Yazar: Özgür Atlas

Tanrının Mezarından Çıkarılışı: Modern Dünyanın Kâbusu

“Tanrı öldü.” Bu, modern kapitalizmin kendisi için yazdığı bir mezar taşıydı. Aydınlanma’nın zaferi, bilimin yükselişi ve piyasa ekonomisinin kutsal rasyonelliği, dinin ve hurafelerin kökünü kazıyacaktı. İnsanlık, artık kendisini bilimin ve aklın efendisi ilan etmişti. Ama bu bir yalandı. Ve bugün, bu yalanın bedelini ödüyoruz. Tanrı sanıldığı gibi ölmedi, sadece geçici

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Değersizleşen Emek”: Kapitalizmin Ölüme Giden Kılavuzu

Kapitalist dünya düzeninin son kullanma tarihi yaklaşıyor ve bunu her gün biraz daha fazla hissediyoruz. Sol literatürde on yıllardır haykırdığı radikal gerçek, artık gözle görülür bir şekilde önümüzde duruyor: emek, değerini kaybediyor. Hayır, bu sadece maaşlarımızın düşmesi, işsizlik oranlarının artması ya da güvencesiz çalışmanın yaygınlaşmasıyla ilgili basit bir ekonomik kriz değil.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Modern Bireyin Şizofrenisi: Dışarıdan Mükemmel, İçeriden Parçalanmış

Günümüzde, sosyal medyada gördüğümüz “mükemmel” hayatlar, bitmek bilmeyen başarı hikayeleri ve sürekli “pozitif” olma baskısı size de tanıdık geliyor mu? Peter Klein, 2005 yılında yazdığı “Die Schizophrenie des modernen Individuums” (Modern Bireyin Şizofrenisi) adlı makalesinde, modern insanın bu içsel çelişkisini ve parçalanmışlığını şaşırtıcı bir şekilde ele alıyor. Klein’a göre, modern

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kurban-Fail Diyalektiği: Güncel Örneklerle Çemberin Döngüsü ?

Günümüzde sosyal ve politik çatışmaları anlamak için, insanların kendilerini ve karşılarındakini nasıl algıladıklarını incelemek gerekir. Filozoflar, bu karmaşık ilişkiyi genellikle fail-kurban diyalektiği olarak adlandırır. Bu diyalektik, farklı ifadelerde karşımıza çıkarak, aynı çatışma döngüsünü körükler. Her bir ifadesi, kendi içinde trajik bir mantığa sahiptir. Bu ifadeleri, güncel olaylar ve sosyal dinamikler

OKUMAK İÇİN TIKLA

Fan ve Führer: Kitle Histerisinin Gizemli Bağı

Pop yıldızlarının konserlerinde kendinden geçen kalabalıklar, futbol takımının lideri için gözleri yaşaran taraftarlar, politik bir figürün peşinden sorgusuzca giden kitleler… Bütün bu görüntüler, modern yaşamın sıradan birer parçası gibi görünür. Ancak Alman felsefe grubu Krisis’in kurucu üyelerinden Robert Kurz, bu seemingly masum görünen fenomenlerin arkasında yatan tehlikeli bir psikolojik mekanizmaya

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sermaye Olarak Eğitim: Her Şey Maliyet Mantığına Tabi Olduğunda

Eğitim, tarih boyunca bireyin gelişimi, özgürleşmesi ve toplumsal dönüşümün anahtarı olarak görüldü. Fakat bugün eğitim giderek daha çok bir yatırım aracına, “insan sermayesinin” üretildiği bir alana indirgeniyor. Bu dönüşüm yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda psikolojik ve toplumsal boyutlarda da derin izler bırakıyor. İnsan Sermayesi Mantığı: İnsan Bir Yatırım mı? Chicago

OKUMAK İÇİN TIKLA

Marx Öldü, Yaşasın Marx!

