Kategori: Gabriel Garcia Marquez

Gabriel García Márquez, “Yüzyıllık Yalnızlık”ı yazmak için neden herşeyini sattı?

Gabriel García Márquez ve “Yüzyıllık Yalnızlık”ın Zorlu Doğumu ✍️ Romanın Yazılış Serüveni (1965–1967) Gabriel García Márquez, Yüzyıllık Yalnızlık’ı yazmaya karar verdiğinde, ailesiyle birlikte Meksika’da yaşıyordu. O sırada gazetecilik yaparak geçimini sağlıyordu. Ancak romanın fikri birdenbire zihninde şimşek gibi çakınca, hayatındaki her şeyi bir kenara bırakıp sadece bu romana odaklanmaya karar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Marquez’in Başkan Babamızın Sonbaharı’nda Çok Yönlü Aydınlatma ve Anlatıcı: Güç Dinamiklerinin Derinlemesine İncelemesi

Anlatının Parçalı Yapısı ve Gerçekliğin Yeniden İnşası Çok yönlü aydınlatma, romanda farklı anlatıcıların seslerini bir araya getirerek, tek bir doğrusal hikâyenin yerine, gerçekliğin parçalı bir temsilini oluşturur. Anlatıcılar, diktatörün hayatını, onunla ilişkili bireylerin gözünden betimler; bu kişiler arasında hizmetçiler, askerler, halktan insanlar ve hatta kurbanlar yer alır. Her anlatıcı, kendi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gabriel García Márquez’in Başkan Babamızın Sonbaharı: Totaliter Yalnızlık, Güç ve İnsanlık Krizi

Yalnızlığın Totaliter Mekanizmaları Gabriel García Márquez’in Başkan Babamızın Sonbaharı adlı eserinde yalnızlık, yalnızca bireysel bir duygu değil, totaliter rejimlerin bireyi ve toplumu atomize eden bir kontrol aracıdır. Hannah Arendt’in “totaliter yalnızlık” kavramı, bireyin toplumsal bağlardan koparılarak rejimin mutlak otoritesine teslim edildiği bir izolasyon sürecini tanımlar. Romanda, diktatörün yalnızlığı, sınırsız gücünün

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yüz Yıllık Yalnızlık ve Oresteia: Çöküş, Adalet ve İnsanlık

Buendia Ailesinin Çöküşü: Post-Kolonyal Hafıza Gabriel García Márquez’in Yüz Yıllık Yalnızlık’ta anlattığı Buendia ailesinin çöküşü, yalnızca bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda kolonyal geçmişin yarattığı toplumsal ve kültürel kırılmaların bir aynasıdır. Frantz Fanon’un post-kolonyal perspektifinden bakıldığında, Buendia ailesinin hikayesi, Latin Amerika’nın sömürgecilik sonrası kimlik arayışını ve bu süreçte ortaya çıkan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Döngüsel Yalnızlık ve Lanet: Buendia ve Atreus Aileleri Üzerine Bir Karşılaştırma

Zamanın Döngüsü ve İnsanlık Hali Gabriel Garcia Marquez’in Yüz Yıllık Yalnızlık adlı eserinde Buendia ailesinin hikayesi, nesiller boyu tekrar eden bir yalnızlık ve trajedi sarmalında anlatılır. Aiskhylos’un Oresteia üçlemesinde ise Atreus ailesi, bir lanetin pençesinde, cinayet ve intikam döngüsüne hapsolmuştur. Her iki aile de, insanlık durumunun temel sorularına işaret eder:

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gerçeklik ile Hayal Arasında: Latin Amerika Edebiyatı ve Heidegger’in Varlık-Hiçlik Kavramları

Latin Amerika edebiyatı, gerçeklik ile hayal arasındaki sınırları bulanıklaştıran bir anlatı geleneğiyle tanınır. Bu edebiyat, tarihsel travmalar, sömürgecilik sonrası kimlik arayışları ve toplumsal eşitsizliklerle şekillenirken, aynı zamanda insanın varoluşsal sorgulamalarına da derin bir alan açar. Martin Heidegger’in “varlık” ve “hiçlik” kavramları, bu edebiyatın temel gerilimlerini anlamak için güçlü bir felsefi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Büyülü Gerçekçilik: Gerçek ile Hayalin Sınırlarında

Gerçekliğin ve Hayalin Bulanık Sınırları Büyülü gerçekçilik, gerçeklik ile hayal gücünün kesişim noktasında bir ayna tutar; bu ayna, ne tam olarak yansıtır ne de tamamen çarpıtır. Gerçek dünya, tarihsel ve somut olaylarla dolu bir zemin sunarken, büyülü unsurlar bu zemini kırılgan bir cam gibi çatlatır, alışılageldik algıyı sarsar. Latin Amerika’da

OKUMAK İÇİN TIKLA

Gabriel García Márquez’in Yüzyıllık Yalnızlık’ın 1 Ocak 1959’da gerçekleşen Küba Devrimi’nden ilhamla ortaya çıktığını hiç düşündünüz mü?

Yüzyıllık Yalnızlık’ın 1 Ocak 1959’da gerçekleşen Küba Devrimi’nden ilhamla ortaya çıktığını hiç düşündünüz mü? 11 Aralık 2024’te Netflix’te dizi olarak gösterime giren başyapıt Yüzyıllık Yalnızlık’ı birkaç ay önce okudum ve Kolombiyalı yazar Gabriel García Márquez’in 1982 yılında yaptığı “Latin Amerika’nın Yalnızlığı” başlıklı Nobel konuşmasının da etkisi altında kaldım. Bu konuşma,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Klasiğimiz, Márquez

Sayısız insanın tutkulu hayranlığını kazandıktan sonra bugün ilk akla gelen çağdaş klasiklerimizden olan Gabriel García Márquez, nasıl oluyor da günümüze hem çok benzeyen, hem de yaşadıklarımıza bu denli yabancı romanların yazarı olmuştur. En çok da Yüzyıllık Yalnızlık için yapılabilir bu saptama ki, o da yalnızca Márquez’in değil, yirminci yüzyılın başyapıtlarından

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kolera Günlerinde Aşk, Gabriel Garcia Marquez

“Yüz yıl önce, ikimizde çok genç olduğumuz için, şu zavallı adamla bana yaşamı haram ettiler; şimdi de çok yaşlı olduğumuz için aynı şeyi yapmak istiyorlar.” (Fermina Daza’nın gelinine söylediği sözler.) Kolera Günlerinde Aşk (El amor en los tiempos del cóler), 51 yıl 9 ay 4 gün süren bir tutkunun, Florentino

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dostluğun Kadri Kıymeti – Şeyhmus Diken

İnsan sahiden zor zamanlar(ın)da dostluğun ne denli kıymetli olduğunu fark ediyor. Bu sebeple şair diyor ya şiirinin bir dizesinde “Dar vakit yetiştin tatar ağası”… Dar vakit yetişene asıl ihtiyaç var. Çiçero der ki; “Bir dost, ikinci ben’dir”. Şöyle bir dönüp baktığımızda ikinci ben’imiz diyebileceğimiz kaç insan teki var kendimizle birlikte

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hayalle gerçeği buluşturan büyücü: Gabriel Garcia Marquez – Elif Şahin Hamidi

1982 yılında Nobel Ödülü’ne layık görülen, Kolombiyalı masal ustası Gabriel Garcia Marquez, ömrünü hikâye anlatmaya adayarak pek çok değerli esere imza attı. 1967’de ilk baskısı yayınlanan ve o günden bu yana otuzdan fazla dile çevrilen Yüzyıllık Yalnızlık, bu masalcı adamın ismini tüm dünyanın duymasını sağladı. Marquez eserlerinde, Latin halkının sıradan

OKUMAK İÇİN TIKLA