Etiket: Can Yayınları

Bozguncu – Maksim Gorki

İnsan ruhunun en büyük araştırmacılarından biri olan Gorki, genellikle özyaşamöyküsel olan edebiyat eserlerinde insanı, iradesi ve iradesizliğiyle, yeteneği ve yeteneksizliğiyle, en çelişkili yönleriyle anlattı. Yaşamın her katmanından insanları anlatan edebiyatıyla hem çarlık döneminde hem de Sovyetler döneminde dile gelmemiş hayatların gür sesi oldu. Bu derlemede yer alan ve 19. yüzyıl

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yaşam İçin ve Yaşama Karşı Kurbanlar – Bulut Yavuz

“Savaş Yolu anlamını ölümle kazanır. Ölüm kalım durumunda, çabucak seçilecek olan ölümdür. Tereddüte yer yoktur. Kararlılıkla ölüme ilerlemek gerekir”; Yamamoto’nun bu sözleri Yukio Mişima’yı anlamak için elzemdir. Mişima bütün yaşamını ve yaşamı boyunca ürettiklerini bu anlamı yakalamaya doğru yazmıştır. Kalbi artık saflaştığında (hiçleştiğinde) seppuku yapması da bunu doğrular niteliktedir. Hagakure

OKUMAK İÇİN TIKLA

Geceleri Sokaklarda (Öyküler 1925 – 1930) – Cesare Pavese

Geceleri, Sokaklarda, Cesare Pavese’nin henüz on yedi yaşındayken kaleme almaya başladığı ve ölümünün ardından yayımlanan öykülerini ve öykü taslaklarını içeriyor. Öykülerin başkişileri, hayatın kıyısında kalmış, sınırlarda gezinen insanlar: Pavese’nin alter ego’su diyebileceğimiz, sanatçılığın ilk yaratım sancılarını varoluşsal düzlemde deneyimleyen, yazar olmayı arzulayan genç; bohem hayatın aksak ritminde savrulan sanatçı; insanca

OKUMAK İÇİN TIKLA

Masaldan gece müziği – Onur Köybaşı

“Köpekler yağmuru korkunç bir haber sayarlardı. haber değil de haberin bir belirtisi sarsıntısı bilirlerdi onu.” O gece, yağmura eşlik edecek iki kişi olacaktı ve dahası… Gecenin içinde bir orman, ormanın içinde hayvanlar ve onlara eşlik eden rüzgar,onun yanında yağmur, yağmurun içinde bir avcı, avcının içinde bir yürek (!)

OKUMAK İÇİN TIKLA

Utanç – John Maxwell Coetzee

J. M. Coetzee, 1999 Booker Roman Ödülü’nü alan etkileyici romanı Utanç’ta, şiddetli, yaoğun bir dönüşüm geçirmekte olan bir toplumun, yeni Güney Afrika’nın öyküsünü anlatıyor. İki kez evlenip boşanmış, bir kız babası olan, elli iki yaşındaki Profesör Lurie’nin öyküsünde, hem siyasal hem de kişisel dönüşümler, değişimler yaşayan sanclıı bir toplumun insanını

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Kalakalan, artakalan birileri hep var” Yetersiz Bakiye – Karin Karakaşlı

Üst üste usta yazarların kitaplarının yayımlandığı bugünlerde uzun, dokunaklı, sarsıcı ve edebiyatın tüm lezzetleriyle dolu bir yolculuğa çıkmak isterseniz size Karin Karakaşlı’nın yeni öykü kitabı Yetersiz Bakiye’yi öneririm. İstanbul’dan başlayarak pek çok şehri ziyaret eden hikâyelerin yer aldığı kitapta Karakaşlı yetkin kalemiyle günümüz Türkiyesi’nin altı çizilmesi gereken her sorununa zarifçe

