bir püf noktası olduğunu ve bu püf noktasını bilince yazar olacağını zannedenler iyice soğuyor Le Guin?den ve yazdıklarından. Çünkü yazar olmaya giden yolun yöntemli, tekrarlı ve uzun süren pratiklerle yani çalışmakla aşılması birçoğunun işine gelmiyor. Best-seller kültürüne alışmış bu okurlar sadece ?yazar olmanın on püf noktası? veya ?yazarlıkta başarının sırrı?nı aradığından Le Guin?in yazdıkları ve anlattıkları onlara fazla geliyor.
Hem kadın hem yazar olmanın ne demek olduğunu anlatıyor sonra. Bu alanda iktidar olduğunu düşünen erkeklerin aksine, kadınların ne gündelik hayat telaşlarını sıfırlayacak yardımcıları var, ne de sakin bir kafayla oturup yazabileceği bir çalışma odası. Yazar-kadınların aslında bir yandan yemek pişirip çocuklarına baktıklarından, diğer yandan mutfak masasında yazmaya çalıştıklarından bahsediyor.(4) Daha doğru bir deyişle Le Guin?in yazar-kadın imajı bu. ?Ya kitap ya bebek? diyen kadınların aksine ?çocuk da yaparım kariyer de? diyen kadınlardan bahsediyor. Çünkü ?anne olmak, bir kadının yapabileceği şeylerden biri, tıpkı yazar olmak gibi. Bir ayrıcalık. Bir yükümlülük ya da yazgı değil.?(5) Yani kadın mutfakta aşçı, çocuğunun yanında anne, yatakta fahişe olmanın ötesinde, daha çok şey biliyor. Kadın edebiyattan, siyasetten, felsefeden de konuşuyor ?yeri geldiğinde?. Ama çoğu kez ?nedense- sadece cinselliğine, anneliğine veya iyi yemek pişiriyor olmasına sıkıştırılıyor.
Sonra, Le Guin yazarlığı bırakıp sadece kadın olmanın nasıl bir şey olduğunu anlatmaya başlıyor. Samimiyetle kimsenin hakkında konuşmadığı konulardan; regl olmaktan, bekâretten, doğurganlıktan ve menopozdan bahsediyor. Menopozun aslında birçok kişinin sandığının aksine cinselliğin sona ermesi ya da kadın olmanın sona ermesi değil, ?gerçekten kadın olmanın? son adımı olduğundan bahsediyor. Çünkü bu son evre kadının kendisine gebe kalması anlamına geliyor.(6) Kadının menopoza girmesinin aslında onun yeniden doğuşu olduğunu söylüyor. Hatta hayatı ve dünyayı en iyi anlatacak kişinin de işte bu ?kocakarı? olduğunu da es geçmiyor.
Samimiyet dolu bu sohbetlerden sonra gözleriniz açıp Le Guin?i görmediğinizde yüzünüzde hafif bir tebessümle hayal kırıklığına uğrasanız da yazılanlar/ anlatılanlar çok şey katıyor size. Belki bildikleriniz altüst oluyor ama işte o zaman dibe vurmadan yüzeye çıkamayacağınızı anlıyorsunuz. Bu kadının tüm anlattıkları büyümenize ve yeni serüvenlere, yeni keşiflere çıkmanın anahtarı oluyor.

Yazan: Elif Kutlu

Notlar
(1) *Elif Kutlu, Kocaeli Üniversitesi, Felsefe Yüksek Lisans.
(2) Ursula K. Le Guin, Kadınlar, Rüyalar, Ejderhalar, Metis yayıcılık, haz. Deniz Erksan, Bülent Somay, Müge Gürsoy Sökmen, (İstanbul : Metis, 2006).
(3) A.g.e., s. 16.
(4) A.g.e., s. 92.
(5) A.g.e., s. 104.
(6) A.g.e., s.136.

Previous Story

Demiryolu Öyküleri – Hazırlayan: Kemal Varol

Next Story

PAUL ELUARD

Latest from Ursula K. Le Guin

“Bilgi en büyük ‘güç’tür”

Ursula K. Le Guin, Marifetler’de bizi ‘marifet’ adı verilen özel güçleri olan dağlılarla tanıştırmış, hayatının anlamını ve kimliğini bulmaya çalışan iki kahramanın serüvenlerini takip
Go toTop

OKUMA ÖNERİLERİMİZ