Yedi Kapılı Kırk Oda, Murathan Mungan

Söze,”bir zamanlar” diye başlamak, sözü ne kadar eskitebilir ki? Tarihin bütün zamanları eskidir. “Şimdi”den bakıldığında hepsi eskir. Tarih ancak nasıl anlatıldığıyla yakınlaşır bize.

Bütün hayatını köprüye adamıştı Dumrul. Kendi başına bir güzelliği vardı; köprünün taşların dizilişinde, harcının özünde. Sert görünümlü ince ruhlu insanları anımsatıyordu. Dumrul mevsimlerini vermişti köprüyü yaparken. Kumuna, taşlarına, harcına kendini katmıştı. İnsanlar için yapmıştı. Yapmıştı da bir zaman sonra Dumrul köprü, köprü Dumrul olmuştu. Bilsinler istiyordu ömrünü adadığını köprüye her geçişlerinde. Dumrul yıldızı başında gezen yiğitlerdendi. Bir gün Azrail canını almaya gelene dek hiç aklına gelmemişti ölüm. Yapacak çok işi vardı daha. Ölüm gençte, yiğitte trajedidir dramdır, ölüm yaşayacak bir şeyi kalmamış yaşlılarda kabullenilir ancak. Dumrul ölümü düşündü, zamanı düşündü. Sonunda Azraille pazarlığa oturdu Dumrul. Azrail Dumrul?un canını almak için acele etmiyordu hiç. Oyunu sonuna kadar oynamaya kararlıydı. Kendi vermediği canları almak hiç zor gelmiyordu ona ama bu defa iş değişiyordu. Dumrul’un pazarlığını kabul etti. Azrail, kendi hayatına karşılık bir can bulacaktı. Azrail’e vermeye üç kişi vardı Dumrul’un listesinde; üç can. Emindi nasılsa biri verecekti.
Ana kapısı, baba kapısı, yar kapısı sırayla çalınacak, Dumrul?un canına karşılık canları istenecekti.

Dününde hep başkaları için yaşamış, kocası, çocukları için yaşamış Dumrul’a can vermiş, şimdi yaşlanmış yapacak bir şeyi kalmamış anası mı verecek canını. Nihayet kendisi için yaşamaya başlamış. Yüzünden bütün ifadeler silinmiş bütün duygular sönmüş ömrünün son dönemini kendine bırakmış anası canını verecek mi? Ya babası, çoğu özelliğini babasından almış Dumrul. Yari, bütün ömrünü Dumrul?u sevmekle geçirmiş, yari ümitsizce sevmiş, Dumrul’u her şeyiyle kabullenmiş bu sevdayı en büyük umudu olmuş hayatının. Sevmek anası gibi, babası gibi yâri gibi. Hiç sevmiş miydi Dumrul, nasıl bu kadar emindi sevgilerinden.
Ayrı bölümlerden oluşan eserde zaman kavramı hemen herkesin hissedip de çözemediği anahtar cümleleri akıcı bir dille vermiş.
Zaman insanları olayları durumları hatta efsaneleri bile yeniden şekillendiriyor. Kendi bildiğimiz bazen düşmanımız, düşmanımız bildiğimiz kendimiz olabiliyoruz.
Yaşamla ölüm arasında, bizle dünya arasında gidip gelmelerimizdir zaman köprüsü.

Eserde yazar, neyin yazarlık neyin içini dökme olduğunu da ustalıkla vurgulamış.

“Dünya tamamlanmamış hikayelerle doluydu nasıl olsa??

Zaman geçerken bizi eskitmeden daha okunması gereken bir eser.

Varoluşun, kendini var etmenin yedi kapısına işaret etmeyi, giz düşürmeyi amaçlayan öyküleri içeren “Yedi Kapılı Kırk Odası” kitabını Murathan Mungan ise şöyle tanımlıyor:
?Ben tekrarları sevmem. Yaptığım bir şeyi bir daha yapmam çünkü kendimin taklidini yapmaktan pek hoşlanmam. Bunu başkaları yapıyor zaten. Yedi Kapılı Kırk Oda benim binbir gece masallarım. Ben bu hikayelerin Şehrazat?ıyım.?

Yazının Yazarı: Remziye Serap Ekim

Kitaptan Bölümler

Aşk, anası, babası, yari gibi sevmekti.
Onu sevmiş olan herkesin gözleriyle birden sevmekti.
Kör olana kadar onu herşeyiyle görmekti.
Onu, çocukluğunu, hatıralarını, alışkanlıklarını, sevgisizliğini, hoyratlığını, bencilliğini, kendine dönüklüğünü, zalimliğini, acımasızlığını, açık şiddetini, saklı şefkatini, ilgisizliğini, kayıtsızlığını, çaresizliğini, küçüklüğünü sevmekti.
Aşk, belki de hiçbir zaman sizi sevemeyeceğini bildiğiniz birini, hiçbir zaman geriye dönmeyeceğini bildiğiniz büyük fedakarlıklarla, öldüresiye bir umutla sevmekti… ‘
(…)
Azrail’e kadar kavuşamadıklarımla ölüp gidecektim.
Hikaye bitmeden, size bunu söylemek istedim.
Aşkın bir sonraki kapısında yine beklerim….

Murathan Mungan’ın Kırk Oda kitabı ilk kez 1987’de yayımlanmıştı. Yazar daha o sıralar, zaman içinde kırk öyküden oluşacak bir büyük toplama çalıştığını söylüyordu. Kitapta yedi öykü yer alıyor: “Dumrul ile Azrail”, “Kan Kalesi”, “Robenson ile Cruose”, “Mavisakal”, “Hamlet ile Hitler”, “Wagner Körfezi”, “Güvercin Gömleği”.

Kitabın kapağında, ressam Mehmet Güleryüz’ün bu kitap için özel olarak yaptığı bir resim yer almaktadır.

Remziye Serap Ekim’in Diğer Yazıları

Yazarın şiir kitabı: Önce Gözlerinden Ayrıldım

Bir yorum

  1. Olağanüstü bir hikaye.Yanılmıyorsam Tarık Akan’ın oynadığı bir filmdi bu.. Deli Dumrul. Teşekkürler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir