Dönüş, romandan çok, öyküye yakın olduğunu her fırsatta dile getiren Cemil Kavukçu?nun ilk romanıdır. Yazar genellikle kitaplarında, toplumdan uzak, ?tutunamayan? diye tabir edilebilen insanların hikayelerini anlatır. Edebiyatçıların ilgisini çeken bu hikayelerin baş karakterleri çoğu zaman birer alkoliktir. Özellikle okuyucuya roman tadı veren öykü kitaplarında bu karakterlere sıkça rastlanır. Yalnızlık, kitaplarındaki karakterlerin en temel ortak özelliğidir. Okuyucuyu, insanları sadece birey olarak değil, toplumsal olarak yıkan bir döneme dair düşündürürken, zihinlerde cevapsız sorular bırakan yazar, birçok kitabında olduğu gibi bu kitabında da yalnızlığı vurgulamıştır.
12 Eylül darbesiyle Türkiye’de yaşanan alt üst oluşu anlatan birçok roman yazılmıştır. Cemil Kavukçu dönemin siyasal ve toplumsal savruluşuna Vedat karakteri ile değinmiş, fakat Vedat?ın iç sıkıntılarına değinmekten öteye geçememiştir. Vedat?ı bu yalnızlığa ve buhrana götüren şeyin kendisi 12 Eylül ve 12 Eylül?ün yarattığı yıkımdır.
?Kasım ayının ortaları. Yorgun kış güneşi, parçalı bulutların arasında bir görünüp bir yitiyor.? Cemil Kavukçu’nun Dönüş romanı işte böyle bir havada başlamaktadır. Okuyucuya anlatılan kış güneşinin yorgunluğundan çok, kitabın baş karakteri olan Vedat?ın iç yorgunluğu olsa gerek. Çünkü Dönüş bir yolculuğun romanıdır.
1980’den tam yedi yıl sonra doğduğu eve yapayalnız dönen Vedat, kaybettiği değerlerin yasını tutmaktadır. O hapisteyken bir başkasıyla evlenen sevgilisi Neslihan, izini bulamadığı yoldaşları, ölen anne ve babası, İsviçre?ye yerleşen kardeşi Burhan?ın ardından yapayalnız dönmüştür evine. Bu dönüş onun hem kendisiyle hem de geçmişiyle hesaplaşmasına yardımcı olur. Dönüş, her ne kadar 12 Eylül dönemi sonrasında kendisiyle ve yaşadığı dönemle hesaplaşan bir gencin hikayesini anlatıyor olsa da, eksik olan tek şey o dönemle ilgili okuyucuya hiçbir bilginin verilmeyişidir. Vedat?ın karşı karşıya kaldığı bu yıkım sadece onun benliğinde özetlenmekte, geçmişte yaptığı yada yapmaya çalıştığı şeylerin iyi mi yoksa kötü mü şeyler olabileceği okuyucunun inisiyatifine bırakılmıştır. Geçmiş ve şimdiki zaman arasında gidiş gelişlerle örülü kurgu, çocukluk, gençlik ve bugün arasında ince bağlar kurmaktadır. Vedat?ın inanıp inanmakta tereddüt ettiği, sistemi değiştirme mücadelesi, anlaşıldığı kadarıyla kaybettikleri ve yaşadığı buhran itibariyle büyük bir pişmanlıkla sonuçlanmıştır. Fakat Vedat?ın kendi içine yaptığı bu yolculukla vermesi gereken çok daha önemli bir karar vardır. Ya yenilgiyi kabul edip herkes gibi yaşamayı seçecektir yada yepyeni bir başlangıç yapacaktır. Kitapta Vedat?ın dediği gibi, ?boşluk ve hüzün. Karga olmak varmış.? Yani yaşanan sürece çözüm bulmaktansa, alıp başını gitmek belki de en doğrusudur.
Yazan: Canan Koçak