OKUMAK İÇİN TIKLA

Çağdaş bir destan: Abim Deniz – Sadık Güvenç

Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan 6 Mayıs 1972’de Ankara’da Sıkıyönetim Mahkemesince asılarak idam edildiklerinde ben ilkokul 4. sınıf öğrencisiydim. Her sabah, ilk derste günlük olaylarla ilgili konuşulurdu. Bir öğrenci, radyodan Deniz Gezmişlerin idam edildiği haberini dinlediğini söyleyince hepimizde bir sevinç dalgası oluştu. Öğretmenimiz, Deniz Gezmiş ve onun gibileri bize

OKUMAK İÇİN TIKLA

Küçük Prens gönüldaşlara emanet

Dostluğu yücelten, “aşk, masumiyet, yalnızlık” gibi yetişkin temalarını derinlikle işleyen Küçük Prens, 71 yıldır pek çoğumuzun “hayat kitabı”. Eserin Tomris Uyar ve Cemal Süreya’nın elinden çıkan efsanevi çevirisi yeniden raflarda. Antoine de Saint-Exupéry, süslü ama istenirse hayli masum tınlayabilen Fransızcayla, 20. yüzyılda yazılan en özel eserlerden biri olan Küçük Prens’i

OKUMAK İÇİN TIKLA

“Barbarları Beklerken” – Sadık Güvenç

“Hiçbir şey hayal edebileceklerimizden kötü olamaz.” Asıl barbar kim? İşgalci mi barbar, işgal edilen topraklarda eskiden beri yaşamakta olan halklar mı? Sözde uygarlık götürme adına insanların yaşama biçimine, geleneğine, kültürüne, toprağına, suyuna, balığına, ağacına, evine barkına, karısına, kızına el koyan “uygar” sayılıyor da; bu yer benim, bu ağaç, bu su,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Olgulardan şaşmamalıyız. Olgular bu hassas yapıda birbirlerine dişli çarkın dişleri gibi geçiyor: Biri diğerini harekete geçiriyor, yalanın tek bir zerresi, gıcırdayıp tümünün durmasına yeter!

Çağdaş Macar edebiyatının en önemli temsilcilerinden Péter Nádas, Bir Aile Masalının Sonu’nda düş dünyası büyükbabasının anlattığı savaş anılarıyla, masallar ve efsanelerle beslenen küçük bir çocuğun hikâyesini anlatıyor. 1950’lerin Macaristan’ındayız. Olup bitenleri küçük bir çocuğun, Peter Simon’un bakış açısından izliyoruz. Anlamaya çalışıyoruz demek daha doğru olur. Çünkü Peter de etrafında gelişen

OKUMAK İÇİN TIKLA

Üs-Tü Kal-Sın

Cemil Kavukçu’nun yeni öykü kitabı Üstü Kalsın’ın senfonik bir yapısı var. Elbette yazarın kurduğu dil atmosferinden, öykülerin sıralanışından kaynaklanıyor bu. Anlatım biçimiyle dilin temposu her metni kendi yapısı içinde derinleştirirken usulca birbirine ilmek atan dokuz öykü dingin akan hüzünle neşeyi kamçılayan coşkunun iç içe geçtiği çok sesli uzun bir müziği

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bir Beethoven’in biyografisi…

Klasik müzik dediğimizde Bach ve Mozart’la birlikte ilk akla gelen üç isimden biridir Beethoven. Aydın Büke “Müziğin Dönüm Noktası” alt başlığını taşıyan biyografi çalışması “Beethoven”de bu büyük bestecinin yaşamını kaleme alırken aynı zamanda başarıya ulaşmanın ne kadar zor ve emek isteyen bir iş olduğunun öyküsü de anlatmış oluyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Cemil Kavukçu’nun yeni öykü toplamı: Üstü Kalsın

Cemil Kavukçu’nun yeni öykülerini bir araya getirdiği kitabı “Üstü Kalsın”, “Düşkaçıran” ve “Aynadaki Zaman” adlı kitaplarıyla açılan parantezi şimdilik kapatıyor. Edebiyatımızın usta öykücüsü, bu yeni kitabıyla bildiğimiz dünyalarına doğru bir adım adım atıyor. Bu öyküleri kuşlar getirdi Semih Gümüş, öykücülüğümüzün bir nevi haritasını çıkardığı kitabı Öykünün Kedi Gözü’nde Cemil Kavukçu

