Büyümemek İçin İnat Eden Bir Çocuk Ve Trampet’in Vurduğu Gerçekler – Canan Koçak

Bizler büyüdük ve çocuklar istese de, istemese de büyümeye devam ediyorlar.
?Tanıdığımız bütün çocuklar? bu ifade, çok iddialı belki bilemiyorum ve tabi kendi çocukluğumu da dahil ederek söylüyorum, çocuklar büyümenin neme nem bir şey olduğunu henüz keşfedemediklerinden midir nedir? ki büyük bir olasılıkla bu sebeptendir, biran önce büyüyüp, gelişme ve boy atma telaşı içindedirler. Oynadıkları tüm eğlenceli oyunlarla birlikte, ?büyüsem de kurtulsam? şikayetleri ile ?büyümek? isteği, aile büyüklerinden duyulan, her gürültülü azar sonunda, kendini bir kez daha hatırlatmaktadır. Asıl istenen şey genellikle, kendini savunmak ve ispat etmek ile ?adam yerine konmak? arzusudur.
Yaş olarak büyüme konusunda kendimi büyüyenler kısmına sokmakla birlikte, boy atma konusunda çokta ilerde olmadığımı üzülerek belirtmeliyim. Orta boy diye nitelendirildiğim düşünülürse ve yaşlandıkça ufalmakta olduğumuz hesaba katılırsa, kuşkusuz, çocukluğumdan itibaren büyümeyi hiç düşlemesem daha iyi olacakmış. Şaka bir yana, eminim hepimizin çocukluk düşüdür bu, hemen büyümek, gelişmek, meslek sahibi olmak ve en güzeli, en fiyakalısıyla biran önce neye benzediğimizi görebilmek.
Büyüyenler adına konuşuyorum, her birimiz neye benzedik?, ne kadar uzun, ne kadar güzel yada yakışıklı olduk?, ne iş yapmaktayız? bilemiyorum, fakat bildiğim bir şey var, o da zamanın değersiz, acıların unutkan olduğu zamanlar, yani çocukluğumuzun, yaşamımızın en güzel bölümü olarak, keşke orada kalsaymışız dedirtecek kadar, her zaman özlenen bir noktada kalacak oluşudur.
Hem büyümeyip, hem de çocuk kalmak istemeyenlerse en iyisi, Günter Grass?ın ?Teneke Trampet? romanında ki gibi, Oscar?ı örnek alsınlar.

Kenarında beyaz-kırmızı sivri üçgenlerle, karnının önünde gıcır gıcır sarkan teneke trampeti ile, Oscar Bronski hep üç yaşında?
Yetişkinlerin dünyasını canlandıracak hiçbir sorumluluğa girmemek adına, üç yaşında kalmaya and içen, bir cüce, bir parmak çocuk olarak kalmaya karar veren çocuğun adı, Oscar Bronski?ydi. Kendisine hediye edilen teneke trampetine sarılıp, üçüncü yaş gününden sonra bir karış bile büyümemişti. Sakın yanlış anlaşılmasın üç yaşında fakat, yaşıtlarından üç kat daha akıllı bir çocuktu o. Trampeti elinden alınmaya kalkışıldığı vakit, etrafında camdan olan her nesneyi tuzla buz edecek bir gırtlağa sahipti aynı zamanda. Kuşkusuz Oscar?ı gerçekten anlayacak ve gerçekten görecek hiçbir yetişkin yoktu, çünkü o yetişkinlerin büyük kahırlarla öğrendiği bilgilerin çoğuna sahipti. Oscar için büyümek, sırf seneden seneye küçüldüğü için değiştirilen iskarpinler ve özenilen büyük bedenler değildi. Sözünü dinleyen ve sonunda paramparça kalan camlar vardı sadece, kırılıp, dökülüp sonunda Oscar?ın bütün ceremesini onlar çekiyordu. Büyüyüp serpilemeyişinin tek nedeni, üçüncü yaş gününde kiler merdivenlerinden yuvarlanışı gibi görünse de, asıl sebep büyümeyi ve bir yetişkin olarak içine karışacağı Dünyada, yaşanan hayatın anlamsızlığıydı.

1920?lerin Almanya?sında geçer roman, Oscar ve ailesi Almanların, Yahudilerin ve Polonyalıların dostça yaşadığı küçük ve yoksul bir yer olan Danzig?de yaşamaktadırlar. Dönem, Alman milliyetçiliğinin boy attığı ve gelişmekte olduğu bir dönemdir.
Roman, akıl ve ruh hastalıkları kliniğinde yatmakta olduğu anlaşılan Oscar?ın, trampetini konuşturması, yani çalmasıyla, yardımcısı Bruno sayesinde anlatılmaya başlar. Büyük annesi Anna Bronski ve dedesi Joseph Koljaczek?in tanışması, annesi Agnes ve kendisinin doğum hikayeleri, babasının kim olduğunun anlaşılamaz oluşu gibi tüm bu olaylar, o dönemki tarihe ayna tutacak şekilde Oscar?ın dilinde anlatılır. Büyümemek için direnen Oscar Bronski?nin kimliğinde özetlenen, Alman toplumuna duyulan öfkedir. Tiz sesi ile attığı her çığlık, kırıp parçalanan her nesne, adeta duyarsız olduğu düşünülen bütün insanlara atılan bir tokadı simgelemektedir.

Almanya?nın aydın yazarı, Günter Grass
Doğrusu ?Teneke Trampet? dahil, bir çok romanında, yerden yere vurduğu Hitler Almanya?sını bu kadar çok anlatan bir yazarın, henüz 17 yaşında bir çocukken Hitler?in ordusunda hizmet etmiş olduğuna insanın inanası gelmiyor. Eminim çoğunuz duymuşsunuzdur, hayatını anlatan romanını kaleme aldığı sırada, gençliğinde Waffen SS?de yani, Hitler ordusuna bağlı, gerilla savaşı veren, gönüllü bir grupta görev aldığını söyleyen bir itirafta bulunmuştu yazar. Açık yüreklilikle söylediği bu gerçek, 1999 yılında aldığı Nobel edebiyat ödülünü iade etmesi gerektiğine kadar varan söylemlerle, sert bir şekilde eleştirilmiş ve yazar yalancılıkla itham edilmişti. Çünkü Grass, insan hakları savunuculuğu ve barış mücadelesi ile tanınıyordu. Öyle anlaşılıyor ki, henüz çocuk yaşlarda yapmış olduğu bu büyük hata, kolay kolay unutulacağa benzemiyor. Fakat bilinmesi gereken bir gerçek var, o da Günter Grass?ın kendi geçmişi ve Almanya halkı?nın geçmişi ile hesaplaşıp dersler çıkarabilmiş bir aydın olduğudur. Başarılı bütün yapıtları ile, okunmayı ve tartışılmayı her zaman hak ettiğidir.

Yazının Yazarı: Canan Koçak

Kitabın Künyesi
Teneke Trampet (Die Blechtrommel)
Yazar: Günter Grass
Yayınevi: Gendaş Kültür
Çeviren: Kamuran Şipal – 760 sayfa,
Baskı Tarihi: 2000

Yazarın Diğer Yazıları

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir