Küçük şehirleri bilir misiniz? Bodur binalar ve sonu hep aynı caddeye çıkan, sıkkın dar sokaklar, ki zaten küçük şehir dediğin böyle olur, belki birkaç fazladan devlet yapısı, o kadar. Yaşamaya gelince, ille de sıkıcı olacak diye bir şey yok elbette, dört duvar, iki pencere, birkaç parça eşya, her türlü şehirde yaşanan ve kurulan aynı mahpus hayatlar değil mi? Sanat sepet faaliyetleri de bir yere kadar tabi, her Allah?ın günü sinema yada tiyatroya mı gidiyoruz sanki? Eninde sonunda gezip dolaşıp kapandığımız yer aynı işte, dört duvar, iki pencere, birkaç parça eşya ve bizim biricik evimiz.
Kimi oralıdır zaten, şehrinde yaşamaktan haz duyar, kimi mecburdur yaşamaya, belki bir memur, belki bir gezgin, belki bir ?kazazede?dir, sebebi bilinmez bir yolculuğa çıkmıştır kimisi, en nihayetinde yaşamaktadır, iyisi ve kötüsü ile her biri.
“Burada yazılanlar, insancıl bir deneyin damıtılmış parçaları. Ola ki, bir gün, yolunu yitirmiş bir başka gezginin işine yarar.”
Nerede olduğuna anlam veremeyen bir ?kazazede? ile başlar roman. Romandaki deyişle ?kazazede?, Hakkari dolaylarına atanmış yada sürülmüş olan, kendini teknesini kaybetmiş bir kaptanla eşdeğer gören, Pir köyünün yeni öğretmenidir. Şehrin merkezine epey uzak ve olabildiğince engebeli yollardan ulaşımın sağlandığı bu köy, yaşamın oldukça zor koşullarda geçirildiği bir yerdir. Kış bütün hayatı felç etmekte ve tüm hayatı olumsuz etkilemektedir.
“Ben, yolunu yitirmiş zavallı bir yolcuyum.Bir kazazedeyim. Burada öğretmenlik oynayan. Öğretecek bir şeyi olmayan bir öğretmen. Başkalarını ve kendini öğrenmeye çalışan. Ansımaya çalışan, dilini, adını, geldiği yerleri ve aralarında yaşadığı insanların dilini. Ama özellikle kendini.”
Bulunduğu yere yabancı, geçmişine uzak ve unutulmuş anılar barındıran biridir öğretmen. Nereden geldiği ve geçmişte neler yaşadığının bir önemi yoktur. Çünkü şimdi o köy halkının her türlü derdine koşan öğretmeni ile birlikte, doktorudur, yazıcısıdır, avukatıdır, kısacası bu ayrıksı coğrafyanın kurtarıcısıdır. Yani en azından köyün gözünde böyle görülmekte, her türlü sorunda ona koşulmaktadır. Yaşanan salgın ve köy çocuklarının ölümü ile başlayan olaylar silsilesi, başvurulan devlet makamları ve ümitsiz bir çaresizlikle yüzleşme ile sonlanır. Sahip çıkmanın anlamsız görüldüğü bu coğrafyanın insanları, kapanan her yol ile ölüme terkedilmiştir.
Yaşamadan ölenleri çaresizce seyreden öğretmen, adeta bir çakmağı çakar gibi, yaşanılanların yazılı tanıklığını yapacaktır.
“(?)
Oy ölüm
Sen olmasan
Yaşam olmazmış
Oy ölüm
olmaz olasın
Oy ölüm
Sen de ölesin”
Baştan sona, ırmak şiir tadında yazılan, ?Hakkari?de Bir Mevsim? romanı ile, her satırda okuyucuyu bambaşka yerlere sürükleyen Ferit Edgü, uzaktan izlemenin kafi görüldüğü, çoğu kez insan öyküleri ile anmayı yeğlediğimiz, yaşamın ve ölümün en keskin karelerini barındıran bir coğrafyadan, küçük bir köyü anlatır. Okuyucu ile çıkılan bu uzun yolculukta, yaşanan gerçek bir tecrübeden yola çıkılmıştır. Ve anlaşıldığı üzere, bazı şehirlerde sadece tek bir mevsim yaşanır, yollar hep kapalı, tutulacak eller hep uzaktadır.
