“Toplumun kurumlarıyla kuralları karşısında uyumsuz kalan insanın dramını değişik işleyen eser, roman alanında adı duyulmamış bir yazarın olgun düzeyini getirdi. Okunmasının güçlüğüne karşın, bıraktığı ilk etki ile özgün ve derin göründü; bir sürpriz tadı taşıdı. Uyanık ve araştırıcı bir gözlemin toplum sorunlarını eleştiren ve değerlendiren bakışı, usta bir anlatım yetisiyle birleştiği için ödülünü hak eder bütünlüğe vardı.” (Rauf Mutluay)
“Gerçekten Tutunamayanlar gerek olay örgüsü, gerek anlatım biçimi açısından alışılmışın dışında bir romandır. (…) Oğuz Atay’ın anlatmaya çalıştığı insan bizden başkası değil.
Günümüz Türkiyesinde yaşayan, değer yargılarını Batı’nın oluşturduğu, küçük burjuva alışkanlıkları ve duyguları edinmiş bir insan bu. Görünüşte bu düzenin tutunmuşlarından, bütün suçu kendi dışmda arayan tutunmuşlardan. Çelişki de burada zaten. Çünkü sorun kendi içimizde. Bunu çözmeden dışımızdakini çözmeye çalıştığımız için bir kargaşadır gidiyor. (…) Tek bir olayı anlatmıyor Oğuz Atay. Ele aldığı insanı verebilecek bir yığın küçük olaydan bir bütüne varmayı deniyor. Tipler çizerek, bu tiplerin yer aldığı bir olayı değil, tersine, olaycıkların oluşturduğu insanı yakalamaya çalışıyor. Bunun için de bütün anlatım olanaklarım deniyor, en küçük bir ayrıntıyı bile hesaba katıyor.” (Atillâ Özkırımlı)
“Bir roman; gerekli gereksiz ayrıntılarıyla, kendi bütünlüğünü zedeleyen fazlalıklarla, yinelemelerle, filtreli sigaranın kanseri %7 oranında azalttığım söylemeden geçemeyen bilgilerle dolu. Yazarın, ayıklama ve seçme gözetmeden, ne biliyorsa içine katmaktan zevk duyduğu sayfalar. (…) Romanın üslup özelliğinde, değişikliklerin, sıçramaların büyük payı olduğunu daha önce belirtmiştik. Nitekim 351 sayfada, eylem birdenbire düşünceye yer vermekte, hemen biraz aşağıda ise ‘oyun’ biçimine dönüşmektedir. Atay, Tutunamayanlar için herhangi bir kural koymamış, şiirden oyuna varıncaya kadar, her yazı türünü kullanmıştır. (…) Okunuşundan sonra, ‘insanın aklına her geleni yazmasından bir roman ortaya çıkabilir mi?’ diye sorulabilir. Oğuz Atay ayıklama nedir tanımıyor, ya da bu, bize böyle geliyor. Düşünceler, hiçbir zaman, kişileri duygulandırmaya yetmemiştir. Bir romanda, sürekli olarak eleştirisel aklın kullanışı ve ‘humuour’un ağır basışı, somut in san gerçeğini yok etmeye yeter.” (Mehmet Şeyda)
“Evet, edebiyatımız için yeni bir perspektif; yeni bir üslup; ilginç bir bakış açısı. (…) Oğuz Atay Tutunamayanlar9da. cumhuriyet dönemi kentsoylu aydının acımasız bir eleştirisini yapıyor. Ama genellikle olumlu, hırpalayıcı, dürtükleyici, harekete getirici bir eleştiri değil bu… Daha çok bir bıkkınlığın, kesin bir pesimizmin yansıması gibi görünüyor bize…” (Zühtü Bayar)
“Tutunamayanlar, yeniliği, değişikliğiyle çarpıcı bir roman. Türkiye’de geleneği olmayan bir roman tarzının oldukça başarılı bir ürünü, îlk bakışta belki çok dağınık çok keyfi. Yazar aklına geleni yazmış gibi. Oysa bu dağmık görünüşlü malzeme, titiz bir seçmeyle toplanmış ve rastgele değil, yapısal bir bütün meydana getirecek biçimde örülmüş. Oğuz Atay özellikle roman kuruculuğuyla başarılı bir yazar. (…) Tutunamay anlar* m ana kişileri Turgut Özben ve Selim Işık. Sorun, ‘tutunamayan’ insan tipini vermek olduğu için, ayrılıkları kadar ortaklıkları da vurgulu ikisinin. (…) Demek, dünyanın anlayamadığı Isa gibi, Selim de bir Işık’tır, ama içinde yaşadığı dünya onu da anlamamakta. îsa gibi o da bu dünyanın pisliğine kurban