1968 yılı, küresel bir dönüm noktası oldu. Sermayenin “altın yılları” sona erdi, Fordizm ve Keynesçiliğin krizleri derinleşti. Ancak bu sadece ekonomik bir kriz değildi; Amerika’daki karşı-kültür hareketlerinden, Fransa’daki Mayıs olaylarına ve İtalya’daki işçi mücadelelerine kadar uzanan, yeni bir sosyal isyan türü yükseliyordu. Bu isyanlar, sadece iktidarı ele geçirmeyi değil, bireysel

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Plus jamais rien sur nous sans nous”,

Bu ifade, “Artık bizimle ilgili hiçbir şey, biz olmadan (karar verilmesin)” anlamına geliyor. Fransızca’daki “Plus jamais rien sur nous sans nous”, özellikle hak mücadelelerinde, engelli hareketinde, feminist ve azınlık politikalarında kullanılan güçlü bir slogandır. Kökleri aslında II. Dünya Savaşı sonrası “Nothing about us without us” (Biz olmadan bizim hakkımızda hiçbir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Memurlar Mı Kapıkulları Mı ? Siz Hala Kapıkululaştıramadıklarımızdan Mısınız ?

Memur ve kapıkulu, Osmanlı İmparatorluğu’nun ve modern Türkiye Cumhuriyeti’nin yönetim ve bürokrasi yapısında önemli yer tutan iki farklı kavramdır. Bu iki kavram arasındaki ilişkiyi ve farklılıkları anlamak için, öncelikle kapıkulu sisteminin ne olduğunu incelemeliyiz. Kapıkulu: Devşirme Sistemi ve Mutlak Sadakat Osmanlı Devleti’nde kapıkulu, doğrudan padişaha bağlı olan, düzenli maaş alan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Asperger ve Otizm Mirası: Neden “Asperger” Demeyi Bırakmalıyız?

Otizm spektrumundaki bireyler için kullanılan terimler, sadece tıbbi etiketler değil, aynı zamanda derin tarihsel ve sosyal anlamlar taşır. Bu bağlamda, “Asperger” terimi, otistik topluluk içinde hem tartışmalı hem de acı verici bir mirasa sahiptir. Bu ismi kullanmaya devam etmek, sadece geçmişin karanlık gölgelerini bugüne taşımakla kalmaz, aynı zamanda otistik bireyleri

OKUMAK İÇİN TIKLA

James Hollis’in “İyi İnsanlar Neden Kötü Şeyler Yapar” kitabında geçen, Gölge Çalışması için yansıtıcı sorular,

James Hollis’in “İyi İnsanlar Neden Kötü Şeyler Yapar” kitabında, Gölge Çalışması için yansıtıcı sorular, bireylerin kendi bilinçdışı materyalleriyle yüzleşmeleri, kendilerini daha derinlemesine anlamaları ve böylece daha bütüncül bir yaşam sürmeleri için tasarlanmış kritik bir araçtır. Bu sorular, bilinçli egonun rahatlık alanının dışına çıkarak ruhun derinliklerindeki “karanlık yerlere” inme ve orada

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bir Meydan Okuma: Otizm Profesyonellerine Bir Sesleniş

Otizm hakkında konuşurken, genellikle dışarıdan gelen bir gözlemle karşılaşırız. Teşhisler, tuhaf davranışların ve eksikliklerin listesinden ibaret. “Sınırlı göz teması var,” “ince motor kontrolü zayıf,” “duygularını kontrol edemiyor.” Bu listeler, beni ve benim gibi otistik bireyleri, ne kadar “yetersiz” olduğumuzu gösteren bir veri yığınına dönüştürüyor. Peki ya bu listelerin ardında ne

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nöroçeşitlilik Hareketi: Otistik Kimliğin Uyanışı

Otizm, uzun yıllar boyunca tıp tarafından bir “hastalık” ya da “bozukluk” olarak görüldü. Otistik bireylerin deneyimleri, tıp otoriteleri ve ebeveynler tarafından belirleniyordu. Ancak 1990’larda, internetin yükselişiyle birlikte, bu anlatı kökten değişmeye başladı. Nöroçeşitlilik hareketi, otizmi bir kusur değil, beynin farklı bir şekilde çalışması olarak kabul eden yeni bir paradigma sundu.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jung’un Kara Kitapları: Bilinçdışına Doğru Bir Yolculuk

