Kategori: Politika

Guy Debord bakış açısıyla; seyir toplumu içinde mi yaşıyoruz?

Guy Debord’a göre biz bir “seyir toplumu” (la société du spectacle) içinde yaşıyoruz. Onun 1967’de yayımlanan Seyir Toplumu (La Société du Spectacle) adlı eseri, modern kapitalizmin toplumsal yaşamı nasıl dönüştürdüğünü radikal bir biçimde analiz eder. 1. Seyir nedir? 2. “Gerçeklikten kopuş” 3. Kapitalizm ve tüketim 4. Yabancılaşma 5. Seyir toplumunun

OKUMAK İÇİN TIKLA

Wagner’in Nibelungen Yüzüğü ve Faşizmle Bağlantısının Sanat-Politik Dinamikleri Üzerindeki Etkileri

Eserin Toplumsal Bağlamdaki Yeri Wagner’in Nibelungen Yüzüğü, 19. yüzyılın ikinci yarısında bestelenmiş bir opera döngüsü olarak, dönemin toplumsal ve ideolojik dinamiklerini yansıtan bir yapıttır. Eser, mitolojiyle iç içe geçmiş bir anlatı sunarken, güç, hırs ve insan doğasının karmaşık yönlerini ele alır. Bu döngü, sadece bir sanat eseri olarak değil, aynı

OKUMAK İÇİN TIKLA

Jericho ve Gazze: Duvarların Ötesindeki Bağlar

Kadim Duvarların Anlamı Jericho, insanlık tarihinin en eski yerleşimlerinden biri olarak, yaklaşık 10.000 yıl önce inşa edilen duvarlarıyla bilinir. Bu duvarlar, Neolitik dönemde bir topluluğu dış tehditlerden koruma amacı taşırken, aynı zamanda toplumsal düzeni sağlama ve kolektif kimliği güçlendirme işlevi görmüştür. Arkeolojik bulgular, Jericho’nun duvarlarının yalnızca fiziksel bir bariyer değil,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Žižek’in Gerçeklik Anlayışının Popülizm Çağındaki Yansımaları

İdeolojinin Gerçeklik Üzerindeki Yapılandırıcı Etkisi Žižek’in yaklaşımı, gerçekliğin ideolojik bir kurgu olarak nasıl işlediğini sorgular. Ona göre, gerçeklik, bireylerin dünyayı algılama biçimlerini yönlendiren semboller, söylemler ve kültürel kodlar aracılığıyla inşa edilir. Popülizm çağında bu süreç, özellikle kitle iletişim araçlarının yaygınlaşmasıyla hız kazanır. Popülist liderler, basit ve kutuplaştırıcı söylemlerle karmaşık toplumsal

OKUMAK İÇİN TIKLA

Martin Luther’in köylü isyanları (1524-1525) sırasındaki tutumu neydi ve bu olaylara nasıl tepki verdi?

Martin Luther, 1524–1525 Alman Köylü Savaşları sırasında başlangıçta köylülerin ekonomik şikâyetlerini kısmen kabul etti ve barışçıl çözüm çağrısı yaptı, ancak ayaklanmanın şiddet ve otoriteye doğrudan meydan okuma biçimine dönüşmesi üzerine hızla prenslerin (beylerin) sert bastırmasını destekleyen, hatta zaman zaman katı ve şiddet yanlısı bir tutum aldı. Bu dönüşün arkasında hem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Oedipus Kompleksinin Modern Dönüşümü: Otoriteyle Bilinçaltı İlişkilerin Evrimi

Kökenler ve Evrim Oedipus kompleksi, bireyin ebeveyn figürleriyle olan erken dönem ilişkilerinden kaynaklanan bilinçaltı çatışmaları ifade eder. Bu kavram, çocuğun ana babaya yönelik ambivalent duygularını ve otorite figürleriyle kurduğu bağları tanımlar. Modern toplumlarda, bu kompleksin yalnızca aile içindeki dinamiklerle sınırlı kalmadığı, aynı zamanda toplumsal ve politik otoritelerle ilişkilerde de kendini

