Yazar: Özgür Atlas

Hegel, Lacan ve Jung’un Sentezi: Bilinç, İmleyen ve Arketipsel Gölge

Hegel’in “kendinde” ve “kendi için” gelişim diyalektiği ile Lacan’ın “Çalınmış Mektup” üzerinden kurduğu imleyen merkezli özne anlayışına, Carl Jung’un analitik psikolojisini eklediğimizde, öznenin oluşum süreci hem yapısal hem de içsel-arketipsel bir boyut kazanır. Bu sentezde, “kendinde” potansiyel (Hegel) hem dışsal imleyenler (Lacan) hem de içsel psişik yapılar (Jung) tarafından şekillendirilerek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hegelyen Farkındalık ve Lacan’ın İmleyen Zinciri: “Kendinde” Varlıktan “Çalınmış Mektup”un Özne Yaratıcılığına

Yazar : Jungish Hegel’in “kendinde” (potansiyel) ve “kendi için” (gerçekleşen bilinç) kavramları, bir varlığın kendi özüne ulaşma sürecini anlatır. Jacques Lacan’ın Edgar Allan Poe’nun “Çalınmış Mektup” (The Purloined Letter) hikayesine getirdiği yorum ise, bu özü ve özneyi oluşturan gücün, bireyin içindeki bir potansiyelden çok, dışsal bir imleyene ait olduğunu göstererek

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hegel’in Zorlu Felsefesi: “Kendinde” ve “Kendi İçin” Olmak Ne Demek? (Günlük Hayattan Bir Örnekle Açıklıyoruz)

Hegel’in felsefesi dendiğinde pek çoğumuzun gözü korkar. Ancak, onun en temel kavramlarından ikisi olan “kendinde” (An Sich) ve “kendi için” (Für Sich) aslında günlük hayatımızdaki gelişim ve farkındalık süreçlerini mükemmel bir şekilde açıklıyor. Bu kavramlar, bir şeyin potansiyelini taşıması ile bu potansiyeli tamamen gerçekleştirip bilince çıkarması arasındaki farkı ifade eder.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hele Bakın Şu Garip Fransızlara: Faşizm Dediğin, Meğerse Bizim Kendi İçimizdeki Bir Tımarhaneymiş! Bak bak….

Deleuze ve Guattari’nin Arzu Makinesi ile Kendi Zincirini Seven Milletimin Hâli Üzerine Yazar: Jungish (Allah Bizi Kendi Kendimize Koyduğumuz Yasaklardan Korusun!) Aziz Okuyucularım, Ey Arzusu Gözünde Kalanlar! Şimdi size o Mösyö Foucault‘nun Deleuze ve Guattari adlı iki allame-i cihanın Anti-Oedipus kitabının başına koyduğu o sarsıcı kelamı nakledeceğim. Adam diyor ki,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Oedipus’un İhaneti: Aile mi, Yoksa Sermayenin Fabrikası mı?

Freud’un Üçgenini Parçalayan Feryat: Arzu, Her Şeyi Yıkan Bir Dinamittir! Yazar: Jungish (Otoritenin Gizli Silahı: Neden Kendi Zincirimizi Arzuluyoruz?) Aziz Okuyucularım, Ey Arzunun Gerçek Efendisini Arayanlar! Şimdi size, 1970’lerin başında Paris’te öyle bir bomba gibi patlayan bir kitaptan bahsedeceğim ki, adı “Anti-Oedipus” (Oedipus Karşıtı). Bu eser, Gilles Deleuze ve Félix

OKUMAK İÇİN TIKLA

Radikal Terapist: Koltuğa Değil, Sisteme Neşter Vurmak!

Akıl Hastalığı Mı, Toplumsal Sömürü Mü? 1970’lerin Devrimci Psikoloji Manifestosu Yazar: Jungish (Otoritenin Dediği Yere Uyum Sağlamak, Ruhsal İflastır!) Aziz Yoldaşlar, Ey Ruh Sağlığı Sektörünün Kurbanları! Şimdi size, 1970’lerin başında Amerika’da öyle bir fırtına estiren bir dergiden bahsedeceğim ki, psikiyatriyi, o koca tıbbi kurumları, yerden yere vurdu: The Radical Therapist

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kafamızdaki Makineyi Kim Kurdu?

