Kategori: Makaleler

Yılmaz Güney, Prof. Dr. M. Şehmus Güzel

Yılmaz Güney 1 Nisan 1937?de Adana?nın Yenice köyünde dünyaya merhaba dedi. 9 Eylül 1984?te Paris?te aramızdan ayrıldı. 47 yılının 12?den fazlasını hapishanede geçirdi. Türkiye?nin haritasını hapishanelerde çizdi. Bütün hapishanelerde arkadaşı vardır Yılmaz?ın. Tutuklu, mahkum ve gardiyanlar arasında. Nöbet tutan askerler arasında. Yılmaz’ın dramı, özgürlüğüne kavuştuktan sonra, yeterince zamana sahip olamamasıdır.

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bir Beyoğlu Gerçeği İzinde… Erinç Büyükaşık

Sokaklarında dolaşıp büyük yoksulluğu ve yoksunluğuyla geçmişe ağıdını söyleyen Beyoğlu’nun şarkısını dinliyorum günlerdir. Yılışık Fransız Sokağı’nın, Tünel’e sığınan yabancıların yarattığı Avrupalılığın ötesinde caddenin diğer ucuna ulaşıyor sesim: Tarlabaşı.. Adında bile bir kriminal gerçekliği istemese de taşıyan bir göçzede İstanbul silüeti. Birçok eski levanten yapının yıkılmaya yüz tuttuğu, sokaklarında geceleri zencilerin,

OKUMAK İÇİN TIKLA

PEN Türkiye Yazarlar Derneği Barış Komitesi 1 Eylül 2008 Barış Bildirgesi

Troya’dan Günümüze: “İçinde gizlenmiş – Saklı-yeni bir savaş malzemesi- bulunan hiçbir antlaşma bir barış antlaşması olamaz.” Kant Savaşı anlamakta zorlanırız, çünkü karmaşık gelmiştir bize. Bu karmaşıklık bizi barışsız bırakır. İnsanın insanı her an öldürmesi için eylem hazırlıkları yapması, elbette açıklanamaz ve açıklanamadığı için bu karmaşıklık hala devam etmektedir. Savaşları anlasak

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tanpınar Ve Modernite – Erinç Büyükaşık

Bir Dönem Romancılığı Açısından Modernizm Tartışmaları Edebiyatta modern arayışlar tartışmasının çeşitli kavramlarla anlam kazandığı ve “yenilikçi”, “çağdaş” gibi sözcüklerin sözlükteki tanımlarının ötesinde bir ideolojik konumlanışla vücut bulduğu bilinmektedir. Batı edebiyatına “Modern” imgesini yerleştiren tarihsel göndermelerin verili modernizm kalıplarının ekseninde ilerlemeci ve bilimci değerlerinin değişmesi çerçevesinde ele alınması gerekmektedir. Günümüz postmodernizm

OKUMAK İÇİN TIKLA

Hakkı Özkan’ın Kendi Kaleminden Yaşam Öyküsü “Güneşi gördün mü gülümse, sonra kar yağacağını bilsen bile.”

“1926 yılında, Bursa?da dünyaya geldim. Balkanlar?dan göç eden bir ailenin ilk çocuğuyum. İlkokulu İstanbul?da bitirdim. Ailemin dağılması yüzünden öğrenimimi yarıda kesmek zorunda kaldım. Bir yığın işe girip çıktıktan sonra basım-evlerinde uzun yıllar çalıştım. Bu arada bol bol okuma- yazma fırsatı buldum. Ailemde okuma-yazmayla ilgili kimse olmamasına rağmen delice bir tutkuydu

OKUMAK İÇİN TIKLA

1970’lerden Bir Ozan: Arkadaş Özger – Erinç Büyükaşık

1970’lerin şiiri bir yandan toplumsal mücadelenin yoğunluğu içinde 68 rüzgarının edebiyata ve Türkiye toprağına ektiği yüksek seslenimlerin şiiri olmuştur. Ülkedeki sol rüzgar, ozanın temel sorunsalının toplumsal alanla kesişmesini zorunlu kılmıştır buna bağlı olarak. Dönemin Toplumcu gerçekçi çizgisinin yanında İkinci Yeni?nin bireye ses veren imgelemi adeta bir kural bozucu olarak karşımıza

OKUMAK İÇİN TIKLA

Türkiye’nin Kalbi: Ankara, M. Şehmus Güzel

25 Ağustos 2008 tarihli Milliyet?te “Yasaklı belgesel Köşk?ün sitesinde” başlıklı haberini okudum. Birkaç düzelti ve birkaç ek yararlı olabilir. 1933?te Cumhuriyet?in 10. Yıldönümü kutlamaları kapsamında SSCB?nin (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)  o günlerdeki en iyi belgesel ve kurgu film yönetmeni Sergey Yutkeviç?in çektiği filmin ismi Türkiye?nin Kalbi: Ankara?dır. Gazetenin en üstte

OKUMAK İÇİN TIKLA

Tarih Nedir? Kibar Aktin

Geçmişin gizemli dünyasına olan merak, tarihi insanların ilgi alanı içerisine ister istemez sokmuştur. Bu durum dün ve bugünle bir bağlantı süreci olan tarihi okullarda kimi derslerde, kitapların içeriğinde, toplumda politikacıların, medyanın gündeminde birtakım kişilerin ve grupların yorum ve görüntüsünde de yer almasına neden olup tarihi kimi söylemler içerisinde hapsetmiştir. Ermeni

OKUMAK İÇİN TIKLA

Şaşırtıcı Bir Mektup, Edgar Allan Poe

LADY’S BOOK EDİTÖRÜ’NE Benden daha iyi anlayacağınızı umduğum bir makaleyi derginiz için size göndermekten onur duyuyorum. Nubialı Coğrafyacının gayet iyi tanımladığı, ama bugünlerde transandantalisder ve daima meraklıları dışında pek kimsenin uğramadığı bir deniz olan Mare Tanebrarum’da bir yıl kadar önce, ağzı sıkı sıkıya mantarla kapatılmış olarak yüzer halde bulduğum bir

OKUMAK İÇİN TIKLA

Nazım Hikmet için, Louis Aragon

Nazım Hikmet’in 3 Haziran 1963 yılında ölümü üzerine Fransız şair Louis Aragon üç gün sonra şu satırları kaleme alır… “Hayır , yazamam, şimdi olmaz, rica ederim. Bırakın benim için bütünüyle ölsün, yoksa, daha önce, altmış yaşındaki bu delikanlı, bu sarışın boğa, ne hapisanenin, ne hastalığın, ne yaşın etkileyebildiği bu insan

OKUMAK İÇİN TIKLA

Fazıl Hüsnü Dağlarca üzerine, Vedat Günyol

Dağlarca, Cumhuriyet döneminin, özellikle ikinci kuşak şairlerinin en özgünü, nicelik ve nitelik bakımından en verimlisidir. Gerek dili, sözcükleri, gerek temaları, şiir kalıpları ile kendinden önceki şairlere benzemediği gibi, çağdaşlarına da benzemez. Onun kadar hiçbir şairimiz, hiçbir sanatçımız, gerek yerlebir gerçeğe; gerek insan denen bilinmezin çekirdeği çocuk’tan başlayarak Tanrıya; Tanrı’yı da,

OKUMAK İÇİN TIKLA

Enternasyonal (L’Internationale) Türküsü / Şiiri / Marşı 120 Yaşında, Prof. Dr. M. Şehmus Güzel

“Cellâtların döktükleri kan Kendilerini boğacak Bu kan denizinin ufkundan Kızıl bir güneş doğacak. Bu kavga en sonuncu kavgamızdır artık Enternasyonalle kurtulur insanlık.” 120 Yaşında ve yüzünde tek kırışık yok. Yüz yirmi yaşında ve tek yorgunluk işareti vermiyor. 120 Yaşında ve hala vicdanlarımıza, gönüllerimize, beyinlerimize ve özetle kardeşlerim ?içimizdeki bize? ilk

OKUMAK İÇİN TIKLA

Bizi Kendilerine Hep Yabancı, Hep Aykırı Gördüler. Cezmi Ersöz

Kapım önce açılıyor, sonra kapanıyor… Merdivenlerden inişini, ayak seslerini duyuyorum. Yüreğindeki sıkıntıyı, o ürkek yorgunluğunu, birazdan kentin o karanlık akıntısına bırakacağın ruhunun telaşlı sancısını duyuyorum buradan. Bizi gözeten o büyü hızla eksiliyor hayatımızdan. Artık aşkımız bizi korumuyor, sevgili, biliyorsun. Eksik, kaçak, korkak yaşıyoruz kim bilir ne zamandır, birbirimizden gizlice… Aşklar

OKUMAK İÇİN TIKLA

Yabancılaşma Sorununa Genel Bakış – Afşar Timuçin

Yabancılaşma olgusunu en genel anlamda kendinden başkası olma ya da başkasına dönüşme diye tanımlayabiliriz. Eski felsefelerin yabancılaşma diye bir sorunu yoktu. çünkü bu felsefeler değişim ya da değişimin düşüncesinin ötesinde bir dönüşüm fikrine sahip değillerdi. Yabancılaşma ancak ben?le başkası arasına. özneyle nesne arasına çatışkılı bir ilişki girdiğinde ve buna göre

OKUMAK İÇİN TIKLA

Emmanuel Levinas’da Olağanüstü Karşılaşmanın Felsefesi – Mert Sarı

Bu yazımızda özneler arası aşkın iletişim olanağını en yetkin biçimde işleyen düşünürlerden birini ele alacağız. Emmanuel Levinas’ın felsefi metni, ötekiyle bir olağanüstü karşılaşmanın olanaklarını çözümler. Tıpkı Martin Buber’in anlatısındaki gibi Levinas’ta da benin karşısında bir başka ben, bir sen, bir öteki vardır. Öteki başka oluşuyla benden, benim gerçekliğimden ayrımlaşır. Ötekinin

OKUMAK İÇİN TIKLA