OKUMAK İÇİN TIKLA

Fener Rum Patrikhanesi: Tarih, Kültür, Mimari ve Sosyo-Politik Dinamikler

Kökenler ve Evrim Fener Rum Patrikhanesi’nin kökenleri, 4. yüzyılda Konstantinopolis’in Roma İmparatorluğu’nun başkenti haline gelmesiyle başlar. 381 yılında Byzantion piskoposluğu başpiskoposluğa yükseltilmiş ve Hristiyanlığın doğu kanadında bir otorite merkezi haline gelmiştir. İstanbul’un 1453’te Osmanlı egemenliğine geçmesiyle, Fatih Sultan Mehmet’in fermanıyla Patrikhane’nin statüsü korunmuş ve Ortodoks cemaatin dini işlerini düzenleme yetkisi

OKUMAK İÇİN TIKLA

Asur İstilalarındaki Deri Yüzme Uygulamalarının Korku İktidarı Üzerindeki Etkileri

Şiddetin Görselleştirilmesi ve İktidar Aracı Olarak Kullanımı Asur istila sahnelerindeki deri yüzme tasvirleri, yalnızca fiziksel bir cezalandırma yöntemi değil, aynı zamanda toplumu kontrol altına almak için kullanılan bir görsel propaganda aracıdır. Bu uygulamalar, düşmanlara ve fethedilen topluluklara karşı uygulanan vahşetin ötesine geçerek, Asur hükümdarlarının mutlak otoritesini pekiştirme amacı taşımıştır. Deri

OKUMAK İÇİN TIKLA

V for Vendetta’da V’nin İdeolojisi ve Maskesinin Anlamı

V’nin Anarşist İdeolojisinin Temelleri V’nin ideolojisi, otoriter bir rejime karşı bireysel ve kolektif özgürlüğü savunan bir anarşist duruş sergiler. Bu duruş, Bakunin’in kolektif özgürlük anlayışıyla güçlü bir bağ kurar. Bakunin, devletin bireyler üzerindeki baskısını reddeder ve özgürlüğün, bireylerin kolektif bir dayanışma içinde kendi kaderlerini belirlemesiyle mümkün olduğunu savunur. V, totaliter

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kapitalizmin Öfkesi ve Geleneksel Solun İntiharı: Neden Yeni Bir Kurtuluş Perspektifine İhtiyacımız Var?

Kapitalizmin temel krizi, sandığımız gibi 2008’de başlamadı. Doğu Bloku’nun 1989’daki çöküşüyle birlikte, sistemin kendi kendini imha etme süreci hız kazandı. Geleneksel solun bu döneme dair tek yapabildiği ise, miadını doldurmuş “işçi sınıfı Marksizmi”ne sarılmak oldu. Bazı radikal eleştirmenler, bu çöküşü sadece kapitalist bir varyantın başarısızlığı olarak değil, bizzat kapitalizmin ruhunun,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Anti-Politika: Kapitalist Cinnet Zamanlarında Gerçek Kurtuluş

Modern siyaset, içinde yaşadığımız sistemin sorunlarını çözebileceğine dair bir hayalden ibaret. On yıllardır bize dayatılan neoliberal hegemonyanın ve “piyasadan başka çare yok” propagandasının karşısında, Norbert Trenkle’nin de işaret ettiği gibi, kapitalizmin cinnet dolu öfkesine tanıklık ediyoruz. Bu öfke, sadece ekonomik krizlerle değil, aynı zamanda toplumun en temel bağlarını parçalayan bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kapitalizmin Sonu ve Gerçek Kurtuluş: Solun Yalanları ve Yeni Bir Başlangıç Mı ?

1989’da “gerçek sosyalizmin” çöküşü, bize “Batı sistemi”nin nihai zaferini müjdeledi. Fukuyama’nın “tarihin sonu” kehaneti manşetleri süslerken, çok az eleştirel ses kaldı. Ancak Krisis Grubu’ndan Norbert Trenkle gibi radikal düşünürler, o anın aslında kapitalizmin kendi kendini tükettiği devasa bir krizin başlangıcı olduğunu haykırdı. Bugün, otuz yıl sonra, bu kehanetin ne kadar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Marx Öldü, Yaşasın Marx!