Carl Gustav Jung’un “Kara Kitaplar”ı (The Black Books), modern psikoloji tarihinin en gizemli ve büyüleyici metinlerinden biridir. 1913 ile 1932 yılları arasında tuttuğu yedi özel günlükten oluşan bu koleksiyon, uzun yıllar boyunca gizli kalmış ve sadece yakın çevresi tarafından biliniyordu. Ancak 2020 yılında Philemon Vakfı ve W. W. Norton &

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kronik Ertelemenin Dinamiği

Kronik erteleme çoğu zaman bilinçdışı suçluluk, başarısızlık korkusu ya da “yeterince iyi değilim” şemasıyla bağlantılıdır. Kişi görevi sürekli ertelerken aslında hem kendi içindeki cezalandırıcı süperego ile çatışır hem de dışarıya karşı edilgen bir direniş gösterir. Yani erteleme, hem içsel kaygıyı regüle eden hem de gizli bir protesto işlevi gören savunma

OKUMAK İÇİN TIKLA

BM Uyardı: Kurumsallaşma ve Özgürlükten Yoksunluk

Birleşmiş Milletler’in Engelli Kişilerin Hakları Raportörü Catalina Devandas-Aguilar’ın özgürlükten yoksun bırakmaya adanmış raporu, yayınlandığında Fransa’da sağır edici bir sessizlikle karşılandı. Bu şaşırtıcı değil, zira rapor, “insan hakları” ülkesi olarak bilinen Fransa’nın dahi engelli bireylere yönelik ayrımcı ve ataerkil uygulamalarını açıkça gözler önüne seriyor. Raporda belirtilen ihlallerin neredeyse tamamı, bugün Fransa’da

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kuraldışı Filmi: Otizm Temsili Değil, Nörotipik Bir Fantezi

2019 yapımı Türkçe’ye “Kuraldışı” olarak gösterime giren (Hors-Normes- The Specials, Éric Toledano ve Olivier Nakache tarafından yönetilen 2019 Fransız drama filmidir. 2019 Cannes Film Festivali’nde yarışma dışı gösterildi. Film, Stéphane Benhamou ve Daoud Tatou’nun gerçek hikayesinden esinlenmiştir.) filmi, yönetmenlerin “iyi niyetli” bir otizm portresi sunma çabası olarak görülse de, otistik

OKUMAK İÇİN TIKLA

Otizm: Patolojikleştirme ve Normalleştirme Çelişkisi

Otizmin toplumda nasıl ele alındığına dair iki yaygın ancak birbiriyle çelişen yaklaşımı, patolojikleştirme ve normalleştirmeyi, gündelik hayat örnekleriyle açıklayacağım. Otizmi bir hastalık olarak görmek ya da onu yok saymak yerine, otistik bireylerin deneyimlerini anlamak ve desteklemek çok daha önemli. Patolojikleştirme: Otizmi Bir Hastalık Olarak Görmek Patolojikleştirme, otizmi bir “bozukluk,” bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mentalizm: Görünmez Bir Ayrımcılık Biçimi

“Baby Jane’e Ne Oldu?” (1962) filmi, yalnızca gotik bir korku anlatısı değil; aynı zamanda toplumun “deli” olarak etiketlediği kişilere bakışındaki acımasızlığı da gözler önüne seriyor. Bu filmle başlayan tartışmalar, zamanla daha derin bir farkındalığa dönüştü: akıl hastalığı sadece tıbbi bir mesele değil, aynı zamanda toplumsal bir damgalama ve kontrol aracıdır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Biz Olmadan Bizim İçin Hiçbir Şey”: Otistik Savunuculuk ve Gündelik Hayat

Otistik bireylerin hakları ve temsiliyetleri söz konusu olduğunda, en güçlü sloganlardan biri şudur: “Biz olmadan bizim için hiçbir şey.” Bu söz, sadece bir talep değil, aynı zamanda otistik bireylerin kendi hayatları, ihtiyaçları ve deneyimleri hakkında söz sahibi olmaları gerektiği yönünde temel bir felsefedir. Bu slogan, otistik savunuculuğun kalbinde yer alır

OKUMAK İÇİN TIKLA