OKUMAK İÇİN TIKLA

Faruk Duman’ın yeni romanı “Köpekler İçin Gece Müziği”

‘Köpekler ve doğanın kaderi insanımızla aynı’ Yeni kitabı “Köpekler İçin Gece Müziği”nde, başlı başına bir roman kişisi kıldığı doğayı, naifleşmeyen net bir dille kaleme alıyor Faruk Duman. Ne doğanın yönlendirdiği, öykülerini biçimlediği karakterler öyle çizili ne de doğanın kadim ve çetin alametleriyle, elementleri. Doğayı güzel ve şirin yönlerinden asgari; dev

OKUMAK İÇİN TIKLA

Üstü Kalsın – Cemil Kavukçu

Öykücülüğümüzün usta kalemi Cemil Kavukçu, yeni öykülerini Üstü Kalsın’da bir araya getiriyor. İnsanın insanla, doğayla ilişkisi, kendi iç dünyasıyla ilişkisidir aynı zamanda. Kavukçu, kahramanlarını öyle yerlerinden yakalayıp anlatıyor ki, sonunda okur kendisini, adına öykü dediğimiz aynanın karşısında çırılçıplak buluveriyor. Üstü Kalsın, aklınızdan çıkmayacak öykülerden oluşuyor.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Öldürmenin dayanılmaz ağırlığı – Öznur Özkaya

Suat Ertüzün’ün dilimize kazandırdığı David Vann’ın “Keçi Dağı” adlı romanı küçük bir çocuğun bilinçli bir şekilde kaçak bir avcıyı, akabinde törelere göre erkek sayılabilmesi için bir geyiği öldürmesini ve çocukla beraber babası ve dedesi de dâhil yanındaki erkeklerin öldürme, töre, modernite, din gibi konularda düşüncelerini konu edinmiş. Okurken tüylerinizi ürperten,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Utanç üzerine* – Hatice Balcı

‘’Kişilik bozulmalarının ve sapmalarının içinde tek bir tanesi yoktur ki başlangıcında bir aşağılanış bulunmasın.’’ Andre Gide ‘’Durgun sulardan zehir bekle ancak’’ Blake Son iki gündür ‘’Utanç’’ın içinden geçerek Coetzee’yi düşünüyorum. Bizi içine aldığı labirentini, ıssız patika yollarını, David’in nota kağıtlarını… Byron’un İtalya günlerine ilişkin opera yazmak istiyor David ve ironik bir biçimde,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Kendinden Kaçışın Edebiyatı – Barışcan Demir

Can Yayınları, 2011 yılının başlarında gotik-romantik adlı bir seriyi yayımlamaya başlamıştı. Yayınevinin bu serisi, Walpole?un Otranto Şatosu, Ann Radcliffe?in Sicilya?da Bir Aşk Hikayesi, Friedrich de la Motte Fouqué?nin Undine?si, Schiller?in Hayaletgören?i gibi on sekiz ve on dokuzuncu yüzyıl gotik roman klasiklerinin çeşitli örneklerinin yanında, Türkçede ilk defa öykü derlemeleri dışında

OKUMAK İÇİN TIKLA

Satranç Üzerine – Zafer Köse

İnsan hiçbir şey düşünmeden, algılamadan, iletişim kurmadan yaşayabilir mi? Yapabilse, zihnini boşaltabilse bile, bunun süresi ne kadar olabilir? Vedat Türkali?nin ?Bir Gün Tek Başına? romanındaki bir kahraman, insan zihnini değirmen taşına benzetiyor. Hiç durmadan dönüp duran değirmen taşına. Araya öğütülecek bir malzeme atmazsanız, değirmen taşının kendini aşındıracağını söylüyor. ?Kafayı yemek?

OKUMAK İÇİN TIKLA