1968 yılı, küresel bir dönüm noktası oldu. Sermayenin “altın yılları” sona erdi, Fordizm ve Keynesçiliğin krizleri derinleşti. Ancak bu sadece ekonomik bir kriz değildi; Amerika’daki karşı-kültür hareketlerinden, Fransa’daki Mayıs olaylarına ve İtalya’daki işçi mücadelelerine kadar uzanan, yeni bir sosyal isyan türü yükseliyordu. Bu isyanlar, sadece iktidarı ele geçirmeyi değil, bireysel

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hastalığın Sırrı: İnsan Türü ve Devrimci Bir Kavrayış

Sosyalist Hasta Kolektifi (SPK), 1970’lerde yalnızca bir hasta hareketi değildi; aynı zamanda felsefi ve politik bir devrim çağrısıydı. Onların en radikal iddialarından biri şuydu: “Hastalığın sırrı, insan türünün eksikliğidir.” Peki bu ne anlama gelir? Ve “hastalık kavramı” gündelik hayatta nasıl uygulanabilir? İnsan Türü Eksiklik Olarak SPK’ya göre hayvanlar kendi türlerinin

OKUMAK İÇİN TIKLA

İnsanların çoğunun hiçbir fikri olmamasının nedenleri ?

“İnsanların çoğunun hiçbir fikri yok… Fikirleri onlara dışarıdan pompalanmalı, tıpkı makinelere yağ pompalanması gibi.” —José Ortega y Gasset demiş. Nedenlerini hiç düşündünüz mü neden ? Özgün fikirlerimizin oluşmamasının nedenleri Ortega y Gasset’in sözünü de destekleyecek şekilde birkaç başlıkta toparlanabilir: 1. Düşünsel HazırcılıkSosyal medya, haber kanalları ve popüler kültür, “önceden paketlenmiş”

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nitel Kırılma: Bugün İşin Radikal Bir Eleştirisi Neden Gerekli?

Kapitalist toplumda “çalışma” yalnızca bir geçim aracı değil; tüm sosyal yapının merkezindeki zorunlu bir mekanizma. Hayatta kalmak için ya kendi hesabımıza çalışıyoruz ya da emeğimizi satıyoruz. Her iki durumda da kendimizi bir meta hâline getiriyoruz. Bu gerçeklik, işin basitçe “yararlı şeyler üretmek” olduğu yönündeki popüler inancı tamamen boşa çıkarıyor. 1.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Sınıf Üzerine Notlar: Marx’a Göre Sınıf Ne Değildir, Ne Demektir ?

Richard Gunn’un “Sınıf Üzerine Notlar” metni 1. Sınıf Ne Değildir? Marxist bakış açısıyla başlamak gerekirse: Sınıf, basitçe “aynı gelir seviyesindeki” ya da “benzer yaşam tarzına sahip” insanların oluşturduğu bir grup değildir. Bu tanımlar, sınıfı sabit ve durağan bir kategoriye indirger. Oysa Marx için sınıf, durağan değil, hareket hâlinde olan bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bir Sanat Eseri Olarak Devlet

Bugün bizi yöneten liderlerin saçmalığı, bize karşı kolektif üstünlüklerinin ironik bir ölçüsüdür. Kapitalist sistem ne kadar kusursuz işlemeye başlarsa, yöneticileri o kadar gülünç, tesadüfi ve kolayca harcanabilir hâle gelir. Eğer bir sistemin çalışabilmesi için “yetenekli” bir lidere ihtiyaç varsa, bu zaten sistemin kusurlu olduğunun göstergesidir. Tersine, yetenekli bir liderin devre

OKUMAK İÇİN TIKLA

Marx’ın doktora tezinin “sükût suikastına” uğraması ne anlama gelmektedir?

Karl Marx, Kasım 1837’de Berlin’de Hukuk Fakültesi öğrencisiyken babasına yazdığı mektupta ağırlıklı olarak Kant, Fichte, Schelling, Hegel ve Aristo okuduğunu yazar. 1839 tarihinde sonradan Epikuros’un Felsefesi Üzerine Notlar adıyla yayımlanacak elyazmasını tamamlamış olmasından anlıyoruz ki, Marx 1838-41 yıllarında idealizme sırtını dönerek materyalizme olan ilgisinin tarihsel kökenleri üzerine yoğunlaşmıştır. 1841’de henüz

OKUMAK İÇİN TIKLA