gitmektedir. (…) Gelgeldim, bu tanımladığım yoğunlukta bir ironi yok Tutunamay anlar* Çünkü Oğuz Atay böyle köklü bir nihilizme sahip değil, İroni, romanda, Oğuz Atay’ın nihilizminin sonucu olarak değil, duygusal bağlanmasının sonucu olarak var, duygusallığını denetleme aracı olarak var. (…) Tutunamay anlar* dz küçük burjuva dünyamız değerleri, ülküleri, gözlemleri, davranış ve düşünce tarzlarıyla zekice alaya almıyor. Ne var ki bu dünya var olan ve mümkün olan tek dünya gibi konuyor. Dış dünya ve kahramanların erdemleri, değerleri arasında böylece bir uçurum meydana geliyor.” (Murat Belge)
“Tutunamayanlar, Türk roman tarihinde anlatım ve biçim bakımından önemli bir yenilik denemesidir, cesur bir atılımdır. (…) En önemli biçim özelliği, romanın ‘atektonik’ yapısıdır. Nesir, nazım ve tiyatronun çeşitli türlerinde rastlayabileceğimiz atektonik tarz, açık ya da esnek doku olarak da adlandırılan ve sonuca doğru tutarlı ve sıkı bir konu-olay ilerlemesi yerine, konu birimlerine özen gösteren bir yapıdır. Bu nedenle ayrıntıların tadına varma alışkanlığını edinmiş, belli bir edebiyat kültürü olan okuyucuya göredir. Konuyu olay zincirinin sürükleyiciliğiyle eş tutanlar, esnek roman kurgusundan bir şey anlamayacakları gibi bu tür eserleri deli saçması olarak nitelerler. (…) Tutunantayanlafm ana konusu, sınırlı ve tekdüze orta burjuva hayatının sanatçı ruhlu kişiler için nasıl itici olduğudur. (…) Oğuz Atay ‘zaman’ konusunda da deneylere girişiyor; soyutlama yeteneğini elde edememiş çoğunluk için zamanın da somut örneklerle anlatılabilirliği üzerinde dururken bu konuda ilginç çeşitlemeler yapıyor. (…) Tutunamay anlar* da. denenen anlatım tekniklerinin en önemlisi şüphesiz bilinç akımı. Romanda olay zinciri olmadığından, anlatım daha çok figürlerin, özellikle Turgut Özben’in içinden geçirdiklerinde, onun ruh dünyasında yoğunlaşıyor. Herhangi bir konuda, düzgün ve tutarlı düşünceler değil; gerçek hayatta olduğu gibi, insanın aklından geçenler, bazen şaşırtıcı atlamalar ve çağrışımlarla oluşan bir akım halinde tespit ediliyor, yansıtılıyor. (…) Oğuz Atay’ın uyguladığı bir başka anlatım deneyi, romamn on beşinci alt-bölümündeki 68 sayfalık ve hiçbir noktalamaya yer vermeyen, art arda dizili, konudan konuya atlayan bir tarz. Turgut Özben arkadaşının hayat hikâyesini onun hakkında öğrendiklerini, edindiği bilgileri değerlendirerek bir kompozisyon olarak işliyor.” (Gürsel Aytaç)
KAYNAK
Doğan Hızlan (Oğuz Atay ile konuşma, Yeni Gazete, 16.3.1971), Rauf Mutluay (Cumhuriyet, 7.3.1971), Mehmet Şeyda (Yeni Dergi, Mayıs 1972), Pakize Kutlu (Oğuz Atay ile konuşma, Yeni Ortam, 30.9.1972), Zühtü Bayar (Barış gazetesi, 9.8.1972), Atillâ Özkırımlı (Yeni Ortam, 28.10.1972), Faruk Haksal (Yeni Ortam, 12.11.1972), Murat Belge (Yeni Dergi, Aralık 1972), Behçet Necatigil (Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü, 1979), Fethi Naci (Türkiye’de Roman ve Toplumsal Değişme, 1981), Gürsel Aytaç (Oluşum, Ocak 1983/Sanat Rehberi, Haziran 1984/Yazko Edebiyat, Mayıs 1984), Aykut Tankuter (Sanat Olayı, Temmuz 1984), Yelda Karataş (Günümüzde Kitaplar, Mayıs 1984), Fatih Özgüven (Cumhuriyet, 3.5.1984, 7.2.1985,21.5.1987), Olcay Önertoy (Cumhuriyet Dönemi Türk Koman ve Öyküsü, 1984), Yıldız Ecevit (Oğuz Atay’da Aydın Olgusu, 1989).
Yazının Kitap Kaynağı: Seçme Romanlar Yazarları, Eserleri, Roman Özetleri, Eleştiriler, Kaynaklar
Hazırlayan: Asım Bezirci, Refika Taner
Asım Bezirci Kitapları
Evrensel Basın Yayın
1994
520 sayfa