Diyelim ki bir sabah uyanıyorsun. Dışarıda iklim krizi var: ormanlar yanıyor, denizler kirli, canlı türleri tek tek siliniyor.Ama senin gündemin başka: Gezegen yanıyor, ama bizin kafanın içinde bambaşka bir yangın var.Glenn Parton tam buradan yakalıyor meseleyi: “Çevre krizi, modern insanın psikolojik krizine dayanıyor.” Yani sorun sadece dışarıdaki fabrika bacasında değil;içerideki

OKUMAK İÇİN TIKLA

Devlet Apartmanı ve “Çalışmayan Bedenler”: Sakatlık, Devlet ve Hiyerarşi

Diyelim ki kocaman bir apartmandayız. Adı: Devlet Apartmanı. En üst katta generaller, parti başkanları, bürokratlar…Bir altında patronlar, sermayedarlar…Daha aşağıda maaşlı memurlar, işçiler…Bodrum katta ise bir grup insan var: “çalışamaz” denilenler, “verimsiz” bulunanlar, sakatlar, nöroçeşitli olanlar, kronik hastalar. Kapının üstünde de şu yazıyor: “Bu binada insanın değeri, üretime katkısıyla ölçülür.Üretemeyen, merdiven

OKUMAK İÇİN TIKLA

Dört Parçada Anarşizm: Apartman Yöneticisinden Kurtulmak Üzerine Mahalle Dedikodusu

Şöyle bir bina hayal edelim.Adı: Medeni Dünya Apartmanı. En üst katta holding sahipleri oturuyor; alt katlarında devlet memurları, biraz daha aşağıda “orta sınıf” diye bildiğimiz kredi kartı kulları; en altta da asansöre binmeye bile çekinen, zemin katın nemini soluyan “çalışan kesim”. Apartmanın kapısında kocaman bir levha: “Yönetim, huzurunuz ve güvenliğiniz

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nöro-Norm Mahallesi’ne Karşı Genetik İsyan

Mahalle hayal edelim. Adı: Nöro-Norm Mahallesi. Herkes aynı apartman dairesinde oturuyormuş gibi: Bir de kapının üstünde küçük bir plaket: “Bu binada herkes normaldir. Lütfen sıra dışılıklarınızı kapıda bırakınız.” Emmi Bevensee’nin “Genetic Engineering Against Neuro-Normativity!” yazısı tam da bu apartmanı hedef alıyor:“Benim gibi beyinleri, bedenleri, cinsiyetleri, yönelimleri farklı olanları, yani nöro-çeşitli

OKUMAK İÇİN TIKLA

Engelliliğim Bir “İmalat Hatası” mı, Yoksa Fabrikanın Bizzat Kendisi mi?

Devon Price bir cümle kuruyor: “My disability is manufactured.” – Engelliliğim üretilmiş bir şey. Yani diyor ki:“Bende bir farklılık var, evet. Ama beni esas ‘engelli’ hâle getiren, bu dünyanın tasarlanış biçimi.” 1. Havalimanında Sinir Sistemine Pusu Kurmak Price, yazısına bir havalimanı sahnesiyle başlıyor: arkada bangır bangır TikTok’lar, hoparlörden bağıran telefon

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çocuklar, Eşyalar ve “Sevgi Faturası”

Diyelim ki İstanbul’un eski bir semtindeyiz.Dar sokaklı, çamaşırların iplerde sallandığı, herkesi herkesin tanıdığı bir mahalle. Bir evin kapısını aralıyoruz: Salon, müze gibi.Plastik koruyuculu koltuklar, camlı vitrinde hiç dokunulmayan fincan takımları, duvarda altın varaklı çerçeveler, sehpanın üzerinde asla yakılmayan mumlar… Çocuk odasına geçiyoruz:Duvarlar çizgi film kahramanlarıyla kaplı, yatağın üstü oyuncaklarla dolu;

OKUMAK İÇİN TIKLA

Mutluluk hapı yutmak mı, hayatı değiştirmek mi?

