?Bir dakika önce hayatını yaşıyorsundur, bir dakika sonra bir de bakarsın ki savaştasın.?
?Sıradan ve tekdüze hayatından aniden koparak, çapı dört metreyi bulan, silindir bir çukura düşmüş olan adamın adı Owen Brick?tir. Genelkurmayın suikastçısı ve kurtarıcısı görevi verilmiş olan Brick, öyle bir haldedir ki, ne görevini ne de hayatına dair herhangi bir şeyi hatırlamaktadır. Kendine gelmesi ve içine düştüğü bu karmaşayı anlaması epey zaman alır.
Karşılaştığı Amerika, şu an varolandan çok farklıdır. Alışılmışın ötesinde, işgal edilen başka bir ülkenin toprakları değildir. Olanlar, ABD?nin iç savaşı, yani Amerika?nın kendi kendisiyle yaptığı kör dövüşünden ibarettir. Onbaşı Brick, olaylardan habersiz, yaklaşık dört yıldır süren iç savaşı sonlandırmak üzere görevlendirilmiştir. Yakılan yıkılan ABD eyaletleri, çaresizce kurtarıcısını beklemektedir. Kendini savaşın içinde bulan Brick, ne kadar kaçmak istese de, bu kabustan kaçamayacaktır. Aslında yaşadığı kabus, bir dünyadan başka bir dünyaya yapılan bir yolculuktur. Onu bekleyen iki seçenek, bir tarafta sıradan yaşamı, diğer tarafta kurtarılmayı bekleyen zavallı Amerika?dır.?
İşte Paul Auster?in ?Karanlıktaki Adam? romanının içinde, romanın baş karakteri August Brill?in düşlediği öykü böyle başlar ve devam eder. August Brill 72 yaşında, 1984 yılında Pulitzer edebiyat ödülü kazanmış, eski bir kitap eleştirmenidir. Eşini kaybettikten sonra, geçirdiği bir kaza sonucu tekerlekli sandalyeye mahkum kalmıştır. Eşinden beş yıl önce boşanmış kızı Miriam ve sevgilisi Titus?u Irak savaşında yitirmiş olan torunu Katya ile birlikte yaşamaktadır. Uykusuz kaldığı geceleri, öyküler düşleyerek geçiren Brill, böylece peşini bırakmayan dertlerinden uzaklaşmaktadır. Kaybettiği eşi, haksız bir savaşta kaybedilen sevgilisinin yasını tutan torunu ve geçmişi, bir an olsun onu yalnız bırakmamaktadır. Tüm bu olanlardan uzaklaşabilmek için kurguladığı, fakat hiç kaydetmediği öyküleri onu hayata bağlamaktadır. O her şeye rağmen kurguladığı öyküleriyle, karanlıktaki adamdır.
Paul Auster?in en politik romanı olarak değerlendirilen bu roman, yayınlandığı dönem itibariyle ve içinde yer alan tüm eleştirel ifadelerle, ABD?nin devam ettirdiği Irak işgalini ve diğer tüm ülkelere yönelik tavırlarını yeriyor. Özellikle August Brill?in kurguladığı ABD de iç savaş öyküsü ve torunu Katya?nın Irakta öldürülen sevgilisi Titus ile ilgili anlatımları ABD?yi eleştirmekle birlikte, savaşın yıkıcılığını da gözler önüne seriyor. August Brill?in, savaşa katılmak isteyen Titus?a söylediği ??son zamanlarda görüşemedik, ama buraya son gelişinde Bush?un ? Cheney, Rumsfeld ve ülkeyi yöneten bütün faşist sapıklarla birlikte- hapse atılması gerektiğini söyledin.?(sh.159) İfadeleri yazarla birlikte August Brill?in de fikirlerini açıklamaya yetiyor. Tüm bu politik değerlendirmelerin yanı sıra, yazarın anlattığı August Brill, kızı Miriam ve torunu Katya arasındaki dayanışma, zevkle okunabilecek güzellikte gerçekleşiyor. Romanda, hayatın içinde saklanan acı, mutluluk, umut gibi değerler ?şu garip dünya yuvarlanıp giderken? sözleriyle özetleniyor.
Makalenin Yazarı: Canan Koçak