Canan Koçak
Kitabın Künyesi
Hakkari’de Bir Mevsim
Yazar: Ferit Edgü
Yayınevi: Sel Yayıncılık
Baskı Tarihi: Nisan 2006
Sayfa Sayısı: 198 sayfa
Yazarın Diğer Yazıları
- Cemil Kavukçu’nun Dönüş Romanına Dair
- ?Örgütlü bir devlet yenik düşmez, yoksa dünyanın sonu gelir, ya da bu, yeni bir dünyanın başlangıcı olur.?
- ?Karanlıktaki Adam? Yada Şu Garip Dünya Yuvarlanıp Giderken?
- Öldürmeyen ?Ölüm? Öldürmüyor
- Gölgesiz Yoklar Sürüsü
- ?Demeğe de dilim varmıyor ama kabahatin çoğu? kimin?
- Kendi Hayatımızın Efendisi Olmak Ya da Olmamak??
- Yaşayıp da Farkına Varamadığımız Hayat!
- Mantığın Hükmünün İptali Ve ?Kayboluş?un İktidarı
- Tarihin Akışını Sekteye Uğratanlar
- Ve ipek bir halıya benzeyen toprak / Bu cehennem, bu cennet bizim!..
- Gel Bize, Işık Ol, Ateş Ol, Hayat Ol Hürriyet!
- Hep Anladıkları Sandıkları Şeyi Ancak Şimdi Anlıyorlardı: Yoksuldu Onlar
- Herkes kendi kişisel komasında ?Günce?sini yazar?
- Çirkef Dünyanın ?Cici? Yalancı Tanıkları Ve Yanlış Zamanlı Bir Roman
- ?Hayat, insanın yaşadığı değildir; aslolan, hatırladığı ve anlatmak için nasıl hatırladığıdır.? Gabriel Garcia Marquéz
- Körlük: Zamanı Ve Mekanı Alt Etmeye Yarayan Bir Silah Mıdır?
- Dünya Bizim Hem Beşiğimiz, Hem de Kapanımız?
- Masumiyetin Yitirilişi Ve Tarihin Çocuk Gözleri?
- Bazı Şehirlerde Sadece Tek Bir Mevsim Yaşanır, Yollar Hep Kapalı, Tutulacak Eller Hep Uzaktadır
- Büyümemek İçin İnat Eden Bir Çocuk Ve Trampet?in Vurduğu Gerçekler?
- Sallanmakta Olan Bir Gevezelik Kulesi Ve ?Ninni?
Yazarın, “nerede olduğuna anlam veremeyen bir kazazede” betimlemesi, Batı’dan gelip de Hakkari’de görevlerini yapan insanların ruh haliyle bire bir örtüşmektedir. Gerek sıkıntılı coğrafi konumu gerekse sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel farklılıklar yüzünden, yaşamın anlamının her gün yeniden, yeniden sorgulanması ve tatmin edici cevaplar bulunamaması, bununla birlikte tükenmişlik, anlamsızlık ve hiçlik duygusunun hakim olması, benimle birlikte 2,5 yıldır Hakkari’de görev yapan tüm öğretmen arkadaşlarımın ortak ruh halini yansıtmaktadır. Hakkari’yi sadece televizyonda ya da haritada gören insanlara, yazar bu çalışmasıyla buraları göstermeye, buradaki yaşamları anlatmaya çalışmıştır. Bu çalışmasından dolayı yazarı yürekten kutluyor ve teşekkür ediyorum.