“Imagine a society that subjects people to conditions that make them terribly unhappy, then gives them the drugs to take away their unhappiness… Instead of removing the conditions that make people depressed, modern society gives them antidepressant drugs.”— Theodore Kaczynski Şöyle çevrilebilir: “İnsanları son derece mutsuz edecek koşullara maruz bırakıp

OKUMAK İÇİN TIKLA

O Pek “Muntazam” Sofradaki Canavar: “Normal Bir Aile” Denen O Acayip Maskaralık Üzerine Bir Kıssa

Geçen gün, bu “A Normal Family” (Yani, Normal Bir Aile) ismindeki, Kore diyarından çıkma bir acayip hikâyenin filmini izledim. Adına bakıp da aldanmayın sakın! “Normal” dedikleri şeyin, o en pespaye, o en çürümüş ahlaksızlığın bir süslü kılıfı olduğunu, insanın suratına bir tokat gibi çarpıyorlar. Gelin, bu “pek muntazam” sofradaki o

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kabadayının Diz Çöküşü: Ruhun O Kutsal Kudreti (Phallos) Neden Bir “Teslimiyet” Ürünüdür?

Yazan: Jungish Biz “erkeklik” deyince, “kudret” deyince aklımıza ne gelir? Güç, iktidar, yumruk, kaba kuvvet, “benim dediğim olacak” narası, değil mi? Lakin bu Jung mektebinin o pek bilge hanımefendileri (Marion Woodman gibi) çıkıp diyor ki: “Durun bakalım efendiler! Sizin o ‘kudret’ diye taptığınız şey, o ruhsuz, o kaba saba ‘fallus’tur.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Efendiler! Şu İngiliz’in Nergis Çiçeği Merakı da Nedir? (Bir William Wordsworth Vakası)

William Wordsworth’ün hayatı ve felsefesini biliyor musunuz ? Bu yazıda birazcık edebiyat yapalım dedik. Sabır. Ey okuryazar takımından olanlar ve dahi lafın kime battığını merak edenler! Durun da size bu sefer, bizim Pera’nın, Galata’nın acayip tiplerinden değil de, ta o sisli, puslu, makine dumanından göz gözü görmeyen İngiltere’den bir zat-ı

OKUMAK İÇİN TIKLA

İki Kuruşluk Kabadayılıktan, İlahi Kudrete: Ruhumuzdaki O İki “Erkeklik” Suretinin Pek İbretlik Kavgası : Fallus ile Phallos

Yazan: Jungish Azizim, Bu ecnebi ruh hekimlerinin kitaplarını karıştırdıkça, insanın aklı bir tülbent gibi hem açılıyor hem de bir o kadar bulanıyor. Mesele ne, biliyor musunuz? Mesele, bizim “erkeklik” diye bildiğimiz şeyin aslında iki ayrı sureti, iki ayrı tabiatı olması… Biri, küçük harfle yazılan “fallus”; öteki, büyük harfle, pek bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

İsis ve Osiris Miti: Parçalanmış Erilliğin ve Dönüşen Aşkın Arketipi

İsis ve Osiris Hikayesinin Özeti İsis ve Osiris miti, dişil ve eril enerjilerin, yeniden diriliş ve dönüşüm yoluyla nasıl bir araya geldiğini gösteren kadim bir Mısır hikayesi olarak sunulur Hikayenin Temel Unsurları: BParçalanmış Krallığı İyileştirmek: İsis’in Aşktan Yaratılan Phallos’u Kadim İsis ve Osiris miti de, modern psikoloji için hayati önem

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ruhunu Satanların İki Sureti: İngiliz Ahmağı mı, Alman Zındığı mı Daha Beter?

İngiliz şair Marlowe’un “Doktor Faustus” hikâyesini daha evvel bir önceki yazımızda deşmiş, o ahmak hekimin hazin sonuna bir güzel hayıflanmıştık. Lakin azizim, meğer bu “Şeytan’a ruh satma” meselesi, bu ecnebilerin aklını ne kadar kurcalamış ki, aradan yüz sene geçmiş, bu sefer de bir Alman dâhisi, o pek meşhur Goethe Efendi,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Ruhunu Satarak Sefa Sürmek: Bir Ecnebi Allâmenin O Pek Hazin ve İbretlik Sonu Üzerine Bir Kıssa

Yazan: Jungish Edebiyatın o en fiyakalı, en de tekinsiz, en “Şeytan’la pazarlık” konulu şaheserlerinden birini, o meşhur Doktor Faustus’u,biliyor musunuz ? Azizim, Bizim ahşap konağın penceresinden etrafı seyrederken, insanın aklına ne acayip, ne de ibretlik hikâyeler geliyor. Geçen gün elime, o İngiliz diyarının eski zaman şairlerinden, Marlowe isminde bir zatın

OKUMAK İÇİN TIKLA